8 Mayıs 2018 Salı
7 Mayıs 2018 Pazartesi
gizemli diyar terijian, kaos yayınları

Kuzey Avrupa kültürünün popüler bir halk inanışına göre elfler peri halkıdır.Kimi zaman iyi yürekli, şefkatli, hastalıkları iyileştiren, bitkilerin ve taşların gizli sırlarını öğreten varlıklarken, kimi zaman tehlikeli olabilirler.Katledilmedikçe veya kederden solmadıkça ölmeyen, genelde doğa ile iç içe yaşayan ve gelişimini doğa ile bir bütün olarak sağlayan, doğa aşığı varlıklardır.Büyüyle uğraşanları da vardır.
---
....
Gök gürültüsü gibi bir patlamanın ardından makinenin ön tarafını ale alev bir ateş kapladı.Alevler canavarın bedenine yayılıp tehditkar pençelerini yuttu.Çok geçmeden bütün makine ay ışığı altında bir alev topuna dönüşmüştü.
Heyecanlanan küçük Moriko kurt gibi uludu.Connor da ona katıldı, ve ardından tüm elfler başlarını aya kaldırıp ulumaya, ormana şarkılar söylemeye başladı.
---
...
Connor ayağa kalkıp Moriko'nun elini tuttu.İkisi yollarına devam ederlerken biri fısıldadı, "Ağlanacak zaman ayrı, direnecek zaman ayrı."
Vadide bir gök gürültüsü yankılanırken anne şahin keskin bir çığlık attı.Bir yıldırımla elektrik direkleri alev aldı ve birbiri ardına yere yıkılmaya başladı.
İki ufaklığa gelince, onlar hiç arkalarına bakmadan yollarına devam ettiler.
Gizemli Diyar Terijian
Ex-Worker's Collective
Kaos Yayınları
Çeviri: İnan Mayıs Aru
Çizimler: Bahiyyih

nuriye ve semih için, haluk tolga ilhan, abdal
Nuriye ve Semih için - Haluk Tolga İlhan

Nuriye Semih'e bir selam olsun
Aç kalan nefese bir selam olsun
Yüksel Caddesi'nde direnen canlar
Aşkın ataşına bir selam olsun
Şehrin ortasında bir ulu selvi
Yürekler coşuyor, sarıyor beni
Aşkın çerağıyız, bilsinler bunu
Dolanıp gideriz, gönüle doğru
Abdal'ım, canımı bir sızı sarar
Yaralı ciğere hançerler konar
Zulme isyanlarız ey koca hayat
Direnir gideriz bir sırra doğru
Haluk Tolga İlhan
sinek azabı, elias canetti
"...ve ben, ancak inleyerek arayan birini tasvip edebilirim."
Pascal
Bildiğim en aşağılık duygu, ezilenlere karşı duyulan tiksintidir, bu tiksinti ezilenlerin niteliklerinden yola çıkarak ezilmişliklerini mazur göstermeyi gerektirir.Pek yüce ve dürüst filozoflar bu duygudan uzak değildir.
---
Tanrı'ya çaktırmadan uzun yıllar yaşamayı ummuştu.
---
Kendi gölgesi bile ona sıklıkla ağır geliyor.
---
Mideye indirilmemiş hayvanlar da ölülerin arasında sayılabilir.
---
Onun umutsuzlukları bana göre fazla dakik.
---
Adam o kadar kötü ki, kendi kulağı bile dilinden korkuyor.
---
Sarı mısırın tepesine binmiş kargalar o mısıra yaşam duygusunu en şiddetli haliyle tattırır.
---
Yaşlılara karşı derin bir saygısı var: yaşlıların yaşadığı, kendisinin ise görmediği her sene için onlara hayranlık duyuyor.Çocuklara adeta tapıyor: çocuklar kendisine, bir daha göremeyeceği yılları haber veriyor.
---
Başkalarının kavramlarla düşünmesi gibi, o da hayvanlarla düşünüyor.
---
Yok olmuş kavimler intikamını alır.
---
Kölelerin minderli sıralarda oturup, gümüş kürekler çektiği kadırgalarıyla övünüyor.
---
Eskiden savaş neyse, tek bir intihar da öyle olmalıdır.
---
Kuşların pagan sesleri.
---
Şiirin nehirleri her yerde akar, üstelik birbirlerine dökülmeleri gerekmez.
---
Ruh bazen de çok uzun bir hikaye anlatımına yoğunlaşmalıdır.Yaşamını sırf iğnelerle ve gaddarlıklarla sürdüremez.Ona zarif iplikler de lazımdır.
---
İnancından dönmemek için ne çok dönüş hikayesi okuması gerekti!
---
Kendi hayatımın iyi kötü bütün gerçeklerinde beni rahatsız eden bir yan var.
---
En çirkini: cimri bir tavus kuşu.
---
İnsanlar hep aynı şeyi söyleyenlerden çekinir.Fakat bu aynı şeyi yeterince saygısızca söyleyenin kölesi olurlar.
---
O kadar ciddi ki, bir solucanla bile arayı açabilir.
---
Geceleyin çok yükseklerde uyuyarak uçan siyah sağanlar hakkındaki o haberde beni derinden etkileyen şey, rüya ile uçuşun örtüşebiliyor olması.
---
Kısa süreliğine hayvan olabilmek için ömrümden yıllar verirdim.
---
O, dünyaya tekrar gelmek için fazla yaşlı.
---
Bir insanın gelişimi bıraktığı sözcüklerinden oluşur.
---
Tıpkı Quevedo ve Goya gibi çağımızın sayısız ciddi ve sert veçhesine ulaşmak, ne kendimden ne de bu veçhelerden korkmak istiyorum.Yaşama umudu azalmış insanları yaşamaya zorlamak istiyorum.Tüm tehditleri ortadan kaldıran tersine bir kıyamete varmak istiyorum.Sert olmak ve umut etmek istiyorum.
---
Grevdeki karıncalar.
---
Aralarından o kadar nefret akıyor ki...berikinden ötekine, ötekinden berikine.Bazen, bu nefreti daha iyi hissetmek için, ellerini kavuşturmuş öylece oturuyorlar.Kutlu bir anın gelip çatmasını bekliyorlar, kendilerinden daha güçlü olan ve hiçbir engel tanımayan bir yıldırımın, tanrının kılıcı misali inip kendilerini ayıracak olduğu kutlu bir an.
---
Kendisini çok sevdiğim, Victoria ve Albert Müzesi'nde kütüphanecilik yapan Wheen bugün bana çocukluğundan kalan bir olayı, hayatında ilk kez rencide oluşunu hatırlattı.Avustralya'da, Sidney'de büyümüştü, oranın yerlileriyle henüz karşılaşmamıştı.Bir gün sekiz yaşlarındayken, Botany Bay'e bir sınıf gezisi düzenlenir.Gezi öğretmenlerle birlikte yapılacaktır.Botany Bay'de yerlilere ait bir doğal koruma bölgesi vardır.Yerliler bu bölgede pislik içinde çok sefil bir yaşam sürer ve ölesiye içmektedirler.Öğretmen çocukları alır, yerlilerin bir tür şefliğini yapan yaşlı bir adamın yanına götürür.Adam bir mağaranın girişinde uzanmaktadır, çocuklar tarafından fark edildiğini anlayınca , sırtını döner.Öğretmen onu ikna etmeye çalışır, kendileriyle konuşmasını ister, çünkü onu görmeye gelmişlerdir.İhtiyar adam dönüp küçük Wheen'e şöyle bir bakar ve öyle bir soğukluk sergiler ki, Wheen böylesini hayatında hiç görmemiştir.Sonra sırtını tekrar döner ve bir daha da oradaki hiç kimse için yerinden oynamaz.Sergilediği tiksinti, Wheen'in bir daha asla unutamayacağı türdendir.Sonraki yaşamı boyunca kendisini istenmeyen, iğrenç biri olarak görmüştür.
Çok sonra genç bir adam olarak, Avrupa'ya giderken Süveyş'te gemiden iner ve yanında genç bir kızla yerlilerin semtine uğrar.Karşılarına, çok güzel ve mağrur yüzlü bir yerli çıkar.Ortada hiçbir neden yokken, gelir Wheen'in suratına tükürür.Başka konulara girdiğimiz için Wheen'e ancak daha sonra, bu olay üzerine nasıl bir tepki verdiğini sorabildim.Beklenenin aksine, suratına tüküren adama vurmamış ve özellikle de genç kız ondan normal olarak böyle bir tepki beklediği için kendisini berbat hissetmiş.Wheen bana bu davranışını korkaklıkla açıkladı.Bu konuyu etraflı bir biçimde tartıştığımızda, korkak sözcüğünden bir türlü vazgeçemedi.Bir saat sonra ayrılırken birden bana, hayatımda hiç beyaz olduğum için utanıp utanmadığımı sordu.
---
Çocukluğunda çok iyi beslenip, bir daha hiç yemek yeme gereği duymamak.
---
Ne zaman söyleyecek bir şeyi olmasa, Tanrı'dan söz eder.
---
Kendime dair anlattığım doğru şeyler bana büsbütün yalanmış gibi geliyor.
---
Kadın intihar edeceğini söylüyor, ama önce adamın kendisinden özür dilemesini bekliyor.
---
Ne ketum bir alın, sanki ardında bütün insanların tarihi yatıyor.
---
"Eraritjaritjaka" - Aborjin dilinde arkaik şiirsel bir ifade, anlamıysa, "kaybolup gitmiş bir şeyi yürekten isteyerek."
---
Adamın sahiciliği abartıda yatıyor.Abartmazsa yalan söylüyor.
---
Anlaşılmaz olan hiçbir şey var olmaktan vazgeçmez. (Pascal)
---
İzak Babel'den ileride ne olurdu acaba?Kaçışındaki onca korkudan ve zeka gösterisinden sonra?
Boyun eğmiş insanlar hakkında yargımız yoktur.
---
Onuru aşınmış İspanya'da Cervantes'in sıkıntısı.Ellisinden sonra gelen geç bir eser ve çok çok sonra gelen büyük övgüler.Genç yaşta asker ve köle, beş yıl boyunca en aşağı yerde bulunup, buradan yüzünün akıyla çıkması, kırkında vergi toplayıcısı olması, ama bunda başarısızlığa uğraması, bitlerden çektiği kadar ailesinden de çekmesi, bu aileye -yazmak sayesinde- yenik düşmemesi, bastırılamaz bir yazma hali...yaşantısı öylesine zengindir ki, yazdıkları asla boğucu değildir.
---
Evrim kuramından hoşlanmamak.Nerede bu kurama rastlasam, bir tür felç geçiriyorum.Bu kuram bana, tıpkı yaratılış kuramı gibi hiç inandırıcı gelmiyor, hatta ondan da renksiz geliyor.
(Evrim kuramında) Her şey en geniş zamana dayandırılır, asla kavrayamayacağımız zaman aralıkları devreye girer.Yeni biçimlerin yararlılığının teminatı olarak, hayatta kalma sokulur işin içine, böylece kitlesek ölüm faydalı bir şeye dönüşür.Yeni bir şeyin ortaya çıkabilmesi için, sonsuz sayıda hayatın yerle bir olması gerekir, temelde iktidar alanına dayanan korkunç bir tasarım.
---
Carlyle rüyalarına dair:
"Rüyalar!Benim rüyalarım hep nahoştur -kafa karışıklığından başka bir şey değil- elbiselerimi kaybetmek ve benzeri şeyler, güzel bir şey yok yani.Her gece aynı rüyalar, uzun zamandır.Ben rüyalarımda, uyanıkken olduğumdan daha kötü bir adamım -kahpece şeyler yapıyorum, bir suç yüzünden dava edildiğimi düşlüyorum.Rüyaların benim açımdan hiçbir önem taşımadığı sonucuna çok zaman önce vardım.
William Allingham, Bir Günlük
----
Dolu dolu, üç cilt hayat hikayesi, yükünü azaltmasına yetmedi, o günden beri eskisine kıyasla daha fazla geçmiş oluştu içinde.
