meseller etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
meseller etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Aralık 2015 Cumartesi

pandomimcinin buz kesmesi, meseller, soren kierkegaard


Sonsuzluk ile ânın ilişkisi nedir?

Paul dünyanın "bir göz kırpması kadar süren bir anda" geçip gideceğini söylüyor.Bununla aynı zamanda ânın sonsuzlukla aynı ölçekte görüldüğü düşüncesini ifade ediyor, çünkü yok olma  ânı aynı sonsuzluk anını ifade ediyor.Ne demek istediğimi anlatmama izin verin ve kullandığım meselde herhangi bir saldırı varsa beni bağışlayın.Burada Kopenhag'da bir zamanlar iki aktör vardı, performanslarında derin bir anlam bulunabileceğine dair nadiren bir şeyler yansıtıyorlardı.Sahneye çıkıyorlar, karşılıklı duruyorlar ve sonra tutkulu bir çelişkinin pandomimini temsil etmeye başlıyorlardı.Pandomim oyunu tam ritmine ulaşınca, seyirciler bir sonraki sahnede ne olacağını güçlü bir beklentiyle bekleyerek oyunu seyrederken aktörler aniden durdu ve hareketsiz kaldı, sanki ânın pandomimle ifadesinde taş kesildiler.Bu çok komik bir etki yaratabilir, çünkü an kazara sonsuz ile aynı ölçektedir.Heykel etkisi sonsuzluk ifadesinin sonsuza dek ifade edilmiş olmasındandır; komik etkisi, öte yandan, kazara ifadenin sonsuzlaştırılmasındaki gerçekten kaynaklanır.

Pandomimcinin Buz Kesmesi
Meseller
Soren Kierkegaard

5 Nisan 2015 Pazar

pahalı kitap alışverişi, meseller, soren kierkegaard

Eğer bilinç tuzağa düşürülürse, en sonunda payını alır mı?




Bir Tarquin külliyatını satmayı öneren bir kadın gibi; adam kadının istediği parayı ödemeyi kabul etmeyince kadın külliyatın üçte birini yakıyor ve aynı parayı istiyor; adam kadının istediği parayı ödemeyi kabul etmeyince kadın külliyatın üçte birini daha yakıyor ve aynı parayı istiyor, sonunda adam son kalan üçte birlik bölüm için en başta istenen parayı ödüyor.



Pahalı Kitap Alışverişi
Meseller
Soren Kierkegaard

1 Şubat 2015 Pazar

erken son, meseller, soren kierkegaard

Bir kendilik olma ödevi hiç tamamlandı mı?


Yazılı bir sınavda gençlere bir konu geliştirmeleri için dört saat veriliyor, bir öğrencinin zaman dolmadan önce bitirmesi ya da bütün zamanı kullanmasının bir önemi yok.Öyleyse, burada, ödev bir şey, zaman başka bir şey.Ama zamanın kendisi ödev haline geldiğinde , zaman sona ermeden önce bitirmek bir hata haline geliyor.Varsayalım ki bir adam bütün bir gün eğlenme görevini üzerine almış olsun: o zaman sürati övgüye değerdir.Yaşamın kendisisinin bir ödev odluğu durumda da aynı.Yaşam birininkini sona erdirmeden önce, obirinin yaşamla işini bitirmesi, kesinlikle görevi bitirmemiş olmak anlamına gelir.*


Erken Son
Meseller
Soren Kierkegaard


*”Özne olma ödevinin en büyük ödev olduğu söylenebilir ve her bir insana önerilir…Daha da ötesi…öznel olma ödevi insanı bütün ömrü boyunca yeteneklerle donatır.”

4 Ocak 2015 Pazar

dolandırıcı ile dul kadının iki kuruşu, meseller, soren kierkegaard


Hayırseverce bir niyet, hayırseverce ya da merhamet dolu bir edimin cezası mıdır?


Tapınağın hazinesine iki kuruş vermiş olan bir kadın hakkındaki hikayeyi ele alalım, ama izin verin de bir parça değişiklikle hikayeyi şirselleştirelim.Bu iki kuruş kadın için oldukça büyük bir meblağ idi, öyle pek kolay biriktirmemişti.Onları biriktirebilmesi uzun zamanını almıştı ve sonra onları tapınağa kendi başına götürebilmek için büyük bir bez parçasına sararak saklamıştı.Ama dolandırıcının biri kadının parası olduğunu fark etti, hile yaparak içi elbetteki boş olan ve kadınınkine tıpatıp benzeyen başka bir bez parçasıyla bunu değiştirdi -dul kadın elbette bunu bilmiyordu.Sonra kadın tapınağa gitti, niyetlendiği gibi iki kuruşu, yani içi boş bez parçasını, demek oluyor ki hiçbir şeyi tapınak hazinesine koydu: İsa'nın hala ona demiş olduğu şu sözleri, "onun bütün zenginlerden daha çok şey verdiğini" söyleyip söylememiş olduğunu merak ediyor.

Dolandırıcı ile Dul Kadının İki Kuruşu
Meseller
Soren Kierkegaard

3 Ocak 2015 Cumartesi

parmeniscus'un kahkahası, meseller, soren kierkegaard

Hayal kırıklığının kahkahası nedir ?

Efsaneye göre Parmeniscus, Trophonius'un mağarasında gülme yetisini kaybetmiş, ama Delos adasında tanrıça Letto'nun biçimsiz heykelini görünce yeniden kazanmış gülme yetisini, aynısı benim de başıma geldi.Gençken, Trophonius'un mağarasında gülmeyi unuttum; yaşlanınca gözlerimi açtım, gerçeği gördüm ve o an gülmeye başladım ve o zamandan bu yana da gülüyorum.Hayatın anlamının geçinmek olduğunu gördüm ve hedefi de yüksek bir mevki edinmekti; aşkın rüyası mirasyedi bir kadınla evlenmekti; dostluğun nimeti dar günde yardım almaktı; bilgelik çoğunluğun olmasını istediği şeydi; coşku nutuk atmaktaydı; cesaret on dolar kaybetme riskini göze almaktı; şefkat sofra başındayken, "Masaya buyurun" demekti; dindarlık senede bir komünyona katılmaktı.Bunu gördüm ve kahkahalarla güldüm.

Parmeniscus'un Kahkahası
Meseller
Soren Kierkegaard

4 Ekim 2014 Cumartesi

kuyumcu, meseller, soren kierkegaard


Genç aşkın bilgeliğiyle ahmaklığın karışıklığını ne ile kıyaslamalıyız?

Değerli taşlarla ilgili bilgisini öyle ileri bir düzeyde geliştirmiş bir kuyumcu hayal edin ki, bütün hayatını gerçek olanla sahte olan arasındaki ayırma adanmış olsun; bu adamın bir çocuğun sahte ve gerçek taşlarla oynadığını ve her ikisinden de eşit oranda zevk aldığını gördüğünü varsayalım -içten içe taşlar arsındaki mutlak ayrımın burada çözümlenmiş olduğunu görerek titrer; ama yine de çocuğun mutluluğunu, oyundan aldığı zevki görür; bunun karşısındaki belki de alçakgönüllü hale gelir ve bu "titreten" görüntüye dalar gider.

Kuyumcu
Meseller
Soren Kierkegaard

4 Ağustos 2014 Pazartesi

okunaksız mektup, soren kierkegaard, meseller


Keder veren yalnızlığın acısını ne ile kıyaslayacağız?

Eğer bir adam yaşamının mutluluğu olarak neyi görmesi gerektiği konusunda bilgi verdiğini bildiği ya da buna inandığı bir mektuba sahipse, ama mektuptaki yazı solgun ve silikse, neredeyse okunamıyorsa, o zaman adam mektubu endişe ve büyük bir tutkuyla, bir andan öbür ana başka bir anlam çıkararak, inancına göre, arayıp bulduğu ve kesin olduğunu düşündüğü bir kelimeye dayanarak mektubun geri kalanını yorumlayacaktı; ama mektubu okumaya başladığı andaki aynı belirsizlikten başka hiçbir şeye ulaşamayacaktı.Giderek büyüyen bir endişeyle mektuba bakacak, ama daha fazla baktıkça daha az görecekti.Gözleri ara sıra yaşlarla dolacaktı; ama bu ne kadar sık olursa, o kadar az görecekti.Bu zaman sürecinde, yazı daha da silikleşecek ve daha da okunaksız olacaktı, en sonunda kağıt ufalanıp gidecek, ona geriye gözyaşlarından başka bir şey kalmayacaktı.

Okunaksız Mektup
Meseller
Soren Kierkegaard

6 Aralık 2013 Cuma

tahta at, soren kierkegaard, meseller


İçsel acı çekme, dışarıdakiler tarafından yanlış anlaşılmasını nasıl deneyimler?

Eski zamanlarda, bir ordu çok zalimce bir cezayı, bir tahta atı sürmek olarak uyguladı.Talihsiz adam, çok keskin bir sırtı olan tahta atın üzerine ağırlıklarla oturtuldu.Bu cezanın uygulamaya konulduğu bir keresinde, suçlu acıyla inlerken, surda yürüyen bir köylü geldi ve suçlunun cezasını çekmete olduğu tatbikat yapılan yere bakmak için durdu.Acı içinde kıvranan ve böylesi bir mankafanın görüntüsünden rahatsızolan talihsiz adam köylüye bağırdı: "Neye bakıyorsun sen öyle?" Ama köylü şöyle cevap verdi: "Eğer kimsenin sana bakmasına dayanamıyorsan, başka bir sokakta sürebilirsin atını." Tıpkı suçlunun atını sürmesi gibi, şimdiki yıl da benimle koşuyor.

Tahta At
Meseller
Soren Kierkegaard

4 Mayıs 2013 Cumartesi

yeni ayakkabılar, soren kierkegaard

Başkente yalınayak gelip, kendisine bir çift ayakkabıyla çorap alacak kadar para kazanan; hatta bu paradan sarhoş olacak kadar para artıran bir köylüyle ilgili bu hikâye-körkütük sarhoş halde evinin yolunu bulmaya çalışırken yolun ortasına yatıp sızan biriyle ilgili.Bir süre sonra atlı bir araba gelmiş ve sürücü adama yoldan çekilmesini yoksa bacaklarını çiğneyerek geçmek zorunda kalacağını söylemiş.Uyanan sarhoş köylü, bacaklarına bakıp ayakkabılarla çorapları tanıyamamış ve "Sen yoluna devam et" demiş, "Bunlar benim bacaklarım değil."

Meseller
Soren Kierkegaard

3 Şubat 2013 Pazar

neşeli bir yangın, soren kierkegaard





Çağını uyarmak isteyenlerin başına ne gelir?

Tiyatronun kulisinde bir gün yangın çıkmış.Palyaço haber vermek için sahneye gelmiş.Herkes bunun bir şaka olduğunu sanıp alkışlamaya başlamış.Palyaço uyarmaya devam ettikçe alkışlar daha da hızlanmış.Sanırım dünyanın sonu, her şeyin bir şaka olduğunu sananların yükselen alkışları arasında gelecek.
 


Neşeli Bir Yangın
Meseller
Soren Kierkegaard