Ârif, tanıyan, sezen, anlayan demektir.Ârif olmak kabiliyetli, sufilerde "irfan" sözüyle dile getirilir.Âlim olmak, okuyup bellemekle mümkündür; fakat irfan, Tanrı vergisidir.Bu yüzden de tasavvufta irfan, ilimden çok üstündür.
Bir de bilgi, insanı gurura yelter, adama varlık, benlik verir; irfansai bilmediğinin çokluğunu, bilgiyle kemale ermenin mümkün olmadığını sezdirerek insanı yokluğa sevk eder.İrfan özden doğar; ilimse bellemekle elde edilir.Âlim, öğrenmeden bilemez, anlayamaz; ârifse sezişiyle anlar, bilir.Mevlâna "Mesnevi"de irfanla ilmi şu hikayeyle pek güzel anlatır:
Padişahın biri, oğluna remil belletmek ister.Üstad, çocuğun kabiliyeti olmadığını padişaha bildirmek dilerse de padişahın ısrarına dayanamaz; uzun müddet çocuğa gereken şeyleri öğretir.İmtihan günü, padişah, parmağındaki yüzüğü çıkarıp avucuna alır; çocuğa, avucumdaki nedir, bil bakalım der.Oğlan noktaları atar, sonuçları bulur.Yuvarlak, ortası delik, madeni bir şey der.Padişah pek memnundur.Peki der, söyle bakalım, nedir?Oğlan düşünür, düşünür, şu cevabı verir:
- Değirmen taşı.
---
Ariflere yapmamışlar mektep medrese, anınçün nasib olmaz isteyen herkese
Yunus Emre'nin,
Çalap müderris biz, aşk hod medresesidir
beyti, bu gerçeğin tam bir ifadesidir.
...
Abdülbaki Gölpınarlı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder