...Ağabeyimden alınacak bir öcüm vardı..Bir gün tombul bir solucanı burnumun ucunda sallandırıp, "Eğer bu solucanı yersen sana beş öre veririm" demişti.Solucanı mideme indirmeyi başardım, son parçayı yuttuğum zaman, "Sen bir solucan yiyecek kadar aptal olduğuna göre ben de sana beş öre vermeyeceğim" demişti!
Esasen ben fazla saftım, her şeye kolay kanardım.Burnumda et olduğu için çoğu zaman ağzımdan soluk alırdım, bundan ötürü de salak bir görünüşüm vardı.
Bir gün ağabeyim, "Anneannenin şemsiyesini al" dedi."Aç.Sana yardım edeceğim.Şimdi yukardaki balkondan atlarsan, uçacaksın." Son dakikada durduruldum ve öfkeyle ağladım.Aldatıldığımdan değil, insanın anneannesinin şemsiyesiyle uçamayacağı için.
Büyülü Fener
İngmar Bergman
büyülü fener etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
büyülü fener etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
4 Ocak 2015 Pazar
güney denizlerine özlem duyan bir penguen, büyülü fener, ingmar bergman
Yıllar önce Walt Disney'in Güney denizlerine özlem duyan bir penguene ilişkin bir çizgi filmini izlemiştim.Penguen en sonunda düşünü gerçekleştirmiş ve mavi suların çevrelediği, palmiyelerin hışırdadığı bir adaya ulaşmıştı.Ne ki, oraya gidince Antartika'nın resimlerini adadaki bir palmiye ağacına iğnelemişti.Yurt özlemi çekiyordu ve kendisini geri götürecek yeni bir tekne yapmakla meşguldü.
Ben o penguen gibiyim.Residenz Tiyatrosu'nda çalışırken sık sık Kraliyet Dram Tiyatrosu'nu düşündüm, kendi dilime, kendi dostlarıma ve arkadaşlarıma dönmeyi özledim.Şimdi kendi ülkemdeyim ve meydan okumaların, kavgaların, kanlı çatışmaların, ölüme karşı koyan oyuncuların özlemini çekiyorum.
Büyülü Fener
İngmar Bergman
charlie chaplin & ingmar bergman, büyülü fener
1960'larda Charlie Chaplin yeni çıkan özyaşam kitabını tanıtmak üzere Stockholm'e geldi.Yayıncısı Lasse Bergström bana bu büyük adamla Grand Hotel'de karşılaşmayı isteyip istemediğimi sordu.İstiyordum.Bir sabah saat onda kapısını vurduk.Kapıyı Chaplin kendisi açtı.Üzerinde çok iyi dikilmiş koyu renk bir takım giysi ve yakasında Legion d'Honneur rozeti vardı.Zengin tonaliteleri olan o boğuk ses bizi nezaketle karşıladı.Karısı Oona ve cayylanlar kadar sevimli genç iki kızı içerdeki odadan çıkıp yanımıza geldiler.
Anında kitabından söz etmeye başladık.Chaplin'e ilk kez ne zaman insanları güldürebildiğini, insanların ilk kez özellikle ona güldüğünü fark ettiğini sordum.İlgiyle başını salladı, konuşmaya istekliydi, hemen anlattı.
Keystone tarafından işe alınmış ve Keystone Kops adı altında çalışan sanatçı topluluğuna katılmış.Topluluk, hareketsiz kamera karşısında sahne üzerinde varyete yaparmışçasına tehlikeli numaralar sunuyormuş.Bir gün kocaman sakallı ve beyaz makyajlı bir kötü adamı kovalamaları istenmiş.Günlük çalışmalarından birini yapacaklarmış yani.Epeyce koşuşup düşüp kalktıktan sonra kötü adamı yakalamayı başarmışlar.Adam yere oturmuş, çevresini coplarıyla kafasına vuran polisler sarmış.Chaplin, kendisine söylendiği gibi sürekli olarak adamın kafasına vurmak istememiş.Çevreyi saranların arasında kendisinin görünebileceğinden emin olduğu bir yerde durup copuyla dikkatle ve uzun uzun nişan almış, birkaç kez copunu kaldırmış ama hep son dakikada drumuş, vurmamış.Yavaş yavaş ve özenli bir ön hazırlıktan sonra copunu kaldırmış ama bu kez de isabet ettiremeyip yere yuvarlanmış.Film, Nickelodeon'da gösterildiğinde o da sonucu görmeye gitmiş.
Sinema seyircisi hedefini kaçıran bu hamleyi gördüğünde ilk kez Charlie Chaplin'e gülmüş.
Büyülü Fener
İngmar Bergman
Anında kitabından söz etmeye başladık.Chaplin'e ilk kez ne zaman insanları güldürebildiğini, insanların ilk kez özellikle ona güldüğünü fark ettiğini sordum.İlgiyle başını salladı, konuşmaya istekliydi, hemen anlattı.
Keystone tarafından işe alınmış ve Keystone Kops adı altında çalışan sanatçı topluluğuna katılmış.Topluluk, hareketsiz kamera karşısında sahne üzerinde varyete yaparmışçasına tehlikeli numaralar sunuyormuş.Bir gün kocaman sakallı ve beyaz makyajlı bir kötü adamı kovalamaları istenmiş.Günlük çalışmalarından birini yapacaklarmış yani.Epeyce koşuşup düşüp kalktıktan sonra kötü adamı yakalamayı başarmışlar.Adam yere oturmuş, çevresini coplarıyla kafasına vuran polisler sarmış.Chaplin, kendisine söylendiği gibi sürekli olarak adamın kafasına vurmak istememiş.Çevreyi saranların arasında kendisinin görünebileceğinden emin olduğu bir yerde durup copuyla dikkatle ve uzun uzun nişan almış, birkaç kez copunu kaldırmış ama hep son dakikada drumuş, vurmamış.Yavaş yavaş ve özenli bir ön hazırlıktan sonra copunu kaldırmış ama bu kez de isabet ettiremeyip yere yuvarlanmış.Film, Nickelodeon'da gösterildiğinde o da sonucu görmeye gitmiş.
Sinema seyircisi hedefini kaçıran bu hamleyi gördüğünde ilk kez Charlie Chaplin'e gülmüş.
Büyülü Fener
İngmar Bergman
vargtimmen, büyülü fener, ingmar bergman
Vargtimmen, Hour of the Wolf, İngmar Bergman
Dayak faslı bittikten sonra babamın elini öpmek gerekirdi ve böylece bağışlanma ilan edilir, suç yükü hafifler, bunu ferahlama ve dua izlerdi.Elbette yemek yemeden ve gece okumalarını yapmadan yatmak zorundaydık, gene de önemli ölçüde rahat bir soluk alınırdı.
Karanlık korkusuyla kıvranan bir çocuk için çok tatsız olabilen ve kendiliğinden oluşuveren bir ceza türü daha vardı: özel bir dolabın içine kapatılmak.Alma, mutfakta bize o özel dolabın içinde yaramaz çocukların ayak parmaklarını yiyen bir yaratığın yaşadığını söylemişti.Ben karanlıkta bir şeyin yürüdüğünü çok açık seçik işitmiş v büyük bir dehşete kapılmışım.Ne yaptığımı anımsamıyorum.Ayak parmaklarımı yenilip yutulmaktan kurtarmak için belki raflara tırmanmış, belki de çengellere asılmıştım.
Bulduğum bir çözümle bu ceza türü korkunçluğunu yitirdi.Dolabın köşesine yeşil ve kırmızı ışıklı bir el feneri sakladım.Dolaba kapatıldığım zaman, feneri köşesinden çıkarıp yakıyor, ışığı duvara yönelterek kendimi sinemada varsayıyordum.Bir kezinde kapı açıldığında gözlerim kapalı, yere yattım ve kendimde değilmiş gibi yaptım.Herkes çok korktu.Yalnızca annem rol yapıyor olabileceğimden kuşkulandı, ama hiçbir kanıt bulunamadı ve bir ek cezaay çarptırılmadım.
Büyülü Fener
İngmar Bergman
bir düş olarak film, büyülü fener, ingmar bergman
Film belge olduğu zamanın dışında bir düştür.Bundan dolayı Tarkovski sinema yönetmenlerinin en büyüğüdür.Düşsel mekanlarda bir uyurgezerin güveniyle hareket eder, hiç açıklama yapmaz.Zaten ne açıklayacaktır ki!Düşlerini bütün iletişim araçlarının en zoru, ama bir anlamda en isteklisi aracılığıyla görünür kılabilen bir gözlemcidir o.Ben, bütün hayatım boyunca bir doğallıkla dolaştığı kapıları yumrukladım durdum.Ama bu kapılardan içeri ancak birkaç kez süzülmeyi başarabildim.Bilinçli çabalarımın çoğu acınası bir başarısızlıkla sonuçlandı: Yılan Yumurtası, Temas, Yüz Yüze, vs.
Fellini, Kurosawa, Bunuel; Tarkovski'yle aynı alanlarda dolaşırlar.Antonioni de aynı yoldaydı, ama soluğu tıkandı ve kendi sıkıcılığında boğuldu gitti.Melies ise düşünmesine hiç gerek kalmadan hep oradaydı.Mesleği sihirbazlıktı onun.
Düş olarak film, müzik olarak film.Hiçbir sanat dalı sıradan bilinçliliğin ötesine filmin geçtiği ölçüde geçemez.Doğrudan duygulara ulaşır.Ruhun derinliklerindeki küçük bir hata, şok etkisi: Bir saniyede yirmi dört kare, arada karanlık.Optik sinit karanlığı algılamaz.Montaj masasında film şeridini kare kare oynattığımda hala çocukluğumun baş döndürücü sihirli duyumlarını yaşarım.Dolabın karanlığında, kareleri yavaş yavaş birbiri ardına sararım, hiç algılanmayan değişiklikleri görürümç, hızlı sararım-devinim.
Dilsiz ya da konuşan gölgeler hiç çekinmeksizin içimdeki en gizli yerlere yönelirler.Kızgın maden kokusu, dalgalanan ve titreşen resim ve avcumun içindeki çevirme kolu, Malta sürgüsünün tıkırtısı.
Büyülü Fener
İngmar Bergman
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)