...Ihlayarak testiye uzanan Hurşit, "Telgraf direği bulamamıştır yakınlarda" deyince, Miralay tersledi: "Yok denen şey yoktur Hurşit!Askerlikte ayaksıza ayakkabı giydirilir, kafasızın fesi kalıplanır."
---
Fesinin püskülü çoktan kopmuşa benziyordu.Kuyruğu kesilmiş kedileri akla getiren bir fes...Belli ki uzun zamandır kalıplanmamış, vişne çürüğünden pembeye döneli yıllar olmuş.
---
Senin bu yaptığına yarasız yere kurt düşürmek denir.
---
Harput'ta "Sakallı" denen Hıdır'ın, Van'da "Başkale Nalbantı" denen Cevdet'in insanlara yaptığını hiç kimse taşa bile yapmazmış.
---
Ağzını oynatan ama sesi çıkmayan balıklara benziyor.Kendi sözüne gülüyor, elini ağzına götürüyor.
---
"Koca Nevşehir'in çobanıyım bugüne bugün!Foturafı çekilmiş adamım ben."
Köpeğiyle konuşmak hoşuna gidiyordu çobanın.Köpek fotoğrafı ne yapsın?Yemek bekliyor, kuyruk sallıyor.
"Bu dünyada kimin foturafı çekilir Alaca?Benim, senin, bir de Enver Paşa'nın."
---
"Seni çektiğim şu makinenin içinde ayna var, göz açıp kapayıncaya kadar seni görüyor ve içinde unutuyor."
"De ki aynaya bakmışız, orada resmimiş kalmış!Unutmuş ayna bizi."
---
Ziya bir Hıristiyanın Türkçe konuşmasını ve Türkçe yazmasını görmek bile istemiyordu: Ona göre Türkçe konuşan herkes Müslüman olmalıydı, yoksa insanın içine fitne düşşerdi.
---
Zaman meraka benzer, uyanır.
---
Birlikte cinayet işlemediği hiç kimseyle yaptıklarını paylaşmazdı Miralay, kanı ve şiddeti görmeyen insanın büyümediğini düşünürdü.
---
Bir devlet adamı ortalığa zulüm yaysa da ağzından "adalet"ten başka bir şey çıkmamalıydı; onun zulmü, kendi çıkarından öte, devleti koruduğu için yüceydi, çünkü devlet bütün insanların üstündeydi.İnsanlar devlete çalışır, devlet de olsa olsa onlara emrederdi.
---
ve bazen küçücük bir ışık çizer karanlığı.
---
Meyhanedeki rakı kokusu, sigara dumanı ve yağ kokuları giysilere sinmişti; bakışlar dumanlanmış, sorular çoğalmıştı.Ermenilerin Müslüman oluşuna üzülen bu adamlar, gâvurun meyhanesinde gâvurların sürgüne gitmeyişine yakınmanın gülünçlüğü içindeydi.Sarhoşluktu biraz da bu gülünçlüğü artıran.
---
Unutkan aynalar satarmış Boğos: Önünde ne yaşanmışsa, aradan çok zaman geçtikten sonra olan biteni anımsayan bu aynalar her şeyi gösterir ama gösterdiklerini yok etmeyi unuturmuş.Resimlerdeki cansız kişiler, bu aynada canlı olurmuş.Olanı biteni gösteren bu aynalarda sesler duyulmazmış.
---
Heybesini verdiler de alamam dedim
Ben bir Agop daha bulamam dedim
Ölüsü nerde kaldı bilemem dedim
Kahpe kurşun nasıl kıydın kuzuma
---
"Hakkımız divana kalsın, davamız divanda görülsün.Mahşerde alacağı olanlardan olalım, hesap verecek olanlardan değil! Halep, diyorlar, oraya gidecekmişiz...Biz ki dağların, yaylaların insanıyız, çöl bilmeyiz.Orada ne eker ne biçeriz, bilmeyiz...Ne askerimiz var ne de suları ayıracak asamız.Masumlarız biz: Ölmeye muktediriz.Açlığa ve sefalete düşmeye gücümüz yeter yalnızca; yürüyüp yere yıkılmak, başımıza mermi sıkılırsa ölmek, boğazımız kesilirse hırlayarak can vermek gelir elimizden!"
---
İnsan bir yere kapanır kalırsa hep geleceği düşünür, yükseklere çıktıkça da geçmişi.Yükseklerden bakılan şehir gelecek ümidi vermez; hep geçmişi, bir zamanlar orada yaşananları anımsatır.Oysa mağaralara kapananların dışarı çıkma, göğe bakma umudu vardır; duvarlar hep geleceği söyler.
---
Karanlığın zamanı yalnızca ışıkla ölçülebilir.
Gürsel Korat
Unutkan Ayna
Yapı Kredi Yayınları
---
Fesinin püskülü çoktan kopmuşa benziyordu.Kuyruğu kesilmiş kedileri akla getiren bir fes...Belli ki uzun zamandır kalıplanmamış, vişne çürüğünden pembeye döneli yıllar olmuş.
---
Senin bu yaptığına yarasız yere kurt düşürmek denir.
---
Harput'ta "Sakallı" denen Hıdır'ın, Van'da "Başkale Nalbantı" denen Cevdet'in insanlara yaptığını hiç kimse taşa bile yapmazmış.
---
Ağzını oynatan ama sesi çıkmayan balıklara benziyor.Kendi sözüne gülüyor, elini ağzına götürüyor.
---
"Koca Nevşehir'in çobanıyım bugüne bugün!Foturafı çekilmiş adamım ben."
Köpeğiyle konuşmak hoşuna gidiyordu çobanın.Köpek fotoğrafı ne yapsın?Yemek bekliyor, kuyruk sallıyor.
"Bu dünyada kimin foturafı çekilir Alaca?Benim, senin, bir de Enver Paşa'nın."
---
"Seni çektiğim şu makinenin içinde ayna var, göz açıp kapayıncaya kadar seni görüyor ve içinde unutuyor."
"De ki aynaya bakmışız, orada resmimiş kalmış!Unutmuş ayna bizi."
---
Ziya bir Hıristiyanın Türkçe konuşmasını ve Türkçe yazmasını görmek bile istemiyordu: Ona göre Türkçe konuşan herkes Müslüman olmalıydı, yoksa insanın içine fitne düşşerdi.
---
Zaman meraka benzer, uyanır.
---
Birlikte cinayet işlemediği hiç kimseyle yaptıklarını paylaşmazdı Miralay, kanı ve şiddeti görmeyen insanın büyümediğini düşünürdü.
---
Bir devlet adamı ortalığa zulüm yaysa da ağzından "adalet"ten başka bir şey çıkmamalıydı; onun zulmü, kendi çıkarından öte, devleti koruduğu için yüceydi, çünkü devlet bütün insanların üstündeydi.İnsanlar devlete çalışır, devlet de olsa olsa onlara emrederdi.
---
ve bazen küçücük bir ışık çizer karanlığı.
---
Meyhanedeki rakı kokusu, sigara dumanı ve yağ kokuları giysilere sinmişti; bakışlar dumanlanmış, sorular çoğalmıştı.Ermenilerin Müslüman oluşuna üzülen bu adamlar, gâvurun meyhanesinde gâvurların sürgüne gitmeyişine yakınmanın gülünçlüğü içindeydi.Sarhoşluktu biraz da bu gülünçlüğü artıran.
---
Unutkan aynalar satarmış Boğos: Önünde ne yaşanmışsa, aradan çok zaman geçtikten sonra olan biteni anımsayan bu aynalar her şeyi gösterir ama gösterdiklerini yok etmeyi unuturmuş.Resimlerdeki cansız kişiler, bu aynada canlı olurmuş.Olanı biteni gösteren bu aynalarda sesler duyulmazmış.
---
Heybesini verdiler de alamam dedim
Ben bir Agop daha bulamam dedim
Ölüsü nerde kaldı bilemem dedim
Kahpe kurşun nasıl kıydın kuzuma
---
"Hakkımız divana kalsın, davamız divanda görülsün.Mahşerde alacağı olanlardan olalım, hesap verecek olanlardan değil! Halep, diyorlar, oraya gidecekmişiz...Biz ki dağların, yaylaların insanıyız, çöl bilmeyiz.Orada ne eker ne biçeriz, bilmeyiz...Ne askerimiz var ne de suları ayıracak asamız.Masumlarız biz: Ölmeye muktediriz.Açlığa ve sefalete düşmeye gücümüz yeter yalnızca; yürüyüp yere yıkılmak, başımıza mermi sıkılırsa ölmek, boğazımız kesilirse hırlayarak can vermek gelir elimizden!"
---
İnsan bir yere kapanır kalırsa hep geleceği düşünür, yükseklere çıktıkça da geçmişi.Yükseklerden bakılan şehir gelecek ümidi vermez; hep geçmişi, bir zamanlar orada yaşananları anımsatır.Oysa mağaralara kapananların dışarı çıkma, göğe bakma umudu vardır; duvarlar hep geleceği söyler.
---
Karanlığın zamanı yalnızca ışıkla ölçülebilir.
Gürsel Korat
Unutkan Ayna
Yapı Kredi Yayınları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder