şiir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
şiir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Ekim 2024 Pazar

Ahmet Haşim - O Belde


Ne sen,
Ne ben,
Ne de hüsnünde toplanan bu mesâ,
Ne de âlâm-i fikre bir mersa
Olan bu mâi deniz,
Melâli anlamayan nesle âşinâ değiliz.
Sana yalnız bir ince tâze kadın
Bana yalnızca eski bir budala
Diyen bugünkü beşer,
Bu sefîl iştihâ, bu kirli nazar,
Bulamaz sende, bende bir ma'nâ,
Ne bu akşamda bir am-i nermîn
Ne de durgun denizde bu muğber
Lerze-î istitâr ü istiğnâ
...
Ve mâi gölgeli bir beldeden cüdâ kalarak
Bu nefy ü hicre müebbed bu yerde mahkûmuz

Ahmet Haşim
O Belde

24 Temmuz 2024 Çarşamba

Şiir Nerede Başlar? (26) - Merasim Kıtası

Deniz Harp Okulu Komutanı olan Kıyat, öğrencilerden oluşan tören bölüğünün bir karşılama için bir saat öncesinden alana çıkartıldığını ve öğrencilerin orada amaçsızca bekletildiğini görür ve o bundan sonra öğrencilerin en fazla 15 dakika bekleyecek biçimde yerlerini almalarını söyler.Uygulama başlatılır."Bir emirler bir sorunu halletmiştim.Öğrenci artık boşu boşuna bir saat ayakta beklemeyecekti.(...) Bir gün gene bir karşılama töreninden bir saat kadar önce boru trampet sesleri işittim.Camdan dışarı baktım, hiç kimse yoktu.Herhalde bana öyle geldi dedim.Ama bir anda şeytan dürttü.Odamdan çıktım ve odamın tam karşısındaki komutan yemek salonuna daldım.Camdan baktım.Merasim kıtası arka bahçede duruyordu.Benim emrimden sonra çocuklar bir saat benim göremeyeceğim bir yerde bekletiliyor ve on beş dakika önce, benim göreceğim yere, yani merasim mahalline getiriliyordu."

Şiir Nerede Başlar? (26)
Atilla Kıyat - Üç Yıldız Bir Penaltı
Aktaran: Hakan Şahin
Türkiye'de Asker, Toplum ve Siyaset - Askerlerin Yaşam Anlatıları Üzerinden Bir Okuma

Şiir Nerede Başlar? (25) - Kör Kadı Hikâyesi

Adam, komşusunu kadıya şikâyet eder.Kadı, şikâyetin sebebini sorar.Davacı, “Efendim komşum çok doğru söylüyor” der.Kadı, “İyi ya kardeşim, herkes doğru söyleyeni arar.Sen neden doğru söyleyen komşundan yakınıyorsun?” diye sorar.Davacı, “Efendim çok doğru söylüyor, sözleri beni rahatsız ediyor” diye karşılık verir.“Pekâlâ” diyen kadı, çok doğru söyleyen davalıyı mahkemeye çağırır.Kadının bir gözünde ak vardır yani yarı kördür. İçeriye adım atar atmaz kadının gözünü gören davalı, “Esselamu aleyküm kör kadı” der.Kadı: “Vallahi ben doğru söyleyeni severim ama bu kadarı da fazla.” der.

Şiir Nerede Başlar? (25)
Kör Kadı Hikâyesi

6 Nisan 2024 Cumartesi

Vurdular Gökbalina'yı İşte - Balina ile Mandalina - Fazıl Hüsnü Dağlarca

Sap

- Oh
Küçücük sapımı
Öyle seviyorum ki.

Bizi topladıkları sırada
Anne ağaçtan
Bende kalmış ne güzel.

Bir gemi direğidir o
Dururken üzerimde dimdik
Kendimi bir gemi sanıyorum.

---

Karşılığı

Görmedim ya
Balıkçılar konuşurken duydum çok
Gemilerin eski gemilerin
Kalın ağaçlardan yapıldığını.

Duydum evler yapıldığını
Bir olanaksızlığı anlatırken
Balık kavağa çıkmış
Dedikleri insanların gülerek.

---

Yansımalar

...
Kim yalnızsa
O daha çok duyar
Issız yerleri

İster Balina olsun
İster mandalina
Kim yalnızsa o daha çok
En eski bir türkü

Kim yalnızsa çocuklar
O daha çok benzer
Başkasına.

---

Yön Akdeniz

Sıkı tutun
Fırçalarıma sarı kardeş
Sokuver
Sapını en inceleri arasına
Bütün gücümle çarpıyorum kuyruğumu
Öyle hızlı gideceğim ki
Kuşlar bile arkamızda kalacak.

---

Köpükler Köpükler

- Olmuştuk
Sanki üç kişi olmuştuk.
Gökbalina bir ben iki
Köpükler üç.
Kuşları geçiyorduk gülümseyerek
Yüksele alçala biz
Gökbalina bir ben iki
Köpükler üç.
Bulutlara varıyorduk
Uçuyorduk yıldızlara
İçimiz umut dolu
Gökbalina bir, ben iki
Köpükler üç.

---

Ölümü

Arkada göğün karanlığı
Önde kocaman Balina apak.

Vurdular Gökbalina'yı işte
Kanı taştı Akdeniz'in kıyılarından
Şimdi bütün maviliği sessiz,
Kıpkırmızı, korkunç.

Sayadursun ey
Mandalinaları tek tek yıldızlar
İşte
Vurdular Gökbalina'yı
Yıldızlarca yerinden.

Gözleri de açık ağzı da
Neden kapalı değil?
Neden su güzelliğinde değil artık
Dalgalar yalnız ölüm.

Fazıl Hüsnü Dağlarca
Balina ile Mandalina
Yapı Kredi Yayınları

23 Ocak 2024 Salı

Fransızca Dersi - Ferhan Şensoy


...

çocuğun birine üç vermişim
babası kavgaya geldi devrisi gün
bizim oğlan daha türkçii doğru dürüst bilmiii
fransızcii nerden bilcek
fransızca da neymiş
büyüyüp de fransız olcak diil ya
sen u üçü beş yap en iyisi yeğenim.

Ferhan Şensoy
Gündeste, 1986
Ferhntoloji

Kemallettin Tuğcu - Haydar Ergülen Şiiri

"Orada tenha olarak yaşadım"
diyordu Kemalettin Tuğcu
çocukluğu yurt tutmadan
önce ıssız ve kimsesiz
sonra tenha kaldığımız
çocukluk, şiirin yurdu.

Haydar Ergülen
Hafız ile Semender

22 Ocak 2024 Pazartesi

Bin Mahzuni - Ali Asker Barut


BİN MAHZUNİ

                               Yücel Kayıran'a

"Halk değişmedi" Yücel
Yine fakir yine yoksul
Tek göz damın altında
Gök bile küs kendisine

"Halk değişmedi" Yücel
Köşelerde susuyor, utanıyor
Ekmek evde hâlâ en yüce
Öpüp koyuyor alnına
Yukarda Allah incinmesin diye

"Halk değişmedi" Yücel
Dünya nasıl gidiyor zorumuza
Sana yemin ederim
O büyük çilelerimiz
Ve kutsal kitabımız adına
İçimizdeki çığlığı çağırmaya
Bir Mahzuni değil
Bin Mahzuni gelir gider.

Ali Asker Barut
Akatalpa Dergisi, Ocak 2024

21 Ocak 2024 Pazar

Avaremu - Haydar Ergülen


Duyumsama ruhta yüzen kayıktır
Ganj'da avare gezer, kırda yıkanır
insan su içindir şair sır için
şairi sır yıkar şiir utanır

Fakat kuşbakışı turistler içindir folklor
çiftkağıt sarsanız da ruhunuz yere basıyor
Ganj bütün pislikleri süpürür lakin
külünüzden o bile ağır akıyor

Kerem edin bu nihayet bir gerçek
Uçmasak da konduğumuz yalandır
bilinen dallarda konuk olmamak
Hafız'a hediye eski esrardır:

Biz Bağdat pazarında kaybolanın arkadaşıyız
hâlâ eski çocukların Hindistanıyız

Haydar Ergülen
Avaremu
Hafız ile Semender

Bencileyin - Haydar Ergülen / Hafız ile Semender



İnsan kendi vehmine
kapılıyor nafile
öteki yok beriki de
insan ne de olsa
olmasa ne kendine
ne benliğine gerek
insan ne ötekine

Bahane, vesile
sebep, vesvese

Biz olsak kime ne de kim olsa
bize ne varsa
yoksa kim kime
zamandan başka
bir suret, aynada
yüz başka cevap,
yokluktan varsa bir
vuslat, yazıdan elde
biz uzlet, geçse
kalır üç kelime,
biri ah! bir eyvah!
unutturacak o zalim
saat, o sonsuz firak!

Tereddüt veya endişe
üzüntü veya öfke
herkes bildiği yerde
kayık çekildiği sahilde
söz çilehanede
dem bu demde
keşmekeş aynı
derviş beyhude
idrak infilak
böyle bir vehim

Sakin ol beyim
sakin ol ya hû
ara sıra bildiğim
biri gibi dur
bende veya kendinde
Hafız sensin bencileyin
bense onun yerine
gevezelik etmetyeyim.

Haydar Ergülen

Bencileyin
-Hafız ile Semender-

14 Kasım 2023 Salı

Anlar Bizi - Niyazi Mısri

Zât-ı Hakk’da mahrem-i irfân olan anlar bizi,
İlm-i sırda bahr-ı bî-pâyân olan anlar bizi.

Bu fenâ gülzârına bülbül olanlar anlamaz,
Vech-i bâkî hüsnüne hayrân olan anlar bizi.

Dünyâ vü ukbâyı ta’mir eylemekten geçmişiz,
Her taraftan yıkılıp vîrân olan anlar bizi.

Biz şol abdalız bıraktık eğnimizden şâlımız,
Varlığından soyunup üryân olan anlar bizi.

Zâhidâ ayık dururken anlamazsın sen bizi,
Cür’ayı sâfî içüp mestân olan anlar bizi.

Ârifin her bir sözünü duymaya insân gerek,
Bu cihânda sanmanız hayvân olan anlar bizi.

Kahr u lûtfü şey’i vâhid bilmeyen çeker azab,
Ol azabdan kurtulup sultân olan anlar bizi.

Ey Niyâzî katremiz deryâya saldık biz bugün,
Katre nice anlasın ummân olan anlar bizi.

Halkı koyup lâ mekân ilinde menzil tutalı,
Mısrıyâ şol canlara canân olan anlar bizi.

Niyazi Mısri

8 Ağustos 2023 Salı

Kitabe-i Seng-i Mezar - Erkan Can & Güven Kıraç - Yazık Oldu Süleyman Efendi'ye

Kitabe-i Seng-i Mezar - Orhan Veli Kanık
Erkan Can & Güven Kıraç


KİTABE-İ SENG-İ MEZAR

I

Hiçbir şeyden çekmedi dünyada
Nasırdan çektiği kadar;
Hattâ çirkin yaratıldığından bile
O kadar müteessir değildi;
Kundurası vurmadığı zamanlarda
Anmazdı ama Allah'ın adını,
Günahkâr da sayılmazdı.
Yazık oldu Süleyman Efendi'ye

Ankara, Nisan 1938
(İnsan, 1.10.1938)

II

Mesele falan değildi öyle,
To be or not to be kendisi için;
Bir akşam uyudu;
Uyanmayıverdi.
Aldılar, götürdüler.
Yıkandı, namazı kılındı, gömüldü.
Duyarlarsa öldüğünü alacaklılar
Haklarını helal ederler elbet.
Alacağına gelince...
Alacağı yoktu zaten rahmetlinin.


Ocak 1940
(Varlık, 15.3.1940)

III

Tüfeğini depoya koydular,
Esvabını başkasına verdiler.
Artık ne torbasında ekmek kırıntısı,
Ne matarasında dudaklarının izi;
Öyle bir rûzigâr ki,
Kendi gitti,
İsmi bile kalmadı yadigâr.
Yalnız şu beyit kaldı,
Kahve ocağında, el yazısıyla:
"Ölüm Allah'ın emri,
Ayrılık olmasaydı."

Eylül 1941
(İnsan, 1.8.1943)

Orhan Veli Kanık
( 1914 - 1950 )


3 Temmuz 2023 Pazartesi

"101 Bir Dize" : Daha - Haydar Ergülen'den Güven Turan'a İthaf

Güven Turan için

1.
Yüreğin sustuğunu yalnızlık konuşur ya, gürültü bundan.

2.
Senin kanatlarındadır bendeki düş kırıklığı;
gülümse ey kelebek.

3.
Nasıl bir sağanak ki paylaştığımız doymuyorum susuzluğuna.

4.
Yalnızlığını elinden tutmuş geziyor, şiir.

5.
Öptüğüm nisan bulutu, şimdi yüzünde yağmur.

6.
Yağmurun değil, gam yapraklarının hışırtısı dökülüyor
ömrümüzün üstüne.

7.
Yazıla bozula artıyor gönlümün kışı: Gün tutuşuyor.

8.
Bir nar kırılmaya görsün eylülde bin bir heves açıyor.

9.
Sakinim, anılar gövdemde bir su gibi eskiyor.

10.
Saçlarını taramaya başlayınca, ne bende söz kalıyor
ne pencerede buz.

11.
Artık rahatça 'Aşığım' diyebilir: Öyle yalnız ki!

12.
'Fırtına kopacakmış' diyorlar o hüsnüyusufu koparırsam...

13.
Dünyanın avucunda olduğumuz doğrudur.

14.
Varlığından beri bende değil bu yürek, senin sevginde.

15.
Dize dize gümüş bir kolye yapsam şiirden, gümüş boynuna.

16.
Kavak ağacını dinle ki, kar pamuk gibi yağsın!

17.
Havada bulut var, martılar sırtını dönüyor denize.

18.
Bir yağmur köpeği gibi yatışıyor, fırtınanın
kollarındaki deniz.

19.
Dayanmış anılarına, ayakta durmaya çalışıyor yaşlı aşık.

20.
Hançerine yatırmış, ipeğini biçiyor günlerimizin, avcı.

21.
Tan vakti: Defneli ev, mersinli deniz, incirli bahçe
tütsüler içinde.

22.
Uykunun çobanı düş, kırlarınki Pan: Bitse bu karabasan.

23.
Yazılda da ömrümün kırk yaprağı: Biri kalmış,
bekliyor sonbaharı.

24.
Kalem elinde düşünüyor: Neye borçlu şiiri, aşkı?
Kalbine mi, doğaya mı, kağıda mı yoksa?

25.
Ağzına toplamış sözcüklerş: Söyleyince serin,
susunca ılık.

26.
Ne aşk, ne yalnızlık...Yazılmayı bekliyor şiir, silme
boşluk üzeri.

27.
Bir şiir çabuk büyürse, onda heves kalmamıştır.

28.
"Dur orada, aşma çizgiyi" diyor aşık denize fener.

29.
Aşkın eteklerinden döktüğü taş, şiir gibi gelir şaire.

30.
Özlüyor yol arkadaşını!Çocukluğu, gençliği, sonbaharı;
Unutuyor yalnızlığı.

31.
Gecenin tarlasındaki yıldızlar, göle düşünce nilüfer.

32.
Düş.Düş.Düş.Düş.Ve uyku.

33.
Saçların savruldukça havanın yüzünde turna semahı.

34.
Yüreğin saati!Aşkla ayrılık arasında gidip geliyor sarkaç.

35.
"Gel, yaz!" daha yazmam gel diye, kağıt terliyor.

36.
Aşk uygundur akışına ırmakların: Bazen yatağında akar,
bazen taşar yatağından.

37.
Bütün gölgeleri topladım, tek senin avlun güneşli kalsın diye!

38.
Yüzün gibi tut aynaya yazını; okuduğun hep bir hiç.

39.
İlk okulum gövdemdi, çıplaklığında öğretmenim.

40.
Provası yok günlerin, makas değdiği yerden yakıyor.

41.
Bu sevgiyle şair olsam, yeniden doğururdum seni.

42.
Görmedim aşklar içinde yalnızlık gibi gözde bir renk.

43.
Kar üstüne ne yazsam, harfler siyah çıkıyor.

44.
Kış koynunda yaz gibi besliyor kardeleni.

45.
Çimenler üstünde gözyaşları var uzun havanın.

46.
Gökyüzündeki nilüfer göldeki aya düşkün.

47.
Kuşların, yaprakların ağabeyi olur bu hışımlı fırtına.

48.
Eski havuzun suyu gibi çekiliyor anılar da içimden...

49.
Kulak ver aşka; duyuyor musun gümbür gümbür
sessizlik...

50.
Yüreğimde kopardığın kırk yılın bir fırtınası.

51.
Yıldızları çoğaltıyor sözlerin: Yarın aşk sıcak olacak.

52.
"Yapraklarda yıldız yağmuru mehtapta salyangoz izleri";
Doğanın ironisi.

53.
Şu ağustos, dağıttığından beri temmuzun yanık havasını,
öyle güzel ki!

54.
Güz...Eylülün, ekimin, kasımın değil sessizliğin şiiri.

55.
Muhip'in dediği gibi "Kardır yağan üstümüze" şiirden...

56.
Bahçeler buluştu, nişanlandı üzümle kiraz...Güz şahidimdir!

57.
Ovalar, vadiler, dağlar ve gövden: O sonsuz uçurum.

58.
Gök gürleyince duyduğum çınarların kokusu ve kamaşan gövden.

59.
Tuzu yazdan biriktir, kışın soğuk şiir yazma!

60.
Mavi söz, mavi soğuk..Kış niye beyaz?

61.
Toprak ana yaprak yaprak mektup yolluyor şair oğluna!

62.
Kırk odalı ekimde kırk ayna; yüzüm bulutlu hepsinde.

63.
Bin ressam boyasa da, yine şairini bekler güz!

64.
Aşkın doğasıyla aldattığı biziz: Bizimki de aşk işte!

65.
Korktum: Sustuğum her kıyıda bir liman buldu fırtına!

66.
Hangi şiir bitebilir ki ölüm burada,
yanı başımızdayken daha?

67.
Anneler sahili boş! Açılan çocuklar geri dönmüyor...

68.
Mavi bir yolcu ol yüreğim, durana kadar!

69.
Kalemin yazdığı da sensin, sustuğu da sen.

70.
Aşk olsun güneşteki kumruya, içini aşkla çekiyor!

71.
Upuzun şiiriyle yaz bu dizeden de kısa.

72.
Sözlerin dökülüyor üstüme; serzeniş ırmağı, sitem denizi.

73.
Başkasının ağzından çıkıyor sanki sana "güle güle" diyen sesim!

74.
Süt dökmüş bir kedi gibi şu beyaz geceler...

75.
Eylül yeşillenmiş, baharda görücüye çıkacak!

76.
Canımdan bir can çekip alıyor şu ayrılık...

77.
Üzümü yazdım, "Narla incire Gazel"i okudum:
Güz gene.

78.
Yok ki dönülecek bir oda, kağıt ve kalemden başka!

79.
Sanki bir şiir güldestesi şu hercaimenekşe...

80.
Uykulu bir bahçe gibiyim, gözlerim geceyi sevindiriyor...

81.
Onat ötüşlüdür şimdi ishak kuşu.

82.
Şair olmak ne ki doğadaki şiirin yanında?

83.
Kış ortasında bir ağaç, kuşların kursağındaki heves.

84.
Fırtınanın yarısı gelişinse yarısı da gidişin.

Haydar Ergülen

85.
Kendimden daha yabancısını bulamadığım için iyiyim
yerliler arasında.

86.
Kitabın gölgesine çekiliyorum; teni kapattım.

87.
Gövdeler mahcup...Birbirlerinin karanlığına sığınıyorlar.

88.
Kayıp taşra...Yetişkinlerin eğlendiği bir çocuk bahçesi.

89.
Balkonda taflanın, şimşirin, hanımelinin güneşli daveti.

90.
Sözle yetin, rüzgarın dili tuzlu.

91.
Takılıp kaldın şiirlere, sevda bekleme.

92.
Cihangir'de bir balkon, dolunaya en yakın...

93.
Gecenin gördüğü; şiirden bir pervanedir şemin çevresinde.

94.
Çiçekler yerli yerinde; kimsenin kimseyi sevdiği yok mu ne?

95.
Çıt diye koptu dalından şiir.Çıt çıkmıyor bahçede!

96.
Bir vadi görgüsü gerek her uçuruma.

97.
Dünyadan mutluluğa izinli çıksam, gidecek yer yok bana!

98.
Ufukta suskunluk gözüküyor; ateşi dağıt, kendini topla.

99.
Mevsimler birbirinin kederine kapanıyor gitgide.

100.
Eski leylek dön artık, herkes kendi göçünde.

101.
Uzun bir geri dönüş tadıyla ilerledim mevsimlerin
içinde...

Haydar Ergülen
"101 Bir Dize" : Daha - Güven Turan için
Hürriyet Gösteri, 190 , Eylül 1996

18 Mart 2023 Cumartesi

Microsoft Office Word - Süleyman Unutmaz

 ...

Sokak da benim değil zaten akmıyor
Yazmakla bitmiyor bu yalan dünya
Şiirde kullandığım halk da bana bakmıyor
Böyle çok sade anlatıyorum semantik demeden
Her gün ölüyorum isim vermeden

...

Süleyman Unutmaz
Parçalanmıştır (2015-2016)
Süleyman'ın Kitabı

15 Mart 2023 Çarşamba

Sarhoş Bakışlı Defter - Süleyman Unutmaz

Güneşin çekindiği uzun kışlardan sonra
Sadece heykelleri okşardı nankör bahar
Elimde köy peyniri şehrin bulvarlarında
Kambur yürüyüşümde kıpkırmızı anılar

Çamurunu kalbime sıçratan şubatlarda
Maraş Caddesi gibi göle bakardı sular
Okulun penceresi üşümüş çocuklarda
Bir bardak çay hatırına güzelleşirdi dağlar

Yaşamak için erken sanki uzun bir mola
Çok uzun saçlarında sarardıkça zamanlar
Kömür kokusu gibi sızlatırdı burnumu
Kendini bana satan o en güzel yalanlar

Onu sevmek gibiydi -güzel gelirdi bana
Buz gibi akşamları göğe savuran rüzgâr
Dizlerimin bağını çözerdi her satırda
Sevgilimin yüzünü ısıtmayan yazılar

Yeryüzüne indirdim ne varsa aşk aktında
El yapımı hüzünler paramparça uykular
Ey şimdi şiirlerde görebildiğim rüya!
Nasıl örtmüş üstünü nasıl unutkan yıllar!

Süleyman Unutmaz
Yalnızlıklardan
Süleyman'ın Kitabı

13 Mart 2023 Pazartesi

Salyangozun İpek İzi - Seyhan Erözçelik

SALYANGOZUN İPEK İZİ

Benim yüküm ağır.

Göz kamaştıran izler bırakıyorum
yürüdükçe göğe.

Kabuğumu kendim ürettim.
Yürüyorum ağır ağır.

Korkunca büzülürüm kabuğuma.

Biliyorum o taşın altını,
yılan yuvası.

Ama yürüyorum bile bile.

Karada mıyım, sular içinde mi?

Varmak için yürümek, varmaktır.

Gökteyim, ben kabuksuz kaldım,
kabuk bensiz.

Ardımdaki izleri bir çocuk görüyor.

Seyhan Erözçelik
Göğ
Kara Yazılı Meşkler

22 Ekim 2022 Cumartesi

Kör Başlangıç - Enis Batur


"Ne çok yaşdönümü, krizi geçirdik hepimiz"
demişti, geceyarısı -son sigarasını söndürüp 
kalkmadan: "Askerler, kötü paranın kötü 
dağılımı, değer bunalımı ve bir sürü devrik
eş dost" Bütün bunlardan kopmuş bir fiesta 
gibiydi şehir: Pencerenin geniş ufkundan
yaylım ateş uzanıyordu karanlığın uçlarına.
Gerçekten de bir yanlışı bir başka yanlışla
düzeltircesine, telaşla savrulmuştuk oradan
 oraya: Kimi getirsek gözümüzün önüne kırık 
dökük eşyaları çağrıştıracaktı. Yitirilen bunca
saf hedef, geridönüşsüz kararların yıprattığı
uykularımız. sabah uyanınca yüzümüzde patlayan
yalnızlık damarı ya da yanımızda yatan yabancının
bir akıntıda hızla uzaklaşan gövdesi: İçimizde
toplananlar çapraz sağlamada bulduğumuz şaşkın
bir eksiği kapatmaya asla yetmeyecekti.

Fırlayıp ayağa, gecikmiş birinin kaygılı acelesiyle
montunu geçirmişti üstüne: Biliyorduk. o ve ben:
Yoktu bekleyenimiz, beklediğimiz kimse kalmamıştı -
bir tek kıvılcım belki: Beklenmedik bir değişim,
dalgın bir köşede çarpışacağımız beklenmedik bir
gölge.kökünden tutabilsek kül olacağımız sert
bir dönemeçten umduğumuz kör başlangıç.

Enis Batur
Gri Divan
Doğu-Batı Divanı