abdülbaki gölpınarlı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
abdülbaki gölpınarlı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Mart 2023 Pazartesi

Mevlana - Abdülbaki Gölpınarlı


...

...Artık Husameddin Çelebi, Mevlana'nın yanından ayrılmıyordu.Mevlana söylüyordu, o yazıyordu.Bazı defa sokakta sokakta, yol yürürlerken, bazı defa geceleri, sabahlara dek, hatta bazı defa hamamda söylüyordu ve günlük olaylar bile, manzum esere giriyordu.Mesela Mevlana'nın karnı acıkıyor, biraz bir şey yiyordu ve sonra "İşte" diyordu, "Topraktan biten bir parçacık şey, toprak bedene girdi, fakat artık kovanı, bu kuyuya istediğin kadar salıver, su bulandı, mutlaka bulanık çıkacak; çaresiz bir müddet beklemek lazım."

...

Mevlana'ya göre felsefe, yalnız akla dayandığı için sakattır, çünkü akıl, muhitiyle mukayyettir.

Adamın biri, dükkânına müşteri çekmek için bir dudu kuşu beslemektedir.Güzel güzel konuşan, nükteler yapan bu kuş yüzünden alışverişi yolundadır.Bir gün, bir iş için gider ve kuşu dükkânda bırakır.O sırada köşeden bir fare çıkar ve kedi fareyi tutmak için sıçrar.Dudu, korkuyla çırpınır, uçar, gülyağı şişeleri devrilir ve kırılır.Dükkân sahibi gelince, bu işi dudu yaptı sanır, başına vurur.Zavallı kuş kel olur ve dili tutulur.Dükkâncı, nâdim olur amma iş işten geçer.Derken bir gün, kaşlarını, sakalını ve saçını ustura ile tıraş ettirmiş bir Kalenderi dervişinin dükkânın önünden geçtiğini gören dudu dile gelir ve "A kelceğiz" der, "Ne oldu sana?Yoksa sen de benim gibi gülyağı şişelerini mi devirdin?"

İşte akli kıyas, buna benzer.

...

İnsanların hayrına, iyiliğine yarayan hiçbir bilgi küçümsenemez.Gramer bilgini, bindiği geminin kaptanına sorar: "Sen hiç gramer bilir misin?" Kaptan, "hayır" der.Bilgin "Eyvah" der, "gitti ömrünün yarısı." Bu söze içerleyen fakat bir şey demeyen kaptan, birden patlayan fırtınayı fırsat bilip bilgine sorar: "Babalık, sen yüzme bilir misin?" Bilgin, "Hayır, hiç bilmem," deyince "Eyvah" der, "gitti ömrünün hepsi!"

...

...Mevlana bilginlerin itirazına karşı bir gün demişti ki: "Medreseleri bilginlere, tekkeleri şeyhlere verdik.Rebap, bizim gibi garip, onun için onu seçtik, onu aldık.Ona da rağbet etselerdi bağışlardık.Fakat garibi, garip okşar; hoş görsünler."

...

Mevlana demişti ki:

"Ne diyeyim sana?Çoban ol demişler, kurt oluyorsun.Bekçilik et demişler, hırsızlık ediyorsun.Rahman seni padişah yapmış, sen şeytana uyuyorsun." Bu sözleri duyan padişah ağlaya ağlaya çıkıp gitmişti.Bir başka gün de padişahın ihsanını bir hendeğe attırmış, bir müddet sonra hala orada durduğunu duyunca, "Onların ihsanını köpekler bile yemez" demişti.

...

Mevlana'nın şiirlerinde, halk hikayeleri, ata sözleri, halk tarafından kullanılan mecazlar ve halk inanışları o kadar boldur ki adeta şiirlerindeki klasik unsuru bu halk unsurları örter, göstermez.Halk duyuşu, onun şiirlerinin temelidir.Rebabın, "Ben de yeşil bir daldım.Beni ağacımdan kestiler" diye şikayet etmesi, Yunus Emre'nin kopuz, Pir Sultan'ın tambura ağzından söyledikleri şiilerde de vardır.Hatta XIX. yüzyılda Dertli bile:

Venedik'ten gelir teli
Ardıç ağacından kolu
Hey Allah'ın sersem kulu
Şeytan bunun neresinde?

derken aşağı yukarı aynı şeyi söyler.Yalnız tabii, zaman ve hadiseler, bu halk duygusunu biraz değiştirmede; "Aşkın kuruluğundan, yaşlılığından ibaret olan o inleyişten, o ağlayıştan bir güzelim nağme de dolaba sinmiş, dolaba mal olmuştur." beytini okurken Aşık mahlaslı bir şairle Derviş Yunus'un,

Dolap niçin inilersin?

şiirlerini hatırlatmamaya imkan yoktur.Halk şairleri gibi Mevlana da halk duygularını, halk inançlarını belirtmede, dolaptan, değirmenden, rebabtan söz etmede, çeşitli kanaatleri tespit etmede, çeşitli gelenekleri anlatmada, hatta köylülerin uzak yolu bile "ahancık" diye sakallarıyla göstermelerini bile şiirine almadadır.

...

Balıktan başka her mahlûk suya kandı, rızkı olmayana da günler uzadı.

...

Mevlana
hayatı, sanatı, yapıtlarından seçmeler

Abdülbaki Gölpınarlı
Varlık Yayınları

5 Şubat 2021 Cuma

Kûfe'ye döndü, burası Kûfe - Tasavvuftan Dilimize Geçen Deyimler ve Atasözleri, Abdülbaki Gölpınarlı



Kûfe, Irak'ta bir şehirdir.Hazret-i Ali'ye karşı Kûfelilerin vefasızlıkları, İmam Huseyn'i davet ettikleri halde Yezid'e uyup Huseyn'e karşı duruşları, onun gönderdiği elçiyi öldürüşleri, Kerbela faciasında Yezid tarafını tutuşları dolayısıyla Ehlibeyt tarafını güdenler, bir yerin taasubunu anlatırlarken "Kûfe'ye döndü" , yahut "Burası Kûfe" derler.

Tasavvuftan Dilimize Geçen Deyimler ve Atasözleri
Abdülbaki Gölpınarlı

Harabat, Tasavvuftan Dilimize Geçen Deyimler ve Atasözleri, Abdülbaki Gölpınarlı


Yıkıntılar anlamına gelen Arapça bir sözdür; meyhaneye de, insan, maddi varlığından yıkıldığından "Harabat" denmiştir.Şiirlerde bu sözün iki anlamı da düşünülmelidir.Ragıp Paşa (1177 H. 1763)

Harâbatı görenler her biri bir hâletin söyler;
Safâsın zikreder rindân, zâhid sıkletin söyler.

(Meyhaneti görenlerin her biri, oranın bir halini, insana verdiği ruhi bir neşeyi, bir kederi anlatır.Rindler, zevk erbabı, kaba sofu olmayanlar safasını, arılığını, duruluğunu anar, zahit ağırlığını, insana verdiği çöküntüyü söyler.)

denmiştir.Aynı zamanda yıkık yer, kimseye mal olmayan, ne kadar onarılırsa onarılsın, bir türlü mamur hale gelmeyen, içindekilerin her biri, bir çeşit sarhoş olup sonunda yıkılıp giden şu dünyadır.


Abdülbaki Gölpınarlı
Tasavvuftan Dilimize Geçen Deyimler ve Atasözleri

4 Şubat 2021 Perşembe

Ârif, Tasavvuftan Dilimize Geçen Deyimler ve Atasözleri, Abdülbaki Gölpınarlı


Ârif, tanıyan, sezen, anlayan demektir.Ârif olmak kabiliyetli, sufilerde "irfan" sözüyle dile getirilir.Âlim olmak, okuyup bellemekle mümkündür; fakat irfan, Tanrı vergisidir.Bu yüzden de tasavvufta irfan, ilimden çok üstündür.

Bir de bilgi, insanı gurura yelter, adama varlık, benlik verir; irfansai bilmediğinin çokluğunu, bilgiyle kemale ermenin mümkün olmadığını sezdirerek insanı yokluğa sevk eder.İrfan özden doğar; ilimse bellemekle elde edilir.Âlim, öğrenmeden bilemez, anlayamaz; ârifse sezişiyle anlar, bilir.Mevlâna "Mesnevi"de irfanla ilmi şu hikayeyle pek güzel anlatır:

Padişahın biri, oğluna remil belletmek ister.Üstad, çocuğun kabiliyeti olmadığını padişaha bildirmek dilerse de padişahın ısrarına dayanamaz; uzun müddet çocuğa gereken şeyleri öğretir.İmtihan günü, padişah, parmağındaki yüzüğü çıkarıp avucuna alır; çocuğa, avucumdaki nedir, bil bakalım der.Oğlan noktaları atar, sonuçları bulur.Yuvarlak, ortası delik, madeni bir şey der.Padişah pek memnundur.Peki der, söyle bakalım, nedir?Oğlan düşünür, düşünür, şu cevabı verir:

- Değirmen taşı.

---

Ariflere yapmamışlar mektep medrese, anınçün nasib olmaz isteyen herkese

sözüyse on üç heceli bir beyit olsa gerektir; irfanın okumakla elde edilemeyeceğini ifade eder.
Yunus Emre'nin,

Biz talib-i ilmleriz, aşk kitabın okuruz;
Çalap müderris biz, aşk hod medresesidir

beyti, bu gerçeğin tam bir ifadesidir.

...


Tasavvuftan Dilimize Geçen Deyimler ve Atasözleri
Abdülbaki Gölpınarlı

3 Şubat 2021 Çarşamba

Halka menfur olmadan Hakk'a makbul olunmaz, Tasavvuftan Dilimize Geçen Deyimler ve Atasözleri


Halk, insanlar anlamına Arapçadan Türkçeye girmiş bir sözdür."Halka menfur olmadan", yani halkın nefretini kazanmadan, "Hakk'a makbul olunmaz" atasözü, tarikate girenin, halktan kesilmesi, kendini kulluğa vermesi gerektiğini, inancı, kılığı kıyafeti bakımından halkın nefretini kazanacağını, yahut onunla alay edileceğini, fakat bu hale düşmeden de Hak katında makbul olamayacağını bildirir.


Abdülbaki Gölpınarlı
Tasavvuftan Dilimize Geçen Deyimler ve Atasözleri

2 Şubat 2021 Salı

Kan et, kanun etme - Tasavvuftan Dilimize Geçen Deyimler ve Atasözleri, Abdülbaki Gölpınarlı

Kan et, kanun etme :

Erenlerin erkânına yeni bir şey katmamak gerektiği ihtar yollu söylenir.


Tasavvuftan Dilimize Geçen Deyimler ve Atasözleri
 Abdülbaki Gölpınarlı

Garip Gazeli, Abdülbaki Gölpınarlı

Garip Gazeli  - Abdülbaki Gölpınarlı
Seslendiren: Soner Çelik


Gurbet ender, gurbet içre olmuşum cânâ garîb
Şimdi âlemde benim ben, bî-emel yektâ garîb

Hânumânım bâde vermiş gird-bâd-ı rûz-gâr
Âşinâ yok derdime, dil gavta-zen, deryâ garîb

Neş'e-i ümmîd nâ-peydâ, şikeste câm-i mey
Kalmamiş yârân bu meclisde bu şeb sahbâ garîb

Hatt-ı nâ-fercâmımı yok bir bakıp fehmeyleyen
Her görüp seyrettiğim sîmây-ı bî-mânâ garîb

Mâ'bedim kâşânelerle sanki gark-âb-ı memât
Kalmamış seng-i mezârım, mevt-i bî-pervâ garîb

Şâhidim, şehdim, şuhûdum, sanki olmuş bir serâb
Düşdüğüm bîgânelik bezmindeki feyfâ garîb

Yok dilimden anlayan bir hemdemim, bir mahremim
Sanki zât-i pâk-i hakk'la olmuşum râ'nâ garîb

Gök o gök amma ne çâre yer değil artık o yer
Ben bu yerde olmuşum bîçâre vü bîcâ garîb

Nağme-i şevk-u tarâb olmuş cünûna müntehî
Beste çılgın, güfte mecnûn, tenni tennennâ garîb

Dilkurum sa'yiyle oldu defter-i dîvân-ı dîl
Nazmı nesrinden beter her sûret-i inşâ garîb

Hâl-i zâr-ı bî-karâr-ı derd-i bî-dermânımı
Sanki vaktiyle demiş bir âşk-ı şeydâ garîb

"Gâh olur gurbet vatan, gâhî vatan gurbetlenir"
İşte şimdi oldu bâkıy hâliyâ dünyâ garîb

Gönlüm ister gitmeyi cânâ bu mâtemhâneden
Korkarım ki gittiğim yer de olur ammâ garîb

Abdülbaki Gölpınarlı

4 Mart 2018 Pazar

sütçü beşir ağa, melamilik ve melamiler, abdülbaki gölpınarlı

Beşir ağanın Silivri'ye yakın bir yerde bir çiftliği varmış.Yazın oraya gider, kışın İstanbul'da oturur; çiftliğinden getirdiği ineklerin sütünü sattırırmış."Sütçü Beşir Ağa" telkibine sebep budur.Kendisi fevkalade nafiz olduğu gibi Koniçe'li bulunduğundan yeniçeri ocağının erkânı da hemşehrileri idi.

Müstakim zade'nin risalesindeki bir hikayeden anlaşıldığına göre züvvarı o kadar fazla idi ki huzuruna ancak nöbetle girilebiliyordu.

Bundan maada İskenderiye'den gelen birçok Bektaşi ve Hurufi arnavutlar da hemşerisi olmak münasebetiyle konağında misafir oluyorlardı.Bu gibi halat, hakkında sui zannı badi olduğu gibi bilhassa tarikat şeyhlerinin hasedini de celbediyordu."Ümmi"liği de şeyh efendilere vesilei taarruz olup hakkındaki dedikodu büyüye büyüye devlet ricaline kadar aksetti.

Nihayet Dördüncü Mehmed'in Edirne'ye ve Sadrı azam Köprülü zade Fazıl Ahmet Paşa'nın Avusturya seferine hareketleri esnasında halkı tedhiş ve iskat için Şeyhulislam Sun'i zadenin fetvasile Fener bağçe'de 90 yaşını mitecaviz bulunduğu halde Fener dahilinde ihnak edilmiş ve cesedi denize atılmıştır.Kendisile beraber 40 müridi de boğulmuştur.(1073)

Hamzaviler, bu kırk kişinin Beşir Ağanın katlinin ertesi günü "Babı fetva"ya gidip "Beşir ağanın itikadında bulunduklarını; binaen aleyh kendilerinin de pirleri gibi idam edilmelerini, idam edilmedikleri takdirde pirlerinin zulmen şehit edildiğinin sabit olacağını" ifade etmelerile, bunların koyverilmesi, hakikaten Ağanın katlinin gayri meşru bulunduğunu kabul etmek olacağından, Ağa gibi Fener'de boğdurulduklarını mütevatir bir rivayet halinde söylerler ve ilel an Fenere çıkmazlar.Şayet giderlerse ancak methalden ziyaret ve Beşir ağanın ruhaniyetine teveccüh edip dönerler.Bu akide, diğer tarikat erbabında da vardır.Anlaşılıyor ki Beşir ağa bütün tarikat ehline nafiz olmuştur.
---
Sütçü Beşir Ağa'nın mektubundan:
...
Yolunuzu candan izleyüp ma'nata vüsul içün Cenabı Rabbül alemin huzurunda teveccühi tam ile müteveccih olup bilhasıl kelimattan feragat eyleyesiz!ma'rifet zannedüp sattuğunuz kelimattan zarar terettüp eyledüğün bilmez misiniz?

Haramdan perhiz eyleyüp devre müteallik kelimatı min ba'din lisanınıza getürmiyesiz.Her kim mütenebbih olmaz ise ve hilafı şer'i şerif hareket eder ise bizden değildir.Lisanı kesilmek gerek!...

Ve tenezzülü dil ile idüp secde misali yer ve diz öpmiyesiz; rızam yoktur.Musafahayı ehli şer' kabul eder.Tenezzül, gönülden olur.Birlik içündür."

Abdülbaki Gölpınarlı
Melamilik ve Melamiler
Sütçü Beşir Ağa

mansur şimdi geleydi, oğlan şeyh ibrahim efendi


Ruha medet bağışlar, nefes-i Rahmanımız,
La'l-i gevher bitirir can içinde cananımız.

Can iline hükmeder, can içre cananımız.
Hüsnün beratın okur mâna-yı insanımız.

Zahid sözüme inan, sözümüz dürr ü mercan,
Mekânımız lâ-mekân, nişansız nişanımız.

Hâlimiz iyândürür, nutkumuz beyândürür,
Mâna-yı Kur'an'durur hüccet ü bürhânımız.

On sekiz bin alemin ilmini bir nefeste,
Okuduk, ezberledik, yokdurur gümânımız.

Aşk okunun yayına siper ettik sinemiz,
Rüstem dahi çekemez zor ile kemânımız.

"Enel-Hakk"ın râzını faş eyledik aleme,
Mansur şimdi geleydi çekerdi urganımız.

İnanmazsan ey hoca, gel olalım bir gece,
Aşk ile geçipdürür her vakt u her ânımız.

Yetmiş iki milletin dilini biz biliriz,
Alemde kimse bilmez bu bizim lisanımız.

Aşk kitabın canımız Hak'dan okur bî-huruf,
Aşk kitabındandürür dersimiz, irfanımız.

Her nefeste hazırız, gönlümüze nâzırırz,
Devr içinde nâdiriz, âlidürür şânımız.

Sır sözünü söyledi, canımızı toyladı,
Hakk'ı talim eyledi sahib-i zamanımız

İbrahim'in sözlerin kendin bilmez ne bilsin
Kendin bilen arife fedâ olsun cânımız.

Oğlan Şeyh İbrahim Efendi
Hazret-i Dil-i Dânâ Oğlan Şeyh İbrahim Efendi Külliyatı, H. Rahmi Yananlı

16 Şubat 2016 Salı

kulaklı baba, tasavvuftan dilimize geçen deyimler ve atasözleri, abdülbaki gölpınarlı

Şeyhin biri, edebe uymayan dervişini seyyah etmiş.Derviş, Hakullah toplaya toplaya köyden köye giderken bir de merkep almış.Fakat yolda, sizler baki, merkep nalları dikmiş.Derviş, köylülerin şehre giderken geçtikleri yoldaki bir tepeye merkebi sırlamış.Mezarı biraz yüceltmiş, baş ve ayak ucuna birer sopa dikmiş; eline tesbihini alıp başucuna oturmuş.Köylüler pzara giderlerken mezarı ve dervişi görmüşler; merak edip yanına giderek işi sormuşlar.Derviş, mana aleminde bize emredildi, gel, bizim makamımızı uyandır buyruldu; bu aziz, her derde derman olan Kulaklı Baba Hazretleri'dir der.Köylüler dua ederler, çevrelerinden kopardıkları parçaları, muratları olsun diye sopalara bağlarlar; dervişe gönüllerinden kopanı verirler.Kulaklı Baba duyulur; nezir, niyaz derken yatırın yanına bir kulübe kurulur; iş zamanla büyür; oraya bir büyük türbe, yatırın üstüne mükellef bir sanduka yapılır; haremlikli, selamlıklı, mukabelehaneli, derviş hücrelerini de ihtiva eden bir astane meydana çıkar.

Dem geçer, devran geçer, eski dervişin şeyhinin yolu oraya düşer.dergaha inen şeyh, dergahın şeyhi tarafından karşılanır; doğru türbeye giderler; eşiğe niyaz ederek içeriye girerler.Kulaklı Baba'ya baş kesip Fatiha verirler; şeyh dairesine giderler.Dervişler, misafir şeyhe kahve getirirler, çubuk sunarlar.Sohbet başlar.Misafir şeyh, erenler der, fakıyr sizi tanıyacak gibi oluyorum; acaba bir yerde görüştük mü?

Kulaklı Baba Dergahı şeyhi, sultanım der, fakıyr, filan vakit seyahat verdiğiniz derviş feşmenım.
Şeyh, sizden gizli olmaz der; işi anlatır.Misafir şeyh, Kulaklı Baba şeyhinin kulağına doğru şu sözü söyler:

-Kimse duymasın, sırrola, nur ola, bizim dergahta da onun büyük babası yatar.


Kulaklı Baba: Kimliği bilinmeyen yatırlara, yahut  kendini erenlerden göstermeye çalışanlara verilen addır.

Kulaklı Baba
Tasavvuftan Dilimize Geçen Deyimler ve Atasözleri
Abdülbaki Gölpınarlı

5 Temmuz 2015 Pazar

geri alınmış bir ithaf, abdülbaki gölpınarlı'dan fuad köprülü'ye

Gölpınarlı, "Melamilik ve Melamiler" isimli kitabını, hocası Fuat Köprülü'ye ithaf etmiştir ve görüleceği gibi, baştaki takrizi de bizzat Köprülü yazmıştır.

Gölpınarlı'nın son yıllarında Köprülü'den bahsederken söyledikleri, "Onu hepimiz senelerce sırtımızda taşıdık" demesi, hala kulaklarımızdadır:

"Hepimizi senelerce kullandı" derdi."Beni, Abdülkadir'i (İnan), Kıvameddin'i (Bursalan), Nihal'i (Atsız), hepimizi...Farsça tercümelerini ben yapardım...Kıvameddin Arapçaları, Abdülkadir Türk lehçelerini çevirirdi.Nihal'e hem kütüphaneleri taratır, hem de tercüme yaptırırdı.İş bitince oturur, bizim yazdıklarımızı biraraya getirir, makaleler, kitaplar çıkartırdı..."

Sonra Köprülü'nün her isteğini yerine getirmekten başka çareleri olmadığını anlatırdı:

"Ne isterse yapmaya mecburduk...Zira üniversitede tek bir asistan kadrosu vardı.Hepimiz onun yanında, kadrosunda çalışıyorduk.O kadroyu senelerce boş tuttu, bize ayrı ayrı o tek kadroyu vaadetti, "Sen benim asistanım olacaksın" dedi.Bizi senelerce böyle oyaladı."

Bu yüzdendir ki, sonraları Fuad Köprülü'ye yaptığı ithafı geri almış, Melamilik ve Melamiler'in kendi nüshasında, ithaf sayfasının üzerine boydan boya bir çarpı koymuş ve üzerine "kaziyye-i mensuha" yazmıştır.

Murat Bardakçı

4 Nisan 2015 Cumartesi

biz uçurmasına uçurduk, fakat o konmasını bilmedi, tasavvuftan günümüze geçen deyimler ve atasözleri, abdülbaki gölpınarlı

"Biz, uçurmasına uçurduk,  fakat o konmasını bilmedi" sözü vardır ki bu söz, bir fıkraya dayanır; yahut bu sözden bir fıkra meydana gelmiştir.

Edirnekapı'dan Ortakçılar'a giden yolun sol tarafındaki türbesinde yatan ve 1270 hicride (1853) vefat eden Bektaşi Salih Mustafa Baba'ya bir gece muhabbet esnasında, erenler demişler, nazarınızdan bir keramet görmek isteriz.Baba erenler, buyurun demiş, ne istiyorsanız söyleyin.Birisi, erenler, bizi uçur demiş.Baba, Eyvallah, uçururuz deyip muhabbeti sürdürmüş.Sabah ezanına yakın, canlardan birkaçını alıp kale bedenine doğru yürümüş.Civardan saman getirenler, şehre nakletmek için kale bedeninin kıyısına dağ gibi yığmışlar; baba erenler, orasını gözleyip "Çıkın kaleye, niyaz vaziyetinde durun; fakıyr gülbang çekip Gerçeğe Hu deyince kollarınızı açın, bırakın kendinizi" demiş.Halk da nasılsa bunu duymuş: Bektaşi babası dervişlerini uçuracakmış.Namazdan çıkan, kale dibinde toplanmış.Baba, gülbangi çekip "Hu" deyince canlar, kendilerini bırakmışlar ve samanların üstüne düşmüşler; onlar kalkıp üstlerini temizlemeye çalışırken halk, "Zındık herif, sanki keramet gösterecekti" diye söylenmeye başlayınca, baba erenler onlara "Yoo" demiş; "Kabahat bizde değil, biz uçurduk, onlar konmasını bilemediler."

Tasavvuftan Dilimize Geçen Deyimler ve Atasözleri
Abdülbaki Gölpınarlı

4 Ocak 2015 Pazar

husami, gazel, melamilik ve melamiler, abdülbaki gölpınarlı


Gülşeni cennet dilersen külhanı dünyayı ko;
Yari gül vech ister isen gülşene bakmayı ko!
Sen, saan gel, sendedir yarin, yabanda arama,
Bakma aşağı, yukarı, esfelü alayı ko!
Sureti rahmanı gör mir'atı kalbinde bu gün;
Münkirin bakma sözüne va'dei ferdayı ko!
Hak teala kim muhiti külli şeydir zatile;
Zübde sensin, arşi rahman sendedir; eşyayı ko!
Çek elin iki cihandan canını eyle feda;
Talibi didar isen dünyayı ko, ukbayı ko!
Evliyaullaha uygıl, bakma ehli zahire,
Bir alay ehli garaz pür hile na binayı ko!
Ey "Husami" onsekiz bin alemin esrarına
Çünkü mazhar düştü gönlün, geç bu huyu hayı ko!

Husami
 
Melamilik ve Melamiler
Abdülbaki Gölpınarlı

pak eyle gönül çeşmesini ,lamekani hüseyin efendi, melamilik ve melamiler, abdülbaki gölpınarlı


Pak eyle gönül çemesini ta durulunca;
Dik tut gözünü gönlüne; gönlün göz olunca!

Efkarı ko, dil destisin ol çeşmeye tutdur;
Ol abı safa bahş ile bu desti dolunca..

Çün hak seni derbaı deri hanesi etti;
Dur kapuda; gayrı koma ta anı bulunca!

Şimdi koma kim sonra çıkarması güç olur
Şeytan çerisi hanei kalbe koyulunca.

Ver aşık evin sahibine; çık aradan sen;
Bi şek gelür ısşı evine sen savulunca.

Çektim bu cihan içre hezar mihnetü zahmet
Ol piri huda, mürşidi kamili bulunca!

Ey "Layi mekanım" seni ben çok aradım, çok,
Canımda mukim olducağın ta duyulunca !..

Lâmekâni Hüseyin Efendi

Melamilik ve Melamiler
Abdülbaki Gölpınarlı 



oğlan şeyh ibrahim efendi, melamilik ve melamiler, abdülbaki gölpınarlı


Alimim dersin ama alemden bihabersin;
Bu anden, bu nefesten, bu demden bihabersin !

Söz gelince ama sen eylemişsin kıl gibi;
Kalbine haktan olan hemdemden bihabersin !

Bu esrarı duymağa gerçekler nazarında;
Ariflerin dediği niamdan bihabersin !

Dört kitabı okusan nesne bilmiş olmazsın;
Benim canım; madem ki ademden bihabersin !

İbrahim'in gönlünün ma'nasın anlamazsan;
Erden haktan bilinen keremden bihabersin !

-------------------------------------------------------------

Hakkın feyzi aleme düpdüzdür anlar isen;
Bu görünen mevcudat bir yüzdür anlar isen;

Enbiyanın geldiği, dört kitabın indiği,
Her lisanın dediği bir sözdür anlar isen..

Hak veçhini görmeye gözgü düşmüş ademe,
Bu ayinede alem bir tozdur anlar isen..

Arife bir söz iyan: bozulup bozudulan
Dost ile baki kalan bir gözdür anlar isen..

İbrahim'in yüzünden adem kimdir bilmeğe
Bu muamma bir özge rumuzdur anlar isen !

--------------------------------------------------------------

Dört kitabın şerhettiğ heman ademdir, ademdir;
Evvel, ahır, zahir, batın heman ademdir, ademdir !

Sır içinde nihan olan, cümle şeyde iyan olan,
Her nesnede nişan olan, heman ademdir, ademdir.

Gönüllerde hazır olan, her işlere kadır olan,
ayinlere zahir olan heman ademdir, ademdir !

Kamu eşyanın ayatı, hakikat zatı, sıfatı;
Cenabı Hakkın mir'atı heman ademdir, ademdir !

Çarhı felekte devreden, her görünende seyreden;
İbrahim bu zikri eden heman ademdir, ademdir !


Oğlan Şeyh İbrahim Efendi
Melamilik ve Melamiler
Abdülbaki Gölpınarlı

19 Ekim 2012 Cuma

o işe rufailer karışır


Rakı yasağının hüküm sürdüğü bir devirde, herhalde IV. Murad zamanında, bir Bektaşi, gizli bir meyhaneden doldurduğu şişesiyle giderken subaşıya, aseslere (zaptiye memurlarına) rastlar.Subaşı, yahut asesbaşı, "O şişede ne var?" diye sorar, Bektaşi "sirke" der."Ver bakayım" deyince, bektaşi "Rakı ol ya mübarek" deyip şişeyi sunar; yani aklınca keramet gösterir.Bunu duyan, gören memur, karşıdaki yangını göstererek, "Kerametin varsa" der, "Şu yangını söndür."Bektaşi, "Yok erenler" der, "Bizim hükmümüz buna geçer, o ateş işi, ona Rıfailer karışır."

Tasavvuftan Dilimize Geçen Deyimler ve Atasözleri
Abdülbaki Gölpınarlı