17 Aralık 2019 Salı
gogol üzerine, vladimir nabokov, rus edebiyatı dersleri
...
İnsan görüşüyle bir böceğin çok yüzlü gözünün algıladığı resim arasındaki fark, en iyi filtreyle yapılmış bir yarımton resimle, sıradan gazete baskılarında gördüğümüz, iri taneli filtrelemeyle elde edilmiş resimler arasındaki farka benzer.Gogol'ün eşyayı görme biçimiyle, ortalama okur ve yazarların eşyayı görme biçimini de aynı kıyaslamaya tabi tutabiliriz.Onun ve Puşkin'in ortaya çıkmasından önce, Rus edebiyatı yarı kör haldeydi.Sadece aklın yönlendirdiği anahatları algılayabiliyordu.Renklerin kendisini göremiyor, bir köpek misali, Avrupa'nın antik dönemden kalma basmakalıp isim-sıfat bileşimlerini kullanmakla yetiniyordu.Gökyüzü maviydi, şafak kırmızı, yapraklar yeşil, güzelin gözleri kara, bulutlar griydi, vs. Sarıyı ve menekşe rengini ilk gören Gogol (ondan sonra da Lermontov ve Tolstoy) olmuştu.Gökyüzünün gün doğumunda soluk yeşil, bulutsuz bir günde koyu mavi olması, 18. yüzyıl Fransız edebiyat ekolünün katı, basmakalıp renk şemalarına alışmış "klasik" tabir edilen yazarlara, sapkın bir saçmalık gibi gelirdi.Demek betimleme sanatının asırlar içindeki gelişimi, görüntü açısından, çok yüzlü gözün tek parça ve muazzam derecede karmaşık bir organ haline gelmesi, ölü ve donuk "kabul görmüş" renklerin yavaş yavaş gölgelenmeye başlayarak, şaşırtıcı hayranlık verici yeni uygulamalara imkan tanınması sürecinde izlenebilir.Rusya'dakiler bir kenara, herhangi bir yazar daha önce o çarpıcı anı, ağaçların altındaki toprakta güneşle gölgenin yarattığı hareketli şekilleri ya da gün ışığı yapraklar üzerine düştüğünde meydana gelen renk oyunlarını fark etmiş miydi, bilmem.Manet'in tabloları o günlerin uzun favorili cahillerini nasıl şaşırttıysa, Ölü Canlar'da Plüşkin'in bahçesinin betimlenişi de Rus okurunu öyle şaşırtmıştı:
...
Absürd, Gogol'ün gözde perisidir; fakat "absürd" derken, yabansı veya gülünç olanı kastetmiyorum.Absürd olanın tonları ve seviyeleri, trajik olanınki kadar çoktur ve üstelik, Gogol söz konusuyken absürd, trajiğin sınırlarında dolaşır.Gogol'ün karakterlerini absürd konumlara yerleştirdiğini öne sürmek yanlış olur.Bir insanın yaşadığı dünyanın tümü absürd ise, onu absürd bir konuma yerleştiremezsiniz; yani "absürd"ten anladığınız, bir kıkırdama ya da omuz silkme ise.Ama kastınız acınası bir durum, insanlığın hali ise; bu kadar acayip olmayan dünyalarda yer alan ulvi emellerle bağlantılı şeyler, en derin acılar, en güçlü tutkularsa kastınız, o zaman elbette ihtiyacınız olan yarık oradadır ve Gogol'ün karabasanımsı, sorumsuz dünyasının orta yerinde kaybolmuş acınası bir ademoğlu, bir tür ikincil karşıtlıkla "absürd" olacaktır.
...
Gogol'ün tarzının dokusundaki boşluklar ve delikler, alsında yaşamın kendi dokusundaki kusurları ima eder.Çok yanlış olan bir şeyler vardır ve herkes, onlara çok mühim görüne meşguliyetlere sahip yumuşak huylu deliler iken, absürdce mantıklı bir kuvvet, onların beyhude işlerine devam etmelerini sağlamaktadır; hikayenin gerçek mesajı budur.Bu apaçık beyhudelik, beyhude alçakgönüllülük ve beyhude tahakküm dünyasında, tutkuyla, arzuyla ve yaratıcı çabayla erişilebilecek en yüksek paye, terzileri de müşterileri de kendine hayran bırakacak yeni bir paltodur.
...
Çok sayıda ülkeye gittim; tesadüf ettiğim, Gogol'ü hiç duymamış bazı kişilerin tutkulu düşlerini, Akaki Akakiyeviç'in paltosuna benzer şeyler süslüyordu.
...
Toparlarsak hikaye şöyle ilerler: Lakırdılar, lakırdılar, lirik bir dalga, lakırdılar, lirik bir dalga, lakırdılar, lirik bir dalga, lakırdılar, fantastik bir zirve, lakırdılar, lakırdılar ve tekrar hepsinin çıktığı karmaşaya dönüş.Elbette sanatın bu en üst noktasında, edebiyatın derdi, mazlumlara acımak yahut zalimleri lanetlemek değildir.Edebiyat şimdi insan ruhunun gizli derinliklerine hitap etmelidir ki, buralarda diğer dünyaların gölgeleri, isimsiz ve sessiz gemilerin gölgeleri misali geçip gider.
Vladimir Nabokov
Çeviren: Yiğit Yavuz
Nikolay Gogol
Rus Edebiyatı Dersleri
İletişim Yayınları
joker (2019), todd phillips
herkes için komünizm, bini adamczak, versus kitap
Komünizmin nasıl olması gerektiğine ilişkin pek çok farklı fikir vardır.Ama eğer gerçek komünizm insanların kapitalizm altında acısını çekmekte oldukları tüm kötülükleri ortadan kaldırmak anlamına geliyora, o zaman en iyi komünizm en fazla kötülüğü ortadan kaldırandır.
...
Minima Moralia'da eleştirel teorisyen Theodor W. Adorno bakış açısına dair normatif soruya paradoksal bir yanıt verir.Şöyle yazar: "Umutsuzluk karşısında sorumlu bir biçimde sürdürülebilecek tek felsefe, her şeyi kurtarılmanın bakış açısından görünecekleri biçimiyle düşünme çabasıdır" Bu "en imkansız olan şeydir, çünkü varoluşun menzilinin dışında duran, bir milim bile olsa dışında duran bir bakış açısını gerektirir." Bu perspektif, belli bir konumdan bakış açısını, bir düşünce figürü olarak tamamen reddetmiyor; ama onun köklerini geçmişten, herhangi bir kökenden, ilkel komünizmden, anaerkinden söküp çıkartıyor.Dahası bu bakış açısı tarihötesi olmayı ya da doğaya veya antropolojiye dayanmayı da kabul etmiyor.Bilakis, üzerinde konumlanarak bakış açımızı sağlayabileceğimiz tek yer gelecek olabilir.Umudumuz şudur ki kapitalist toplumun saçmalığı ve gereksiz gaddarlığı gelecek nesillerin gözüne batacaktır, aynı ikili cinsiyetçi sistemin ya da dünyanın düz olmasının bugün bize çok saçma gelmesi gibi.Adorno için, gelecekten bir bakış açısı yakalama talebi, tam da erişilmez olduğu için özgürleştiricidir.Geleceğin dokunulmazlığı, bizi düşüncemizin mevcut olanla kısıtlanmamış olduğunu sanmaktan alıkoyar.Bu kavramsal özgürlük fikri, üzerinde burjuva toplumunun sınırlarının genişletilebileceği zemini hazırlar."(Düşünce) sonunda kendi imkansızlığını bile mümkün olan adına kavramak zorundadır."
Herkes İçin Komünizm
Bini Adamczak
Versus Kitap
kitabe-i seng-i mezar, orhan veli kanık
KİTABE-İ SENG-İ MEZAR
I
Hiçbir şeyden çekmedi dünyada
Nasırdan çektiği kadar;
Hattâ çirkin yaratıldığından bile
O kadar müteessir değildi;
Kundurası vurmadığı zamanlarda
Anmazdı ama Allah'ın adını,
Günahkâr da sayılmazdı.
Yazık oldu Süleyman Efendi'ye
Ankara, Nisan 1938
(İnsan, 1.10.1938)
II
Mesele falan değildi öyle,
To be or not to be kendisi için;
Bir akşam uyudu;
Uyanmayıverdi.
Aldılar, götürdüler.
Yıkandı, namazı kılındı, gömüldü.
Duyarlarsa öldüğünü alacaklılar
Haklarını helal ederler elbet.
Alacağına gelince...
Alacağı yoktu zaten rahmetlinin.
Ocak 1940
(Varlık, 15.3.1940)
III
Tüfeğini depoya koydular,
Esvabını başkasına verdiler.
Artık ne torbasında ekmek kırıntısı,
Ne matarasında dudaklarının izi;
Öyle bir rûzigâr ki,
Kendi gitti,
İsmi bile kalmadı yadigâr.
Yalnız şu beyit kaldı,
Kahve ocağında, el yazısıyla:
"Ölüm Allah'ın emri,
Ayrılık olmasaydı."
Eylül 1941
(İnsan, 1.8.1943)
Orhan Veli Kanık
( 1914 - 1950 )
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)