selçuk altun etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
selçuk altun etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Ocak 2024 Pazartesi

Ayrılık Çeşmesi Sokağı - Selçuk Altun


"Siz beni bulun, ben ararsam herkes anlar." Gülce Başer

...

Bilgi kirliliği hayata renk katabilir ama bilgi eksikliğinin özrü yoktur.

...

Son cümleni bitirirken aklıma geldi: Halikarnas Balıkçısı takma adıyla yazan Cevat Şakir diye bilge ve aykırı bir yazar vardı, duymamış olabilirsin.O 1900'lein başında Oxford Üniversitesi'nde öğrenciyken İtalyan sevgilisi Agnesi ile babasının itirazına rağmen evlenir.Babası Mehmet Şakir Paşa birikimli ve gizemli bir Osmanlı nazırıydı.Kaderin cilvesine bak, Cevat Şakir 1914'te babası ile karısını aynı yatakta sevişirken yakalayınca Mehmet Şakir Paşa'yı vurarak öldürdü.Hatırlı hısımları onu idamdan kurtardı derler.O Bodrum'a sürgüne giderken Agnesi, kızı Mutarra Augustina ile ülkesine döner.Kendisini İtalya'ya götüren diplomatla evlenip kızından uzaklaşır.

2004'te Mutarra'nın kızı Cinzia Türkiye'ye gelip akrabalarını buldu.Onun Cevat Şakir'in ikinci karısından olma kızı İsmet'e anlattığına göre, anneannesi Agnesi de kayınpederi Şakir Paşa ile Büyükada'da baş başa çektirdikleri fotoğrafı başucundan asla ayırmamış.

...

Sokak kedileri metruk mezarlığın duvarları üzerinde, firavun bibloları gibi kasılıyorlardı.İçi talan görmüş bir oba gibiydi, kırılmış, yana yatmış mezar taşlarının acıklı bir hali vardı.Baş kısmında sarık varsa, paşa veya yüksek bürokrata ait kitabelerde ne yazıyorsa, hepsinde bir tasarım çekiciliği bulmuştum.Mezar ve kuru ağaçlarında çalakalem düzensizlik vardı, sanki savaşta şehit düşenler hızla defnedilip yola revan olunmuştu.Neden Arap Mezarlığı da dendiğini kimsenin bilmemesi ayrı bir detaydı, Ayrılık Çeşmesi Mezarlığı sokağın hakimiydi.

...

"Sonunda seni kime benzetttiğimi buldum" demişti."Sen bir yazar arkadaşımın romanından firar etmiş karaktersin."

...

Kızı, burnumu karıştırdığım için beni şikayet edince, "Başkasının burnunu karıştırmıyor ya!" demiş.

...

St. Joseph'ten intikam almak istiyordu.Komik yanları yok değildi, saçları dökülmeye başlayınca eczane eczane gezip denemediği ilaçlı şamğuan kalmamıştı.Bir halk ilaçları kitabından kopardığı sayfada, "Sabahları ineklerin bulunduğu ahıra giderek saçlarını işeyen ineğin altına tutup sidikle ıslatmak saçlara iyi gelir" yazıyordu.

...

Lisede gözde dersim felsefeydi, zevkle çalışır, hırsla sınıfa girerdim.Hocamız, "Sana yalnızca sorduğun sorular için bile pekiyi verebilirim" deyince mest olmuştum.Filozofların eskimeyen teorilerinin yanı sıra yaşamöykülerini okumak üzere kütüphaneden çıkmaz, aykırılıklarına üstünlükmüş gibi odaklanırdım: Tefekkür zamanı ılık bir fırında uykuya yatan Rene Descartes şaşı kadınları çekici bulsa da hizmetçisinden çocuk peydahlamıştı./Aseksüelliği erdem sayan Immanuel Kant doğduğu kent Könisberg'ten hiç dışarı çıkmamıştı./Bir gözlükçü dükkanı olan Baruch Spinoza bir zamanlar çocuk olduğunu kabullenemezmiş./Tutku tüm kötülüklerin anasıdır Arthur Schopenhauer, "Bir Tartışmayı Kazanmanın Otuz Sekiz Yolu" adlı denemesinde, bir kişiyi otuz sekiz değişik yöntemle dövmeyi anlatmıştır.

...

Güne başlarken herkesin yirmi dört saati vardır.

...

Prof. Caron'un yönlendirmesiyle Almanca öğrenmeye başladım.Böylelikle yirminci yüzyılın aforizma dehası, Edirne kökenli Elias Canetti'nin yapıtlarına iyice nüfuz edecektim.Erkeklerin hayatının kadınını araması gibi ben de hayatımın aforizmasına ulaşmaya çalışıyordum.

...

"Yaptığınız iyilikler cezasız kalmayacaktır."

...

Bir Çin atasözü aklıma geldi: "Bir nehrin kıyısında sabırla oturursan önünden düşmanının cesedinin geçtiğini de görürsün."

...

Kalkarken kimi elimi öptü, kimi sarıldı, meyhaneci "Abi adını bile söylemedin" deyince, "III. Mahmut" deyip, kendi kendime gülmüştüm.Ömer Hayyam Caddesi'ne doğru a-ğır a-ğır çıkarken, o akşam öğrendiğim Diyarbakır türküsünü mırıldanıyordum: "Makarada ipliğim / Asya benim kekliğim / Hiç aklımdan çıkmıyor / Tenhalarda gezdiğim." Tenhaların adamıydım ve şikayetçi değildim.

...

Bir söyleşisinde, "Kitapçılığın güzel bir yanı da emekliliği yoktur.Doksan yaşında da o işi yaparsın ve kimse seni yaşlı bulmaz" diyen onurlu adamın felsefesi, "Bu dünyada muhatabım kitaplar, kalaln umurumda değil" olmalıydı.

...

Kırklı yaşlarım için Elias Canetti'den atasözü şiddetinde bir aforizma var: "Adil kişi günde kırk kez değişir ama ikiyüzlü kişi kırk yıl hiç değişmez."


...

Kiralık aracın şoförü Nezir Abi, emekli ilkokul öğretmeniydi ve yöreyi tanıyordu, "Artvin futbol takımı bulunmayan tek ilimizdir, çünkü bir stadyum yapacak kadar düzlük arsası yoktur" demişti.Kente on yedinci yüzyılda gelen Evliya Çelebi'nin, "Bu şehirde bardağımı koyacak bir düzlük bulamadım" deyişini anımsatırsam Nezir Abi kırılabilirdi, gülümsemeye çalışmıştım.

...

Bir zamanlar Godot'ya dair geliştirdiğim teori göz ardı ediliyor diye üzülürdüm.Artık onun sırrını bilen tek kişi olarak dünyadan ayrıldığıma seviniyorum.

Hayatımın aforizmasının batılı bir şair veya filozofa ait olacağını sanırdım.Oysa seçimim ayet mi, atasözü mü olduğu tartışılan doğu kökenli bir cümle: "Her şerde bir hayır vardır.."

Her şey gönlünce olsun oğlum,


Baban
Ziya Mahmut Adlan

...

Selçuk Altun
Ayrılık Çeşmesi Sokağı

17 Mart 2020 Salı

yalnızlık gittiğin yoldan gelir, selçuk altun



Sofalar seninle serin
Odalar seninle ferah
Günüm sevinçle uzun
Yatağında kalktığım sabah

Elmanın yarısı sen yarısı ben
Günümüz gecemiz evimiz barkımız bir
Mutluluk bir çimendir bastığın yerde biter
Yalnızlık gittiğin yoldan gelir

Oktay Rifat


Florence  Nightingale...Gezegenin en şiirsel isimli hastanesi.

---

Yaşamımda ilk kez uçağa Van'da annemin ve babamın tabutlarıyla birlikte bindim.

---

Orkestra, kendilerini dinlemeyen müşterileri cezalandırmak istercesine yüksek volume ile icraatini sürdürür, birbirlerini duyabilmek için daha yüksek sesle sohbet etmek zorunda kalan müşteriler ise müziği dinlememek inadından zaten vazgeçmezlerdi.Müzikli yemeklere antipatim işte o yaz başladı.

---

Her ormanın ayrı yasası vardır, içinden geçiyorsan hepsine uyacaksın.

---

40 yaşını geçtiği halde babasından annesinin yardımıyla harçlık almakta olan Dayım, "Büyüyünce sana ordan bir yalı alacağım" demişti.

---

Ada'yı herkes çok sever, ama herkes terk eder.

---

Beni ortaokulda Sait Faik ve Anton Çehov ile tanıştıran sevgili Türkçe öğretmenim Nurdan Hanım bazı kompozisyonlarımı sınıfta yüksek sesle okumuş, "Arkadaşınız orta iki değil, lise iki öğrencisi gibi dolu dolu yazıyor çocuklar" dediğinde sınıf arkadaşlarıma kalleşlik etmişçesine rahatsız olmuştum.

---

"Üzgünüm Anneanne" başlıklı tek paragraflık yazımda dedim ki: "200 yılı aşkın bir süre önce yazdıkları için 'klasik' oldukları iddia edilen malum Rus ve Fransız romanlarından severek yalnızca Karamazov Kardeşler ile Parma Manastırı'nı bitirebildim.Birkaçını atlayarak okudum, çoğunu yarıda bıraktım ve iki kez denememe rağmen Savaş ve Barış'ın 40. sayfasında pes ettim.Bilimkurgu romanları nasıl geleceğin yüzeysel düşleriyse, klasiklerin çoğu geçmişin abartılı ve bugüne yabancı iç sıkıntılarıdır.Yürekli eleştirmenlerin çıkıp dürüstçe bu abartı ordusunu yeniden değerlendirmemeleri, tutucu öğretmenlerin onlara sahip çıkmaya devam etmeleri ve sürüyle korkak okurun onları okumak zorunda olduklarını sanmaları üzücüdür.Ben, Garaham Greene, Isaac B. Singer ve Elias Canetti'yle buluşmaya gidiyorum, üzgünüm anneanne."

---

Samsun'daki Türkçe öğretmenimiz  bir yazılı sınavda, "Kağıdına güzel bir aforizma ekleyene on puan fazla vereceğim" diyerek kışkırttığında, "Ey Türk Gençliği!Hem kitap okumazsın, hem de okuyanla alay edersin" uyarlamamla yüz üzerinden, yüz on almıştım.

---

"Evimde üç bin kitaptan daha az bir kitaplıkla berabersem kendimi yalnız hissederim."

---

Arm haklı olabilir miydi?Ben kitap dostu olmayan kaç kişiye tahammül edebilirdim ki?

---

İkinci el kitabevinin adı: Serendipity.Farsça kökenli sözcük, tek başına "bir güzeli ararken başkasına ulaşma" zenginliğini ifade ediyor.Bir ikinci el kitabevine daha anlamlı bir ad düşünemiyorum.

---

Ağlamayı unutturmuşlardı.Güldürmeyi Mel Brooks bile başaramamıştı.Mutsuz değildim de salt kitaplarla sonsuz flörtün serbestiyeti mutlu sayılmama yeterli miydi?Sevecen bir "büyük gözaltındaydım"; lüks akvaryumdaki ender ve alımlı süs balığı Discus gibi.

---

Üç ayrı dünyanın insanları olmakla birlikte, sanki aynı hapishanenin çilesini paylaşmanın neden olduğu kaçınılmaz dostluk bağları kurulmuştu aramızda.

---



Galiba yeraltı şairlerimizin en yüreklisi İlhan Şevket Aykut'un (doğumu 1907, ölümü 85 yaşından fazla yaşamayı düşünmediğini önceden anons ettiği üzere 1991'de intihar) buyurduğu üzere Türkçe-düz-yazıya uygun değildir, şiir dilidir demişti.

---

Bazı bankacılara cennette, yatırım bankacılarının çoğuna cehennemde bile yer yoktur" sözü hangi Amerikalı bankacıya aitti ki?

---

Yerine geçerken, gözyaşlarımın etkisinin henüz yok olmadığı suratıma dikkatle bakarak, "Josipovici okuyan bir delikanlının altından kalkamayacağı sorun düşünemiyorum, iyi yolculuklar" demişti.

---

Okunası yeterince derin kitaplar, kopyalayacağım tablolar, gidilesi müzeler, kentler, köprüler kalmamıştı.Sonunda soylu kararı verdim.Gidecekim.Isabelle Eberhardt, "Ayrılmak eylemlerin en soylusudur" dememiş miydi?
...
Roland Barthes'a göre insanoğlunun tek başına gerçekleştirebildiği üç önemli eylemden kalanı dua etmekmiş.(Dua ne derin ve ince bir sözcük.) Ve bu satırlar tükendiğinde gereksinim duymayacağım sayısız olgulardan biri de dua beklemektir.
...
Özeleştiri de son nokta yerinedir: Bu çalakalem mektubu bile iki kez temize çektim.Ama giderken kapıyı öyle çekeceğim ki! Belki de yaşamımda ilk kez, ilk denememde becereceğim.

O.Y.

---

Sevgi, insanların abartmaktan vazgeçmedikleri en zavallı duygu olmalı.Son kez bir öğretmen gibi konuşacağım; en az zararlısının kitap sevgisi olduğuna eminim.

Adım anımsayamadığım belki de bir aforizmacının dediği gibi, "Tanklar gelmeden gitmem gerekiyordu."

Başarının ve şansın mutsuzlukların başlangıcı olduğu inancıyla sana sabır dolu günler diliyorum.

---

Sonunda galiba nefrite yakalanmıştı.Aşiret reisi gibi bağlandığı patronu hastalandığını duyunca onu hemen işten attı.Zavallı Erdin hastalığının adını bile öğrenemeden öldü gitti.Sigortasız çalışanlarla aramızdaki fark onlar ne olduklarını anlamadan giderler, bizlere hastalığımızın adını öğretir ameliyat kuyruklarında bekletip yollarlar.

---

Üst katta Selanik Bankası veznedarlığından emekli, ebedi bekar Mösyö Andreas oturur 50 küsur yıldır.Tarlabaşı'ndan öleceğim diye tutturmuştur ama 80'ini geçtiği halde, dinlediği acayip müziklerle önce teker teker hepimizi öldürmektir niyeti.

---

İlk sevdiğim sözcük, "dua"
Beceremediğimdendir.
Son sevdiğim "yalnızlık"
Çekip gidemediğimdendir.

O.Y. 1991

---

Thomas Bernhard'dan daha fazla yaşamalı mıydım?Oktay Rifat denli yaşar mıyım?

---

"Önceden tasarlanmış intiharın, umutsuzluğun neden olduğu doğaçlama bir eylem olmadığını düşünmüşümdür." önsözüyle başlayan ve 170 sayfalık tek bölümden oluşan The Loser'ı başlayıp bitirdiğimde gece henüz başlıyordu.

Selçuk Altun
Yalnızlık Gittiğin Yoldan Gelir
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

13 Ekim 2019 Pazar

güven turan, 101 bir dize - selçuk altun'un seçtikleriyle 10 dize

Ülkenin kısmen ıskalanmış şairi Güven Turan'ın 101 Bir Dize adlı şiir kitabını henüz bitirmiştim.Her biri şiir kıvamında on dize seçtim

1) Bir mürdüm eriğinin buğusunu siliyorum, bir fırtına açılıyor.

2) Kendi sesinden tanır kışın geldiğini kavak ağacı.

3) Dayanmış sarmaşıklarına, ayakta durmaya çalışıyor ahşap köşk.

4) "Dur orada, aşma çizgiyi" diyor açıkdenize fener.

5) Sen aşksın, bilirsin, yalnızlığın gözleri ne renk?

6) Hüzün gelir çöker çimenlere...Kırağı.

7) Ah bu ayrılık; tırnağın arasına saplı kıymık...

8) Rüzgârın söylediğiyle yetin, söz dilsiz.

9) Takılıp kaldın kentlere; sevda bekleme.

10) Bütün gece yandı lambam; tek seyircisi sendin penceremin ayışığı.

Selçuk Altun
Ku(r)şun Lezzeti

3 Temmuz 2019 Çarşamba

ardıç ağacının altında, selçuk altun



Ardıç:
Servigiller familyasından "Juniperus" cinsi, iğne yapraklı bir ağaçtır.Üremesi için bir başka türe bağlıdır.Örneğin, yere dökülen tohumlarını bir ardıçkuşu yemedikçe çimlenmesi gerçekleşmez.Kuşun sindirim sisteminde açılan tohum kabukları dışkıyla birlikte toprağa karışınca çimlenme süreci başlar.

Ardıç ağacı kutsal kabul edilmiş bir bitkidir, uzun ömürlüdür.Tohumu nice hastalığın tedavisinde ve yemeklerde koku ve tat vermek amacıyla da kullanılır.

---

...Kuzenimin İstanbul'a geldiğini duyunca içim bir an hafifler gibi olmuştu.Elli yaşına geldiği halde çizgi film izler, otuz yıl öncesinin giysileriyle dolaşırdı.Onu Samuel Beckett'in bir oyunundan hayata firar etmiş karakterlere benzetirdim.
---
Adıyaman'ın Samsat'ında doğmuştum, kendimden başka Samsatlıya 60 yıldır rastlamadım.
---
Sınıfta bir de anket defteri modası vardı, ilkel bulurdum ama katılacaksam aykırı yanıtlarım hazırdı."Hangi hayvanın yerinde olmak isterdiniz?" için "Vejeteryan kartal" ve "İdealinizdeki meslek"e "Louvre Müzesi'nde bekçilik" der geçerdim.
---
Elias Canetti'nin aforizma kitaplarını okumaya başladığımda onun 1981 Nobelisti ve Edirne kökenli bir Musevi olduğunu bilmiyordum; ben onu Mehmet Halis Hoca'ya benzediği, hatta daha çirkin olduğu için seçmiştim."Yılları olmayan bir dünya", "Öleni kendine düşman etmeye başardı", "Övgüden tiksiniyor ama can kulağıyla dinliyor." şiddetindeki dizelerin sahibini merak edip onun yaşamöyküsünü irdeledim: Kendinden sekiz yaş büyük, yazar karısının da oluruyla gözüne kestirdiği tüm kadınları elde eden Canetti bir cüceden biraz uzundu, çirkin bir yüzü ve bedenine neredeyse iki numara büyük bir kafası vardı.Kimselerin sempatik bulmadığı o aksi bücürün metresleri arasında yazar ve filozof Iris Murdoch, önemli empresyonist ressam Marie-Louise von Motesiczky ve yetkin romancı Friedl Benedikt eksik değildir.O birikimli kadınlar herhalde Canetti'nin bilge duruşuna kapılmışlardı.Bilgelik ile estetlik arasında ben daima ikincisini yeğlerim.Konuyu Canetti'den bir aforizmayla noktalayacağım Ardıç Ağacı: "Bir kitap olabilmek isterdim, tutkuyla okunan bir kitap."
---


- Yirmi beş yıl önce çekilmişti bu fotoğraf.Çulsuz bir akademisyendim.Jade biyoloji bölümünde mastır yapıyordu.

- Alımlı bir kızmış, huzur içinde yatsın.

- Akıllı ve alçakgönüllüydü.Onu unutamıyorum.

- Yirmi yıllık evliyim.Üniversiteye giden oğlum var.Görülmemiş bir başarıya ulaştık, üçümüz de birbirimizden  nefret ediyoruz.

- Bu söylediklerin şaka olmalı.

- Karım demek zorunda olduğum kadını da Vinci'nin "Ginevra de Benci"sine benzetip, peşine düşmüştüm.Ona asansörde rastladığım güne lanet ediyorum.Onun yüzünden da Vinci'den nefret eder oldum.

- Aman Tanrım, bir insanın çocuğundan nefret etmesini tahayyül edemiyorum.

-Bir anne çocuğunu benimsemeyip, babasından nefret etmiş bir baba oğluna yaklaşmayı beceremeyince bu trajedi yaşanabiliyor.

---
Blaise Pascal dört yüz yıl önce, "Ölüm, sefalet ve belirsizliğe çözüm bulamayan insanoğlu, mutluluğu uğruna onları düşünmemeyi yeğler" buyurmuş Ardıç Ağacı.
---
Zihni çizgi film izleyip, çizgi roman okuyan güya elli yaşında bir çocuk.Çarpma cetvelini altılara kadar bilir, ona Zorro diye seslenirsem hala sevinir.İyi bir avcı ve okey oyuncusu olduğunu duyunca şaşırmıştım.Dedemin son günlerinde ona iyi bakmış, şimdi benim üstüme titriyor.Bir haftadır koluma girip beni huzuruna çıkarıyor, annesinin zorla verdiği pikeyi üstüme örtüyor ve içine konyak doldurduğum dedemin matarasını elime tutuşturup bahçenin bir ucundan beni gözetliyor.Geçen gün ağladığını görünce yanına çağırıp, "Oğlum ben daha ölmedim, neden ağlıyorsun?" diye çıkıştım."Abi ölmediğini görüyorum da yaşadığını göremiyorum," derken sesinde saf bir adamın üzüntüsü yoktu.Annesi her fırsatta yayla çorbası kaynatıp, öne arkaya sallanarak Kuran okuyup iyileşeceğimi sanıyor Ardıç Ağacı.
---
Ancak bir yara kendi sesiyle konuşur.
Antonio Porchia
---
University of Southern California'ya kabul edilince babam bana, Italo Calvino'dan "Ağaca Tüneyen Baron"un İngilizcesini hediye etmişti.1959'da yazarı tarafından bir arkadaşına imzalanan kitaptaki elyazısının çirkinliği yüzünden Calvino'yu ayıpladığımı anımsıyorum.Metaforik öyküye göre 18. yüzyıl İtalya'sında nobran bir baronun oğlu olan 12 yaşındaki Cosimo, babasıyla tartışınca bir ağaca çıkar ve aşağı inmez.Bu kitapla Erkan Sipahi bana bir mesaj yolluyorsa avucunu yalardı.Üniversitede sinema ve sanat tarihi okuyacağımı duyan annem olacak kadının, "Akademisyen mi olmak istiyorsun?" sorusuna yanıtım vecizdi: "Sana ne!"
---
Araca binerken Joe'nun cenaze töreninde yaptığım konuşmanın kapanış dizeleri geç de olsa aklıma geldi:

"Birkaç saniye yakar yok eder bizi / iki surat kalır, iki maske ki üstüne gülücükler kazınmış"
---

*Mükemmel olan nefes almaz.

*Gerçeği söyleyen pek bir şey söylemiyordur.

*Sessizliğimde bir tek sesim eksik.

*Cennete giderim ama cehennemimi de götürürüm.

*Bulutlarda gezmiyorsam kaybolmuşumdur.

Antonio Porchia

---
"Tek kurtuluş: Bir başkasının yaşamı." Elias Canetti
---
"Bir keçi inadıyla diren Kamburum." Kambur - Necati Tosuner
---
"Günahı terk etmek, tövbe etmekten daha kolay bir ameldir." Hz. Ali
---
Hayat biriktirdiklerimizden ibaretse, koleksiyonumdaki son eksik parçayı da tamamlamıştım.


Selçuk Altun
Ardıç Ağacının Altında
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

16 Ekim 2018 Salı

ku(r)şun lezzeti, selçuk altun


Orada insanat yılda iki kez gazete okuduktan sonra kusar ve iyileşmeye çabalardı.
Die Fliegenpein, Elias Canetti

"Yaşamı bir kentte ıskalamışsan, diğerlerinde de ıskalarsın" buyuran neo-Bizans şairi Kavafis'e kanığımdandır; varsıl ve bir başıma olduğum halde İstanbul'dan firar edemedim.
---
Kesin dönüş uçağının tekerlekleri toprağı sıyırdığında elimde Edirne kökenli yazar Elias Canetti'nin aforizma kitabı vardı.İlahi bir gücün mü buyruğuyla, "Bir ülke ki insanatı kulaklarını örtmenin dışında çırılçıplak gezer.Ve orada tüm ayıp, kulak içinde ikamet eder." cümlelerinin altını kurşunkalemle çizmişim.
---
Babanız kendisiyle barışmasının acısını günde üç paket sigara içerek çıkarıyor.
---
Volga, Volga, Volga

Kaç satırlık bir veda pusulası yazacağımı ve yazdıklarımın eline geçip geçmeyeceğini bilmiyorum.Tek bildiğim, "artık dayanamayacağımdır" Güzelim!

İki gizemli sapkınlığım vardı; önce İstanbul'un saklı geçmişine sonra münzevi bir estete aşık oldum.Onlara kavuşmak yerine ortak tuzaklarına düştüm.Beni hedefe ulaştırmayan çabalarım yüzünden pişman değilim.Arkamdan hiç olmasa "sığ bir kadındı" denmeyeceğini biliyorum Güzelim!

Bizans'la ilgili dev kaynaklarım, son kez, bak nasıl işe yarayacak.Bir "ev kazası" sanılması için önce kitaplık rafını devireceğim.Armağanın seccadenin üzerinde kitaplardan mürekkep bir küçük labirent kuracak, sonra meyhoş başımı hava almayacak şekilde içine hapsedeceğim.Nobelist yazar ve hısmım Elias Canetti'nin, "Yeryüzü beş dakika içinde çöle dönüşecek olsa, tutunulası tek kitaplar var" dediğini de anımsatırım Güzelim!
---
Telefonda annem, "Oğlum, Mehmet İsa Efendi'yi anımsar mısın?" demişti.
"Anne ben bu ıssız sokağa anımsamak değil, unutmak için sığındım" diyemezdim maalesef.
---
Emo gece misafir odasında yattı.Heybetli yatağımı ikizlerle paylaştım.Celal sağımda, Zülal solumda başparmakları ağızlarında uykuya daldılar.Minik ayaklarıyla bedenimi tekmelerlerken Derik'teki sıcak yaz gecelerini anımsadım.(Evlerinin düz damında yatan yerlilere imrenir, yatak odamın tavanında seğirten kertenkelelerin uyurken ağzıma girmemesi için dualar bestelerdim.)
---
'Yaş otuz beş yolun yarısı eder' dizesinin şairi Cahit Sıtkı kırk altı, 'Her ölüm erken ölümdür' buyuran Cemal Süreya elli dokuzunda giderken benim beklemeye hakkım yok.
---
"Yaşamı, satılık olmayan şeyleri aramaktan ibarettir."

"Romanlarını yazmaz yürürdü."

"Kan görmeye tahammülü kalmayan kaplan."

"Karmaşık bir durum: Ölümsüzlüğe önce bir köpeğin ulaşması."

"Yalnızca renkler aşkına bile ebediyen yaşamak."

"Tanrı yakın tarihten ders almamızdan hoşlanmaz."

"Ya her şeye rağmen, Tanrı'dan da saklanabilen sır varsa?"

"Hiçbir engel ırmaklar denli kışkırtıcı değildir."

Elias Canetti

---
Bir kurşunun insanın bedenine verdiği acının lezzetini hep merak etmişimdir.
---
Ülkenin kısmen ıskalanmış şairi Güven Turan'ın 101 Bir Dize adlı şiir kitabını henüz bitirmiştim.Her biri şiir kıvamında on dize* seçtim.

*
1) Bir mürdüm eriğinin buğusunu siliyorum, bir fırtına açılıyor.

2) Kendi sesinden tanır kışın geldiğini kavak ağacı.

3) Dayanmış sarmaşıklarına, ayakta durmaya çalışıyor ahşap köşk.

4) "Dur orada, aşma çizgiyi" diyor açıkdenize fener.

5) Sen aşksın, bilirsin, yalnızlığın gözleri ne renk?

6) Hüzün gelir çöker çimenlere...Kırağı.

7) Ah bu ayrılık; tırnağın arasına saplı kıymık...

8) Rüzgârın söylediğiyle yetin, söz dilsiz.

9) Takılıp kaldın kentlere; sevda bekleme.

10) Bütün gece yandı lambam; tek seyircisi sendin penceremin ayışığı.

---
Havaalimanına seğirttiğim sabah bezgin duvara, 
"Butterflies die fast/Does hope die last?" (Hızlı ölür kelebekler/Umut mudur son ölen?) 
dizeleri nakşedilmişti.
---
"Zavallı koyun sürüsü...
Çobanı da o besler,
köpeği de, kurdu da..." Türk Atasözü


Selçuk Altun
Ku(r)şun Lezzeti

7 Mayıs 2018 Pazartesi

buraları rüzgar, buraları yağmur, selçuk altun & the straight story


"Her hayatın özel bir sorunu olduğunu unutma ve
seninkinin korkunç matematiğiyle yetinmeyi öğren."
                                                                              Henry James



Doksanıncı yaş günümde karım bana acı bir sürpriz yaptı; öldü!
---
Emel'in ısrarıyla 1999 yapımı bir David Lynch filmi izlemiştim.Bir gerçek olaydan uyarlanan The Streight Story'nin kahramanı seksenlik Alvin Straight'ti.O bir ücra Iowa kasabasında bunalımlı kızıyla yaşayan yoksul ve onurlu bir emekliydi.Gözlerinden sorunu vardı, başkasının kullandığı araca binemediği gibi sürücü ehliyeti de yoktu.Bir gün küs olduğu ağabeyinin kalp krizi geçirdiğini öğrenince yorgun bir çim biçme traktörüyle Wisconsin'a doğru yola çıktı.400 kilometrelik yolu altı haftada kat etti.Önüne çıkan insanlara borçlanmama gayreti içindeydi, duruşuyla onları şaşırttı.Kendine rağmen ağabeyine ulaştı.Birbirlerine adlarını fısıldarken seslerindeki sevecenlikten, izleyicinin etkilenmemesi olanaksızdı.



Suçlanmam gerektiğinde "ikizler burcunun, iki ruhlu adamı olduğumu" zevkle yineleyen karımın bu filmi izlememdeki amacını önemsememiştim.Alvin Straight ile Sunar Aykan'ın adları ile soyadlarının ilk harfleri çaprazlama örtüşüyordu.Basit, yoksul ama onurlu bir yaşam sürmüş olmamı dilemişse umurumda bile değildi.

Beni asıl etkileyen Alvin Straight rolündeki Richard Farnsworth'un performansıydı.Adını daha önce duymadığım aktör bir arenada yaşam savaşı veriyormuşçasına etkileyiciydi.Filmin vizyona girmesinden bir yıl sonra Oscar ödülüne aday gösterilen aktörün intihar ettiğini öğrenmiştim.Yaşamın ilk ve son başrolünden sonra, felç geçirip yürüyemez duruma düşünce kendini vurmuştu.Seksen yaşındaki duayen aktör gençliğinde rodeoculuk yapmış ve filmi çevirirken kanserle de boğuşmuştu.Karımın bana Farnsworth'vari onurlu bir final dilediğini sanmıyordum.
----




Montparnesse tren istasyonunda indik.Taksi durağında sıramızı beklerken önümdeki genç kadın, yanlış anlamadıysam, Fransa'da yaşlıların kuyruğun önünde bekleme hakkından bahsetmişti.İngilizce, "Yüzümdeki bir maske, ben aslında senden bir yaş küçüğüm." diyerek onu güldürmüştüm.
---
Sahi, okumak varken  ben neden yazmıştım ki?Çarsizlikten aklıma bir Musevi atasözü takıldı: "Yoksul bir adam tavuk yiyorsa, ikisinden biri hastadır."
---
Koleksiyonumdaki imzalı kitaplar arasında bir sıralama yapmak hiç aklımdan geçmedi.Ama adıma imzalı olanların yeri ayrıdır.Bir zamanlar Virginia Woolf imzalı bir kitabım olsun isterdim ama artık hevesim kaçtı.İzninizle benim de bir sorum var; Signor di Pasquale, kütüphanenizde bir yangın çıksaydı ve tek kitap kurtarma şansınız olsaydı, hangisini seçerdiniz?

Kütüphanesinin gerçekten yandığını duymuşçasına kaskatı kesilmişti.Dudağı ve elleri titriyor, buram buram terliyordu.İki eliyle başını tutarken, "Giuliano, Giuliano" diye çığlık atmaya başladı.Yeğeni ve garson koşarak içeri girdiler.Di Pasquale kafasını koltuğuna dayamış inliyordu.
---


Ayaklarım ve bastonumun emrinde, eski kumar ve sefahat mekanlarıma gittim, çoğunu bulamadım."Beyazlı bir kadın" gibi Londra'da yoksa köpük ve duman şiddetinde izler bırakarak yitmek mi üzereydim?Belki de beddualarını aldığım Araplar yüzünden, sonunda Londra sokaklarında düşüp geberecektim.Lorca, Franco'nun milisleri tarafından kurşuna dizilince Borges, "Bir şair için ideal bir veda şekli" dememiş miydi?
---
Cocteau, "Bütün gizler kulak biçimindedir." buyurmuş.Tüm beden kulak kesildim.
---



"Başkasında günah bellediğimizin, bizim için  bir deney olması."
                                                               Ralp Waldo Emerson

Bunalımlı konuların, bunalımlı yazarı Tennessee Williams psikiyatri tedavisi alırken günlüğünde, "İçimdeki şeytanlardan kurtulursam, meleklerimi de yitiririm...Bu benim sonum olur." demiş.Beni meleklerle şeytanların dünyasına siz gönderirseniz yüksünmem.Kısa bir ömrünüz olmadı, hasta bir kitap kurdunun kurşunuyla dünyaya veda etmenin keyfini kaçırmak istemiyorsanız emrinizdeyim.
---
Ben, bastonum, Eralp ve Tuz akşam inerken sahile yürüdük, sokak köftecimizde karnımızı doyuracaktık.Yolda, romanımın galiba son cümlesini bulmuştum.Koynumda beslediğim yılanın da alıntı yapmak cüretinde bulunduğu Tennessee Williams, "İşim ve yaşam biçimim aynı zamanda ölüm şeklimdir." demişti.

Selçuk Altun
Buraları Rüzgâr Buraları Yağmur

21 Ocak 2017 Cumartesi

bir sen yakınsın uzakta kalınca, selçuk altun

Oğlum Sina,
     Bu hastaneden sağ çıkamayacağımı biliyorum.Mektubun başıyla sonu arasındaki süreçte bile giderek kötüleştiğimi duyumsuyorum.61 yaşındayım.Dünyanın en iyi yazarı Thomas Bernhard'dan üç yıl fazla yaşadığım için artık vicdan azabı çekmeyeceğim.Üstelik, okumadığım başyapıt kitap, iki kez görmediğim niyelikli müze ve mastürbasyon yapmadığım erotik kadın heykeli de kalmamıştı diyebilirim.
     Tek üzüntüm; pavyondan kurtarıp yeğenleriyle birlikte yaşamlarını güvence altına aldığım dansöz emeklisi tarafından gammazlanmaktır.(Yoksa bir kadına aşık olmadan ve dokunmadan yaşam boyu direndiğim için cezalandırılıyor muyum?)
     Vasiyetnamemi merak etmesen bile, "Dünyanın yaşayan en iyi ressamını" keşfetmek adına San Fransisco'daki Altounian, Maksimiadis and Yehuda avukatlık bürosuna gideceğini biliyorum.(Elvira Altounian seni bekliyor.)
     Kendimle yaptığım bir ankette duyduğum en şiirsel sözcük için "Bismillahirrahmanirrahim" yazdığım aklıma geliverdi.
     Gogol'ün ölüm döşeğindeyken son sözleri, "Bir merdiven, çabuk bir merdiven" olmuş.Ben derinlikleri de merak etmez değilim.
     Allahaısmarladık, güzel Oğlum

     O.Y.


Bir Sen Yakınsın Uzakta Kalınca
Selçuk Altun