16 Şubat 2016 Salı

ne zaman gitti tren, cenk taner, kesmeşeker

Ne Zaman Gitti Tren-Cenk Taner
 
Uzundur ömür meraklanma
Mühimdir yalnızlık telaşlanma
Saatler geri yavaşlama
Sayfalar sarı bir zamanlar genç olsanda

Yaşamdan yaralı hayvan gibi
İnsafa gelmeyen sahip gibi
Duygular,saygılar,eşyalardan sonra
Yazılmış suya bir zamanlar aşk olsanda

Ne zaman gitti tren?
Bir ben kaldım bir de gölgem
Saatim mi geri kalmış bilmem
Ne zaman gitti tren?

Bir rüzgara kapıldık biz
Yelkenler delik deşik
Acıktık bir anda acıya
Bir rüzgara kapıldık biz


Ne sen anladın,ne ben öğrendim
Önsözler gereksizmiş geç bildim
Okuduk yine de gençmişiz işte
Öylesizliğin daha güzelmiş öylece

Bir kısa film hayattan kalan
Oyuncu olsan yönetmen olsan
Gördüklerini unutmuş olsan
Yaşamak bazen sabır ister

emirülmü'minin ali ile karınca, feridüddin attar, ilahiname














Bir gün sıcak basmışken Ali gidiyordu
Yolda giderken bir karıncaya zarar verdi

O karınca çırpınıyor, kıvranıyordu
Ali onun acizliğini görünce çok üzüldü

Korktu, son derece muzdarip oldu
Böyle bir aslanın hali bir karınca yüzünden altüst oldu

Çok ağladı, birçok yönteme başvurdu
Sonunda karınca tekrar yürümeye koyuldu

Geceleyin rüyasında Mustafa'yı gördü
Ona "Ali! Yolda acele etme" dedi

İki gündür bir karınca yüzünden
Gökler yas tutuyor senin yüzünden

Kendi gidişinden haberdar değilsin
Yolda giderken bir karıncayı incitirsin

İncittiğin o karınca çok manalı bir varlıktı
Karıncanın işi gücü Allah'ı anmaktı

Ali'nin vücuduna bir titremedir geldi
Allah'ın aslanı bir karınca yüzünden tuzağa düşmüştü

Peygamber dedi: Rahat ol, üzme kendini
O karınca Allah katında şefaatçin oldu

Yarabbi, bu işte Haydar'ın bir kastı yoktur
Şimdi bu yana düşmanlıksa, doğru değildir

Değerli insan! Bil ki bu, din derdindendi
Bu aslan bir karıncaya karşı öyleyken böyleydi

Cesarette güçlü olan Haydar gibi biri
Gördün işte, bir karıncanın terkine bağlıydı

...
Feridüddin Attar
Emirülmü'minin Ali ile Karınca
İlahiname

timsah, dostoyevski, radyo tiyatrosu


Eser: Dostoyevski
Radyoya Uyarlayan: Haldun Taner
Yöneten: Zeki Alasya
Efektör: Erhan Mesutoğlu

Oynayan Sanatçılar:
Aleksi: Metin Akpınar
İvan: Zeki Alasya
Neneçka: Aytaç Öztuna
Kabulof: Atilla Pekdemir
Elena: Perran Kutman
Bay Şimit: Zihni Küçümen
Büyükanne: Nezahat Tanyeri
Çocuk: Birsen Kaplangı
Popoviç: Ahmet Gülhan
Polis: Zihni Göktay
General: Mete Sezer
Yaşlı Kadın: Cevzar Şifar
Komiser: Sezai Altekin
Emir Subayı: Arsun Erdal
Bayan Şimit: Ayşegül Yalçın
 
Timsah, Haldun Taner’in 1960 yılında yazdığı tiyatro oyunu.
147'ler olayında askeri yönetim tarafından üniversitelerinden uzaklaştırılan öğretim üyelerinin haklarını savunmak için kaleme alındı. Dostoyevski’nin 1860’da yazamaya başladığı ancak tamamlamadığı “Timsah” adlı öyküsünden esinlenerek kurgulandı.
Oyun, sıradan bir memur olan İvan İvanoviç’in başından geçen sıra dışı olaylar yoluyla insanların çıkarları olmazsa haksızlığa uğrayanlara yardım eli uzatmaktan nasıl kaçındıklarını mizahi bir şekilde anlatır.
Yazıldığı dönemde sahnelenmeyen eser, bir kere radyoda seslendirildi[1].
Metni kaybolan oyun, radyo kaydından yola çıkarak 2008 yılında “Haldun Taner’in Timsahı” adıyla kitaplaştırıldı[1]. Eser, kitaplaştırıldıktan sonra Tiyatro Kulübesi adlı tiyatro topluluğu tarafından sahnelenmiştir[2].
Selçuk Erez, bu oyundan yola çıkarak Timsah'ın Midesindeki Adam adlı oyunu kaleme almıştır[3].


Konusu
 
Bir devlet memuru olan İvan, yıllarca çalışarak biriktirdiği parayla yıllardır hayalini kurduğu dünya turunu çıkmadan bir gün önce karısı Elena, kızı Dureşka, kızının talibi Abulof ve en yakın arkadaşı Aleksey'le birlikte gezmeye çıkar. Şehre sergilenmek üzere getirilmiş canlı bir timsahı görmeye giderler.İvan'ın merakı ve heyecanı kendisini timsahın midesinde bulmasına neden olur. Timsahın midesindeyken dışarıdaki konuşmaları ve sesleri duyan İvan, timsahın midesinde oluşu nedeniyle büyük ilgi çekip bir anda büyük bir şöhrete kavuştuğunu farkeder. Ziyaretçilerin kimi İvan'a kimi timsaha acır, kimileri İvan'ın bu durumundan faydalanmaya çalışır.
Haldun Taner'in oyununda, timsahın midesindeki bu adam 147’ler olayında mağdur duruma düşen öğretim üyelerini temsil eder. Bu durumdan faydalanmaya çalışan kişiler de ihraç edilen öğretim üyelerinin geri dönmesini sağlayacak çalışmalara kendilerince bazı gerekçeler öne sürerek kayıtsız kalan akademisyenleri temsil etmektedir[3]

Kaynakça
  1. ^ a b Pınar Öğünç, Bir Timsah Midesi, Radikal Gazetesi 23.02.2008
  2. ^ Tiyatro Kulübesi Haldun Taner’in Timsah oyunuyla 16 Eylülde sahnedeydi, Erişim tarihi:06.01.2012
  3. ^ a b Gönül Koca, Timsahın Midesindekiler, Radikal Gazetesi, 07.03.2008
-Wikipedia-

odinokiy golos cheloveka (1987), insanın yalnız sesi, aleksandr sokurov


-Artık beni unutmazsınız?
-Hatırlayacak başka kimsem yok.


Odinokiy Golos Cheloveka (1987)
İnsanın Yalnız Sesi
Aleksandr Sokurov


 



ilahiname'den, feridüddin attar


Umut denizinde kan oldu gönlüm
Perişan halde kaldım; nasıl umut ederim  

(Münacaat)
---
Buradan kıl ucu kadar yükselirsem
Kanatlarım yanar tecelli nuru yüzünden

(Peygamberin Miracı)
---
Hepsi de gayretli himmetli çocuklardı
Başı dik durmayı adet edinmişlerdi  

(Birinci Makale)
---
Benim muradım budur; gerçekleşmezse
Dinim olmasın benim divanelikten başka 

(Birinci Makale)
---
Putun karşısında başımı yere koymam
Pervasızca bedenimden kesilse de başım

Sevgiline aşkında bir muhannesten geriysen
Geride değilsin ama bu yolda bir karıncadan  

(Rum'da Esir Düşen Alevi ile Alim ve Muhannes)
---
Bir köpekten aşağı olursun dinle şu sözü
Bir köpekten çok görürsen kendini  

(Adil Nuşirevan ile Yaşlı Ekinci) 
--- 
Alemdeki bütün cüzler dert sahibidir
Başını ortaya koyup meydana çıkmıştır  

(Azrail ve Süleyman ile O Adam)
---
Hak derdiyle dertlenmiş gönül üzerine
Altmış dokuz buluttan keder yağar  

(Mancınık Taşıyla Yaralanan Genç)
---
Aşığın ne yaptığını sen ne bilirsin
Darağacı onun secde ettiği yerdir  

(Fahreddin-i Gorgani ile Sultanın Kölesi)
---
Hangi gönül Tanrı ile diriyse
Kötülerin kınamasından zerre kadar korkmaz 

(Darağacındaki Hüseyin Mansur-i Hallac)
---
Kendi gönlünden haberi olmayan biri
Bir başkasının gönlüne nasıl bulur yolu?  

(Yusuf-i Hamedani)
---
Her nasılsa bir hırsızın elini kestiler
Ses etmedi; elini aldı gitti 

(Eli Kesilen Hırsız)
---
Madem bu kadeh kuyuya düşmek gibidir
Bu yolda düşmek haram olsun sana 

(Babanın Cevabı)
---
Üstümüze bir gül yaprağı düşecek olsa
Bizden daha zavallı kimi görebilirsin? 

(Ateş ile Kav)
---
Daha sonra dedi: Münezzeh Rabbim
Bir avuç topraktan gelen küstahlık nedir?

(Mahşer Günündeki Günahkar)
---
Gönlün nedir? Musa.Nefsin Firavun
Yüz renkli ateşten tastır dünya dediğin 

(Sultan Sencer ile Abbase-yi Tusi)
---
Madem alemdeki her zerre bir engeldir
Bir zerren varsa, hesabını verirsin  

(Sultan Sencer ile Abbase-yi Tusi)
---
Senin hükmünle çıktım bu evden
Madem sen varsın; işte gittim ben divanen

(Tanrı'ya Sırrını Açan Divane)
---
Seni kendi haline bırakmayacaklardır
Senin bunca ömrünü kaza etmen gerekir  

(Bozorchmir ile Enuşirvan)
---
Madem bugün zevalsiz bir mülk yoktur
Bugün ne ararsın onu?Çünkü kemali yoktur  

(Sultan Mahmud Avda)
---
Fakrın sırrını gören büyükler
Mevcut saltanatı verip dervişliği aldılar  

(İbrahim Edhem ile Hızır)
---
Fakrın sırrını gören şahlar
Bir ihtiyarın gölgesine sığındılar  

(Süpürgeotu içinde Para Kesesi Bulan Adam)
---
Doğuda yaşayan bir ihtiyar varsa
Tesadüfen ayağı tökezlese taşa

Bir yerde kırık bir köprü olsa
Bir keçinin yolunu kesmişse

Sen batıda olsan, senden korkmazlar
Hey habersiz! Sana sormalarından kork 

(Harun ile Behlül)
---
Hey dünya!Bizi yetiştirmekten kazancın
Ne olacak kanımızı dökmekten başka  

(Doğan ile Tavuk)
---
Biricik insan! Saçların pamuk gibi ağarmış
Zamane seni pamuk atar gibi atacak  

(Fatma'nın Çeyizi)
---
Ama fillerin ayakları altında ölmek
Cimrilerin elinden ekmek yemekten iyidir 

(İsa Hikayesi)
---
Alçak birinin ekmeğiyle doymaktansa
Kılıç yarası daha uygun düşer sana 

(Adil Nuşirevan)
---
Bir günlük yaşama umudu yoktur
Yüz yıllık gam onun canında toplanmıştır  

(Dünyayaı Kötüleme-1)

İlahiname
Feridüddin Attar
Farsça'dan Çeviren: Mehmet Kanar

mahi va gorbeh(2013), fish & cat

Mahi va Gorbeh (2013)
Fish & Cat
Shahram Mokri


Dinle, 
bunlar aslında bir hiç.
Bundan bir kaçış yolu yok.
Dinle, 
bu da geçer.
Rüzgâr hatırayı alıp götürür.
Dans eder. 
Kader toplanıp giderken bu kara şehirden,
...son yapraklar düşer ağaçlardan.

Cam fanus kırıldı.
Biz her nasılsa afalladık.
Son balık da öldü.
Son dal da kurudu.


Rüzgâr bizi taşıyacak.
Hatıramızı taşıyacak.
Su bizi çözecek.
Şehir bizi kucaklayacak.

Dinle, 
gece bir şey söylüyor olabilir.
Karanlığın bir sırrı olabilir.
Bir bahçe olabilir buranın dışında.
Bir şehir olabilir şarkılarla.

Son kedi oturup zıplar suyun içine sonunda.
Son balık titreyerek uyanacak rüyasından.

                                                                    Cam fanus kırıldı.
                                                                 Biz her nasılsa afalladık.




day is done, rebecca sier


Day is Done
Rebecca Sier


15 Şubat 2016 Pazartesi

beton, thomas bernhard

Ne kadar da kırılganız diye düşündüm,ağzımızda büyük sözler geveler dururuz,her gün ve durmadan sağlamlığımızı ve aklımızı överiz ve bir anda devrilir ve ağlamamızı bastırmak zorunda kalırız.
---
Kendim hakkında spekülasyon yaparken kendime yakalanmıştım.Bilmiyorum nasuııl, ama birdenbire yirmi beş yıl önce, yirmi yaşımı henüz geçmişken Sosyalist Parti'ye üye olduğum geldi aklıma.Gülünçtü!Üyeliğim uzun sürmedi.Birçok şey gibi bundan da birkaç ay sonra istifa etmiştim.Ya bir zamanlar keşiş olmak istemem!Gerçekten de bir zamanlar Katolik rahip olma düşüncem vardı!Ve bir defasında Afrika'daki açlara sekiz yüz bin şilin bağışta bulunuşum!Gerçekten de doğruydu bu!O zamanlar bunların hepsine makul ve anlaşılır diye bakmıştım.Bugünse bunlarla hiçbir ilişkim yok.Ya bir zamanlar evlenebilirim sanmam!Çocuklarımın olması!Belki askerlik!Bunu bile düşündüm bir zamanlar.General, mareşal, tıpkı atalarımdan biri gibi!Saçma.Bir zamanlar her şeyimi vermek istediğim bir yığın şey var, dedim kendi kendime.Ama bütün bu spekülasyonlar bir hiçe varmadıysa da gülünçlük içinde eriyip gitti.Yoksulluk, zenginlik,kilise, askerlik, partiler, yardımlaşma kurumları, hepsi de gülünç.Bana sonunda kendi zavallılığım kaldı, bundan da pek bir şey çıkmaz.
---
Doktorların vicdanı yoktur, sadece tıbbi dışkılarını fırlatırlar.Ama biz gerçeğe inanmak istemediğimizden hep onlara sığınırız.
---
Sonra kırılma, sonra yılma, sonra da bundan yakarış ve son.
---
Asıl sorun acı çekmeden kışı nasıl geçireceğimizdir.Bir de ondan daha hain olan ilkbaharı.Yazdansa hep nefret ettik.Sonbaharsa bize gene kaybettirir.

Beton
Thomas Bernhard

enter the void (2009), gaspar noe


"Seni ateşe attılar, düşünsene..Şansın varsa küllerini bulabilirsin."

Enter The Void (2009)
Gaspar Noe

train song, vashti bunyan


Train Song
Vashti Bunyan