20 Mart 2023 Pazartesi

Sağlam Adam, Bir Maskeli Geçit - Herman Melville


...

Merhamet uzun süre acı çeker de yine iyilikle mukabele eder.

...

"Görünüş başka, gerçekler başka" diye yapıştırdı cevabı beriki; "varsayıma gelince, bir alçak hakkında, alçak olduğundan başka ne varsayımda bulunabilirsin?"

...

Ben hazin meczuplarla dolu ne tımarhaneler gördüm, ve orada şüphenin sonunun nereye vardığını gördüm: Kinayelerle konuşan kişi, bir köşede cezbeye kapılmış gibi kendi kendine söylenir durur; yıllar yılı orada öylece sabit duran bir nesnedir; kafası öne düşmüş, kendi dudağını kemirir, kendi kendinin akbabasıdır; karşı köşedeki budala ise durup durup ona kaşlarını çatar.

...

New Orleanslı Fransız'ın biri, cüzdanı kendisinden daha şişkin yaşlı bir adam, bir akşam tesadüffen tiyatroya gitmiş, oyunda sanki gerçek gibi canlandırılan sadık bir eş karakterinden öylesine etkilenmiş ki evlenmekten başka bir şey düşünemez olmuş.Böylece Tennessee'den güzel bir kızla evlenmiş.İlk dikkatini çeken şey, kızın özgür davranışları olmuş, ardından kızın akrabaları da onun serbest bir eğitim aldığını, hal ve tavırlarının rahat olduğunu söyleyerek methetmişler.Övgülerin bini bir paraymış ama hepsi boş çıkmış.Çünkü çok geçmeden dedikodular hanımefendinin rahat tavırlarının başka bir anlama geldiğini kanıtlamış.Gelgelelim, pek çok Benedictlinin kesin kanıt kabul edeceği bir sürü vaka yaşlı Fransız'a arkadaşları tarafından aktarıldıysa da, adam karısına öylesine güveniyormuş ki anlatılanların tek kelimesine itibar etmemiş, ta ki bir gece, bir seyahatten beklenmedik bir biçimde dönmek zorunda kalıp da evine girdiğinde kuytu bir köşeden fırlayan bir adama rastlayana kadar: "Dilenci!" diye bağırmış Fransız, "işte şimdi şüphelenmeye başlıyorum."

...

Aziz Pavlus gayet anlamlı bir biçimde, "Bir mümin için kimse ölümü göze almaz, ama gün gelir, iyi bir adam için ölümü bile göze alacak biri çıkar."

...

Ayıklık nöbetindeki sarhoş, insanların en can sıkıcı olanı ise, mantık nöbetine girmiş coşkulu bir kişinin de pek iç açıcı olduğu söylenemez.Hakkını yemeyelim, anlayış yetisi bu sırada, önceki haline göre hayli ilerleme katetmiştir; çünkü coşku eğer çılgınlığın zirvesiyse, umutsuzluk da akilliğin en uç biçimidir.

...

Gerçek dost olabilmek için insanın durmadan dostça sözler sarfetmesi gerektiğini sanmak, batıl bir inançtır, sürekli dostça hareketlerde bulunmasını beklemek de öyle.Hakiki din gibi hakiki dostluk da edimlerden bağımsızdır bir bakıma.

...

Avustralya'da bulunan ördek gagalı sincap ilk kez doldurulup İngiltere'ye getirildiğinde, doğa bilimciler ellerindeki sınıflandırmalaa dayanarak, gerçekte böyle bir yaratığın var olmadığını ileri sürmüşlerdi.Modelin üzerindeki gaga, sonrada insan eliyle takılmış olmalıydı.

Fakat doğa istediği kadar doğabilimcileri hayrete düşüren ördek gagalı sincaplar üretsin, okuru ördek gagalı karakterlerle şaşırtmak naçizane bir yazarın ne haddine, diye düşünenler olabilir.Yazarlar insan doğasını muğlaklık içinde değil, daima şeffaflık içinde göstermelidirler, çoğu romancının izlediği yol da zaten budur ve böylelikle bazı durumlarda insanlığı onurlandırdıkları düşünülebilir.

...

Antik Yunan'da yaşamış bir soyguncu olan Procrustes, kurbanlarını işkence yatağına sığdırmak için bedenlerine zorla şekil verirdi.

...

Cimri, sıska, yaşlı bir adamdı, tuzlanmış morina balığını andıran kupkuru derisi tutuşmaya hazır gibiydi; kafası, bir ağaç budağından budalanın teki tarafından yontulmuştu sanki; yayvan, kemikli ağzı, akbaba burnuyla çenesi arasına sıkışmıştı; inatçı bir ihtiyarınkiyle bir gerizekalınınki arasında gidip gelen ifadesiyle karşılık vermedi.Gözleri kapalıydı, başının altında duran, rulo yapılmış köstebek derisinden eski, beyaz bir paltoya yasladığı yanağı, çamurlu bir kar birikintisi üzerindeki buruşuk bir elmayı andırıyordu.

Sonunda canlanarak yardımcısına doğru eğildi ve öksürükten kırılan bir sesle, "Ben ihtiyar ve sefilim, bir ayakkabı bağı kadar değeri olmayan zavallı fukaranın tekiyim- ama size borcumu nasıl ödeyebilirim?" dedi.

...

Dürüstlüğün en güvenilir makbuzu dürüst bir yüzdür.

...

Güvenin peşinden umudun gelmesi gerekir, peki umut nereden doğacak?

...

Yalan söylüyorsun! Bazı ağrılar uyuşturmadan dindirilemez ve insanı öldürmeden de iyileştirilemez.

...

İşte, al bakalım, bu arada, hazır kalkmışken git de vücudunun geri kalanına da sargı sardır.Duydun mu?Kendini tepeden tırnağa bir burnun üzerindeki bir yara gibi düşün ve defol git.

...

Sanatın mı?Kırık çıkıkçı -doğal bir kırık çıkıkçı olduğunu söylememiş miydin?Git de zıvanadan çıkmış dünyayı yerine oturt, sonra gelip benim kemiklerimi düzeltirsin.

...

Benim deneyimim -ki otuz beş çocukla çalıştım- bana ergenliğin doğal bir alçaklık durumu olduğunu kanıtlıyor.

...

İnsan doğasının genç bireyinde alçaklığın akıllara durgunluk verici sonsuz çeşidini bulabilirsiniz.

...

Bu tür oda hizmetçisi işlerine tenezzül etmiyordu beyefendi.Kasti ihmallerinin ardı arkası gelmiyordu.Üstelik, görevini suistimal ettikçe daha da kibarlaştı.

...

Her neyse, yeter: Kibar ya da laubali çocuklar, beyaz çocuklar ya da zenci çocuklar, zeki çocuklar ya da tembel çocuklar, Kafkasyalı çocuklar ya da Moğol çocuklar -hepsi birer alçak.

...

"Kabaran denize karşı, ıslak bir bez parçasıyla!" 

"Ve beyefendi, şimdi anlıyorum ki aslında sözlerinizin tamamı, dalgalı denizde ıslak bir bez parçasından başka bir şey değil; kuvvetli esen başıboş bir rüzgar; benim sözlerime tam bir tezat teşkil ediyor.

...

Ama hakikat bir çim biçme makinesi gibidir, hassas mizaçlar onun yolundan çekilmeli.

...

Şeytan çok bilgedir.Gidişata bakılırsa insanı, Yaratan'dan bile daha iyi anlamış gibi görünüyor.

...

Kinaye öylesine adaletsizdir ki, kinayeden asla haz etmem; şeytani bir yan vardır kinayede.Tanrı beni kinayeden korusun ve onun can dostu hicivden.

...

Köstebek için olduğu gibi orman adamında da içgüdüler, ilkelerden önce gelir.

...

Etrafında pek az can yoldaşı vardır, kaçınılmaz kaderi olan yalnızlığa göğüs gerer -hafife alınacak bir iş değildir bu, çünkü yalnızlık, doğru biçimde katlanıldığında, ölümü saymazsak, dayanıklılığın belki de en çetin sınavıdır.Fakat orman adamı yalnızlığa razı olmakla kalmaz, çoğu durumda yalnız kalmak için didinir.On kilometre ötede tüten bir baca, bulunduğu yeri terk ederek ormanın bir adım daha içine doğru ilerlemesi için kışkırtır onu.İnsanın, her ne olursa olsun, evrenin tamamı olmadığına, zaferin, güzelliğin, iyiliğin insanla sınırlı olmadığına mı inanır?İnsanın varlığı kuşları nasıl ürkütürse, kuş misali düşünceleri de kaçırdığını mı düşünür?Her halükarda, orman adamının mizacı incelikten hepten yoksun değildir.Kıllı bir Tarzan gibi görünse de Shetland foku gibi, onun da dikenlerinin altında belki de kürkü gizlidir.

...

Şefin keskin zekası onu olsa olsa daha zalim kılıyor.

...

Hatırlıyorum da, Sicilya'nın huysuz tiranı Phalaris'in bir keresinde gülüşü bir atın anırmasını andırıyor diye zavallı bir adamın kellesini binek taşında kestiğini anlatır.

...

Bu sürüngenin güzelliğiyle büyülendiğiniz vakit onun yerine geçmek hiç aklınızdan geçmedi mi?Bir yılan olmak nasılmış görmek?Çimenin üzerinde fark edilmeden süzülmek?Bir dokunuşla sokmak, öldürmek; güzel bedeninizin tamamı ışıltılı, ölümcül bir hançermiş gibi?Kısacası, kendinizi bilgiden ve vicdandan muaf hissetmek ve bir süreliğine tümüyle içgüdüsel, kayıtsız, sorumsuz bir yaratığın tasasız, keyifli yaşantısını sürmek arzusu hiç içinizden geçmedi mi?

...

Şu anda çıngıraklı yılan olsaydım insanlarla samimiyet kurmam söz konusu olamazdı -insanlar benden korkar, ben de çok yalnız ve mutsuz bir çıngıraklı yılan olurdum.

...

İşte İncil'deki o mühim paragraf da bu yüzden nail olmuştur; "Yılan oynatıcıyı yılan soktuğunda ona kim acır?"

"Ben acırım" dedi gezmiş-görmüş adam, sanki bir parça damdan düşmüş gibi.

"Peki ama" diye karşılık verdi diğeri, sakin tavrını elden bırakmayarak, "peki ama, doğanın acımasız olduğu yerde insanın merhamet etmesi bir parça kibirli bir tavır olmaz mı sizce?"

"Dil cambazları ne isterlerse desinler, merhamete yürek karar verir."

...

"Evet, ne olmuş" Ben tutarlı olmayı nadiren dert edinirim.*Felsefi bakış açısından, tutarlılık, her zaman belli bir düzeydedir, insanın aklındaki bütün düşüncelerde bu düzey korunur.Fakat doğa hep inişli çıkışlı olduğuna göre insan bilginin içinde doğal olarak ilerlerken, bu sürecin içerdiği doğa eşitsizliklere boyun eğmekten başka ne gelir elinden?Bilgide ilerlemek büyük Erie Kanalı'nda ilerlemeye benzer, çevrenin özelliğinden dolayı seviye değişikliği kaçınılmazdır; mütemadi tutarsızlıklarla bir yükselir bir alçalırsınız, yine de durmadan yol alırsınız; bütün bu rotanın en sıkıcı kısmı ise denizcilerin "uzun düzlük" dedikleri kısmıdır. -durgun bataklıklardan geçen, altmış mil boyunca tutarlı dümdüz bir yüzey."

...

*Ralph Waldo Emerson'ın "Kendi Ayakları Üzerinde Durma" (1841) başlıklı denemesinde geçen "Tutarlılık, dar kafalıların üzerimize saldığı bir öcüdür." sözüne nazire.

...

Egbert benim hem müridim hem de şairim.Çünkü şiir, mürekkep ve kafiyeyle değil, düşünce ve eylemle yazılır; her kim onu nerede ararsa, ancak bu yolla, yararlı bir eylem yoluyla bulur onu.

...

Herman Melville
Sağlam Adam
Bir Maskeli Geçit
İletişim Yayınları
Çeviren: Ayşe Deniz Temiz

19 Mart 2023 Pazar

Your Honor 2. Sezon (2023) & Kapanış Şarkısı

 Your Honor 2. Sezon (2023) - Kapanış Şarkısı


"Sabır, eylemsizlik değildir...ve şiddet de güç gösterisi değildir."



"Bana öfkemi aşmam için yardım etmeye çalışıyorsunuz.
Ama öfke, benim yaşamak istediğim yer.
Öfke, benim serpildiğim yer."



"Ya gerçek ailenin testi sadakat değil de fedakârlıksa?"



"Sadakat hak edilir.İhanet de öyle."



"Hayatındakilere bakarsan, bir yere ait olduğunu görebilirsin.
Hayatın boyunca bulunduğun yer olmasa da..."

Fihi Ma Fih - Mevlânâ

 
...

Mesela, ordular sevk ettiğimiz şu anda bile, bunlara güvenmemeliyiz ve bozguna uğrasak da düştüğümüz korku ve acz içinde, Tanrı'dan ümidimizi kesmemeliyiz.

...

Ümit, güvenlik yolunun başıdır.Yolda yürümesen de daima yolun başını gözet: "Doğru olmayan şeyler yaptım," deme.Doğruluğu tut.O zaman, hiçbir eğrilik kalmaz.Doğruluk Musa'nun asası gibidir; eğrilik ise, sihirbazların sihrine benzer.Doğruluk ortaya çıkınca, onların hepsini yutar.Eğer bir kötülük etmişsen kendi kendine etmişsindir.Senin kötülüğün başkasına nasıl dokunur.

...

"Biz emaneti göklere, yere, dağlara teklif ettik.Onlar emaneti yüklenmekten çekindiler; ona hıyanet etmekten endişeye düştüler, insan onu yüklendi çünkü o, pek zalim çok cahildir." (Kur'an, Sure:33, Ayet:72)

...

Rivayet ederler ki: Padişahın biri, oğlunu hüner sahibi bir topluluğa teslim etmiş ve o topluluk da ona yıldız bilgisi remil ve daha başka bilgilerden öğretmişti.Çocuk son derece aptal olduğu halde, bu bilgileri tamamen öğrenip üstad oldu.Bir gün padişah avucuna bir yüzük sakladı ve oğlunu imtihan etti."Gel söyle bakayım avucumda ne var?" diye sordu.Çocuk: "Elindeki yuvarlak, sarı ve için boş bir şeydir" dedi.Padişah: "Alametlerini doğru verdin, o halde ne olduğuna da hükmet." deyince çocuk: "Kalbur olması lazım" dedi.Padişah: "Aklı hayretler içinde bırakan bu kadar alameti, bilgi ve tahsil sayesinde söyledin, fakat kalburun avuca sığamayacağına nasıl akıl erdiremedin" dedi.

...

Kur'an Muhammed'e (Tanrı'nın selam ve salatı onun üzerine olsun) niçin kelime kelime iniyor da sure sure inmiyor, diye dedikodu yapıyorlardı.Bunun üzerine Mustafa (Tanrı'nın selam ve salatı onun üzerine olsun): "Bu sersemler ne diyorlar?Eğer hepsi birden inseydi ben erirdim, kalmazdım" buyurdu.

Çünkü o, azdan çoğunu, bir şeyden birçok şeyleri, bir tek satırdan defterler dolusunu anlayabilir.

Mesela şunun gibi: Bir grup insan oturmuş (bir vakanın) hikayesini dinliyorlar.Fakat bunlar arasında biri, hikayenin cereyanında bulunmuş olduğundan, hikayenin hepsini tamamen biliyor ve bir işaretle hepsini anlıyor, kızarıp bozarıyor ve bir halden bir hale dönüyor.Diğerleri hikayenin ancak işittikleri kadarını anlıyorlar, çünkü onlar vaziyetten haberdar değillerdir.Yalnız vaziyete vakıf olan, o kadarla da pek çok şey anlamıştır.

...

Pervane dedi ki: "Hüdevendigar bana yüzünü göstermeden önce Mevlana Bahaeddin özür diledi ve Mevlana: Emir bizim ziyaretimize gelmesin ve rahatsız olmasın; çünkü bizim birçok hallerimiz vardır.Bir halde konuşuruz, başka bir halde susarız, bir halde insanlarla ilgileniriz, başka bir halde yalnız kalırız, bir halde de hayret ve istiğrak içinde bulunuruz.Allah korusun!Emir böyle bir haldeyken gelir de hatırını soramayız, ona vazedip onunla konuşmaya halimiz elvermez.

...

Şeyh Muhammed Sererzi müritleri arasında oturmuştu.Müritlerden birinin canı kelle kebabı istedi.Şeyh: "Buna kelle kebabı lazım, getiriniz." diye işaret etti.Ona "Şeyh onun kelle kebabına ihtiyacı olduğun nereden bildiniz?" dediler.O: Otuz seneden beri benim için gerekli olan hiçbir şey kalmamıştır.Kendimi bana gereken şeylerin hepsinden temizledim, hepsinden münezzehim.Ayna gibi temiz ve parlak oldum.Şimdi ise aklıma kelle kebabı geldi, canım istedi ve bu benim için lüzumlu bir şey halini alınca, bunun falana ait olduğunu bildim.Çünkü aynanın kendisi saf ve şekilsizdir.Orada bir şekil belirirse bu, başkasının şeklidir, dedi.

...

Alim kelimesinin manası, lügatte ariften daha üstün ve daha manalıdır.Çünkü Tanrı'ya alim denilir.Fakat arif demek caiz değildir.Arifin manası, bilmezken sonradan öğrenmiş kimse, demektir ve bu da Tanrı hakkında söylenmemelidir.Fakat örf ve adet bakımından kullanılışına göre manası çoktur.Çünkü arif, örf ve adet gereğince, alemi delilsiz olarak, gözü ile görmüş ve muayene etmiştir.İşte örfte arif böyle olan kimseye derler.Alimin yüz zahitten iyi olduğunu söylerler.Alim yüz zahitten nasıl iyi olabilir?Nihayet bu zahit de ilimle zahit olmuştur.İlimsiz züht mümkün olamaz.

...

"Gece uzundur onu uyku ile kısaltma; gündüz parlaktır, onu günahlarınla karartma" Hz.Muhammed (SAV)

...

Mevlana buyurdu ki: Vallahi ümitli ve imanlı olmak lazımdır, işte korku ve ümit (havf ü reca) de budur.Biri benden: "Ümit güzel, hoş bir şey; fakat korku da ne oluyor?" diye sordu.Ona cevap olarak dedim ki: "Bana korkusuz bir ümit, yahut ümitsiz bir korku göstersene.Bunlar birbirinden ayrı olmadığı halde, böyle bir şeyi nasıl soruyorsun?Mesela biri buğday ekerse, elbette buğday biteceğini ümit eder.Fakat yine de Allah esirgesin, bir afet, bir engel çıkıp (zarar vermesin) diye, içimnde bir korku da vardır.Bununla anlaşılmış oldu ki korkusuz ümit yoktur.Ümitsiz bir korku, yahut korkusuz bir ümit asla tasavvur olunamaz.(insan) ümitli olur da karşılık ve ihsan beklemezse, o işte mutlak surette, daha hararetli olur, daha ciddi davranır.Ümit, beklemek onun kanadıdır; kanatları ne kadar kuvvetli ve sağlam olursa, o kadar yükseklere uçabilir.

...

Onlar Tanrı'nın nurunun mazharıdırlar.Dost düşmandan, gözde olan yabancı bulunandan bunlar vasatıyla ayırt edilir.Çünkü o mananın mana olarak zıddı yoktur ve ancak suret yoluyla gösterilebilir.Mesela Adem'in karşısında İblis, Musa'nın yanında Firavun, İbrahim'in karşısında Nemrut ve Mustafa'nın mukabilinde Ebu Cehl'in belli olduğu gibi ve buna daha başka sonsuz örnekler verilebilir.Şu halde mana itibarıyla zıddı yoksa da veliler vasıtasıyla Tanrı'ya zıd peyda olur.Mesela: "Onlar ağızlarıyla Allah'ın ışığını söndürmek isterler.Allah ise nurunu tamamlayacak.Kafirler karşı gelse de." (Kur'an, Sure: 61, Ayet: 8) ayetinde buyrulduğu gibi (onlar) ne kadar düşmanlık, aksilik ederlerse, bunların işleri de o kadar ilerler ve o kadar çok tanınmış olurlar.

...

Bir bakkal bir kadını seviyordu.Hanıma hizmetçisiyle haber gönderip: "Ben şöyleyim, böyleyim; aşığım, yanıyorum.Rahatım, huzurum yok.Bana zulmediliyor.Dün şöyleydim.Dün akşam böyle oldum." gibi uzun uzun masallar okudu.Hizmetçi de hanımın yanına gelip "Bakkalın selamı var; diyor ki, 'Gel sana şunu yapayım, bunu edeyim" dedi.Hanım: "Bu kadar soğuk mu söyledi." deyince cariye, "O uzun söyledi fakat demek istediği buydu." cevabını verdi."Esas olan maksattır, geri kalan baş ağrısı" cevabını verdi.

...

Mevlânâ Celâleddin-i Rûmi
Fihi Ma Fih
Ataç Yayınları
Çeviren: Meliha Ülker Anbarcıoğlu

Kıyı - Yuri Bonderev

...

Nikitin alaycı bir tonla sürdürdü: "Doğru ve düz bir insan oluşumu hoş görün Bayan Herbert.Benim yaşımdaki budalalar mutluluğu değişmezlikte bulabilirler, sarsması güç değişmez bir keyif bizleri pek çok şeyden, belki önce kendi kendimizden kurtarır.Ama bunu bir genelleme olarak kabul edemeyiz doğal olarak.    

...

"Heil Hitler! diye bağıranlar kimlerdi öyleyse...Tümü de nazik, iyi huylu insanla gözüküyor.Peki kim ateş etti bizlere?"

...

"Öykünü bir dergide okudum, biz orada artık sayfa arkadaşıyız, "ballad"ımı gördün mü?Oku onu!Yapıtına gelince, okudum, çok, ama çok iyi.Bir cümle var, nasıl?"Karanlıkta inleyen ışıklar..." gibi bir şey.Gerçek bir şiir dizesi bu...

...

"Hiçbir yerde çalışmıyorsunuz.Emekli subay aylığınız var mı?"

"Hayır, üniversiteyi bitirdikten sonra bir gazetede çalışmaya başladım, sonra bıraktım.Nasıl yaşadığımı açıklamak güç.Subay kaputumu, çizmemi, pusulamı rehin verdim...Daha?Ha evet, muhafız madalyonunu bir çift ayakkabıya değiştim.Daha doğrusu, onu iki yıl önce trende tüm kağıtlarını ve nişanlarını elbiseleriyle çaldıran bir arkadaşıma armağan ettim.O da buna karşılık bana bir çift ayakkabı satın aldı."

...

"Siz aydınlar, her olayda seks arıyorsunuz."

...

"Vatan", "Ulus", "Sorumluluk" gibi çarpıcı kavramlar çoktan değer kaybına uğradı..., diye söze başlayan Bay Dietzmann önündeki küçük masaya iki eliyle vurdu."Hitler bunları öylesine kötüye kullandı ki artık hiçbirinin bir köpeği etkileyecek önemi kalmadı.

...

"Atasözü, 'itiraf edilmiş bir suç cezası çekilmiş suçtur' der Teğmen Yoldaş."

"Bunun açıkçası şöyle; itiraf edilmiş suç cezası yarı çekilmiş suçtur, çekilmeyen ceza ise uzun zaman sürecektir."

...

Teğmen Kinyaşko düzen ve temizlik simgesiydi sanki; gömleğinde tek bir kırış görülmez, sarı saçları her zaman taralı durur, göğsündeki nişanlar titizlikle dizelenir, çizmeleri ayna gibi parıldardı.O anda duman rengi tüyleriyle sıska bir kediyi törenlerde şapka tutarmış gibi kıvrık sağ kolu üzerine yatırmıştı.Hayvanın pek de temiz sayılmayan bıyıklarını okşuyor, o da kısık gözlerini süzerek keyifle hırıldıyordu.

...

Alman Almandır, güç karşısında eğilit, güç onun taptığı tek şeydir.

...

"Ondokuzuncu yüzyıldan liberal bir avukat gibi konuşuyorsun.Düşünlerinde yararlı yön görmüyorum.Sen komutansın, askerlerini işin son noktasına dek götürmek zorundasın."

...

"Aramızda bir nehir var Teğmen Yoldaş.Siz bir kıyıdasınız, ben öbüründe."

...

Galina !

Sahra hastanesinden taburcu olduğum günden sora bataryaya sık sık gelişin beni çok ama çok üzüyor.Aramızda geçenlerin insan yaşamında bir kez görüleceği savunulamaz.Orada, sana karşı davranışımın öbür doktor ve hemşirelere karşı davranışımdan ayrıcalığı yoktu.Sanırım seninle söyleştiğimiz o geceyi de yanlış yorumladın...Böylece ben açık konuşmaya zorlanmış oldum.Kendimi seni sevmekle yükümlü saymıyorum, seni de aynı konuda uyarıyorum.Savaşta Romeo ve Jülyet'ler için saray bulunmuyor.Bu şakamı hoş göreceğini umarım, çünkü özellikle askeri konularda bile vermek zorunda kararlar asıl istediklerimle bağdaşmıyor.Bu nedenle de beni ille de gerçekleri söylemeye zorlama.Çünkü aslında ne olduğumu ben de bilmiyor ve kendime karşı zayıf olmaktan korkuyorum (bir satır silinmiş).O gece beni kadınları küçük görmekle, onlardan çekinmekle suçladın, dediğine bakılırsa kitaplardan edinmiştim bu inançları.Belki de..Dışarda fırtınayla kar yağar, avluyu doldururken babamın sesssiz odasındaki kanepeye uzanıp okumak, eski kitapları karıştırmak ne tatlıydı...Turgenyev'in kadın tiplerine, özellikle Nataşa Rostova'ya aşıktım adeta...Haklısın; savaşta her şey kitaplardakilerden başka oluyor...Ne yazık ki ben bir şovalye...ya da en azından adaşım Andrey Bolkanski olmak isterdim.Bunlar belki de komik gelecek sana...Şunu da bil ki cephe aşklarını, siper çamurları arasındaki ilişkileri, erlerin dedikodularını, tümen Kazanova'larının övünmelerini iğrenç bulurum.Ne isterim, ne de böyle bir şey yaparım...İki yıl önce kendi kendime onu sözü verdim (bir cümle çizilmiş)...Bütün bu nedenlerle aramızda ciddi bir ilişki olamaz.Savaş savaştır, savaşta gerçek aşka yer yoktur (olağanüstü yerinde ve güzel bir söz).Bunlar yalnız aldatıcı görüntüler, pasaklılık ve utanmazlıktır sadece.

Beni anlamanı dilerim.Ayrıca beni bekliyorlar...(Bir cümle çizilmiş.)

Teğmen Kinyaşko

...

Savaştan sonra bir portatif çadıra sarılıp yabancı bir mezarlıkta bir başkasının yerine çukura atılmıştı sanki.Toprak tabakaları çıtırdıyor, ne bir kimse görüyor, ne bir ses duyuyordu.Bağırmak, henüz yaşadığını, yanlışlıkla başkasının yerine gömüldüğünü söylemek istedi.Toprak boğuyor, nefes alamıyor, bağıramıyordu.Karanlıkta sırıtkan bir yüz belirmiş, sarı dişlerini göstererek bağırmaya, mezarın boşaltılmasını emretmeye koyulmuştu.Nikitin gücünün son kalıntısıyla inlemeye, görünmeyen askerleri yardıma çağırmaya koyulmuş, sesini duyuramamıştı.Tabaklar hışırdıyor, daha çabuk parçalanıyor, sert toprak parçaları alnına, boynuna düşüyor, ağır bir çamur kokusu soluğunu kesiyor, arada bir hıçkırık, bir kadın sesi duyuyordu.Vücuduna düşen toprak parçalarının etkisiyle mezar karanlığında avazı çıktığı kadar bağırdı.

...

"Tanrım, insan savaşta hayal kurar mı?"

...

- Günümüz dünyasına karşı görüşünüzün kökenlerdi nedir?

- Umuda ve sabra dayanıyor.

...

"Alman televizyonlarır birer aptallık kutusudur.Ağzı ve gözüyle geviş getirenler düşünemezler, değil mi Bay Nikitin?"

"Çok iyi benzettiniz; gözler için ciklet öyle mi?"

...

Nikitin güldü, Alex, Samsonov'un sırtından kadehini doldururken sözünü sürdürdü.

"Ama burada ilk kez bulunuyorsunuz.Yukardaki tüyler ürpertici gerçekleri anımsayamazsınız burada, zaman durur.Burası çılgın dünyada bir adadır.Kokmuş politikaya, kıskançlık ve kötü ulusalcılığa yer yoktur.Ben müzik, kahkaha ve şarap sunarken hiçbir İsa çarmıha gerilemez.Nefretin yerine tebessüm...Gülen insan iyidir.Tüm insanların gülerek yaşlandıkları bir dünya ne kadar mutlu olurdu değil mi?Baykuş aklın simgesidir.Neşeli baykuş neşeli akılcılıktır."

...

Yuri Bonderev
Kıyı
Türkçesi: Faruk Yener
Yar Yayınları


Herkes diyârında muhabbettinde / Bilmem bizi ne civâra yazmışlar


Matti Pellonpaa (1951-1995)

18 Mart 2023 Cumartesi

Ayak İzleri

Microsoft Office Word - Süleyman Unutmaz

 ...

Sokak da benim değil zaten akmıyor
Yazmakla bitmiyor bu yalan dünya
Şiirde kullandığım halk da bana bakmıyor
Böyle çok sade anlatıyorum semantik demeden
Her gün ölüyorum isim vermeden

...

Süleyman Unutmaz
Parçalanmıştır (2015-2016)
Süleyman'ın Kitabı

Karınca Yükünü Fil Çekmez Oldu - Bozkır Dizisi 2. Sezonundan Bir Deyiş

Ya Hızır - Pir Sultan Abdal
Bozkır Dizisi 2. Sezon (2023)
Senaryo: Levent Cantek

Benim sevdiğimin şirin sözleri
Büyüdü sinemde ne hallar oldu
Karınca yükünü fil çekmez oldu
Azdı zaman azdı ne çağlar oldu
Ya Hızır ya Hızır ne çağlar oldu

Talip gelmez oldu Pir nefesine
Elin alıp gitmez oldu yazına
Dağlar sindi tepeler gölgesine
Büyüdü tepeler ne dağlar oldu
Ya Hızır ya Hızır ne çağlar oldu

Nesimi yüzüldü Mansur asıldı
Ali Düldül'e bindi küffar basıldı
Nice ulu sular arktan kesildi
Aktı kör pınarlar ne çaylar oldu
Ya Hızır ya Hızır ne çağlar oldu

Gönül turnam uçtu gitti gölünden
Bülbül vazgeçer mi gonca gülünden
Abdal Pir Sultan'ım çarkın elinden
Dideler yaş döktü kan ağlar oldu
Ya Hızır ya Hızır ne çağlar oldu

Pir Sultan Abdal





Levent Cantek - Bozkır Dizisi

Bozkır Dizisi 2. Sezon (2023) - Kırık Hayatlar - Levent Cantek / Kahveci Güzeli Duvar Halısı - Giriş Jeneriği

Bozkır Dizisi 2. Sezon (2023) - Kahveci Güzeli Duvar Halısı Giriş Jeneriği
Yönetmen: Şahin Altuğ - Levent Cantek





















Herkesin Onayladığı Şey Yanlış Sayılmıyor - Bozkır Dizisi 1. Sezon (2018) - Levent Cantek

Bozkır Dizisi 1. Sezon (2018) - Levent Cantek

"Bir gün yanlış bir karar vermmiştim.
Etrafımda kimse yanlış yaptığımı düşünmüyor, bana hak veriyordu.
Şunu gördüm:
Herkesin onayladığı şey yanlış sayılmıyor."


Çizim: Murat Başol - Yazan: Levent Cantek

Çizim: Murat Başol - Yazan: Levent Cantek