4 Mayıs 2021 Salı

Bataklıkta Bir Gece - Panait İstrati


...

Zavallı ninecik, yetmiş yaşında olmasına rağmen, çocuklarına miras getirdiği yoksulluğu hafifletmek için elinden geleni yapıyordu.

...

Panait İstrati
Bataklıkta Bir Gece

Kendinin Avıcısı , Metin Altıok - Mustafa Uysal

Kendinin Avcısı - Mustafa Uysal
Şiir: Metin Altıok

Ağır taşlar verdik, İlhami Çiçek, Satranç Dersleri Şiirinden

İlhami Çiçek - Satranç Dersleri Şiirinden


"oynanan
göstermelik bir sonoyunuydu
aldandın
ağır taşlar verdik
...ve ay seni bulduğunda
yani ki kanıtladığında kendini
ben
müthiş bir başlık atacağım
şiirime
sevgili gecem diye"


İlhami Çiçek
Satranç Dersleri VI

Persona (1966), Ingmar Bergman

Persona (1966) - Ingmar Bergman

Benim anlamadığımı mı sanıyorsun varolmak denilen o umutsuz düşü?
Olur gibi görünmek değil, var olmak. 
Her an bilinçli, tetikte.
Aynı zamanda başkalarının huzurundaki varlığınla kendi içindeki varlık arasındaki o yarılma…
Baş dönmesi ve gerçek yüzünün açığa çıkarılması için o bitimsiz açlık.
Ele geçirilmek, eksiltilmek ve hatta belki de yok edilmek.
Her ses, her kelime yalan.
Her jest sahte.
Her gülümseme yalnızca bir yüz hareketi.
İntihar etmek. Hayır. Fazlasıyla iğrenç.
İnsan yapamaz ama hareketsiz kalabilir.
Susabilir.
Hiç değilse o zaman yalan söylemez.
Perdelerini indirip, içine dönebilir.
O zaman rol yapmaya gerek kalmaz; birkaç farklı yüz taşımaya ya da sahte jestlere de…
Böyle olduğuna inanır insan.
Ama gördüğün gibi gerçeklik bizimle dalga geçer.
Sığınağın yeterince sağlam değil.
Her tarafından yaşam parçaları sızıyor.
Ve tepki vermeye zorlanıyorsun.
Kimse gerçek mi yoksa sahte mi diye sorgulamıyor.
Kimse sen gerçek misin, yoksa yalan mısın demiyor.
Bu sorunun yalnızca tiyatroda bir önemi olabilir.
Belki orada bile değil.
Seni anlıyorum Elisabet, susmanı anlıyorum. 
Hareket etmemeni anlıyorum ve sana hayranlık duyuyorum.
Bitene kadar bu oyunu oynamalısın; ancak o zaman bırakabilirsin.
Tıpkı diğer rollerini bıraktığın gibi 
bunu da yavaş yavaş bırakırsın.


Orak Çekiç - Fort Ino (1980)


Fort Ino (1980)

Fotoğraf - Melih Cevdet Anday

 
Fotoğraf - Melih Cevdet Anday

Soldan Sağa: Orhan Veli, Şinasi Baray, Oktay Rifat, Melih Cevdet Anday

İstanbul Kanatlarımın Altında (1996), Mustafa Altıoklar

İstanbul Kanatlarımın Altında (1996), Mustafa Altıoklar
- Çözemediğimiz Sır, Hayyam & İkarus-


"Bir sır daha var, bütün çözdüklerimizden başka.
Bir ışık daha var, gördüğümüz ışıklardan başka.
Hiçbir yaptırıma kifayet etme, geç öteye.
Bir şey daha var, bütün yapılanlardan başka.
Bir şey daha var, bütün yapılanlardan başka."

