11 Ekim 2021 Pazartesi

Rick and Morty 5. Sezon


Rick and Morty 5. Sezon






































Dr. Faustus - Cristopher Marlowe

...

MEPHISTOPHILIS
Lucifer ile birlikte yıkılmış şanssız ruhlar,
Onunla birlikte Tanrımıza karşı birlik olan
Ve sonsuza kadar Lucifer ile birlikte lanetlenmiş ruhlar...

FAUSTUS
Lanetlenmiş mi, nerede?

MEPHISTOPHILIS
Cehennemde.

FAUSTUS
Peki niçin şu anda cehennemde değilsin?

MEPHISTOPHILIS
Ne dedin?Burası da cehennem, onun dışında değilim ki.
Düşünsene, Tanrı'nın yüzünü görmüş,
Cennetin sonsuz zevklerini tatmış olan ben,
Sonsuza dek kurtuluş duygusundan yoksun olarak
Binlerce cehennem acısı çekmiyorum mu sanıyorsun?
Ah Faustus, benim yorgun kalbimi korkuyla sarsan
Bu boş soruları, ne olursun bırak artık!

...

1. ÖĞRENCİ
Eğer öyleyse, ona bir hekim bulalım.Bak dostum, bu yalnızca sindirim bozukluğundandır, korkma hiç.

FAUSTUS
Evet, öldürücü günahlarımın sindirim bozukluğu...Bedeni de ruhu da lanetleyen günahlarımın...

...

FAUSTUS
Elveda arkadaşlar!Sabaha kadar yaşarsam gelip sizi görürüm; gelmemişsem, bilin cehenneme gitmişimdir.

...

Cristopher Marlowe
Dr. Faustus
Mitos Boyut Yayınları - Tiyatro / Oyun Dizisi
Türkçesi: T. Yılmaz Öğüt

Demir Tufanı, Aleksandr Serafimoviç

...

Askerler bellerindeki ipleri biraz daha sıkarak "Yiyecek bir şeyimiz olsaydı," dediler.

Bir kısmı köyü araştırırken bir gramofonla bir sürü eski plak bulmuşlardı.Gramofonu boş eyerlerden birine bağladılar, ormanın sakinlerinde, çıplak tepelerin yüzünde, beyaz toz bulutlarının üstünde, paslı insan sesi cızırdadı:

Sinek! Bir sinek! Ha, ha, ha !

Askerler ayaklarını yere vura vura, katıla katıla gülüyorlardı.Diğer plakları da koydular birbiri arkasından.Birden gramofondan bir ses yükseldi:

Tanrı Çarı korusun...

Bir kıyamet koptu bir anda.

"Canı cehenneme çarın!"

"Al onu da..."

Plağı kaptıkları gibi yola fırlattılar, binlerce ayağın altında paramparça olsun diye.

...

Hiçkimse konuşmuyor, hiçkimse gülmüyordu.Sessizliklerini peşlerinde sürükleyerek yürüyorlardı.Yorgun ayakların umursamazca sürtmesini, yorgun nalların seslerini ve arabaların ürpertiler veren gacırtılarını bu ağır ve boğucu sessizlik birbirine bağlıyordu sanki.

...

Yanına gelen yaverini bile görmüyordu karanlıkta.

"Kozhuk yoldaş!"

Sesi heyecanlıydı, adamcağız yaşamak istiyordu.

"Sonumuz geldi değil mi?"

Kozhuk'un ağzından alışılmamış bir sesle çıkmıştı bu sözler.Yaveri, "Demek sen de bizler gibisin...demek sen de yaşamak istiyorsun..." diye düşündü.

...

Gerilerde karanlığın derinliklerinde insan ve silah sesleri azaldı, destekleri olmayan Kazaklar atlarını bırakarak kaçıyorlar, evlere, arabaların altlarına saklanıyorlardı.Onunu diri diri yakaladılar ve votka kokan ağızlarını kılıçlarıyla parçaladılar.

...

Aleksandr Serafimoviç
Demir Tufanı
Yar Yayınları
Türkçesi: Mehmet Harmancı

Arakçılar (2018) - Shoplifters - Hirokazu Koreeda


Arakçılar (2018) - Shoplifters
Hirokazu Koreeda








- Çocuklara hırsızlık yaptırırken suçluluk hissetmedin mi?
- Öğretecek başka bir şey bilmiyorum.





17 Temmuz 2021 Cumartesi

Mihail, Panait Istrati


 ...

Kederli bir şekilde ve suskun oğlunu seyrediyor bazen de şöyle diyordu:

-Kuluçkadan ördek yavrusu çıkartan tavuk gibiyim: yüzme bilmeyi gerektiren yerde oğlumun peşinden gidemiyorum.

Evet, bu ördek palazının keyfince yüzdüğü idealizmin saf sularında onun peşinden gidemiyordu.Çaresizce kıyıda kalıyor ve neşeli çırpınmalara kendini teslim eden tuhaf civcivini gözden kaybetmemeye çalışıyordu.Sonunda civciv hep boş mideyle dönüyordu.Zira bu ışıklı sular hiç ama hiç karın doyurmuyordu ve hem de oralarda sık sık yıkanmak pahalıya patlıyordu.O ise, durmadan şakıyan ve bulduğunu gagalayan gökteki kuşlar örneği, bunun farkında değildi.Hatta bazen, Gavrila babanın "kuşu" azıcık da olsa bir şey bulamadan dönüyordu kümesine.O zaman, bu yüzmeleri sevmeyen ana tavuk, çorbasını iki katına çıkarıp, ikisi için toprağı deşeliyor ve dünyaya getirdiği sersemi besliyordu.

...

( "Deminden beri bu kadar basit bir şey için mi hazırlıyordunuz beni?" diyebilir bazı okuyucu.Evet dostum, işte buraya varmak için hazırladım sizi.Zira, söz konusu olan, edebi bir hayal ürünü değil de yaşamın ta kendisi -güzel yaşam, çirkin yaşam, acımasız yaşam- ise bunun basit bir şey olduğu kanısında mısınız?Çok mu yaşadınız bu gibi olayları?Bitler onu yerken, yutmak istercesine sanat düşkünü çok insan mı tanıdınız?Ben kendi hesabıma, otuz yıl boyunca yeryüzünde, doğudan batıya dolaştıktan, binlerce sefalet yuvasında yaşadıktan, her ulustan kişilerle dirsek temasında bulunduktan, binlerce gölgenin peşine düştükten, yüzüme biinlerce tükürük yedikten sonra sadece bu adamı keşfettim.Ama dünyalara bedeldi!)

...

Kalbi kırılan AAdriyan ağlama isteği duydu.Önünde, kollarını kavuşturmuş, itirazında samimi, anlamak istemeyen zavallı Mihail onun iyiliğine karşı kendini savunuyordu.Adriyan, ruhunda duyduğu ümitsizlikle, bir ağaca yaslandı, güneşi görmemek için gözlerini kapayan bu zeki adamın sırrını keşfetmeye çalıştı.

...

- Evet ama, bir insanı sevmek için önce onu tanımak gerek.
- Tam tersi!Bir insanı tanıyabilmek için önce onu sevmek gerek.İlgi duyduğunuz kişiler kendilerini sevdirirler ve böylece, bize kendilerini teslim ederler ve tanıtırlar.Derin sevgiden, aşktan başka yürekleri açan bir şey yoktur sanırım.

...

- Sefil halimin sizde uyandırdığı güzel duygular için teşekkür ederim, ama siz hayal ettiği şeyleri gerçeğin yerine koyan bir romantiksiniz.Ah şu gerçek!Tanımıyorsunuz siz onu ve onu tanımayı öğrenmenizi de sizin hesabınıza, istemem doğrusu.Hadi artık, bırakın beni deliğime döneyim.Ona elini uzattı ve ekledi:

- Yine de sizi iyi bir anı olarak saklayacağım.

...

...Hem sonra, dünya görmesini ve sevmesini bilen insanla dolup taşıyorsa, neden bunca zaman onu gören ve takdir eden çıkmamıştı?Hayır hayır!İnsanların yaşamını yönlendiren şu gizemli parmak vardı bu işin içinde.

...

Adriyan bakışlarını odasının beyaz duvarlarında gezdirdi ve hayatı bu şekilde anlamakta ne kadar yalnız olduğunu bir kez daha hissetti.Masasında üst üste dizilmiş kitaplardan biri dışarı doğru çıkmış, ismi görünüyordu: Çernişevski'nin "Ne yapmalı?" adlı yapıtı.

...

Orada Adriyan'ın yanına oturmuş, elleri arasında sanki çöp kutusundan çıkarılmış kasketi; aynı şekilde kirli gömleği; her yanı yırtık, yakası çok kirli, kolları çok uzun kıvrılmış gri ceketi; yamalık dolu pantolonu; sertleşmiş ve topukları aşınmış botlar; arada ortaya çıkıp tekrar kaybolan bitleri; rahatsız bir biçimde arasına sarkıttığı kolları -ve bütün sefalet yığını ortasında, sizin kalbinizin ve beyninizin içini araştıran, tatlı hayvan bakışına sahip ve dostluğun açık ruhuna güzel şeyler anlatan iki göz-, bundan daha acıklı bir adaletsizlik tablosu tanıyor musunuz ey dostlar?

( Yalnızlığa yenilmiş olan dost!Şu dünyada, nerede olursan ol, topla kendini ve sana hemen yüreğini sunan tanımadığın kişi önünde sevinç kadar, acı kadar büyük ol.İçinde gizlediğin hazineyi, sana sunulan hazineyle pazarlık etme!Umutlarını kırıp geçiren hangi fırtına olursa olsun soyluluğu bırakma, güven duygunu yitirme, yüreğinin saf sıcaklığına her zaman inan ve onu senden dilenen susamışı asla geri çevirme: Madem ki o sıcaklığı içinde duyuyorsun, emin olabilirsin ki ona sahip olan yalnızca sen değilsin, - zira yaşamın güzellikleri hiç kimsenin tekelinde değildir -ve seninle aynı irade sağlamlığına sahip olan bir tek dosta zarar vermektense, bir saatte bin defa aldanmış olmak daha yeğdir!)

...

...Çünkü eğer bir insan hafif olmak istiyorsa, onu terk etmeyen bitlerin ağırlığını, semtine uğramayan altının ağırlığına yeğlemelidir.Sefalete ben de bayılmıyorum ne de onun verdiği sersem acıya özellikle düşkünüm.Ancak, bir kez onun okyanusuna düşüldü mü, derinliklerinin dibine kadar gitmeyi, gülünç bir umutsuzlukla yüzeyde kalmak için çırpınıp durmaya yeğlerim doğrusu.

...

Çalışmak ilginç bir şey olmadığı için zenginler onu, can sıkıntısından patlamayalım diye biz diğerlerine, yoksullara vermiştir.

...

Babam demirciydi, ben de istedim hem de çok istedim demirci olmayı.Çünkü çekicin demire her vuruşunda metelikler yağıyordu.Ama, heyhat!Ne var ki çekiç darbeleri sadece demire değil, oğluna, on bir yaşındaki yumurcağa, bana da iniyordu.Ne o şaşırdınız mı?Evet öyle.Kendi babamın çekici tüm kemiklerimi kırdı.Tanrı aşkına söyleyin: benim babamın acımadığı kemiklerime dünyanın daha merhametli olacağını mı sanıyorsunuz?

...

Tüm bu olaylar Rus-Japon savaşı sırasında geçiyordu.Rusların yenilgisi açıktı ve İbrail'de de Slav kökenli pek çoktu.Bunlar ve aynı şekilde kentin diğer sakinleri "Küçük Peder" Çar'ın moraline destek olmak için çayhanelerde çene patlatıyorlardı.Çar ise Mançurya'daki ordusuna -cephane desteği yerine- her askere bir tane ikona yolluyordu.

...

Sonunda tütün satın alabildim ve izmarit içmeyi bıraktım, çünkü dert azmış gibi, ben aynı zamanda koyu tütün tiryakisi bir kuşum.

...

Petruşka neredeyse ölmek üzere olan annesine iyi bakmış.Ama yoksul olunca zaten öyle kolay ölünmüyor.Kim bilir, belki de babaların ve dedelerin birtakım günahlarının bedelini ödemek için mi yaşamak gerekiyor acaba?

...

Yoksul ve bakımsız evinde, tahta bir sedir üzerinde ateşten parıl parıl yanan gözlerini evin doğu köşesine yerleştirilmiş ikonalara dikmişti.Yanında ellerini tuttuğu küçük kızı ve oğlu vardı; ikisi de, asla affetmeyen hastalık tarafından şimdiden kemirilmeye başlamışlardı.Masanın üzerinde komşuların getirdiği bir fasulye çorbasının bulaşığı duruyordu.İşte bu manzara karşısında ben, zincire vurulmuş bir forsa kadar çaresizdim!

...

Duyuyor musunuz evlatlarım? dedi.Hiç şaşmayın!Papazın da, şeytanın da karısı olsalar kadınların hepsi aynıdır.Evlenir evlenmez sadakatlarıyla size zulmederler, onu zorla kabul ettirip hayatı sizin için çekilmez yaparlar.Fakat hey Ulu Tanrı!Bir dul olabilseydim!Evet, işte o zaman hayatım hayat olurdu.Zira biz papazlar bir defa dul kaldı mı, ne mutlu ki tekrar evlenmeye hakkımız yoktur.Akıllıca yapılmış yasa diye buna denir.Yapan mutlaka başından evlilik geçmiş birisi olmalı.

Haydi dostlarım, dedi kadehi kaldırarak: Yiyip içelim!Ne mutlu ki evlilik zehriyle zehirlenmemiş olan şu mübarek İsa efendimizin kanı bize kalmış hiç değilse!

...

Hayduk: Tam anlamıyla bizim haydut sözcüğünün karşılığı olmayıp, zenginlerden çaldıklarını yoksullara dağıtarak iyilik eden halk kahramanları anlamına gelir. (Nihal Önol)

...

- Koşalım şimdi, olabildiğince hızlı koşalım, yoksa bu senin sonun olur.

Adriyan itiraz ediyor:

- Ölmek yok!..Yaşayacağız!..Çünkü birlikte koşuyoruz, hem de aynı yolda!..

...

Panait Istrati
Mihail
Adriyan Zografi'nin Gençliği
Yaba Yayınları
Çeviri: Rıza Katı

Corto Maltese - Hugo Pratt

Corto Maltese - Hugo Pratt

Tuzlu Denizin Şarkısı 
Oğlak Burcunun Altında
Git Gidebildiğin Kadar

Yapı Kredi Yayınları
Çeviren: Goncagül Erdoğdu











Dino Buzzati Üzerine Birkaç Değini


...

1930

13 Ocak tarihli mektubunda Buzzati, içinde bulunduğu durumu şöyle özetliyordu:  "Hayatım her zamanki gibi konserlerle, gazetede yanlış bir şeyler yapma korkusuyla, huzursuzlukları, B. ile buluşmalarımı, yalnızlığımı ve Nina'nın şu anda kocası ve çocuğuyla yaşadığı dorukları kar kaplı dağları düşünmekle geçip gidiyor.Bazen farklı bir şeyler yapmak istiyorum, ders çalışmak, piyano çalmak ya da bir sanat eseri kaleme almak gibi; ama sonra öyle korkunç bir uyuşukluk geliyor ki üstüme, beynimin gündelik hayat içinde sanki ezildiğini hissediyorum."

İki yıllık eğitim sürecinin ardından Buzzati, profesyonel olarak (14 şubat) gazeteciler sendikasına (o dönem Lombardiyalı Faşist Gazeteciler Sendikası olarak anılıyordu) kaydını yaptırdı...

Yaptığı geziler ve tırmanışlar sırasında ilk romanı üzerine fikirler üretti.Günlüğünde bu durumu şöyle anlatıyordu: "Yazılmayı bekleyen Dağların Adamı Barnabo'nun hikâyesini düşünüyorum.İşte vadiye doğru uzanan ilk yol, akşam vakti ve genç Barnabo'nun yorgunluğu; en iyisi uzaktaki ateş ve mızıka melodileriyle geceyi orada geçirmek.Doruklarda bulunan o evdeki yaşam, av, tutsak karga, fırtına ve olup bitenlerin hikâyesi.Cephane bekçiliği, gri öğleden sonraları ve ruhlar, dağların son yaşlı ruhları."

Buzzati, Lombardiya Halkı ve haftalık dergi Milano Faşist Bölge Federasyonu Siyasi Sendikası'nda çalışmaya başladı.Burada makaleler, hikâyeler kaleme aldı, çizimler yaptı.

...

1934

Buzzati, Kafka'nın yapıtlarıyla ilk kez bu dönemde tanıştı.Artura Brambilla'ya yazdığı 3 Nisan 1934 tarihli mektuora bu durumdan şöyle bahsetmekteydi: "Geçici fiziksel nedenlerden ötürü Kaka'nın kitabında fazla ilerleyemedim.2 Haziran 1935 tarihli mektup ise şöyleydi: "Şato hakkında ne düşünüyorsun?Bence o kitap, Kafka'nın tarzını Dava romanından çok daha iyi yansıtıyor."

Buzzati, Yaşlı Ormanın Gizemi adlı eserinin yazım aşamasını bu dönemde tamamladı.28 Eylül'de Brambilla'ya şöyle yazacaktı: "İki yıldan beri üzerinde uzun uzun düşündüğüm hikâyemi iki dakika önce bitirdim.Benim hoşuma gitti, fakat bu bana yetmez."

...

1947

Milano'da kamp yapmakta olan kırk dört çocuk, 16 Temmuz'da Albenga'da bir deniz motoru kazasında boğularak can verdi.Buzzati'nin bu talihsiz kazayla ilgili yazısı büyük yankı uyandırdı: Kırk Dört Anne Kalbinde Dünyanın Tüm Acıları (18 Temmuz 1947)

...

1955

Klinik Bir Vaka eseri Paris'te sahnelendi.Sahneye uyarlayan Albert Camus idi.Eser, 9 Mart'ta Theatre La Bruyere'de, Georges Vitaly^nin yönetmenliğinde seyirciyle buluştu.Buzzati de izleyiciler arasındaydı.Halkın ve eleştirmenlerin ilgisi büyüktü; bu durum Camus'nün etkili sunumunun bir sonucuydu.Camus, Buzzati'yle sıkı bir arkadaşlık bağı kurdu: "İtalyanlar, Kafka'nın ya da Dostoyevski'nin onlara gösterdiği dar kapıdan geçse bile bedenlerinin ağırlığını kendileriyle birlikte sürüklerler.(Fare deliğe sığmamış, bir de kuyruğuna kabak bağlamış.)Ve karanlıklarıyla ışıldamayı sürdürürler.Buzzati'nin eserlerinde hem trajik hem de samimi bu basit yaklaşımı keşfettim ve uyarlayıcı olarak ona hizmet etmeye çalıştım."

...

1961

Şıubat 1961'de, Paolo Minelli ile bir konuşmasında Buzzati, özel hayatına dair bazı noktalara değindi: "Geç olgunlaşan bireyler vardır, olgunlaşmaları için yıllar gerekir.Ben bu insanlardan biri olmalıyım.Çoğu şeyi hâlâ anlamıyorum, birçok şeyi ise ancak artık bir işime yaramadıklarında anlayabildim.Bir kadına duyulan sevgiden, aşktan söz ediyorum, sevişmekten değil.Kıskançlıklar, tutkudan doğan gözyaşları, ölme hatta öldürme arzusu, bir nankör, bir sadakatsiz uğruna umutsuzca acı çekmenin verdiği zevk, tüm bunları ancak şu sıralar keşfettim.Yine de artık olgunlaştım diyemem, yirmili yaşlarıma ancak şimdi geldim sanki."

...

1966

Buzzati bu dönem, Federico Fellini'nin çekeceği G. Mastorna'nın seyahati adlı filmin senaryosu üzerinde çalıştı.Federico Fellini eskiden beri Dino'nun hayranı olduğunu açıklamıştı, özellikle lisede okuduğu "Domenico Molo'nun Tuhaf Yolculuğu" isimli hikâyeyi hâlâ anımsıyordu.Buzzati 1966-67 yılları arasında senaryonun yazım aşamasını tamamladı, ancak film bir türlü çekilemeyecekti.

...

1971

İlerleyen zamanlarda yazarın sağlık durumu gittikçe ağırlaştı."Tıpkı hikâyelerinde yer verdiği zaman ve mekânın dışındaki bir kahraman gibi, onun günden güne bizden uzaklaştığını gördük.Gittikçe daha yalnızdı, gittikçe bir gölge, bir uğultu ya da bir fısıltı gibiydi."

...

Dino Buzzati Üzerine Birkaç Değini
Yedi Ulak - Kronoloji

Prologue, Kısa Film - Bela Tarr - Visions of Europe (2004)

 Prologue - Kısa Film - Bela Tarr
Visions of Europe (2004)