---
Bir şeyin sürekli adını anarak ona dönüşmenin yolu Karl Kraus yıllar boyu kendi kendisine öyle çok Swift der ki, sonunda "İnsanlığın Son Günleri"nde hakikaten ona dönüşür.
---
Munch'un vahşilik ve kölelikle ilgili bir resminde, bir at kafası gördüm.Artık biliyorum, atları neden öyle kederle sevdiğimi.
---
Birinin bittiğini nasıl anlarız?Isırığından mı?Yazısından mı?Kahkahasından mı?
---
Haçlı seferleri zamanında Usame adındaki bir Arap şövalyenin en ağır kaybı:4000 kitaplık kütüphanesi.
"Dört bin cilt paha biçilmez yazı!Bunların kaybı ömrüm boyunca kalbimi dağlayacaktır."
---
Hayvanların, derisi yüzülmüş ölü aslandan korkması:
"Bir keresinde evlerimizden birine bir aslan kafası getirildi.Kediler onu görünce evden fırlayıp çatıdan atladılar, oysa daha önce hiç aslan görmemişlerdi.Öldürdüğümüz aslanın derisini yüzer, kadavrasını kale burcundan aşağı atardık.Fakat ne bir köpek, ne de kuşlar bu kadavraya yaklaşırdı.Kuzgunlar eti fark ettiğinde, inişe geçerdi.Fakat ete yaklaşır yaklaşmaz çığlık atar, oradan yine uzaklaşırlardı!"
Usame bin Munkiz, Kitabü'l-İtibar
---
Edat düşünürü.
---
Herkesin dirilmesi ne harika!Ama dirilir dirilmez hesaba çekilmeleri mi lazım!
---
Adam ölümü yorumluyor.
---
Tarihten hiçbir şey öğrenilmeyeceğini tarihten öğrenmek.
---
Başkalarının hayatımı kurcalayacak olması içimi tiksintiyle dolduruyor.Hayatım onların elimnde bambaşka bir hayata dönüşecek.Oysa ben onun olduğu gibi kalmasını istiyorum.Hayatını gizlemenin öyle bir yolunu bulmalı ki, hayatımız yalnızca onu bozmayacak kadar zeki olanlara görünmeli.
---
Adamın öyle bir cehennem demesi var ki, sanki orada cezasını çekmiş, sonra da herkesin rızasını alarak salıverilmiş gibi.
---
Orada ülkelerin başkenti yoktur.Bütün insanlar sınıra yerleşir.Ülkenin içi boş kalır.Başkent bütün sınırdır.
---
Orada, kalbi kırılmış biri gözlerini temelli yumar ve sadece yalnız başına kaldığında gizlice açar.
---
Son rehineyi salıverdiğinde, olduğu yere yığıldı ve ruhunu teslim etti.Rehinelere dayanan dünya iktidarı.
---
Hayvanlara bağlı kalmak yerine, şekillerine bağlı kalıyor.Onlar katledilmiyor çünkü.
---
Eziyet sözcüğüyle ittifak kurdu ve şimdi Çincesini arıyor.
---
Daha iyi gizlenebilmek için, aranıyor olmak istiyor.
---
Bugün bir kadının, Misia Sert'in anılarında, en korkunç hikayeyi buldum.Ona Sinek Azabı adını veriyor ve kelimesi kelimesine buraya aktarıyorum.
"Küçük uyku arkadaşlarımdan biri, sinek yakalama sanatında ustalaşmıştı.Bu hayvanlar üzerinde yaptığı meşakkatli araştırmalar ona, onları öldürmeden iğneye geçirmek için iğnenin saplanması gereken noktayı tamı tamına saptama olanağını tanımıştı.Bu şekilde, canlı sineklerden oluşan kolyeler imal ediyordu ve kendini, o küçük umarsız ayaklar ve titreyen kanatlar cildine dokunduğunda hissettiği ilahi duygunun büyüsüne kaptırıyordu."
Sinek Azabı
Elias Canetti
buraları rüzgar, buraları yağmur, selçuk altun & the straight story

"Her hayatın özel bir sorunu olduğunu unutma ve
seninkinin korkunç matematiğiyle yetinmeyi öğren."
Henry James
Doksanıncı yaş günümde karım bana acı bir sürpriz yaptı; öldü!
---
Emel'in ısrarıyla 1999 yapımı bir David Lynch filmi izlemiştim.Bir gerçek olaydan uyarlanan The Streight Story'nin kahramanı seksenlik Alvin Straight'ti.O bir ücra Iowa kasabasında bunalımlı kızıyla yaşayan yoksul ve onurlu bir emekliydi.Gözlerinden sorunu vardı, başkasının kullandığı araca binemediği gibi sürücü ehliyeti de yoktu.Bir gün küs olduğu ağabeyinin kalp krizi geçirdiğini öğrenince yorgun bir çim biçme traktörüyle Wisconsin'a doğru yola çıktı.400 kilometrelik yolu altı haftada kat etti.Önüne çıkan insanlara borçlanmama gayreti içindeydi, duruşuyla onları şaşırttı.Kendine rağmen ağabeyine ulaştı.Birbirlerine adlarını fısıldarken seslerindeki sevecenlikten, izleyicinin etkilenmemesi olanaksızdı.

Suçlanmam gerektiğinde "ikizler burcunun, iki ruhlu adamı olduğumu" zevkle yineleyen karımın bu filmi izlememdeki amacını önemsememiştim.Alvin Straight ile Sunar Aykan'ın adları ile soyadlarının ilk harfleri çaprazlama örtüşüyordu.Basit, yoksul ama onurlu bir yaşam sürmüş olmamı dilemişse umurumda bile değildi.
Beni asıl etkileyen Alvin Straight rolündeki Richard Farnsworth'un performansıydı.Adını daha önce duymadığım aktör bir arenada yaşam savaşı veriyormuşçasına etkileyiciydi.Filmin vizyona girmesinden bir yıl sonra Oscar ödülüne aday gösterilen aktörün intihar ettiğini öğrenmiştim.Yaşamın ilk ve son başrolünden sonra, felç geçirip yürüyemez duruma düşünce kendini vurmuştu.Seksen yaşındaki duayen aktör gençliğinde rodeoculuk yapmış ve filmi çevirirken kanserle de boğuşmuştu.Karımın bana Farnsworth'vari onurlu bir final dilediğini sanmıyordum.
----
Montparnesse tren istasyonunda indik.Taksi durağında sıramızı beklerken önümdeki genç kadın, yanlış anlamadıysam, Fransa'da yaşlıların kuyruğun önünde bekleme hakkından bahsetmişti.İngilizce, "Yüzümdeki bir maske, ben aslında senden bir yaş küçüğüm." diyerek onu güldürmüştüm.
---
Sahi, okumak varken ben neden yazmıştım ki?Çarsizlikten aklıma bir Musevi atasözü takıldı: "Yoksul bir adam tavuk yiyorsa, ikisinden biri hastadır."
---
Koleksiyonumdaki imzalı kitaplar arasında bir sıralama yapmak hiç aklımdan geçmedi.Ama adıma imzalı olanların yeri ayrıdır.Bir zamanlar Virginia Woolf imzalı bir kitabım olsun isterdim ama artık hevesim kaçtı.İzninizle benim de bir sorum var; Signor di Pasquale, kütüphanenizde bir yangın çıksaydı ve tek kitap kurtarma şansınız olsaydı, hangisini seçerdiniz?
Kütüphanesinin gerçekten yandığını duymuşçasına kaskatı kesilmişti.Dudağı ve elleri titriyor, buram buram terliyordu.İki eliyle başını tutarken, "Giuliano, Giuliano" diye çığlık atmaya başladı.Yeğeni ve garson koşarak içeri girdiler.Di Pasquale kafasını koltuğuna dayamış inliyordu.
---

Ayaklarım ve bastonumun emrinde, eski kumar ve sefahat mekanlarıma gittim, çoğunu bulamadım."Beyazlı bir kadın" gibi Londra'da yoksa köpük ve duman şiddetinde izler bırakarak yitmek mi üzereydim?Belki de beddualarını aldığım Araplar yüzünden, sonunda Londra sokaklarında düşüp geberecektim.Lorca, Franco'nun milisleri tarafından kurşuna dizilince Borges, "Bir şair için ideal bir veda şekli" dememiş miydi?
---
Cocteau, "Bütün gizler kulak biçimindedir." buyurmuş.Tüm beden kulak kesildim.
---

"Başkasında günah bellediğimizin, bizim için bir deney olması."
Ralp Waldo Emerson
Bunalımlı konuların, bunalımlı yazarı Tennessee Williams psikiyatri tedavisi alırken günlüğünde, "İçimdeki şeytanlardan kurtulursam, meleklerimi de yitiririm...Bu benim sonum olur." demiş.Beni meleklerle şeytanların dünyasına siz gönderirseniz yüksünmem.Kısa bir ömrünüz olmadı, hasta bir kitap kurdunun kurşunuyla dünyaya veda etmenin keyfini kaçırmak istemiyorsanız emrinizdeyim.
---
Ben, bastonum, Eralp ve Tuz akşam inerken sahile yürüdük, sokak köftecimizde karnımızı doyuracaktık.Yolda, romanımın galiba son cümlesini bulmuştum.Koynumda beslediğim yılanın da alıntı yapmak cüretinde bulunduğu Tennessee Williams, "İşim ve yaşam biçimim aynı zamanda ölüm şeklimdir." demişti.
Selçuk Altun
Buraları Rüzgâr Buraları Yağmur

babalar ve oğullar, turgenyev
"Bilirsin, yalnızca masal bülbülleri yem yemez."
...
-Düellomuzun koşullarına gelince, tanıklarımız olmayacağına göre, öyle ya, nereden tanık bulacağız, değil mi?
-Evet, nereden bulacağız?
-Ayrıca izninizle şunu önermek istiyorum size: Sabah erken, tutalım, saat altıda korunun ötesinde, tabancayla, on adımdan...
-On adımdan mı?Çok doğru, o kadar uzaklıktan da nefret edebiliriz birbirimizden.
---
Buraya geldiğimden beri iğrenç hissediyorum kendimi.Gogol'un Kaluga valisinin karısına yazdığı mektupları okumuş gibiyim.
---
Senin gibi soylulardan çıtkırıldım bir uysallıktan veya çıtkırıldım bir öfkeden başka bir şey beklenemez dostum.Oysa hiçbir anlamı yoktur bunların.Sözgelimi, sizler dövüşmez ve bu nedenle iyi insanlar sayarsınız kendinizi; bizlerse savaşmak isteriz!Evet, işin güçlüğü burada işte!Bizim tozumuz kör eder sizi, çamurumuz baştan aşağı kirletir,, ayrıca büyümedin sen henüz, küçüksün daha...
---
Bazarov köylünün sözünü kesiyordu:
"Sizin dünyanız nasıl bir şey, onu anlat sen bana.Sizinki de mi öküzün boynuzları üzerinde?"
Köylü sakin, içten bir sesle açıklıyordu:
-Öküzün boynuzları üzerinde duran yeryüzüdür efendim, ama bizim dünyamıza gelince, bilindiği gibi, efendilerimizin sözü geçer bizim dünyamızda.Bunun için babamızsınız deriz.
---
Gücüm kuvvetim yerinde.Ama gene de ölmem gerekiyor!
---
...
Bu uykudan uyanmak Bazarov'un alnına yazılı değildi.Akşama doğru bilincini tamamen kaybetti,ertesi gün de öldü.Ölürken Peder Aleksey başucunda son duasını okuyordu.Göğsüne kutsal yağ sürerlerken tek gözü aralandı, tüten buhurdanın isi arasında, tasvirin önünde yanan mumun soluk ışığında özel cüppesiyle papazı görünce ölü yüzünden bir korku titremesi geçti sanki.Nihayet son soluğunu verdiğinde ağlaşmalar duyuldu evin içinde.Vasiliy İvanoviç aniden çılgına dönmüştü.Yüzü kıpkırmızı olmuş, çarpılmış bir halde, yumruğunu birine gözdağı verir gibi havada sallayarak kısık sesiyle bağırıyordu: "İsyan ederim diyordum!İsyan ediyorum, isyan ediyorum işte!.."Ama Arina Vlasyevna hıçkıra hıçkıra ağlayarak kocasının boynuna asılmış, ikisi birlikte yere kapaklanmıştı.Daha sonra hizmetçi odasında Anfisuşka şöyle anlatıyordu: "İşte öyle yan yana, öğle sıcağında kalmış kuzucuklar gibi başcağızlarını sarkıttılar yere..."
İvan Sergeyeviç Turgenyev
Babalar ve Oğullar
the fool (2014), yuri bykov
deyişler karşı deyişler, karl kraus
Kadının unutma konusundaki dahice yetisi, hanımefendinin anımsayamama yeteneğinden farklı bir şeydir.
---
Hayırsever kadınlar, hayır yapmak artık ellerinden gelmeyen kadınlardır çoğu kez.
---
Erdem ve kötülük, kömür ve elmas gibi aynı ailedendir.
---
Yasaya lanet olsun!İnsanlarımızın çoğu, ihmal edilmiş bir kürtajın hazin sonucudur.
---
Hiçbir şey şovenlikten ya da ırk düşmanlığından dargörüşlü değildir.Gözümde bütün insanlar eşittir; her yerde ahmaklar vardır ve ben bunların hepsine karşı aynı hor görüyü duyarım.Aman, çapsız önyargılara kapılmayalım!
---
Milliyetçilik: Beni, ülkemin ahmaklarıyla birleştiren sevgidir bu; benim örflerimi tahkir edenlerle ve dilimin ırzına geçenlerle.
---
Narkoz: Acısız yaralar. Nevrasteni: Yarasız acılar.
---
Üst üste sekiz gün boyunca hiç kimseyle tek kelime konuşmadıklarında sesleri kısılan insanlar vardır.
---
Tiyatroda, seyircileri kara bir kitle olarak görebilecek şekilde oturmalı.Böylelikle oyuncuya verdikleri kadar az zarar verirler kişiye.Hiçbir şey, bir kitlenin bireylerini ayırt edebilmek kadar rahatsız edici değildir.
---
Aile yaşamı, özel yaşama bir tecavüzdür.
---
Tam adam, kendisinden beklenen alçaklıkları asla yapmayacak biridir; yarım adam, yaptığı alçaklıklar kendisinden asla beklenmemiş biri.
---
Ödülünü elde etmemiş bir alçaklıktan daha hüzün verici hiçbir şey yoktur.Bu alçaklık, kendisinin l'art pour l'art adilik olduğu gibi bir kuruntuya kapılmasın hiç.
---
Sosyal politika, kanser hastasına nasır ameliyatı uygulanmasına ilişkin umutsuz bir karardır.
---
Alçakgönüllü olmak sanatçıların hakkı, kibirli olmak görevleridir.
---
Duygusal ironi, mezarların üzerlerine işerken aya havlayan bir köpektir.
---
Sansür görevlisinin anladığı taşlamalar haklı olarak yasaklanıyor.
---
Aforizma, hakikatle asla örtüşmez; ya yarım hakikattir, ya da buçuk.
---
Serap için, uygun çöller aranıyor.
---
Dünyada kötülüğün gereksinim duyduğundan daha çok ahmaklık, ahmaklığın yol açtığından daha çok kötülük olması bir talihsizliktir.
---
Bir hokkabazın numarasının, ancak doğa ötesi bir tarzda açıklanabileceğini çok daha kolay kabullenirim.Aksi takdirde daha da açıklanamaz olurdu hokkabazlık.Şapkamın içinden bir ada tavşanı, üç güvercin ve yüz metrelik bir kurdele çıkması, hokkabazın mahareti sayesinde olmuş olabilir.Ama bunların, hokkabazın cebine sığmasını, işte tam da bunu doğa yardımıyla anlamayı beceremem.
---
İnsan içiyle üstünü örtebiliyorsa hayatın kayıpları insana dokunmaz.
---
Hayat üstümüzden geçmeden narkozlanmamız gerekir.
---
Keşke doğa karanlık olsa artık!Bu sefil alacakaranlık, hepimizin gözlerini bozacak.
Karl Kraus
Deyişler Karşı Deyişler
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)