...
...Artık Husameddin Çelebi, Mevlana'nın yanından ayrılmıyordu.Mevlana söylüyordu, o yazıyordu.Bazı defa sokakta sokakta, yol yürürlerken, bazı defa geceleri, sabahlara dek, hatta bazı defa hamamda söylüyordu ve günlük olaylar bile, manzum esere giriyordu.Mesela Mevlana'nın karnı acıkıyor, biraz bir şey yiyordu ve sonra "İşte" diyordu, "Topraktan biten bir parçacık şey, toprak bedene girdi, fakat artık kovanı, bu kuyuya istediğin kadar salıver, su bulandı, mutlaka bulanık çıkacak; çaresiz bir müddet beklemek lazım."
...
Mevlana'ya göre felsefe, yalnız akla dayandığı için sakattır, çünkü akıl, muhitiyle mukayyettir.
Adamın biri, dükkânına müşteri çekmek için bir dudu kuşu beslemektedir.Güzel güzel konuşan, nükteler yapan bu kuş yüzünden alışverişi yolundadır.Bir gün, bir iş için gider ve kuşu dükkânda bırakır.O sırada köşeden bir fare çıkar ve kedi fareyi tutmak için sıçrar.Dudu, korkuyla çırpınır, uçar, gülyağı şişeleri devrilir ve kırılır.Dükkân sahibi gelince, bu işi dudu yaptı sanır, başına vurur.Zavallı kuş kel olur ve dili tutulur.Dükkâncı, nâdim olur amma iş işten geçer.Derken bir gün, kaşlarını, sakalını ve saçını ustura ile tıraş ettirmiş bir Kalenderi dervişinin dükkânın önünden geçtiğini gören dudu dile gelir ve "A kelceğiz" der, "Ne oldu sana?Yoksa sen de benim gibi gülyağı şişelerini mi devirdin?"
İşte akli kıyas, buna benzer.
...
İnsanların hayrına, iyiliğine yarayan hiçbir bilgi küçümsenemez.Gramer bilgini, bindiği geminin kaptanına sorar: "Sen hiç gramer bilir misin?" Kaptan, "hayır" der.Bilgin "Eyvah" der, "gitti ömrünün yarısı." Bu söze içerleyen fakat bir şey demeyen kaptan, birden patlayan fırtınayı fırsat bilip bilgine sorar: "Babalık, sen yüzme bilir misin?" Bilgin, "Hayır, hiç bilmem," deyince "Eyvah" der, "gitti ömrünün hepsi!"
...
...Mevlana bilginlerin itirazına karşı bir gün demişti ki: "Medreseleri bilginlere, tekkeleri şeyhlere verdik.Rebap, bizim gibi garip, onun için onu seçtik, onu aldık.Ona da rağbet etselerdi bağışlardık.Fakat garibi, garip okşar; hoş görsünler."
...
Mevlana demişti ki:
"Ne diyeyim sana?Çoban ol demişler, kurt oluyorsun.Bekçilik et demişler, hırsızlık ediyorsun.Rahman seni padişah yapmış, sen şeytana uyuyorsun." Bu sözleri duyan padişah ağlaya ağlaya çıkıp gitmişti.Bir başka gün de padişahın ihsanını bir hendeğe attırmış, bir müddet sonra hala orada durduğunu duyunca, "Onların ihsanını köpekler bile yemez" demişti.
...
Mevlana'nın şiirlerinde, halk hikayeleri, ata sözleri, halk tarafından kullanılan mecazlar ve halk inanışları o kadar boldur ki adeta şiirlerindeki klasik unsuru bu halk unsurları örter, göstermez.Halk duyuşu, onun şiirlerinin temelidir.Rebabın, "Ben de yeşil bir daldım.Beni ağacımdan kestiler" diye şikayet etmesi, Yunus Emre'nin kopuz, Pir Sultan'ın tambura ağzından söyledikleri şiilerde de vardır.Hatta XIX. yüzyılda Dertli bile:
Ardıç ağacından kolu
Hey Allah'ın sersem kulu
Şeytan bunun neresinde?
derken aşağı yukarı aynı şeyi söyler.Yalnız tabii, zaman ve hadiseler, bu halk duygusunu biraz değiştirmede; "Aşkın kuruluğundan, yaşlılığından ibaret olan o inleyişten, o ağlayıştan bir güzelim nağme de dolaba sinmiş, dolaba mal olmuştur." beytini okurken Aşık mahlaslı bir şairle Derviş Yunus'un,
Dolap niçin inilersin?
şiirlerini hatırlatmamaya imkan yoktur.Halk şairleri gibi Mevlana da halk duygularını, halk inançlarını belirtmede, dolaptan, değirmenden, rebabtan söz etmede, çeşitli kanaatleri tespit etmede, çeşitli gelenekleri anlatmada, hatta köylülerin uzak yolu bile "ahancık" diye sakallarıyla göstermelerini bile şiirine almadadır.
...
Balıktan başka her mahlûk suya kandı, rızkı olmayana da günler uzadı.
...
hayatı, sanatı, yapıtlarından seçmeler
Abdülbaki Gölpınarlı
Varlık Yayınları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder