4 Ocak 2015 Pazar

khoda nazdik ast, god is near (2006), allah yakındır, ali vazirian


"Bize miras kalan hep sonsuz keder oldu"


"Henüz, bu şifa ile o ayrılık arkasındaki hikmeti anlamış değilim."


 
Ey aşk! Ateştir senin nesebin...
Niteliğin dumandır kaynağın ise rüzgar 
Su tufana dönüştü toprak da küle 
Senin kokunla ateş rüzgara karıştı 
Şirin’siz her saray bisütûn gibi viranedir 
Ferhat’sız her dağ bir saman çöpüdür rüzgarda 
Yedi nesil öteye tüm atalarımız gâmdı 
Bize miras kalan hep sonsuz keder oldu 
Rüzgar esince toprağımızdan senin kokun geliyor 
Sadece Sen kalacaksın; biz hepimiz gidince.

Hâfız-ı Şirâzî


"Yüreğim kanıyor.., ama, heyhat! Bu yaraya bir merhem yok!"





"Çok üzülüyorum, Seyyid Yahya. Sen de üzülmüştün, değil mi?"


 "Sanki bunlar bir rüyaydı."


Beni âşık ettin ama vefâ etmedin,
Ey bânû cân!
Beni ayırdın aşkından sen,
Ey bânû cân!
Beni dünyada avâre bıraktın,
Ey bânû cân!
Ağaçlar şimdi çiçek açmaya başladı,
Ey bânû, bânû cân!


"Ağabeyin Yunus da aynı maşuğa tutulup, cennete, Leyla'sının yanına gitmişti."


"Öğretmen hanım...Öğretmen hanım artık ‘su’ dersini öğretmiyor. 
Kimse artık ‘su’ dersini öğrenmiyor."


"Henüz, bu şifa ile o ayrılık arkasındaki hikmeti anlamış değilim."


Khoda Nazdik Ast (2006)
God is Near
Allah Yakındır
Ali Vazirian

melamiler, nefes



 
MELAMİ
 
Müstağnîdir Melâmî avâlimden, ârâzdan;
Onu Şer'i Şerîf'e hâdim kılmıştır Yezdân.

Aldırmaz gösterişe, hırkaya, posta, tâca;
Hak için hizmet eder fukarâya, muhtâca.

Kınar durur nefsini, sed çeker hevâsına;
İksîrdir Hak'kın aşkı nefsinin devâsına.

Rızk için, bir Melâmî, talepkâr olmaz halkdan;
Hiç bir şey kabûl etmez; böyledir, işte, merdân.

Nûr-i Hak
mücellâdır, anlayana, vechinde;
Erimiş gibi yaşar, cemiyyetin içinde.

Apaçıktır zâhiri, hakîkatıysa mestûr!
Bâtınını sırlamak olmuştur ona düstûr.

Her işi olur onun adâletle, ihsânla;
Bundaki inceliği fehmet de iyi anla!

Ehl-i da'vâ değildir, aslā, has bir Melâmî!
Hiç bir vehme hayâle kapılmaz, olmaz hâmî.

Ahlâk-ı Muhammedî olmuş onun ahlâkı;
Bu ahlâkla müstesnâ kılmış onu Hallâk'ı.
 
Ganiyy iken fakîrdir; râzıdır Lâyezâl'den.
El hayru fî mâ vaka' düstûrudur ezelden.

Mi'râcına ulaşmış, yok etmiştir nefsini;
Rûh'u Bekābillâh'da bulmuştur neş'esini.

Aldatmasın ahvâli: halkla halk, Hak'la Hak'dır.
Rûh'uyla zinde olmuş, nefsi ise helâkdır.

Hassü-l Havas'sın tavrı hiç olur mu avâmî?
Nice ulu makāmın sâhibidir Melâmî.

"Fe eynemâ tuvellû..."
sırrının âgâhıdır;
Vahdet neş'esinin de münîr, parlak mâhıdır.

Hüviyyetini müdrîk nâdir erdir Melâmî.
Kim bilir ki gönlünde bütün avâlim câmî?

Velhâsıl, Melâmîlik Nebî'nin meşrebidir;
Kim ki onu giyinir sanki Nebî gibidir.

kırışıklar, arrugas (2011), ignacio ferreras



"dolapları karıştırıyorum, eski sandıkları 
elimde kalan, yüzlük ninemin kırkında bükülmüş beli"


 Arrugas (2011)
Kırışıklar
 Ignacio Ferreras

husami, gazel, melamilik ve melamiler, abdülbaki gölpınarlı


Gülşeni cennet dilersen külhanı dünyayı ko;
Yari gül vech ister isen gülşene bakmayı ko!
Sen, saan gel, sendedir yarin, yabanda arama,
Bakma aşağı, yukarı, esfelü alayı ko!
Sureti rahmanı gör mir'atı kalbinde bu gün;
Münkirin bakma sözüne va'dei ferdayı ko!
Hak teala kim muhiti külli şeydir zatile;
Zübde sensin, arşi rahman sendedir; eşyayı ko!
Çek elin iki cihandan canını eyle feda;
Talibi didar isen dünyayı ko, ukbayı ko!
Evliyaullaha uygıl, bakma ehli zahire,
Bir alay ehli garaz pür hile na binayı ko!
Ey "Husami" onsekiz bin alemin esrarına
Çünkü mazhar düştü gönlün, geç bu huyu hayı ko!

Husami
 
Melamilik ve Melamiler
Abdülbaki Gölpınarlı

pak eyle gönül çeşmesini ,lamekani hüseyin efendi, melamilik ve melamiler, abdülbaki gölpınarlı


Pak eyle gönül çemesini ta durulunca;
Dik tut gözünü gönlüne; gönlün göz olunca!

Efkarı ko, dil destisin ol çeşmeye tutdur;
Ol abı safa bahş ile bu desti dolunca..

Çün hak seni derbaı deri hanesi etti;
Dur kapuda; gayrı koma ta anı bulunca!

Şimdi koma kim sonra çıkarması güç olur
Şeytan çerisi hanei kalbe koyulunca.

Ver aşık evin sahibine; çık aradan sen;
Bi şek gelür ısşı evine sen savulunca.

Çektim bu cihan içre hezar mihnetü zahmet
Ol piri huda, mürşidi kamili bulunca!

Ey "Layi mekanım" seni ben çok aradım, çok,
Canımda mukim olducağın ta duyulunca !..

Lâmekâni Hüseyin Efendi

Melamilik ve Melamiler
Abdülbaki Gölpınarlı 



oğlan şeyh ibrahim efendi, melamilik ve melamiler, abdülbaki gölpınarlı


Alimim dersin ama alemden bihabersin;
Bu anden, bu nefesten, bu demden bihabersin !

Söz gelince ama sen eylemişsin kıl gibi;
Kalbine haktan olan hemdemden bihabersin !

Bu esrarı duymağa gerçekler nazarında;
Ariflerin dediği niamdan bihabersin !

Dört kitabı okusan nesne bilmiş olmazsın;
Benim canım; madem ki ademden bihabersin !

İbrahim'in gönlünün ma'nasın anlamazsan;
Erden haktan bilinen keremden bihabersin !

-------------------------------------------------------------

Hakkın feyzi aleme düpdüzdür anlar isen;
Bu görünen mevcudat bir yüzdür anlar isen;

Enbiyanın geldiği, dört kitabın indiği,
Her lisanın dediği bir sözdür anlar isen..

Hak veçhini görmeye gözgü düşmüş ademe,
Bu ayinede alem bir tozdur anlar isen..

Arife bir söz iyan: bozulup bozudulan
Dost ile baki kalan bir gözdür anlar isen..

İbrahim'in yüzünden adem kimdir bilmeğe
Bu muamma bir özge rumuzdur anlar isen !

--------------------------------------------------------------

Dört kitabın şerhettiğ heman ademdir, ademdir;
Evvel, ahır, zahir, batın heman ademdir, ademdir !

Sır içinde nihan olan, cümle şeyde iyan olan,
Her nesnede nişan olan, heman ademdir, ademdir.

Gönüllerde hazır olan, her işlere kadır olan,
ayinlere zahir olan heman ademdir, ademdir !

Kamu eşyanın ayatı, hakikat zatı, sıfatı;
Cenabı Hakkın mir'atı heman ademdir, ademdir !

Çarhı felekte devreden, her görünende seyreden;
İbrahim bu zikri eden heman ademdir, ademdir !


Oğlan Şeyh İbrahim Efendi
Melamilik ve Melamiler
Abdülbaki Gölpınarlı

ne insanlara, ne de hayvanlara acıyorsunuz, morfiy (2008), aleksey balabanov


"Ne insanlara, ne de hayvanlara acıyorsunuz.." 

Morfiy (2008) 
Aleksey Balabanov

laurance anyways (2012), xavier dolan


"Benim hayatım gerçek değil."

"Sanki askıya alınmış gibiyim."

"Tükenmeler kendi kendine olmaz."

Siz ve sorularınız, hayatımdan çıkın!"

"Bizimle alakası yok, şansımız yoktu."

"Belki de burada olmak zorunda olduğun için buradan nefret ediyorsundur."

"Ben sadece bir fragman gibi yaşamaktan yoruldum."

"Bu lanet toplumu yalnız bırak."

Laurance Anyways (2012)
Xavier Dolan

kafka'nın felice'ye mektupları üzerine, sözcüklerin bilinci, elias canetti

"Şurası kesin ki gelişmemin başlıca engeli bedensel konumum.Böyle bir bedenle hiçbir şey yapılamaz...Bedenim zayıflığıyla oranlanamayacak uzunlukta, sağlıklı bir sıcaklığı verebilecek, ateşini koruyabilecek yağı yok; ruhun bir kez olsun bütüne zarar vermeksizin, günlük gereksiniminin üzerinde beslenmesini sağlayabilecek kadar bile yağı yok.Son zamanlarda sık sık sancıyan zayıf kalbimkanımı bütün bu uzun bacaklar boyunca nasıl dolaştırabilir."
22.11.1911
Franz Kafka


Kafka, Felice'nin aldığı en küçük yarayı bile kendinde duyumsar.Kafka'nın acımasızlığı, yarayı önceden duyumsayan, savaşmayan insanın acımasızlığıdır.
---
Kafka kendisini bir ilenç yüzünden yuvasına varması engellenen, bu bomboş yuvanın çevresinde sürekli uçan, gözlerini oradan hiçbir zaman ayırmayan bir kuşa benzetir.
---
Kafka için doyurucu olan, çok ayrı bir ikinci konum ise, olaylara karışmadan kenarda duran insanın konumudur; onu göz önünde tutmayanların, ondan hiçbir şey beklemeyenlerin mutluluklarını izlemektir.Örneğin onun kendine yasakladığı şeyleri yiyip içen insanların arasına karışmaktan zevk duyar."Bir masada 10 tanıdığımla oturuyorsam ve hepsi de koyu kahve içiyorlarsa bu manzara bana bir tür mutluluk duygusu verir."
---
Şubat sonlarına doğru Felice'den aldığı bir mektup, Kafka'yı ürkütür; mektubun sonuna bakılırsa, sanki Kafka kendisiyle ilgili hiçbir şey yazmamıştır; sanki Felice hiçbir şey duymamış, anlamamış, hiçbir şeye inanmamıştır.Kafka Felice'nin sorduğu soruya hemen değinme, ama buna karşılık alışılmadık bir sertlikle yanıt verri: "Son defa bana...tasarı ve olasılıklarımı sormuştun.Bu soruya şaşırdım...Doğaldır ki hiçbir tasarım, hiçbir olasılığım yok; geleceğe doğru yürümek elimden gelmez; geleceğe atılmak, geleceğe doğru yuvarlanmak, sendelemek, ben bunu yapabilirim; en iyi de yatıp kalmayı başarabilirim.Ama tasarılarım ve olasılıklarım gerçekten yok, iyi olduğumda, o an içinde yaşadığım zamanla doluyum, kötü olduğumda ise hem şimdiki zamanı, hem de ondan daha beter biçimde geleceği lanetliyorum!"
---
Kendini ufak bir varlığa dönüştürmek, hiç kuşkusuz Kafka'nın en özgün yetisiyd; ama o bu yetisinden aşağılanmalrın kapsamını daraltmak için yararlanıyordu; bu kapsam daraltma işini başarmaktan da zevk duyuyordu.
---
Kafka, Felice'ye o günlerde yaşadığı ve hala iliklerinde duyduğu bir başka dehşeti, Berlin'de birlikte "bir memurun Prag'taki evi için mobilya" satın almaya gittiklerinde kapıldığı dehşeti anlatmıştır. "Bir kez yerine konduktan sonra, bir daha kaldırılamayacakmış gibi görünen ağır eşyalar.Sen, özellikle bu eşyaların sağlamlığını beğenmiştin.Kontrbüfeye baktığımda göğsüm sıkışıyord; onu eksiksiz bir mezar anıtı, ya da Prag memur yaşamının simgesi bir anıt olarak görüyordum.Biz gezdiğimiz sırada, mobilya deposunun uzağında bir yerlerde bir cenaze çanı çalsaydı, hiç uygunsuz kaçmayacaktı.
---
"İçimde hayat namına ne kaldıysa, beni size yazmam için zorluyordu, ama mektubu yazacak durumda değildim."

Kafka'nın Felice'ye Mektupları
Sözcüklerin Bilinci
Elias Canetti

macbeth (1948), orson welles, william shakespeare


"Acı üstüne acı, kan üstüne kan, kayna kazanım kayna, yan ateşim yan!"

 

Ne yaptığımı bilmemektense, kendimi bilmemek daha iyi."


"Kendini boşuna harcamış olur insan, dlediğine ere de sevinç duymazsa."


 "Yıktığın hayat kendininki olsun daha iyi; yıkmakla kazandığın kuşkulu bir mutluluksa."


"Yüzü gülmez oldu kimsenin, olan biteni bilmeyenden başka."


 "En büyük acılar, gündelik kaygılara döndü."


"Doğru insanların ömrü, şapkalarına taktıkları çiçeklerden bile çabuk tükeniyor."


 "Benim payım sessiz ama derin lanetler, yüze gülmeler..."


"Her şeyi unutturan tatlı bir ilaç verip bize, atamaz mısın göğsümüzü daraltan zehri?"


"Köpeklere at öyleyse ilmini, istemem"


Macbeth, 1948
Orson Welles
-William Shakespeare-

rimbaud iyidir, la vie de boheme (1992)



 

"Bu kadehler, bir sarhoşun hayallerinden bile kısa."
                                                                          La vie de Boheme

biraz yalnızlık alıp işe gidersin, midnight cowboy (1969)



"...biraz yalnızlık alıp, işe gidersin."

Midnight Cowboy (1969)

otel odaları, uzun sıcak bir yaz, tayfun pirselimoğlu

"...av için çıktığı inine canını zor kurtararak çekilen bir hayvanın tesellisi gibi bir şey."


...İşsizdim; umutsuz arayışların sonunda dönüp zamanımı o pencerenin önünde, alabildiğim en ucuz sigaralarıardı ardına ekleyerek geçiriyordum.Uzaktaki suya, uzaktaki evlere, uzaktaki o kuleye, otelin çevresindeki sayısız caminin ince minarelerine, derin uğultusu odaya kadar ulaşan trafiği kalabalık o köprüye bakıp sigara tüttürerek hayal kurmak, geçmişi anmak her gün daha da katmerlenen umutsuzluğumdan az çok sıyrılmamı sağlıyordu.Tedirginliğim izlediğim manzaranın arasında kayan hayallerle sanki soluklaşıyordu.
...
İşçi pazarlarında dikilip durmaktan, kapı kapı iş aramaktan, o kapıların bir bir suratıma kapanmasından bıkmaya başladım; umutsuzca çırpınışım giderek anlamsızlaştı, sokakları huzursuz adımlarla arşınlarken otele dönme isteğim artmaya başladı.Tuhaf ama, orayı giderek dışarının karmaşa ve kargaşasından, acımasızlığından uzakta korunaklı, beni esirgeyen bir yer olarak algılamaya başlamıştım; av için çıktığı inine canını zor kurtararak çekilen bir hayvanın tesellisi gibi bir şey.Hiç değilse odada iyi ya da kötü hiçbir şey olmuyordu; her şey iyi kötü acılı ama dingin bir huzurun nizamındaydı.
---
İyi ya da kötü hiçbir şeyin meydana gelmemesi, her şeyin alabildiğine yeknesak olması, üzerimde, huzurun ince, görünmez bir tül şeklinde örtülmesi gibi bir duygu yaratmıştı.
---
Ekmek peynir için uğradığım ihtiyar bakkal da suratıma bile bakmıyordu.Bu durumdan memnundum.Sanki yokmuşum gibi davranmaları huzur veriyordu bana.Başkalarının benimle ilgilenmemesi benim de başkalarıyla ilgilenme zorunluluğumu ortadan kaldırıyordu.Nereden bakılırsa bakılsın bunu "hoş" buluyordum.Hiçbir şeyin parçası olmamak.

Uzun, Sıcak Bir Yaz
Otel Odaları
Tayfun Pirselimoğlu

high hopes (1988), büyük ümitler, mike leigh


-Ne zaman üstüne başına çekidüzen vereceksin?  

-Kraliyet ailesi kurşuna dizildiği gün, saçımı tarayıp, kravat takacağım.



High Hopes (1998)
Mike Leigh

dolandırıcı ile dul kadının iki kuruşu, meseller, soren kierkegaard


Hayırseverce bir niyet, hayırseverce ya da merhamet dolu bir edimin cezası mıdır?


Tapınağın hazinesine iki kuruş vermiş olan bir kadın hakkındaki hikayeyi ele alalım, ama izin verin de bir parça değişiklikle hikayeyi şirselleştirelim.Bu iki kuruş kadın için oldukça büyük bir meblağ idi, öyle pek kolay biriktirmemişti.Onları biriktirebilmesi uzun zamanını almıştı ve sonra onları tapınağa kendi başına götürebilmek için büyük bir bez parçasına sararak saklamıştı.Ama dolandırıcının biri kadının parası olduğunu fark etti, hile yaparak içi elbetteki boş olan ve kadınınkine tıpatıp benzeyen başka bir bez parçasıyla bunu değiştirdi -dul kadın elbette bunu bilmiyordu.Sonra kadın tapınağa gitti, niyetlendiği gibi iki kuruşu, yani içi boş bez parçasını, demek oluyor ki hiçbir şeyi tapınak hazinesine koydu: İsa'nın hala ona demiş olduğu şu sözleri, "onun bütün zenginlerden daha çok şey verdiğini" söyleyip söylememiş olduğunu merak ediyor.

Dolandırıcı ile Dul Kadının İki Kuruşu
Meseller
Soren Kierkegaard

sword of the stranger (2007), masahiro ando













Sword of the Stranger (2007), Masahiro Ando