...
Kederli bir şekilde ve suskun oğlunu seyrediyor bazen de şöyle diyordu:
-Kuluçkadan ördek yavrusu çıkartan tavuk gibiyim: yüzme bilmeyi gerektiren yerde oğlumun peşinden gidemiyorum.
Evet, bu ördek palazının keyfince yüzdüğü idealizmin saf sularında onun peşinden gidemiyordu.Çaresizce kıyıda kalıyor ve neşeli çırpınmalara kendini teslim eden tuhaf civcivini gözden kaybetmemeye çalışıyordu.Sonunda civciv hep boş mideyle dönüyordu.Zira bu ışıklı sular hiç ama hiç karın doyurmuyordu ve hem de oralarda sık sık yıkanmak pahalıya patlıyordu.O ise, durmadan şakıyan ve bulduğunu gagalayan gökteki kuşlar örneği, bunun farkında değildi.Hatta bazen, Gavrila babanın "kuşu" azıcık da olsa bir şey bulamadan dönüyordu kümesine.O zaman, bu yüzmeleri sevmeyen ana tavuk, çorbasını iki katına çıkarıp, ikisi için toprağı deşeliyor ve dünyaya getirdiği sersemi besliyordu.
...
( "Deminden beri bu kadar basit bir şey için mi hazırlıyordunuz beni?" diyebilir bazı okuyucu.Evet dostum, işte buraya varmak için hazırladım sizi.Zira, söz konusu olan, edebi bir hayal ürünü değil de yaşamın ta kendisi -güzel yaşam, çirkin yaşam, acımasız yaşam- ise bunun basit bir şey olduğu kanısında mısınız?Çok mu yaşadınız bu gibi olayları?Bitler onu yerken, yutmak istercesine sanat düşkünü çok insan mı tanıdınız?Ben kendi hesabıma, otuz yıl boyunca yeryüzünde, doğudan batıya dolaştıktan, binlerce sefalet yuvasında yaşadıktan, her ulustan kişilerle dirsek temasında bulunduktan, binlerce gölgenin peşine düştükten, yüzüme biinlerce tükürük yedikten sonra sadece bu adamı keşfettim.Ama dünyalara bedeldi!)
...
Kalbi kırılan AAdriyan ağlama isteği duydu.Önünde, kollarını kavuşturmuş, itirazında samimi, anlamak istemeyen zavallı Mihail onun iyiliğine karşı kendini savunuyordu.Adriyan, ruhunda duyduğu ümitsizlikle, bir ağaca yaslandı, güneşi görmemek için gözlerini kapayan bu zeki adamın sırrını keşfetmeye çalıştı.
...
- Evet ama, bir insanı sevmek için önce onu tanımak gerek.
- Tam tersi!Bir insanı tanıyabilmek için önce onu sevmek gerek.İlgi duyduğunuz kişiler kendilerini sevdirirler ve böylece, bize kendilerini teslim ederler ve tanıtırlar.Derin sevgiden, aşktan başka yürekleri açan bir şey yoktur sanırım.
...
- Sefil halimin sizde uyandırdığı güzel duygular için teşekkür ederim, ama siz hayal ettiği şeyleri gerçeğin yerine koyan bir romantiksiniz.Ah şu gerçek!Tanımıyorsunuz siz onu ve onu tanımayı öğrenmenizi de sizin hesabınıza, istemem doğrusu.Hadi artık, bırakın beni deliğime döneyim.Ona elini uzattı ve ekledi:
- Yine de sizi iyi bir anı olarak saklayacağım.
...
...Hem sonra, dünya görmesini ve sevmesini bilen insanla dolup taşıyorsa, neden bunca zaman onu gören ve takdir eden çıkmamıştı?Hayır hayır!İnsanların yaşamını yönlendiren şu gizemli parmak vardı bu işin içinde.
...
Adriyan bakışlarını odasının beyaz duvarlarında gezdirdi ve hayatı bu şekilde anlamakta ne kadar yalnız olduğunu bir kez daha hissetti.Masasında üst üste dizilmiş kitaplardan biri dışarı doğru çıkmış, ismi görünüyordu: Çernişevski'nin "Ne yapmalı?" adlı yapıtı.
...
Orada Adriyan'ın yanına oturmuş, elleri arasında sanki çöp kutusundan çıkarılmış kasketi; aynı şekilde kirli gömleği; her yanı yırtık, yakası çok kirli, kolları çok uzun kıvrılmış gri ceketi; yamalık dolu pantolonu; sertleşmiş ve topukları aşınmış botlar; arada ortaya çıkıp tekrar kaybolan bitleri; rahatsız bir biçimde arasına sarkıttığı kolları -ve bütün sefalet yığını ortasında, sizin kalbinizin ve beyninizin içini araştıran, tatlı hayvan bakışına sahip ve dostluğun açık ruhuna güzel şeyler anlatan iki göz-, bundan daha acıklı bir adaletsizlik tablosu tanıyor musunuz ey dostlar?
( Yalnızlığa yenilmiş olan dost!Şu dünyada, nerede olursan ol, topla kendini ve sana hemen yüreğini sunan tanımadığın kişi önünde sevinç kadar, acı kadar büyük ol.İçinde gizlediğin hazineyi, sana sunulan hazineyle pazarlık etme!Umutlarını kırıp geçiren hangi fırtına olursa olsun soyluluğu bırakma, güven duygunu yitirme, yüreğinin saf sıcaklığına her zaman inan ve onu senden dilenen susamışı asla geri çevirme: Madem ki o sıcaklığı içinde duyuyorsun, emin olabilirsin ki ona sahip olan yalnızca sen değilsin, - zira yaşamın güzellikleri hiç kimsenin tekelinde değildir -ve seninle aynı irade sağlamlığına sahip olan bir tek dosta zarar vermektense, bir saatte bin defa aldanmış olmak daha yeğdir!)
...
...Çünkü eğer bir insan hafif olmak istiyorsa, onu terk etmeyen bitlerin ağırlığını, semtine uğramayan altının ağırlığına yeğlemelidir.Sefalete ben de bayılmıyorum ne de onun verdiği sersem acıya özellikle düşkünüm.Ancak, bir kez onun okyanusuna düşüldü mü, derinliklerinin dibine kadar gitmeyi, gülünç bir umutsuzlukla yüzeyde kalmak için çırpınıp durmaya yeğlerim doğrusu.
...
Çalışmak ilginç bir şey olmadığı için zenginler onu, can sıkıntısından patlamayalım diye biz diğerlerine, yoksullara vermiştir.
...
Babam demirciydi, ben de istedim hem de çok istedim demirci olmayı.Çünkü çekicin demire her vuruşunda metelikler yağıyordu.Ama, heyhat!Ne var ki çekiç darbeleri sadece demire değil, oğluna, on bir yaşındaki yumurcağa, bana da iniyordu.Ne o şaşırdınız mı?Evet öyle.Kendi babamın çekici tüm kemiklerimi kırdı.Tanrı aşkına söyleyin: benim babamın acımadığı kemiklerime dünyanın daha merhametli olacağını mı sanıyorsunuz?
...
Tüm bu olaylar Rus-Japon savaşı sırasında geçiyordu.Rusların yenilgisi açıktı ve İbrail'de de Slav kökenli pek çoktu.Bunlar ve aynı şekilde kentin diğer sakinleri "Küçük Peder" Çar'ın moraline destek olmak için çayhanelerde çene patlatıyorlardı.Çar ise Mançurya'daki ordusuna -cephane desteği yerine- her askere bir tane ikona yolluyordu.
...
Sonunda tütün satın alabildim ve izmarit içmeyi bıraktım, çünkü dert azmış gibi, ben aynı zamanda koyu tütün tiryakisi bir kuşum.
...
Petruşka neredeyse ölmek üzere olan annesine iyi bakmış.Ama yoksul olunca zaten öyle kolay ölünmüyor.Kim bilir, belki de babaların ve dedelerin birtakım günahlarının bedelini ödemek için mi yaşamak gerekiyor acaba?
...
Yoksul ve bakımsız evinde, tahta bir sedir üzerinde ateşten parıl parıl yanan gözlerini evin doğu köşesine yerleştirilmiş ikonalara dikmişti.Yanında ellerini tuttuğu küçük kızı ve oğlu vardı; ikisi de, asla affetmeyen hastalık tarafından şimdiden kemirilmeye başlamışlardı.Masanın üzerinde komşuların getirdiği bir fasulye çorbasının bulaşığı duruyordu.İşte bu manzara karşısında ben, zincire vurulmuş bir forsa kadar çaresizdim!
...
Duyuyor musunuz evlatlarım? dedi.Hiç şaşmayın!Papazın da, şeytanın da karısı olsalar kadınların hepsi aynıdır.Evlenir evlenmez sadakatlarıyla size zulmederler, onu zorla kabul ettirip hayatı sizin için çekilmez yaparlar.Fakat hey Ulu Tanrı!Bir dul olabilseydim!Evet, işte o zaman hayatım hayat olurdu.Zira biz papazlar bir defa dul kaldı mı, ne mutlu ki tekrar evlenmeye hakkımız yoktur.Akıllıca yapılmış yasa diye buna denir.Yapan mutlaka başından evlilik geçmiş birisi olmalı.
Haydi dostlarım, dedi kadehi kaldırarak: Yiyip içelim!Ne mutlu ki evlilik zehriyle zehirlenmemiş olan şu mübarek İsa efendimizin kanı bize kalmış hiç değilse!
...
Hayduk: Tam anlamıyla bizim haydut sözcüğünün karşılığı olmayıp, zenginlerden çaldıklarını yoksullara dağıtarak iyilik eden halk kahramanları anlamına gelir. (Nihal Önol)
...
- Koşalım şimdi, olabildiğince hızlı koşalım, yoksa bu senin sonun olur.
Adriyan itiraz ediyor:
- Ölmek yok!..Yaşayacağız!..Çünkü birlikte koşuyoruz, hem de aynı yolda!..
...
Panait Istrati
Mihail
Adriyan Zografi'nin Gençliği
Yaba Yayınları
Çeviri: Rıza Katı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder