fabl şiir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
fabl şiir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Şubat 2021 Perşembe

Kuzguna yavrusu şahan görünür - Fabl Şiir


Bir zamanlar bir yavru kuzgun varmış,
Annesi onu çok fazla severmiş.

Yaramazlık yapsa, "O yapmaz." dermiş,
Bir suç işlese, "Yavrum suçsuz" dermiş.

Toz kondurmazmış bu sıska kuzguna,
Hayvanlarsa öfkelenirmiş buna.

Derlermiş: "Yavrusunu hep koruyor,
Ne söylesek, bir gerekçe sürüyor."

Böyle gitmez bu, demişler birlikte,
"Bunu soralım hele bilgin file."

Varmışlar, gitmişler filin yanına,
Demişler: "Bir çare bul ey fil şuna."

Fil demiş: "Nedir derdiniz söyleyin?
Kısa olsun, randevum var öğleyin."

Demişler: "Vaktini almayacağız,
Sana sade bir soru soracağız."

Fil "Pekala" demiş: "Sorun bakalım,
Gerçi cevap vermeye yoktur halim."

Demişler, "Kısa bir cevap olsun,
Yeter ki derdimiz son bulsun.

Bizim yavru kuzgun var ya işte o,
Bıktık, bu kadarı fazla, artık yoo !..

Çekemeyeceğiz onun yükünü,
Bir suç işliyor her Allah'ın günü.

Bizi üzen bu da değil bilgin fil,
Suçlar annesinin umrunda değil.

Yavrusunu savunuyor her zaman,
Böyle bir durumdan artık el aman.

Bir günden bir güne paylasa onu,
Kapanacak böylece belalı konu.

Fakat ne gezer, onu savunuyor,
Boş yere yavrusuyla avunuyor."

Fil bakmış, konuşulanlar boşuna.
Cevap vermiş bir cümle ile buna:

"Çirkinse de şirin şekle bürünür,
Kuzguna yavrusu şahin görünür."

Mehmet Erdoğan

Denize düşen yılana sarılır - Fabl Şiir


Bir zaman ormanda bir ayı varmış,
Boyu sanki küçük bir dağ kadarmış.

Lâkin pek kötü bir huya sahipmiş,
Çevresine acı veren bir tipmiş.

Bütün hayvanlar "el aman" demişler,
Bu dertlerini file söylemişler.

Fil demiş: "Buna bir çare bulamam,
Beni işe karıştırmayın aman!"

Hayvanlar bu sefer aslana gitmiş,
Aslanın tavrıysa filden de sertmiş.

Demiş: "Bu huy bir gün düzelir gider,
Hem herkes bu hâle çok hayret eder."

Ancak ne düzelmiş ne çıkmış bu huy,
Bütün kalpleri bir bir yıkmış bu huy.

Bir gün tuzağa düşmüş bir tavşan,
Bir ayı geçiyormuş tam yanından.

Demiş: "Ayı kardeş bana yardım et,
Çukurdayım, ne hâl kaldı, ne kuvvet."

Ayı bakmış bu minik yaratığa;
Bakışı, duruşu, kızgın bir boğa.

Tavşanı görünce hâlsiz mecalsiz,
Kurtamış hemen sorgusuz sualsiz.

Sonra demiş, öfke ile tavşana,
"Bir de kötü diyorsunuz siz bana.

Hâlbuki kötüden yardım umulmaz,
Umulsa da kimse iyilik bulmaz.

Şimdi söyle bana öyle olsaydım,
Benden ister miydin tuzakta yardım?"

Tavşan demiş: "Bu bir ölçü hiç değil,
Bir gül baharı getirmez bunu bil.

Zorda kalan çaresiz bir hâl alır,
Denize düşen, yılana sarılır."


Mehmet Erdoğan

Arpa eken buğday biçmez - Fabl Şiir


Bir zamanlar bir kurt varmış,
Fakat işi hep zararmış.

Çevresine hep zulmeder,
Arkasına bakmaz gider.

Böyle sürmüş bu epeyce,
Zulüm etmiş gündüz gece.

Bir kurdun yavruları,
Büyümüş sarmış dağları.

Onlar da eşkıya olmuş,
Ormana bir bela olmuş.

Ancak işin tuhaf yanı,
Bir gün bir hasat zamanı,

İnmişlerden dağdan ormana;
Haber salmışlar dört yana.

Demişler: "Gelsinler hayvanlar,
Ormanda bir toplantı var."

Tabii anne kurt da gelmiş,
Toplantı epey güzelmiş.

Bir ara yavru kurtların
Biri demiş: "Bu yurtların

Hepsi de bizimdir bilin,
Buradan çekilin gidin."

Anne kurt çıkmış ortaya:
"Ben de mi çıkayım yola?"

"Evet" demişler yavrular,
"Bize bile orman pek dar."

Anne kurt demiş: "Olur mu,
Anneler hiç kovulur mu?"

"Elbet olur!" demiş hepsi,
"Hem ne öyle, ne annesi?

Duygu filan sömürmeden
Çık git şuradan hemen!"

Anne giderken birisi,
Hayvanların en irisi;

Fil olmalı herhalde o,
Demiş: "Kurt kardeş ne o?

Yoksa bir şey mi bekledin,
Zulmü zulüme ekledin.

Şimdi işte hasat vakti,
Topla şu ürünü haydi.

Şunu çok iyi bilesin,
Sen ektiğini biçersin,

Kader şudur budur seçmez,
Arpa eken buğday biçmez."


Mehmet Erdoğan

Tekkeyi bekleyen çorbayı içer - Fabl Şiir


Bir tekke varmış bir zaman,
Dervişler gelirmiş durumdan.

Bizim tilki molla diye,
Girivermiş bu tekkeye.

Gelen olmuş giden olmuş,
Tekke dervişlerle dolmuş.

Lakin hepsi gelip gitmiş,
Tilki ise hep diretmiş.

Ayrılmamış hiç tekkeden,
Kimse bilmez niçin, neden?

Bir gün de bir çakal gelmiş,
Hâli acınacak hâlmiş.

Kemikleri sayılıyor,
Bayılıyor, ayılıyor.

Demiş, tilkiye: "Dostum,
Açlıktan döküldü postum."

Buralarda yemek yok mu?
Bir çorba konuğa çok mu?

Tilki demiş: "Sabret hele,
Sabredene çorba gele."

Ancak çakal sabırsızmış,
Sabır sözüne çok kızmış.

Çekmiş gitmiş bu tekkeden,
Biraz olsun beklemeden.

Biraz sonra bir kurt gelmiş,
Demiş "Tekke ne güzelmiş!"

Lâkin o da aç, susuzmuş,
O da sinirlenmiş, kızmış.

Demiş: "Biraz yemek yok mu?
Her gelenin karnı tok mu?"

Tilki demiş: "Hele bekle,
Buluşursun o yemekle."

Kızmış kurt da çekmiş gitmiş,
Sabrı bir kenara itmiş.

Bir başka gün kedi gelmiş,
Demiş: "Bu tekke güzelmiş

Ancak karnım pek de açtır,
Çorba başımıza taçtır."

Tilki demiş: "Biraz bekle,
Kazanırsın sabretmekle."

O da demiş: "İşim vardır,
Çorba için bu zarardır."

Gelen girmiş, giren çıkmış,
Tilki ise bir âşıkmış.

Çorba değilmiş ki derdi,
Kulluk içinmiş gayreti.

Onun için yer içermiş,
Aşkla kendinden geçermiş.

Bir gün aslan, tülki, kedi,
Birlikte girmişler içeri.

Bakmışlar tilki içerde,
Çorba kaşıklıyor yerde.

Hepsi birden "Oh, demişler,
Ne de çorba içermişler.

Size gelince çorba çok,
Bize gelince ikram yok."

Tilki demiş: "Sabreden er,
Tekkeyi bekleyen çorbayı içer."

Mehmet Erdoğan

Ana gibi yâr olmaz - Yavru Bülbül - Fabl Şiir


 Bir yavru bülbül vardı,
Annesi ona yârdı.

Fakat bir gün bu yavru,
Gitti ormana doğru.

Dedi: "Bana dost gerek,
Dertlerimi bilecek.

Öyle bir sevgili ki
Annemden de ileri."

Böyle düştü yollara
Konarak daldan dala.

Bir ormana rastladı,
Herhâl "Zümrüt"tü adı.

Ağaçlar yemyeşildi,
Bülbülün yüzü güldü.

Bir baktı bir sürü dost,
Ormana sermişti post.

Önce bir kuşu gördü,
Kalbine ümit ördü.

Bu kuş bir güvercindi.
Bülbül cidden sevindi.

Dedi: "İşte annemi
Geçecek bir sevgili"

Ona dedi: "Ey güzel
Gümüş tüyleri tel tel.

Sen bana sevgili ol,
Benimle burada kal."

Güvercin dedi "Olmaz,
Bu dostluk sonuç bulmaz.

Sen kendine bul bir yâr,
Onu yüreğinle sar."

Yavru bülbül üzüldü,
Kanatları süzüldü.

Sonra bir başka yere
Uçtu, dostluk derdiyle.

Bir de baktı bir tavus,
Olmuştu birden sus pus.

Sanki dili tutuldu.
Dedi: "Kalbim dost buldu."

Ona doğru yürüdü,
Gönlünü aşk bürüdü.

"Ey kuşlar padişahı!"
Dedi, "Dinle bu âhı!

Senin gibi bir güzel,
Bana uzatmalı el.

Bana oluver bir yâr,
Sevginle kalbimi sar."

Tavus dedi: "Olmaz bu,
Bu sevgi, uçan buğu

Gibi kaybolur gider,
Bizleri rezil eder."

Bülbül yine üzüldü,
Beti benzi süzüldü.

Yine düştü yollara,
Gördü bir kuş, kapkara.

Bir kartaldı elbette,
Kızgın, öfkeli hem de.

Bülbül ona bakrak,
Özü ümit çakarak.

Dedi: "Ey kartal kardei,
Bana sen ol arkadaş."

Kartal öfkeyle ona,
Dedi: "Yâr olmam sana.

Senin bir yarin var ki,
Ondan üstün kiminki?"

Bülbül şaşırdı kaldı,
Bakışları bir baldı.

Kartal dedi: "Ey bülbül,
Anadır yâr, bunu bil!

Onun gibi yâr olmaz,
Onsuz kalp huzur bulmaz.

Var git annene sarıl,
Ne uzak düş, ne ayrıl!

Daim onunla dost ol,
Sevgi ve ümitle dol."

Bülbül bu dersten sonra,
Uçtu öz yuvasına.

Baktı annesi dalda,
Güçsüz mecalsiz halde.

Onun için uykusuz
Kalmış, aç ve susuz.

Gördü onu annesi,
Şen şakrak oldu sesi.

Birden dirildi sanki,
Bu nasıl bir canan ki?

Onu öptü okşadı,
Bulunmaz evlat tadı.

O da ona sarıldı,
Sanki kalbi yarıldı.

İçine bitmez sevgi
Aktı, çağlayan gibi.

Çağlayanın sesinde,
Kalbinin nefesinde,

Bir öğüt vardı solmaz:
"Ana gibi yâr olmaz."


Mehmet Erdoğan

15 Aralık 2020 Salı

Tavşanın Kulakları Masalı, Fabl Şiir - La Fontaine - Sabahattin Eyuboğlu

 


Boynuzlu hayvanlardan biri 
Aslanı yaralamış nasılsa, 
Birkaç yerinden. 
Küplere binmiş haşmetli: 
Canı yanmasın diye bir daha 
Yemek yerken, 
Sürgün ettirmiş hemen 
Bütün boynuzlugilleri. 
Boğalar, koçlar, keçiler, 
Hep yurtdışı edilmişler: 
Boynuzlu hayvan ara da bul, 
Ne geyik kalmış ne gazel.
Bir tavşan, bu korkulu günlerde, 
Kendi gölgesini görmüş yerde: 
Bakmış dimdik iki kulak, tıpkı boynuz.
- Yandık, demiş tavşan; 
Ya savcının biri çıkar, 
"Böyle uzun kulak olmaz, boynuz bunlar" diye tutturursa? 
Hemen gitmiş cırcırböceğine:
- Komşu, demiş; hakkını helal et, 
Bana haram gayrı bu memleket: 
Kulaklarıma boynuz denmeden
Gitmeyelim buralardan; 
Fazla uzun mübarekler! 
Hem kısa da olsalar, 
Bu zamanda korkulur; 
Kuzu kulağı bile boynuz olur.
- Ne boynuzu, demiş cırcırböceği; 
Aptal yerine koyma beni.Seninki boş kuruntu:
Allah'ın yarattığı kulak 
Boynuz olur mu?
- İsterlerse olur, demiş tavşan; 
Boynuzun dik âlâsı olur hem de. 
Ağzınla kuş tutsan
Laf anlatamazsın o zaman.

La Fontaine
Çeviri: Sabahattin Eyuboğlu

19 Ocak 2019 Cumartesi

Çocuk ve 'Karınca Hikayesi' , Fabl Şiir


KARINCA

Bir varmış, bir yokmuş
Bir yokmuş, bir varmış
Evvel zamanın içinde
Düşü düşünün içinde

Sırtında çıkınıyla
Dağların arasında
Dağ, tepe aşarak
Yürüyor bir karınca

Soruyorlar bir gün ona
Nereye kardeş karınca?
Kar, kış, fırtına, ayaz
Uzaktaki sevdiğime

Nasıl varacaksın da
Bu küçük ayaklarınla
Olsun, hiç olmasa da
Yolunda ölürüm
Demiş karınca