Ömer Hayyam


Geçenlerde Bizans'tan kama bir kütüphanede miskin miskin eski bir kitaba bakarken
bir hikaye ile karşılaştım.
Çok çok eski zamanlarda, eski Yunan'da geçiyor hikaye.
Girit adasında korkunç bir canavar yaşarmış.
Dadalos nam, bilge bir kişi adayı canavardan kurtarmış.
Gel zaman, git zaman kral düşünmeye başlamış.
Adam gün gelir de beni de zindana tıkarsa diye iyisi mi, 
ben ondan önce davranayım demiş...
...böylece Dadalos'u, oğlu İkarus ile birlikte zindana kapatmış.
Dadalos ve İkarus hiçbir kaçış yolu olmadığını bildiklerinden...
...zindanın dışarıya açılan tek penceresinden...
...gördükleri uçuruma ve sivri kayalara çarparak
 parçalanan dalgalara baktıkça ümitlerini yitirmişler.
Karamsarlık içinde bekledikleri bir gün.
Dadalos bir kaz sürüsü görmüş.
Ne yapacağız?
Ne edeceğiz?
Hemen oracıkta aklı aydınlanmış.
Kazları yakalayıp tüylerini bir güzel yolmuş.
Bal mumuyla yapıştırıp kanat yapmış.
Şimdi bu kanatları sıkı sıkıya oğlu İkarus'a bağlamış.
Ve demiş ki...Bak oğlum, şimdi beni iyi dinle.
Sakın ola alçaktan uçma.
Denizin rutubeti kanatlarını ıslatır, düşersin.
Ama yüksekten de uçma.Güneşin ateşi seni yakar.
O kanatlarındaki bal mumunu eritir kanatsız kalırsın.
Bunca yıllık tecrübemle derim ki, mutedil ol, ortadan git.
İkarus atmış kendini boşluğa ve uçmuş o kurtulması imkansız zindandan.
Uçtukça yükselmiş.
Uçtukça yükselmiş.
Uçtukça yükselmiş.
Yükseldikçe uçmuş.
Ve uçmanın verdiği zevkle, babasının sözlerini unutmuş.
Uçtukça yükselmiş.
Ve nihayet güneş kanatlarındaki bal mumunu eritmiş.
Tüyler çözülmüş.
Bizim İkarus da bir yoluk kuşa dönmüş.
Hızla dalgaların arasına düşüp, deryanın derinliklerinde kaybolmuş.

İstanbul Kanatlarımın Altında (1996), Mustafa Altıoklar
- Ömer Hayyam Şiiri -

"Ferman sendedir ama keyif bizde.
Senden ayığız bu sarhoş halimizle.
Sen, insan kanı içersin.
Biz, üzüm kanı.
İnsaf be Sultan'ım.
Akıl hangimizde?
Akıl hangimizde?"

Ömer Hayyam


İstanbul Kanatlarımın Altında (1996), Mustafa Altıoklar
- Kuvvet, kanunlar & hak -

Kanunlar niye var?
Şunun için, 
kuvvetlinin haklı olduğunu yazılı ispata geçirmek için.
Kanunun karşısında 2 kişi düşünün, kim haklıdır?
Gerçekten haklı olan mı? Haşa,
hiç şüphesiz kuvvetli olan haklıdır.
Niçin? 
Çünkü zayıf olanın yasayı işletmeye gücü yetmez.
Kuvvetli olan yasayı değiştiriverir çünkü.


İstanbul Kanatlarımın Altında (1996), Mustafa Altıoklar
- Final Sahnesi -

Onlar hep vardı, 
hala var 
ve ne yazık ki var olacaklar.
Ancak insanlık onları hiçbir zaman anmadı.
Anmıyor ve
anmayacak.

İstanbul Kanatlarımın Altında (1996), Mustafa Altıoklar
Gülay - Aşk 
- Önce Kuş Olduk, Uçtuk Semaya -

Önce kuş olduk, uçtuk semaya, 
Sonra vurulduk, düştük sevdaya.
Yandık, ateşten korlar misali
Öyle derindi, vardık mihraba .

Aşk-ı ilahi saydık cihanda,
Özden buluştuk, fani mekânda.
Ayrılsa yollar, güller savrulsa,
Susmaz ki aşka âşık gönüller… 

İstanbul Kanatlarımın Altında Film Müziği


İstanbul Kanatlarımın Altında (1996)
Mustafa Altıoklar

Cici Kuş

 



Mâra - Asaf Halet Çelebi

Mâra - Asaf Halet Çelebi


Ok Gibi - Mustafa Uysal

Ok Gibi - Mustafa Uysal

Doğru olsam ok gibi, yabana atarlar beni
Eğri olsam yay gibi, elde tutarlar beni 

Hiç keder, elem etme, boş yere matem etme 
Düşmanlarını tanı, uzak dur sitem etme 

Ne fakiri aç gördüm, ne zengini tok 
Hedefine varır elbet doğru ok...

Mevlâna