Çocuğunuza kitap okumayı nasıl sevdirirsiniz
Prof. Dr. Bengi Semerci'nin ''Çocuğunuza Kitap Okumayı Nasıl Sevdirirsiniz" konulu videosunu seyretmek zorunda kalınca aklıma üşüşenler.
https://medyascope.tv/2019/10/13/prof-bengi-semerci-anlatiyor-42-cocuklara-kitap-okumak-nasil-sevdirilir/
1. Çocuklar sahte gülücüğe, kasıntı dile, kasıntı dille kamufle edilmeye çalışılan özgüven eksikliğine olağanüstü hassastır. Prof. Dr. Bengi Hanım benzerlerini birkaç saniyede teşhis ederler. Öğütlerine asla kulak asmazlar.
2. Çocuklar saygı duydukları herhangi bir kişinin örneklediği davranışı kolayca benimser ve taklit ederler. Bu kişi ebeveyn olabilir; amca, hoca, aile dostu olabilir. Öğüte genellikle gerek yoktur. Saygın kişinin mesela kitap okuduğunu, bundan haz aldığını ve en önemlisi, bundan dolayı itibar gördüğünü çocuk derhal algılar. Hemen veya bir süre sonra kendi davranışını buna göre modeller.
3. Kendi kitap okumayan birinin çocuğa “doğru kitap” empoze etmeye kalkışması sahtekarlıktır.
4. Çocuğa masal kitabı okumak, normal koşullarda çocukla ilgilenmeyen anne veya babanın ona bir süre yoğun ilgi göstermesi anlamına geldiği için çocuğu mutlu eder. Ancak kitap okuma alışkanlığı üzerinde en ufak bir etkisi yoktur. Çocuğu sevindiren kitap değil, anne ve babanın ilgisidir. Bu ilginin yokluğunda çocuk kendi başına kitap okumayı sevmek şöyle dursun, nefret edebilir.
5. Hangi tür kitaplara ilgi duyacağını, model kişinin ilgi alanlarından hareketle çocuğun kendisi belirler. Bunu öğütle veya yönlendirmeyle değiştirmeye kalkışmak beyhude çabadır; çocuğu isyana ve/veya yalana teşvik etmek dışında sonuç vermez. Model kişinin okumadığı kitapların kendisine dayatılmasını çocuk ikiyüzlülük olarak algılar ve tepki gösterir.
6. “Çocuk kitabı” olarak pazarlanan resimli ürünler orta sınıf ebeveynin çocukla birkaç dakika vakit geçirmesini tevik edecek bir araç olarak tasarlanmıştır. İlgi gösterme vesilesi olarak yararlıdır. Ancak tutku ve saplantı yaratmayan herhangi biri faaliyetin çocuğun duygusal veya zihinsel gelişimine bir faydası yoktur.
7. “Kitabın dilini çocuğun gelişim dönemine uyarlamak” fikri çocuğu sahte ve aşağılayıcı bir kalıba hapsetme arzusundan ibarettir. Çocuklar çeşitli dilleri ve alt-dilleri olağanüstü hızlı öğrenirler. İstek ve heyecan olduktan sonra herhangi bir ilkokul öğrencisi hacker argosunu, Japon çizgi romanlarının dilini, Kuran ve tarikat jargonunu veya – bu satırların yazarı gibi – Ferit Namık Hansoy’un Jules Verne çevirilerindeki ağdalı Osmanlıcayı birkaç haftada sular seller gibi söker. Ebeveyninin kendisine uygun gördüğü dilden farklı bir dile veya dillere hakim olmayı büyük bir gurur vesilesi sayar.
8. “Çocuğu korkutan, sindiren” kitaplardan uzak tutmak düşüncesi, keza, çocuğu aşağılamak ve vasatlığa mahkum etmektir. Deneyimlediğim kadarıyla özellikle erkek çocukları korkutucu, tüyler ürpertici, iç gıcıklayıcı anlatılardan hoşlanırlar. Ebeveyn bunları uzak tutmaya çalışsa da arar, bulur ve bulamazsa üretirler. Bu tür anlatılar gerek hayal gücünü geliştirmede, gerek çağdaş orta sınıf kültürünün steril ufuklarının ötesini kavrayabilmekte son derece yararlıdır.
9. Çocuk doğduğu andan itibaren evin içinde kitaplar olsun, ebeveyn kitapları bilsin tanısın, onlarla iletişim kursun... doğru tavsiyelerdir, ancak Türkiye koşullarında gerçekçi değildir. Türkiyede okuma alışkanlığına sahip insanların büyük çoğunluğu bu alışkanlığı ebeveynden değil, öğretmen, din adamı veya yerel çevrede “bilge” sayılan diğer kişilerden edinmiştir. Buna karşılık çocuklarına bir program dahilinde okuma alışkanlığı kazandırmaya çabalayan orta sınıf ailelerinin büyük çoğunluğu bu konuda başarısız kalmıştır. Zira çocuk öğüte değil rol modeline kulak asar, ve rol modelinin iç yüzünü genellikle ebeveynden daha iyi teşhis eder.
10. Bu devirde kitap oku(t)manın faydası kalmış mıdır? Bence kalmıştır. Bir kere görsel ve sanal medyaya oranla soyutlama düzeyi daha yüksek bir mecradır. Daha uzun soluklu ilgi yoğunluğu gerektirir.
Fakat daha önemlisi bunlar değil başkadır. Çocuğun kendi yaş grubundaki “herkes gibi” olması marifet değildir. Kişiyi yaşam boyu sürecek vasatlığa ve alışılmışın dışındaki durumlara karşı korkaklığa mahkum eder. Kitap okumak ise, özellikle Türkiye koşullarında, çocuğun “herkesten farklı” olma azminin – ve cesaretinin – göstergesidir. “Ben diğerleri gibi değilim” diyebilen çocuk, günü geldiğinde kutunun dışında durabilecek, topluma yeni bir bakış açıları sunabilecek alışkanlığı edinebilir. Bu yüzden canla başla teşvik edilmesi gerekir.
Prof. Dr. Bengi Semerci'nin ''Çocuğunuza Kitap Okumayı Nasıl Sevdirirsiniz" konulu videosunu seyretmek zorunda kalınca aklıma üşüşenler.
https://medyascope.tv/2019/10/13/prof-bengi-semerci-anlatiyor-42-cocuklara-kitap-okumak-nasil-sevdirilir/
1. Çocuklar sahte gülücüğe, kasıntı dile, kasıntı dille kamufle edilmeye çalışılan özgüven eksikliğine olağanüstü hassastır. Prof. Dr. Bengi Hanım benzerlerini birkaç saniyede teşhis ederler. Öğütlerine asla kulak asmazlar.
2. Çocuklar saygı duydukları herhangi bir kişinin örneklediği davranışı kolayca benimser ve taklit ederler. Bu kişi ebeveyn olabilir; amca, hoca, aile dostu olabilir. Öğüte genellikle gerek yoktur. Saygın kişinin mesela kitap okuduğunu, bundan haz aldığını ve en önemlisi, bundan dolayı itibar gördüğünü çocuk derhal algılar. Hemen veya bir süre sonra kendi davranışını buna göre modeller.
3. Kendi kitap okumayan birinin çocuğa “doğru kitap” empoze etmeye kalkışması sahtekarlıktır.
Çocuk bunu bilir ve hayat boyu o kitaplardan nefret eder. Buna karşılık saygı ve hayranlık duyduğu birinin okuduğu kitap, Bengi Hanımgillerin dünyasında “doğru” olsun veya olmasın, çocuğun ilgisini çeker; ufkunu genişletir.
4. Çocuğa masal kitabı okumak, normal koşullarda çocukla ilgilenmeyen anne veya babanın ona bir süre yoğun ilgi göstermesi anlamına geldiği için çocuğu mutlu eder. Ancak kitap okuma alışkanlığı üzerinde en ufak bir etkisi yoktur. Çocuğu sevindiren kitap değil, anne ve babanın ilgisidir. Bu ilginin yokluğunda çocuk kendi başına kitap okumayı sevmek şöyle dursun, nefret edebilir.
5. Hangi tür kitaplara ilgi duyacağını, model kişinin ilgi alanlarından hareketle çocuğun kendisi belirler. Bunu öğütle veya yönlendirmeyle değiştirmeye kalkışmak beyhude çabadır; çocuğu isyana ve/veya yalana teşvik etmek dışında sonuç vermez. Model kişinin okumadığı kitapların kendisine dayatılmasını çocuk ikiyüzlülük olarak algılar ve tepki gösterir.
6. “Çocuk kitabı” olarak pazarlanan resimli ürünler orta sınıf ebeveynin çocukla birkaç dakika vakit geçirmesini tevik edecek bir araç olarak tasarlanmıştır. İlgi gösterme vesilesi olarak yararlıdır. Ancak tutku ve saplantı yaratmayan herhangi biri faaliyetin çocuğun duygusal veya zihinsel gelişimine bir faydası yoktur.
7. “Kitabın dilini çocuğun gelişim dönemine uyarlamak” fikri çocuğu sahte ve aşağılayıcı bir kalıba hapsetme arzusundan ibarettir. Çocuklar çeşitli dilleri ve alt-dilleri olağanüstü hızlı öğrenirler. İstek ve heyecan olduktan sonra herhangi bir ilkokul öğrencisi hacker argosunu, Japon çizgi romanlarının dilini, Kuran ve tarikat jargonunu veya – bu satırların yazarı gibi – Ferit Namık Hansoy’un Jules Verne çevirilerindeki ağdalı Osmanlıcayı birkaç haftada sular seller gibi söker. Ebeveyninin kendisine uygun gördüğü dilden farklı bir dile veya dillere hakim olmayı büyük bir gurur vesilesi sayar.
8. “Çocuğu korkutan, sindiren” kitaplardan uzak tutmak düşüncesi, keza, çocuğu aşağılamak ve vasatlığa mahkum etmektir. Deneyimlediğim kadarıyla özellikle erkek çocukları korkutucu, tüyler ürpertici, iç gıcıklayıcı anlatılardan hoşlanırlar. Ebeveyn bunları uzak tutmaya çalışsa da arar, bulur ve bulamazsa üretirler. Bu tür anlatılar gerek hayal gücünü geliştirmede, gerek çağdaş orta sınıf kültürünün steril ufuklarının ötesini kavrayabilmekte son derece yararlıdır.
9. Çocuk doğduğu andan itibaren evin içinde kitaplar olsun, ebeveyn kitapları bilsin tanısın, onlarla iletişim kursun... doğru tavsiyelerdir, ancak Türkiye koşullarında gerçekçi değildir. Türkiyede okuma alışkanlığına sahip insanların büyük çoğunluğu bu alışkanlığı ebeveynden değil, öğretmen, din adamı veya yerel çevrede “bilge” sayılan diğer kişilerden edinmiştir. Buna karşılık çocuklarına bir program dahilinde okuma alışkanlığı kazandırmaya çabalayan orta sınıf ailelerinin büyük çoğunluğu bu konuda başarısız kalmıştır. Zira çocuk öğüte değil rol modeline kulak asar, ve rol modelinin iç yüzünü genellikle ebeveynden daha iyi teşhis eder.
10. Bu devirde kitap oku(t)manın faydası kalmış mıdır? Bence kalmıştır. Bir kere görsel ve sanal medyaya oranla soyutlama düzeyi daha yüksek bir mecradır. Daha uzun soluklu ilgi yoğunluğu gerektirir.
Fakat daha önemlisi bunlar değil başkadır. Çocuğun kendi yaş grubundaki “herkes gibi” olması marifet değildir. Kişiyi yaşam boyu sürecek vasatlığa ve alışılmışın dışındaki durumlara karşı korkaklığa mahkum eder. Kitap okumak ise, özellikle Türkiye koşullarında, çocuğun “herkesten farklı” olma azminin – ve cesaretinin – göstergesidir. “Ben diğerleri gibi değilim” diyebilen çocuk, günü geldiğinde kutunun dışında durabilecek, topluma yeni bir bakış açıları sunabilecek alışkanlığı edinebilir. Bu yüzden canla başla teşvik edilmesi gerekir.
Sevan Nişanyan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder