...
Bitirme ödevi için Spielberg'ün Hook filmini izliyordu, şu ünlü Kaptan Hook yani.Peter Pan diyordu ki, "İlk bebek ilk defa güldüğü zaman bu gülüşü kırılıp bin parça olmuş, her bir parçası bir yana saçılıp gitmiş, işte, perilerin doğuşu böyle olmuş...Ne zaman bir çocuk 'perilere inanmıyorum' derse, bir yerlerde bir peri düşer, ölür kalır."
...
Kalaylı bir tas gibi parlaktı hava...Tarihsel yapı kalıntılarının, harabelerin arasında tahta, teneke, paçavrayla derme çatma sıralanmış barakaların önünde yağmur göletleri.Çocuklar çamurlu alanın ortasında, dünyada olup bitenlere arkasını dönmüş, kağıt gemilerini yarıştırıyor mutlulukla.Öbürlerinden irice yapılılar, kendi aralarında belli ki ergen dedikodularına dalmışlar.
Gümüş rengi gömleğinin düğmelerini iliklerken, annesinin akşam söylediklerinin acısı çöktü.Ona veremediği karşılıklar sabaha dek artmıştı.Yüreğinin bir köşesine, söylenmemiş sözler birikmişti.
Anne bak, bizim ağacın kuşları dökülüyor.
Gazel onlar, sonbahar yaprakları, hiç sevmem.
Neden sevmezsin?
Kardeşimi öldürdü o yapraklar.Yaşasaydı, bir teyzen daha olacaktı.
Ne oldu teyzeme?
Sonbaharda boğuldu.
Nasıl sonbaharda anne, su mu sonbahar?
Dalga geçme.Sudan beter.Bahçede gezerken göle düştü.Dutlukta bahçe suladığımız bir gölet vardı.Yemyeşildi.Yosun kaplı, derin bir göldü.Üstü güz yapraklarıyla kaplanınca anlayamamış zavallı.Ne bilsin! Yaprakların arasında kaybolmuş...
Saklambaç oynarken, gölün kenarındaki kalın ağacın arkasına geçmek istemiş.Ortaya çıkmayınca çocuklar oyunu kesmiş.Eve haber vermişler.Cesedini sırıkla çekmişler.Dut mevsiminde dalları eğmeye yarayan ucu kancalı sırıkla...
İşte o gün bu gündür, Azrail'i tırpanıyla gösteren resimler bana hep o sırığı anımsatır.
Azrail'in tırpanı mı var anne, çiftçi miymiş?
Öyle resmedilir kızım, efsaneler öyle anlatır.İnsanları ot gibi biçer.
İyi ki bizim ağacın dibinde göl yok.Olsaydı ben de düşerdim herhalde.
Niye düşesin?Kabahat büyüklerde.Göletin çevresi çitle çevrilir.
Çit ne?
Vapurların küpeştesi gibi düşün.Bir engel, çepeçevre bir korkuluk konur.Çalıyla çevirmişler sonra.İş işten geçtikten sonra...
Çalı da batar ama?
İyi ya! Çocukları, hayvanları, dalgınları korur çalı.Akıllı insan çalıya, ateşe, suya uzak durur.
...
"Biz babanla zıt karakterlerdik, bunu avantaja çevirdik..." Sarp'ın anlamakta zorlanacağını düşünerek, "Bak sana şöyle anlatayım," dedi."Mesela, benim kahramanlarım Teksas, Tommiks, Zagor, Tom Braks, Zembla'ydı.Ağabeyim gibi içli, ağlak romanlarla içimi ezmedim.Ona, 'Oğlum, senin en büyük olayın, çocuklukta Kemalettin Tuğcu'ya tutulman olmuştur' dedim.Şimdi ne diyorsunuz, loser mi, öyle bir şey...'Çocuk Esirgeme Kurumu, Darülaceze gibi adamsın, iş dünyasında hiç tutmaz bu karakter,' dedim ona bir defa.Hiç itiraz etmezdi ama güzel şakaya vururdu.'Tamam işte' dedi, 'seni niye ortak ettik işe?Bunun için.Benim yetmediğim, ezildiğim yerde Süpermen ol diye...' Anlayacağın Sarp'çım, aile içinde o Yufka Yürek, ben Cesur Yürek'tim..."
...
Pelin'in sevgisine acıma duygusu karışıyordu.Buğra, "ikinci sınıf aşk" diyordu buna.Yerli yersiz bozuşmalarının nedeni Buğra'nın isyanlarıydı.
Son ayrılıklarına, Beşiktaş'taki Kadıköy İskelesi'nin önünde uyuklayan yaşlı bir sokak köpeği gözucuyla tanık olmuştu.Buğra, "Aşkına sınıf atlatırsan belki tekrar görüşürüz," diyerek, Pelin'in omuzuna bir yabancı gibi dokunmuştu.Kederli adımlarla turnikeden geçip iskelenin kalabalığına karışmıştı.Köpek başını kaldırıp Pelin'le göz göze gelmiş ve Pelin'e sanki açıkça, "Şimdi ne yapacaksın?" sorusunu sormuştu.Üstelik, kuyruğunu kıvırıp sanki koca bir soru işareti de iliştirmişti cümlesinin sonuna.
...
Ablasının önerisiyle birkaç ay önce izleyip etkisinden çıkamadığı Pal Sokağı Çocukları filmini düşündü.Yaşadıklarını bu filmdeki olaylarla karşılaştırıyordu.Okuldan ayrılırken de, töhmet altında bırakıldığı için, Macun Toplayanlar Derneği'nin karar defterine adı küçük harflerle yazılan Nemecsek'e benzetmişti kendini.
...
"Disiplin cezasıyla okuldan uzaklaştırılınca sınıfta kalmış, o zamanlar beklemeye ayrılmak vardı.Dedesinin yanına gitmiş.Bütün bir yazı Aksöğüt'te geçirmiş." Saçlarını iki eliyle arkaya doğru sıvazlayıp kauçuğun tepe yapraklarına baktı."İlk zamanlarımızda kaç defa anlatmıştı başından geçenleri...Anneannesinin köyünde bunalıma girdiğini..."
"Nasıl? Babam psikoloğa mı gitmiş?
"Yok oğlum, ne psikoloğu...Ergen çocuk, yalnızlıktan krize girmiş! Sen, her bunalıma giren psikoloğa mı gidiyor sanıyorsun?"
"Ne bileyim, Gülin gidiyormuş işte..."
"O başka, onunki ancak terapiyle düzelecek bir davranış bozukluğu."
"Diş teli takmak gibi mi?"
"Sen de her şeyi Gülin'in üstünden açıklamaya kalkıyorsun oğlum.Kızın dişleri doğuştan çarpıkmış, ortodonti tedavisi görmüş, uzun süre tel takmıştı.Bununla ne alakası var..."
"Bence var, ikisinde de bir yamukluğu düzeltiyorlar işte..."
...
"Pal Sokağı filmini şimdi bir daha izlerim mesela..."
"İyi ki ablanın zoruyla izledin.Kitabını da okusan keşke.Bizim kahramanlarımız Oliver Twist, Tom Sawyer, Nemecsek ve Kodin'di..."
"Bir tek Kodin'i hiç duymadım."
"O da iyidir.Bulup okursun, merak ediyorsan.Bunlar hâlâ okunuyor mu? Keşke okunsa.Toplumsal gerçekleri anlatan romanlar demode sayılıyor artık, varsa yoksa başka dünyalar, fantastik serüvenler."
...
"İşin aslı neyse, ortaya çıkana kadar mücadele ederdim.Ama işte amcan öyle bir adam değil, baban da onun gibiydi.Kimseyle karşı karşıya gelmek istemezdi.Mücadeleden kaçınırdı.Bunu da gurur, onur meselesi yaparak açıklardı.'Kimsenin fikrini değiştiremem' der, arkasını dönerek sorunları halletmiş olurdu.Ne pahasına! Hiç yere bedel ödeyerek...Haksızlığa uğramayı nasıl gururuna yediriyorsun peki? Hıh..."
...
Bazen dedemlerle aramızda garip bir sessizlik başlar, uzadıkça uzardı.Birlikte bir yağmurun, ıslak bahçedeki bir kuşun ağaçtaki sesine kulak vermişiz de, susmuş onu dinliyoruz sanılırdı.Sessizliğin yağmur olduğuna inanırım o gün bugündür.
...
Babasının bir öğretmen edasıyla konuşması çok hoşuna gitmişti Sarp'ın.Annesine bir kez, "Bu kitabı anlayamadım, zor şeyler var, okumayacağım," demişti.Annesi de, "Bir kitapta her şeyi anlaman, bilmen gerekmiyor.Okumuş olmak için okursun bazı yerlerini de.Sen hayatta her şeyi biliyor musun, bilmiyorsun ama yaşamaya devam ediyorsun.Hepimiz öyle yapıyoruz.Bazı şeyleri bilmeden biliriz.Aradan yıllar geçince anlıyoruz yaşananları.Okumak da öyle bir şey işte," demişti.
...
Murat Yalçın
Oralı Olmamak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder