toplu öyküler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
toplu öyküler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Mart 2020 Perşembe

veranda, herman melville, toplu öyküler


...

Birkaç mil sonra tepelerin yakınına vardım; ancak bulunduğum yerden onları göremiyordum.Kaybolmadım, çünkü yol kenarındaki altın renkli filizlerin kılavuz kaptanlar gibi bana altın pencereye giden yolu gösterdiklerinden kuşkum yoktu.Onları takip ederek birilerinin ancak uyurgezer, günün telaşına rağmen uyanmamış tembel davarlarıyla geçebileceği, üzerinde ot bitmiş yolların bulunduğu tenha ve uyuşuk bir yere vardım.Otlamamışlardı, zira efsunlular asla yemek yemez.En azından gelmiş geçmiş en bilge filozof olan Don Kişot böyle der.

...

Her gece perdeler kapandığında karanlıkla beraber, gerçek de çöker.Dağda ışık oyunları artık olmaz.Marianna'nın ve başka pek çoğunun yüzü, gerçek bir hikayedeki gibi beni büyülerken verandamda bir ileri bir geri yürürüm.


Herman Melville
Veranda
Toplu Öyküler
Everest Yayınları
Türkçesi: Burcu Erdoğan

elma ağacı, herman melville, toplu öyküler


...

Saat iki.Böcekten haber yok.Tık tıklar kesik kesik.Karım neredeyse uyudu.

Saat üç.Böcekten haber yok.Tık tıklar oldukça sakinleşti.Julia ve Anna'nın neredeyse uykusu gelmek üzere.

Saat dört.Böcekten haber yok.Tık tıkla düzenli, ancak canlı değil.Karım, Julia ve Anna sandalyelerinde uyukluyorlar.

Saat beş.Böcekten haber yok.Tık tıklar zayıfladı.Bendenize bir ağırlık çöktü.Diğerleri hala uyuyor.

...

Bu eşine rastlanmamış bir olay değildi.Masanın ahşabı pek çok böceğin ilgisini çeken türde bir ağaç olan elma ağacındandı.Böcekler meyve bahçesindeki canlı ağacın kabuğunda duran yumurtalarından çıkmışlardı.İkinci böceğin içinden çıktığı deliğin konumu dikkatle incelendiğinde, dairenin korteks katmanlarına bakıldığında ve sonra da böceğin açmış olduğu yol üzerindeki damardan bir buçuk inç pay bırakarak yüzeydeki tüm korteks katmanların sayısı hesaplandığında, yumurtanın ağacın kesildiği tarihten yaklaşık doksan yol önce ağaca bırakılmış olduğu ortaya çıktı.Ancak ağacın kesimi ve şimdiki zaman arasında ne kadar zaman vardı?Çok eski bir masaydı.Masanın seksen yaşında olduğunu varsayarsak, bu böceğin yumurtasını bırakmasının üzerinden yüz yetmiş sene geçmiş olduğu anlamına gelir.En azından Profesör Johnson'un hesapları böyleydi.

...

Ben hala hayaletlere inanıyorum, tek fark önceden onlara korkuyla inanırken şimdi coşkuyla inanıyor olmam.

Herman Melville
Elma Ağacı
Toplu Öyküler
Everest Yayınları
Türkçesi: Burcu Erdoğan



ben ve bacam, herman melville, toplu öyküler


Kardinal Wolsey'in* "ben ve kral" demesi gibi ben de her defasında "ben ve bacam" desem bile bacamdan önce geldiğim bu bencil konuşma tarzı gerçeği pek yansıtmaz, zira yukarıdaki hadsiz sıralama dışındaki her şeyde üstünlük bacamdadır.

*Thomas Wolsey (1473-1530) İngiliz, Kardinal; bir dönem kralın sağ koluydu ve yönetimde büyük bir etkiye sahipti.

...

Garip görüntüsü, çatısından çok hassas zeminiyle ilgilidir.Seneler önce eski evin üçgen biçimindeki orijinal çatısı sızdırmaya başladığından o zamanki ev sahibi kocaman, enine kesen bıçkıları olan bir grup ormancıyı görevlendirmiş ve onlar da eski üçgen çatıyı tamamen doğramaya girişmiş.Zavallı üçgen, tüm kuş yuvaları ve çatı pencereleriyle birlikte yok olup gitmiş.Yerine yaşlı bir sayfiye beyefendisinin evinden çok bir demiryolu barınağı için daha uygun olan modern bir çatı yapılmış.Bu işlem -yapıyı beş metre kadar yükselterek- bacada büyük nehir dalgalarının çarpmasına benzer bir etki yapmış.Garip bir şekilde bütün baca çevresine sular birikince aynı zat bunun üzerine bacanın kafasını keserek onu beş metre kısaltma yoluna gitmiş.Bu davranış krallığa karşı işlenmiş bir suç sayılabilirdi; eğer tavuk ticareti yaptığı için boyun koparmada ustalaşması gibi hafifletici bir sebebi olmasaydı, bu önceki ev sahibinin Cromwell'le* aynı arabada doğruca kaderine uğurlanması gerekirdi.

*Oliver Cromwell (1599-1658), İngiliz diktatör.Ölümünden sonra idama mahkûm edilmiş ve cesedinin asılmasına karar verilmiştir.

...

Bütün ressamların tablolarında çürüme palmiyelerle betimlenir, ben sarmaşığı tercih ederim.Aslında, benim yaşlı bacam için en uygun yerin sarmaşıklarla kaplı eski İngiltere olduğunu sık sık düşünmüşümdür.



...

"Ah, büyüsün diye toprağını belliyorsunuz.Sizin bacanız, bayım, siz küçük olduğunu düşünüyorsunuz sanıyorum, ama özellikle yukarıda biraz işlem yapmayı gerektirmiyor mu?"

"Bayım!" demiştim küreği yere atarak, "kişisel meselelere girmeyin.Ben ve bacam..."

...

Eğer Jül Sezar öyle ölçüsüzce büyük olmasaydı Brutus'un, Cassius'un, Antony'nin ve diğerlerinin daha büyük olduğunu söylerlerdi.Benim bacamın büyüklüğü de böylesine kudretli olmasaydı, odalarım daha geniş olurdu.Karım bana kim bilir kaç kere kaba bir şekilde bacamın tıpkı İngiliz aristokrasisi gibi bütün çevresini daraltan bir gölge yaydığını söylemiştir!

...



O, doğuştan planlayıcıdır.Olan her şey doğrudur ilkesi ona hiç uymamaktadır.Daha çok olan her şey yanlıştır ilkesini takip eder ve daha da kötüsü ona göre, olan değiştirilmelidir, hem de hemen.Haftanın yedi gününü tatil ilan etmiş ve endüstri denen ücretli terörden kendini korumuş benim gibi uykulu, yaşlı bir hayalci için, karısının bu ilkesi oldukça tehlikeli bir hal alabilir.

Eğer ruhlar cennette eşleşiyorsa, benim karım orada I. Petro'nun karısı olabilir.Karman çorman o koca imparatorluğu, karşısındakinin kafasını ütüleyerek tek başına nasıl da çekip çevirirdi.

...

Yaşlı olduğumdan, etrafımdaki şeylerin de yaşlılığından hoşlanmaya başladım; bu yüzden ihtiyar Montaigne'i, eski peyniri, yıllanmış şarabı pek severim; genç insanlardan, ekmek arası köftelerden, yeni kitaplardan ve olmamış patateslerden sakınırım; pençe ayaklı ihtiyar iskemleme, yumru ayaklı komşum Deacon White'a ve bir yaz akşamı evin içinden pencere kenarında dirseğime yaslanırken diğer tarafta kendi dirseğine yaslanan benden yaşlı asmama ve hepsinden önemlisi de yüksek bacama pek düşkünümdür.

...

Had safhadaki enerjisinin gayet iyi farkında olan karım bana sık sık tüm işlerimin sorumluluğunu almayı teklif etmiştir.Başkaca bir kural koymadan, muhterem V. Charles gibi bir tür manastıra kapanarak ev idaresinden elimi eteğimi çekmem için yanıp tutuşur.Ama aslında baca dışında ortaya koyduğum otorite pek zayıftır.



...

Hemen hemen bütün odalar dört bir yandan şömine olarak yararlanmak amacıyla bacaya yanaşmıştı.Bacanın onlara gidecek hali yoktu; onların gelmesi gerekliydi.Bunun sonucu olarak hemen hemen her odanın, felsefi birer sistem gibi kendine özgü bir girişi vardı ve buradan da diğer odalara geçişler oluyordu.Evin içinde sonsuza kadar bir yerlere gidiyor ve hiçbir yere ulaşmıyor gibiydiniz.Tıpkı birinin ormanda kaybolması gibi; baca etrafında döner durursunuz ve eğer bir yerlere varacak olursanız bu ilk başta bulunduğunuz yerdir, böylelikle bir kez daha hiçbir yere gidememiş olarak baştan başlarsınız.

...

Baca yüce devamlılığı temsil eder.Eğer yenilikçiler tarafından rahatsız edilmezse, gelecek yıllarda bütün ev onun etrafında parça parça dökülünce bu baca hala yaşıyor olacak -işte bir Bunker Hill heykeli* Hayır, hayır, hayır, hanım, omurgamı kaldırıp atamam.

*Bunker Hill: Amerika'nın 294 basamağı olan ilk dikilitaşı.

...

Dört metre; on altı metrekare!Bayım, bu ev sanki sadece bacanızın yerleşmesi için inşa edilmiş.

...



Çok uzun zamandır bir arada bulunduğumuz için ben, bacam ve pipomun üç büyük kafadar olduğumuz düşünüldüğünde, ben ve pipoma dair olumsuz izlenimler olabilir, çünkü pipomun üçümüzün en iyisine, yani bacaya karşı olan bu projeye izin vermesi ya da daha ziyade ben ve pipomun hiçbir şeyden haberi olmayan ihtiyar yoldaşımıza gizlice komplo kurmamız söz konusu gibi görülebilir.Fakat, aslında, toprağın oğulları olarak pipomun ve benim, dostumuza ihanet etme fikri bize çok aykırıdır.Ayrıca biz barış yanlısıyızdır.Ortak dostumuza karşı işlediğimiz bu kusur hep bu barış aşkındandı ve en kısa zamanda telafi edilmesi gerekiyordu.Fakat daha iyi ve cesur düşüncelerin hemen geri geldiğini eklemekten büyük sevinç duyuyorum ve bunları burada kısaca açıklamaya çalışacağım.

...

"Kimin kalbi kırılırsa kırılsın *Holofernes illa kendi dediğini yapacak" dedi karım ertesi sabah kahvaltıda yarı öğretici, yarı kınayıcı tarzıyla ki bu onun en hareketli ataklarından çok daha zor başa çıkılan bir tarzdı.

*Holofernes: İncil kahramanı Judith tarafından başı kesilen Asurlu komutan.

...

Zavallı Polonya'nın bölünmesi, karımın ve kızlarımın bacamı parçalara ayırma merakından daha acımasız değildi.

...

Herman Melville
Ben ve Bacam
Toplu Öyküler
Everest Yayınları
Türkçesi: Burcu Erdoğan

18 Mart 2020 Çarşamba

çan kulesi, herman melville, toplu öyküler



"Bu güçler zenciler gibi, insanı sessizce ele geçirir; 
efendilerinin üstünlüğünü dikkate alarak hizmet ederken intikam planları yaparlar."

"Dünya hırs gazabına uğramış.
Ancak her gazap kendi tükenişine mahkûmdur."

"Daha büyük bir özgürleşme peşinde koşan insanlık, 
zorunluluğun egemenliğini aşıyor."

Özel bir el yazmasından.

...

Böyle bir kütlenin döküm işi, ustası için hiç de küçümsenecek bir zafer değildi; öte yandan devletin de kendine pay çıkarmadan edemeyeceği bir zaferdi.Suç örtbas edildi.İyiliksever kişilerin nezdinde, bu eylem alçaklıktan değil, ani estetik tutku dalgalanmalarından kaynaklanıyordu.Arap atının çiftesi, atın kötü huyundan değil, içgüdülerinden kaynaklanıyordu.

...

Bannadonna, kızlarla ve çelenklerle bezeli çanın altında, kanlar içinde yüzüstü yatıyordu.Una'nın ayaklarının dibindeydi, başı yatay doğrultuda Una'nın sol eliyle Dua'nın elini yakaladığı noktaya denk gelmişti.Mahzun yüzüyle çivilenmiş Sisera'ya doğru eğilen Jael* gibi, Bannadonna'nın üzerine doğru eğilmişti, bu kez üzerinde cüppesi yoktu.

*Eski Ahit, Hakimler Kitabı; Kenan Kralı Yavin'e bağlı ordu komutan Sisera, ordusu İsrailliler tarafından bozguna uğrayınca yaya olarak kaçıp Kenanoğulları'ndan Hever'in karısı Yael'in çadırına sığınır.Yael Sisera'yı bu çadırda bir çadır kazığını şakağına saplayarak öldürür.

...


İngiliz şair Edmund Spenser'ın (1552-1599) tamamlanmamış "Faerie Queene" (Periler Kraliçesi) adlı şiirinde Adalet'i simgeleyen şövalye Artegal'ın sadık kölesi metal Talus, uzun sağlı orağıyla Artegal'in emirlerini yerine getirir ve adaleti acımasızca uygular.Sonunda Artegal kötü kalpli Radigung'un kölesi haline geldiğinde onu kurtarmaz.

...

O gerçek bir sanatçıydı, tam bu noktada kendini kaptırdı, belki de Una'nın o garip bakışını yumuşatma arzusuyla kendini fazla kaptırdı; kim bilir belki daha önce başkalarının önünde umursamaz gibi görünse de bu bakış, dikenini gizliden gizliye kendi ruhuna batırmıştı.

...

İşte böylece gözleri görmeyen köle, kendisinden daha kör efendisine itaat etmiş, ancak itaat ederken onu vahşice öldürmüştü.İşte böylece yaratıcı, yarattığı eser tarafından öldürülmüştü.Çan, kule için fazla ağır gelmişti.Çanın başlıca zayıflığı, insan kanıyla yaralandığı yerdeydi.Sonuçta düşüşün sorumlusu yine gurur oldu.

Herman Melville
Çan Kulesi
Toplu Öyküler
Everest Yayınları
Türkçesi: Burcu Erdoğan

bekar erkekler cenneti ve beka kızlar cehennemi, herman melville, toplu öyküler


Bekâr Erkekler Cenneti

...

Miğfer artık peruktur.Zamanın sihirli değneğiyle Tapınak Savaşçısı bugünkü avukata dönüşmüştür.

...

İyi yaşamanın, iyi içmenin, iyi hissetmenin ve iyi konuşmanın sessizce ilerleyişinin kusursuzluğu hepimizi sarsmıştı.Biz bir kardeş takımıydık.Bu samimi evin rahatlığı gecenin en önemli özelliğiydi.Ayrıca bu telaşsız erkeklerin gergin bir şekilde düşünmeleri gereken karıları ya da çocuklarının olmadığını açıkça görebilirdiniz.Bekarların hemen hemen hepsi de gezgindi; çünkü özgür bir şekilde ve cehennem acısı çektiren vicdan azaplarına kapılmaksızın tek başlarına yolculuk edebiliyorlardı.

Acı denen şey ya da yersiz endişe, bu bekarların hayalgücüne son derce anlamsız geliyordu.Dünyaca ünlü burslara layık görülmüş, felsefe ve ziyafetler üzerine çok geniş bilgiye sahip olan özgür iradeli bu insanlar nasıl olur da kendilerini keişi hikayelerine kaptırırlardı?Acı!Dert!Katolik mucizeleri!Yok böyle bir şey!

...

Keyifli olmalarına rağmen, bekarların yemekleri de tıpkı hayatları gibi sonuza kadar devam edemez.Ayrılma zamanı geldi.Kimisi uykuya dalmadan önce yan odaya giderek Decameron'u okumak, kimisi nehir kenarındaki serin bahçede gezinirken puro içmek, kimisi caddeye inip araba çağırmak ve şehrin uzak yerlerindeki evlerine rahatça götürülmek üzere birer birer şapkalarını alarak ve sohbet ederek uzaklaştılar.

...

Bekâr Kızlar Cehennemi

...Ellerinde boş, beyaz katlama makinalarıyla boş kağıtları katlayan, boş gözlerle etrafa bakan kızlar, boş tezgah sıralarında oturuyordu.

Bir köşede ağır, ahşap bir tezgah üzerinde sürekli inip çıkan, piston gibi bir şeyle kocaman hantal bir demir yığını vardı.Önünde, pistonun her aşağı hareketinde güllerden yapılmış bir tacı andıran yarım tabakalık renkli kağıt destesiyle demirden hayvanı besleyen uzun boylu bir kız duruyordu.Bir kırmızı renkli kağıda bir de solgun yanaklarına baktım, ancak hiçbir şey söylemedim.

...

Kısa bir süre sonra kendine gelmeye başlayan yanaklarımda korkunç bir acı hissettim.Sanki iki cılız köpek iki taraftan onları kemiriyordu.Aktaion* gibiydim.

*Aktaion: Yunan Mitolojisinde Artemis tarafından bir geyiğe dönüştürüldükten sonra kendi köpekleri tarafından parçalanan avcı.

...

Aynı şekilde buradaki kızlar da bu boş, paçavralı hayatın kemirici solgunluğundan geçerek ölüme gidiyor.

...

Kendilerini parçalayacak olan o kılıçları, kendi cellatlarını kendileri bileyliyorlar, diye düşündüm.

Bu kızları böylesine kağıt gibi beyazlaştıran nedir, delikanlı?

"Sanırım" dedi muzip bir bakışla, cahilce bir şakacılık ve farkında bile olmadığı bir acımasızlık içinde, "Sanırım sürekli beyaz kağıt parçalarıyla uğraştıkları için böyleler."

...

Herman Melville
Bekar Erkekler Cenneti ve Bekar Kızlar Cehennemi
Toplu Öyküler
Everest Yayınları
Türkçesi: Burcu Erdoğan

zenginin artıkları, herman melville, toplu öyküler


...Fakat imparatorlar, prensler, krallar ve mareşaller genellikle et ve yemekle beslenmezler.Artıkları da buna göre oluyor elbette.Söyler misiniz bana, hiç kralların artıkları sincapların artığıyla aynı olur mu?

---

Kral şölenlerinin parlaklığından kalan artıklarla, etsiz börek parçalarıyla, paramparça edilmiş sülünlerle yarı ezilmiş jölelerle geçirilen bu yarım saat, sadakanın içindeki küçümseme duygusunu hatırlatma görevi görüyordu.Bu ani galeyanda ya da onları saran o gizemli güç her ne ise, bu Lazaruslar, zengin adamların hakaret dolu artıklarını pişmanlık dolu bir öfkeyle kusmaya hazır görünüyorlardı.

---

"Kutsal cennet beni Londra'nın saygıdeğer cömertliğinden korusun" diye iç geçirdim o gece yara bere içerisinde yatağımda uzanırken, "beni fukaranın tatlısından da zenginin artığından da koru yüce Tanrım."

Herman Melville
Fukara Tatlısı ve Zenginin Artıkları
Toplu Öyküler
Everest Yayınları
Türkçesi: Burcu Erdoğan

fukara tatlısı, herman melville, toplu öyküler


...
Hasat zamanından hemen önce yağan bu yumuşak mart karına fukara gübresi denir.Tatlı cennetten toprağa damlayarak ve yavaş yavaş içine işleyerek her toprak parçasını ve saban izini besler.Bu, fakir bir çiftçi için en az zengin çiftçinin kullandığı vitaminler kadar iyidir.Üstelik zengin adamın bunları toprağa serpmesi gerekirken fukaranın böyle bir şeye ihtiyacı yoktur.

---

Siz hiç fukaranın göz damlasını duymuş muydunuz?
Hiç duymadım.
Bu yumuşak mart karını alın, eritin ve bir şişeye koyun.Alkol kadar saftır.Zayıf gözler için dünyadaki en iyi şeydir.Şahsen benim de bundan bir damacanam var.Fakat gözlerinden derdi olan en fakir adam da bu sınırsız ilaçtan yararlanabilir.Gördünüz mü ne tatlı bir erzaktır bu!

---

Siz hiç fukara yumurtasını duydunuz mu?
Şimdi, yumurta kullanılması gereken unlu bir yemeği pişirme hazırlıkları sırasında, yumurtanın yerine geçebilecek malzeme, maya işlevi gören bir bardak yağmur suyunda bulunabilir.Ev kadınları da bu amaçla kullanılan yağmur suyuna fukara yumurtası adını verir.Ve birçok zengin adamın kahyası bu yöntemi kullanır.

---


Ah bayım, keşke dünyaya gelmek üzere olan minikler yürekleri burkarak bu dünyadan ayrılan ufaklıklar olsaydı; geri dönen dostlar olurlardı, yabancılar değil...Ama hep yabancılar, her zaman yabancılar!Yine de bir anne onları sevmeyi hemen öğrenir; kesinlikle bayım, diğerlerinin gittiği yerden gelir onlar.İnanmıyor musunuz?Evet, bütün iyi insanların inanması gerekir.Ama hale küçük William ve Martha'nın cennette olduklarını düşünerek ve şuradaki Dr. Doddridge'i okuyarak kendimi mutlu etmeye çalışıyorum.Tıpkı çatımızdan içeri sızan yağmur gibi karanlık ıstıraplar peşimizi bırakmıyor.Burada her geçen gün daha da yalnızlaştım; sevgili William gider gitmez tüm gün, tüm bir nemli gün boyunca keder ince ince ruhuma yağıyor.Ama Tanrı'ya beni bu yüzden bağışlaması için dua ediyorum ve bir de tabii elimden geldiğince idare etmeme yardım etmesi için.

---

Kışın fukaraların odalarının havalandırılmaması -onlarla inadına bütünleşmiş bir şeydir bu- sıhhatlerine karşı girişilmiş cahil bir ihmalkarlık olarak onlara fatura edilir.Ancak fukaranın içgüdüleri sandığımızdan çok daha bilgedir.Odaya dolan hava aynı zamanda orayı soğutur.Üşüyen bir kişi için havası kötü sıcaklık, iyi havalandırılmış soğuktan iyidir.İnsanlığın insanlık hakkında ileri sürdüğü saçmasapan fikirler arasında hiçbiri, iyi evlerde oturanların, iyi ısınanların ve iyi beslenenlerin, fakirlerin alışkanlıkları hakkındaki varsayımları kadar ileri gitmez.

...

Herman Melville
Fukara Tatlısı ve Zenginin Artıkları
Toplu Öyküler
Everest Yayınları
Türkçesi: Burcu Erdoğan