Vargtimmen, Hour of the Wolf, İngmar Bergman
Dayak faslı bittikten sonra babamın elini öpmek gerekirdi ve böylece bağışlanma ilan edilir, suç yükü hafifler, bunu ferahlama ve dua izlerdi.Elbette yemek yemeden ve gece okumalarını yapmadan yatmak zorundaydık, gene de önemli ölçüde rahat bir soluk alınırdı.
Karanlık korkusuyla kıvranan bir çocuk için çok tatsız olabilen ve kendiliğinden oluşuveren bir ceza türü daha vardı: özel bir dolabın içine kapatılmak.Alma, mutfakta bize o özel dolabın içinde yaramaz çocukların ayak parmaklarını yiyen bir yaratığın yaşadığını söylemişti.Ben karanlıkta bir şeyin yürüdüğünü çok açık seçik işitmiş v büyük bir dehşete kapılmışım.Ne yaptığımı anımsamıyorum.Ayak parmaklarımı yenilip yutulmaktan kurtarmak için belki raflara tırmanmış, belki de çengellere asılmıştım.
Bulduğum bir çözümle bu ceza türü korkunçluğunu yitirdi.Dolabın köşesine yeşil ve kırmızı ışıklı bir el feneri sakladım.Dolaba kapatıldığım zaman, feneri köşesinden çıkarıp yakıyor, ışığı duvara yönelterek kendimi sinemada varsayıyordum.Bir kezinde kapı açıldığında gözlerim kapalı, yere yattım ve kendimde değilmiş gibi yaptım.Herkes çok korktu.Yalnızca annem rol yapıyor olabileceğimden kuşkulandı, ama hiçbir kanıt bulunamadı ve bir ek cezaay çarptırılmadım.
Büyülü Fener
İngmar Bergman
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder