3 Ocak 2015 Cumartesi

gezerken yağmurda rüzgarda karda, tuncay korkmaz


gezerken yağmurda rüzgârda karda
içimde güneşi yakar giderim
ömrümü kaplayan karanlıklarda
ben bir şimşek gibi çakar giderim

 
varsın kovalasın gece gündüzü
bahar içimdedir düşünmem güzü
bana gülmese de hayatın yüzü
ben ona gülerek bakar giderim

Bestekar:Münir Nurettin Selçuk
Söz yazarı:Mûnis Fâik Ozansoy

 

hapishanelerdeki tehlike, aynalar, eduardo galeano

1998'de Bolivya Cumhuriyeti Cezaevi İşleri Ulusal Müdürlüğü, Cochabamba Vadisi'ndeki bir hapishanenin bütün tutuklularının imzaladığı bir mektup aldı.

Tutuklular yetkililerden hapishane duvarının yükseltilmesini talep ediyorlardı, çünkü bu haliyle komşular üzerinden kolayca atlayabiliyor ve onların kurutmak için avluya astıkları çamaşırları çalıyorlardı.

Bütçede bu iş için ayrılacak yeterli kaynak olmadığı için, mektuba bir yanıt verilmedi.Mektuplarına bir yanıt alamayınca, tutukluların işe el atmaktan başka bir çaresi kalmadı.Ve hapishane yakınında yaşayan vatandaşlardan korunmak  için çamurla samandan yaptıkları kerpiçlerle duvarı bir hayli yükselttiler.





 
Hapishanelerdeki Tehlike
Aynalar
Eduardo Galeano

nihat aydın kızıyla, göç oldu bir acıdan bir acıya, ahmet telli


Göç oldu bir acıdan öbür acıya
oysa sağrısı kurumamıştı atımızın
daha dün sürüp gelmiştik buralara
bugün göründü yine yolların ucu

Devrildi kıl çadırlar seher vakti
usulca uyandırıldı çocuklar
ve kadınlar bohçası çözülmemiş
bir keder gibi gibi düştüler yola

Turnalar gitti biz gittik
bitmedi peşimizdeki nal sesleri
nerde konaklasak tedirgindik
kuruyordu ırmaklar ve göller

Bir yangın gibi taşıyıp durduk
kederi ve acıyı göğsümüzde
yer gök duman içindeydi sanki
genzimizi yakıyordu ayrılıklar

Zulüm bırakmadı peşimizi hiç
biz gittik o buldu izimizi
konar göçer olduk yedi iklimde
tanığımızdır dağlar taşlar

Yalnız bir öfke ışıltısı kaldı
gözlerimizin yorgun sularında
yaşamak bir inat oldu artık
yaşamak bir direnme oldu zulme

Ve işte devrildi yine kıl çadırlar
göç başladı bir acıdan bin acıya
Geride akşamın küllenen ateşi
ve susturulmuş çocuk sevinçleri kaldı

Ahmet Telli

parmeniscus'un kahkahası, meseller, soren kierkegaard

Hayal kırıklığının kahkahası nedir ?

Efsaneye göre Parmeniscus, Trophonius'un mağarasında gülme yetisini kaybetmiş, ama Delos adasında tanrıça Letto'nun biçimsiz heykelini görünce yeniden kazanmış gülme yetisini, aynısı benim de başıma geldi.Gençken, Trophonius'un mağarasında gülmeyi unuttum; yaşlanınca gözlerimi açtım, gerçeği gördüm ve o an gülmeye başladım ve o zamandan bu yana da gülüyorum.Hayatın anlamının geçinmek olduğunu gördüm ve hedefi de yüksek bir mevki edinmekti; aşkın rüyası mirasyedi bir kadınla evlenmekti; dostluğun nimeti dar günde yardım almaktı; bilgelik çoğunluğun olmasını istediği şeydi; coşku nutuk atmaktaydı; cesaret on dolar kaybetme riskini göze almaktı; şefkat sofra başındayken, "Masaya buyurun" demekti; dindarlık senede bir komünyona katılmaktı.Bunu gördüm ve kahkahalarla güldüm.

Parmeniscus'un Kahkahası
Meseller
Soren Kierkegaard

mat i syn (1997), mother and son, aleksandr sokurov

Mat i Syn, Mother and Son, Aleksandr Sokurov

 
Bana bir şeyler anlat.
Ben çocukken...
Sen okuldan eve gelmeyeceksin|diye korkardım.
Sanki sen okulda yaşıyormuşsun gibiydi.
Sadece bir müddet için|eve geliyormuş ve...
...gerçekten de okulda yaşıyormuşsun|gibi gelirdi bana .
Ve bana hep "orta" not verirdin.
Eğer bugün hâla çalışıyor olsaydın...
...yine "orta" not verirdin, değil mi?
Kâinat--hayret vericisin.
Seni benden alabilirlerdi|diye korkuyordum.
Tabii ki,|çoktan kocaman bir çocuk olmuştun.
Gözün üzerimdeydi.|Biliyordum.
Utançtan kızarırdım.

 
Devam edelim mi?
Burada yaşamak güzel mi sence?
Nasıl desem...
Burada yaşamak fena değil,|hiçte fena değil.
Ama her nasılsa hep çok zor geliyor.
E hadi gidelim.
İçecek ister misin?
Haydi birşeyler yiyelim.
Anne?
Ama biliyorsun,|ölmekten korkuyorum.
Ölme o zaman.|Kimmiş ki senin ölümüne neden olan?
Sen...
Anne, istediğin sürece yaşayabilirsin.
Ne için?
Ne için?
Ne için? Bilmiyorum.
Özel hiçbir sebep yok.
Kanımca...
...insanların yaşamak için özel|hiçbir sebebi yok.
Ama birtakım sebeplerden|dolayı ölüyorlar.
Benim sebebim ne peki?
Senin bir sebebin yok.
Sebep yok.
Sadece yaşa ve yaşamın tadını çıkar.
Bir sebep var.
Benim bir sebebim var.
Ne olmuş yani?
Birçok insanın bir nedeni vardır|ve buna ulaşana kadar yıllarını devirirler...
...ve hiçbirşey olmaz.
Ama en önemlisi|rica ederim kaprisli olmamaya...
...ve beni huzursuz etmemeye çalışman, Anne!
Peki, tamam, çaba  göstereceğim.|Bir daha bu şekilde davranmam.
Baharın gelmesini istemiyorum.
Dışarıda giymek için hiçbirşeyim yok.
Nereye gitmek için?
Giyecek elbise yok,|hem de hiç.
Peki ya ben?
Sen benim dışarıya çıkacak birşeyim|olduğunu mu zannediyorsun? Var mı?
Ama benim hiçbirşeyim yok,|hem de hiç.
Peki ya yağmurluğuna veya sıcak|tutan örtülü paltona ne oldu?
Kokuyor.
Nasıl yani?
Yağmurluk. Berbat kokuyor.
Peki, o zaman...
Dışarı çıkmayıp insanları görmeyelim|biz de o zaman.
İnsanlar olmadan yaşayalım.
Ben bunu istemiyorum.|Parka gitmek istiyorum.
Ama buralarda hiç park yok ki...
...hem daha önce de yoktu zaten.
Unutmuş gitmişsin.


Doğduğun şehirde bir park vardı.
Heryerinde müzik olan bir park var.
Beraber yürürüz.
Doğduğunda, çok soğuk|ve berrak bir hava vardı.
Bana bunun,|bebeğin akıllı ama...
...kalpsiz olacağı anlamına geldiğini|söylemişlerdi.
Orası öyle.
Ben bir "kafa" insanıyım.
Öbür türlü, kalbim incinirdi.
Uyumak istiyor musun, ne dersin?
Seninle ne yapacağım ben?
Uyumak istemezsin,|yemek yemek istemezsin.
Bak, bahçe çiçek açmış.
Yaşadığın hayat zaman zaman zordu,|ama zor daima kötü anlamına gelmez.
Sen ve ben...

departures, okurbito, son veda (2008)




Departures, Okurbito (2008)
Son Veda


-Şunlara bak!
-Ne acıklı değil mi? Ölmek için o kadar yol geliyorlar.
Her halükârda öleceksen, neden bu kadar çabalarsın ki?
-Evlerine dönmek istiyorlar...doğdukları yerde ölmek...


spinoza pratik felsefe, kötülük mektupları, gilles deleuze

Spinoza , kötülüğün bir hiç olduğunu savunan klasik teze özel bir anlam vermektedir.Çünkü ne olursa olsun, her zaman için bileşen ilişkiler vardır (mesela zehir ile kanın parçalarının girdiği yeni ilişkiler arasındaki bileşim) Yalnız, doğanın düzeni uyarınca bileşen ilişkiler, çözülüp dağılmış yani işletilmkten çıkmış olan şu ya da bu ilişkinin korunmasıyla zorunlu olarak örtüşmezler.İşte bu anlamda (kendinde) kötülük yoktur, ama (benim için) kötü vardır: "İnsan bedeninin parçaları arasındaki devinim ve dinginlik ilişkisinin korunmasını sağlayan şey iyidir; buna karşılık insan bedeninin parçalarının kendi aralarında bir başka devinim ve dinginlik ilişkisi almalarını sağlayan şey kötüdür" İlişkisi benimkiyle bileşen her nesneye iyi; ilişkisi başka ilişkilerle bileşmek üzere benimkini çözüp dağıtan her nesneye ise kötü denecektir.

Şüphesiz ayrıntılara inildikçe durum giderek daha da karmaşıklaşır.Bir yandan pek çok kurucu ilişkimiz vardır, öyle ki bir ve aynı nesne bir ilişki altında bizimle uyuşabilirken diğer bir ilişki altında uyuşmayabilir.Öte yandan her bir ilişkimiz de belli bir serbestliğe sahiptir, o kadar ki çocukluktan yaşlılığa ve ölüme dek kaydadeğer bir biçimde değişir.Bir diğer yandan, hastalık ya da başka koşullar bu ilişkileri öylesine değiştirebilir ki, varkalan bireyin aynı birey olmadığı sorulabilir: Bu anlamda, bedenin cesede dönüşmesinden önce gerçekleşen ölümler vardır.Ve nihayet, değişim öyle olabilir ki, değişmiş parçamız, öteki parçalarımızı bozan ve onların aleyhine çalışan bir zehir gibi davranabilir.(birtakım hastalıklar ve uç durumda intihar)

Zehirlenme modeli her türlü karmaşıklığı içerisinde bütün bu durumlar için geçerlidir.Bu model sadece uğradığımız kötülükler için değil, ettiğimiz kötülükler için de geçerlidir.Bizler, sadece zehirlenenler değiliz, aynı zamanda zehirleyenleriz de; hem toksin hem de zehir olarak eylemde bulunmaktayız...

Spinoza, Pratik Felsefe
Kötülük Mektupları
(Blyenbergh ile Yazışma)
Gilles Deleuze

bach, yaşamı ve eserleri, aydın büke


Bach'ın yaşam öykülerinin hemen hepsinde yer alan bir öykü, Ohrdurf yıllarına rastlar.Bu öykü aynı zamanda bestecinin öğrenme yöntemini de gözler önüne sermektedir.Anlatılanlara göre, bestecinin ağabeyi Johann Christoph, çeşitli bestecilerin eserlerinin notalarını bir dolapta saklıyor ve kaybolmasına karşın kilit altında bulunduruyordu.Bach bu eserlere ulaşmak ve onları kopya ederek kendi kendine çalışmak istediği halde, ağabeyi kardeşini henüz o olgunlukta görmüyordu.Sonunda Bach , eserleri gece herkes uyurken gizlice ele geçirmeyi ve ay ışığında kopya etmeyi denemeye başladı.bu sayede müzik tarihinin büyük ustalarının nasıl beste yaptığını inceleme olanağı buluyordu.Ama bir süre sonra durumu fark eden ağabey Johann Christoph , kardeşini bu çalışmadan men etti.Bununla birlikte bu yöntem , tüm yaşamı boyunca Bach'ın en sevdiği ve en sık başvurduğu yol olacaktı.Sonraki yıllarda Vivaldi'nin eserleri başta olmak üzere, kendinden önceki bestecilerin yapıtlarını hiç çekinmeden kopya etmiş, onları başka çalgılar için yeniden düzenlemiş ve onlardan öğrendiklerini kendi eserlerinde üstün dehasıyla yeniden işlemiştir.Bu Bach'ın yarattığı her şeyi, akıl ve mantığın ışığında büyük bir sabırla ortaya çıkardığının en iyi örneğidir.

Bach
Yaşamı ve Eserleri
Aydın Büke


abdulkadir'in bir yılı, louis wain


Louis Wain

kaspar, peter handke, the enigma of kaspar hauser, werner herzog


"Bu dünyaya gelişim, korkunç bir yıkından ibaretti."


Konuşmaya başlar.Durmadan sadece, "Başka birinin bir zamanlar olduğu gibi biri olmak isterdim!" cümlesini söyler.Cümleyi duyulabilecek bir biçimde anlamsız, cümlenin onun için bir anlamı yokmuşçasına, bir şey anlatmaksızın söyler.Cümleyi eşit aralıklarla birkaç kez yineler.
---
Karşı koymak için.Dikkatini başka yöne çekecek bir cümle.Kendine bir öykü anlatabileceğin bir cümlen var.Aç olduğun zaman ondan bir parça koparabileceğin bir cümlen var.Kendini deli gösterebileceğin, deli olabileceğin bir cümle.Delirmek için bir cümle: Deli kalmak için.İlgini kendine yönlendirebileceğin cümlen var.Gezinti için bir cümle.Söz vermek için.Durmak için.Adım saymak için.



Kaspar kendine kendi duvarını örer.her adımı ve her davranışı dikkat çeken yeni bir şeydir.Davranışlarına arada sırada cümlelerle eşlik eder, davranışlarının her aksayışını cümlelerin aksayışı izler.Davranışın her tekrarı bir cümlenin tekrarına neden olur.Oysa başlangıçta konuşmacıların cümleleri onun davranışlarına uymasına rağmen davranışları tekrar sonlara doğru gitgide konuşmacıların cümlelerine boyun eğer.
---
Her yeni düzenleme, düzensizlik de üretir.
---
Acı çekmenin her biçimi doğaldır.

Kaspar
Peter Handke