Yirmi beş yaşındasın, artık ölüm üstüne benden daha çok şey biliyorsun.
---
Sen çok seyrek haksız çıkardın, çünkü az konuşurdun.
---
Kendi ağzından çıkanları sevmen için, çoğunlukla bir başkasının onları aklında tutması yeterli oluyordu.Sana yinelenen sözleri bir kenara yazdın.O yazdığın metnin iki kere yazarısın.
Yaşamın bir varsayımdı.Yaşlanıp ölenler bir geçmiş yığınıdır.İnsan onları düşününce, oldukları şey gelir gözlerinin önünde .Seni düşününce olabileceğin şey geliyor.Sen bir olasılık yığını oldun, hep öyle kalacaksın.
İntiharın yaşamındaki en önemli söz oldu, ama meyvelerini toplayamayacaksın.
---
Ölümün yazdı yaşamını.
---
Yaşlandıkça daha az mutsuz olacağına inanırdın, çünkü o zaman üzülmek için gerekçelerin olacaktı.
---
İntiharından önce başarısız girişimlerin olmadı.
---
Duraksamadın.Tüfeği hazırladın.Bir fişek koydun.Ağzına ateş ettin.Av tüfeğiyle intihar edenlerin, şakaklarına, alınlarına ya da yüreklerine nişan alırlarsa, hedefi tutturamayabileceklerini biliyordun, çünkü silahın tepmesi namluyu hedeften saptırabilir.Ama namlu ağza sokulursa hata payı düşer.
---
Günün birinde, annenin son köpeği yüz metre ötesinden geçen bir başka köpeğe saldırmıştı.Birden kaçıvermiş, dümdüz köpeğe koşmuş, ağzıyla kpıp bir fare gibi sallamıştı onu.Ayırmasalar öldürecekti.Bakışlarımız aynıydı.
---
Sokakta gelip geçenlerden duyduğun tümceleri derlerdin.En sevdiklerinden biri şuydu: "Köpekleri severim tabii, ama dinozorlara hayranım."
---
Kuşku duymak seni öylesine yorardı ki en sonunda kuşkudan da kuşkulanmaya bşlardın.Günün birinde, seni bir öğleden sonra, tek başına kafanda bir sürü şey kurduktan sonra görmüştüm.Kımıldamadan, taş kesilmiş gibi duruyordun.Yarıklarla, tuzaklarla dolu, dipsiz bir ortamda kilometrelerce koşsan daha az yorulurdun.
---
Baban başkalarına sert davranırdı.Annense başkalarının acılarını paylaşırdı.Günün birinde, sana kalan o sertliği kendine yönelttin.Baban gibi çektiren de, annen gibi çeken de sen oldun.
---
Bulduğun şeyin ne olduğunu öğrenmek için bizim de ölmemiz gerekiyor.
---
Senden söz edilirken, önce ölümün anlatılıyor, sonra onu açıklamak için eskiye gidiliyor.O son hareketin yaşamöykünü tersine çevirmesi ne tuhaf, değil mi? Sen öleli beri, kimsenin senin yaşamını baştan başlayıp anlattığını duymadım.İntiharın temel eyleme dönüştü, saçmalığından hoşlandığın o hareketle anlamın ağırlığından kurtardığını sandığın daha önceki eylemlerin de, tersine ona bağımlı oldu.
---
Peru'ya gitmedin, siyah potinleri sevmedin, pembe çakıllı bir yolda yalınayak yürümedinçYapmadığın o kadar çok şey var ki, insanın başı dönüyor, çünkü bizim de yapamayacağımız ne kadar çok şeyin olacağını gösteriyor.
---
Bir sözlük dünyaya bir romandan daha çok benziyordu, çünkü dünya tutarlı bir olay dizisi değil, algılanan darmadağınık şeylerin yığınıydı.İnsan ona bakınca, bağlantısız şeyler bir araya geliyor, coğrafi yakınlık onlara bir anlam kazandırıyordu.
---
Sen belli ki evrimin en zayıf halkası, kaza sonucu ortaya çıkmış bir iziydin.Bir daha canlanmamaya yazgılı, geçici bir anomaliydin.
---
Yazılan tarih değiştirilmezse, gömüleceğin mezarın taşı genç gösterirdi seni.
---
Havanın kötü olması, seni dışarı çıkmamanın verdiği suçluluk duygusundan kurtarıyordu.
---
Buyuran ister başkası olsun, ister kendin; sipariş üstüne mutlu olamazdın.
---
"Doğmak başıma gelir
Yaşamak beni uğraştırır
Ölmek beni tamamlar
...
Saygı beni zorunlu kılar
Övgü bana dokunur
Ağıt beni toprağa verir
...
Saat beni ayarlar
Dakika beni dıkıştırır
San,ye benden kaçar"
İntihar
Edouard Leve
Türkçesi: Orçun Türkay
Sel Yayıncılık
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder