gogol etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
gogol etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Nisan 2024 Pazartesi

Gogol'le Dostluğumuz ve Mektuplaşmalarımız - Sergey Aksakov



"Ey boş dünya, güldürecek en küçük bir saçmalık bile kalmadı sende..." dizelerini anımsatıp, dünya yaşamının monoton, hareketsiz olmasından kaynaklanan bir boşluk içinde bulunduğunu, kaleme almaya değer bir konu kalmadığını söylediğimde, Gogol bana ciddi ciddi bakarak: "Bu doğru değil, komiklik her yerde gizlenmiştir.İçinde yaşarken onu görmeyiz, ancak sanatçı onu sanata taşıyıp, sahneye çıkardığında, daha önce bunu nasıl fark etmediğimize şaşarak, gülmekten yerlere yatarız," dedi.

...

1937 yılında Puşkin öldü.Bunun Gogol için ne büyük kayıp olduğu, mektuplarından anlaşılmaktadır.Bu olay Gogol'ü ruhen ve bedenen hasta etti.Bence, o hiçbir zaman sağlıklı olmadı, Puşkin'in ölümü de, ruhundaki tüm hastalıkların gün yüzüne çıkmasının bir başka nedeni oldu, bundan sonra, büyük yeteneğinin hiçbir şekilde yeterli bir yanıta ulaşamayacağı ve çözümü mümküün olmayan sorularla dolu içine kapanık bir savaşta, yorulup bitkin düştü.

...

Vera, Gogol'ün annesine oğlunun çocukluğuna ait anılarını kaydetmesini teklif ettiğimi hatırlatıyor.(onları bizim kaydetmemiz daha güvenilir olurdu belki) Gogol ona beş yıldan önce dönmesinin mümkün olmadığını (bana bundan bahsetmemişti) söylediği halde, hep onun yakında döneceğine inandırmaya çalışıyordu kendini.Bir keresinde, Ölü Canlar'ın yeni basılmış cildini misafir odamızın masasında gördüğünde, kitabı açıp, "Ah gençliğim, ah tazeliğim..." sözcüklerini okuyunca gözyaşları sel olmuştu.Genç, güzel ve taze görünümlü bir kadının, kendi oğlunun solmuş ve tazeliğini yitirmiş gençliğine yas tuttuğunu görmek şaşkınlık verici bir şeydi.

...

"Vera Sergeyevna'ya, Petersburg'da onun arkadaşı Kartaşevskaya'yı görmekten, buluşma kısa sürmüş olsa d mutlu olduğumu söyleyin.Ruhlar vardır, kıymetli taşlara benzerler; işlenecek kabukları yoktur, sanki öylece işlenmiş halde doğmuşlardır.Kuyumcunun keskin gözü onları çok uzaklardan tanıyıp kıymetli bir taş diye almaya gider.Onun söylediklerini ve düşüncelerini kaydedip, yollayınız bana; doğal olması için, bunları benim merak ettiğimi asla bilmemesi gerek.Bilmediği zaman her söylediğini içtenlikle, gönülden söyler.Bana sağduyuyla söylenmiş fikirler kadar böyle gönülden söylenenler de gerekli." Gogol

...

"Roma'da altı aydır kimseden borç almadan, beş parasız yaşıyorum; ama bunun önemi yok.Yazıkov burada ve ben onun yanındayım.Ama gelecek sefer durum Roma'daki gibi olmaz; önümde yalnız kalacağım günler, uzun ayrılıklar var.Bu ihtimali gözden uzak tutmayınız.Eğer para yetişmez ve zamanında elime geçmezse, sadaka olarak toplayınız.Ben dilenciyim ve bu unvandan utanmıyorum." Gogol

...

"Doğrusu annemin benimle iftihar ettiğini görmek benim için iğrenç bir şey, çünkü bu insanın kendini beğenmesi, erdemleriyle övünmesi gibi bir şey.Annem beni sadece oğlu olarak sevsin yeter, yeteneklerim hakkında fikir yürütmek onun işi değil." Gogol

...

"Geçen sene anneni ziyarete gittiğimde, kalbimin derininde senin için hala sevgi kıvılcımı kaldığını hissettim.Nihayet olanları unutmaya başladım ve teselli buldum Tanrı'ya şükür!" Artık yine hazırım sana kızmaya ve seni sevmeye." Pogodin

...

Gogol bu dönemde Yazıkov'a sık sık Aksakov'u sordu: Bazı mektupları doğrudan Yazıkov'unkilerle birlikte yolladı.İşte Aksakov'un gözlerini kaybetmekte olduğu haberini aldıktan sonra yazdığı mektuplardan biri:

Siz de hastasınız ben de.Bırakalım, bizim için neyin daha iyi olduğunu daha iyi bilen Tanrı'ya kendimizi ve onun emrine uymayı öğrenmekte bize yardım etmesi için ona dua edelim.Her şeyin onun elinde olduğu unutmayalım.Sahip olduğumuz şeyleri bizden almak da, bunun ödülü olarak, şimdiye kadar sahip olduklarımızdan daha iyisini bize vermek de onun kudreti dahilinde.Dünyevi bilgeliği alırken göksel bilgeliği vermek; duyularımızla görmeyi elimizden alırken ondan önce sadece tozunu fark ettiğimiz nesnelerin bize aslını gösteren ruhsal görüşü vermek; önemsiz ve geçici yaşamı alıp, ona kıyasla fani hayatın bir hiç olduğu ebedi hayatı vermek hep onun elindedir.Birbirimize her an söylememiz gerekenler bunlardır işte.Kendimiz için sürekli imtiyazlar isteyen, fani hayatın sonsuza kadar değişmeyecek eylem kanunlarına tabi olduğu gerçeğini unutmaya meyilli olan, zayıf ve nihayet Tanrı'ya inanacak ruh asaletinden bile yoksun yaratıklarız biz.Güvenilirliği hakkında bize hiçbir işaret göstermeyen sıradan bir insana inanıyoruz da, sevgisinin sonsuz kanıtlarıyla bizi kuşatmış olanı kuşkuyla karşılayarak ona inanmıyoruz.İşte birbirimizle her dakika konuşmamız gereken bu konuyu ben size hatırlatayım, siz bana hatırlatın.Sonra en içten duygularla sizi kucaklayayım ve benim yerime tüm aileyi kucaklamanızı rica edeyim.Gittiğiniz yerden, eğer oradaysanız Moskova'dan yazınız.Çoocuklarınız ne yapıyorlar?Mümkünse ayrı ayrı hepsinden bahsedin.Yazmakta zorlanırsanız, mektuplarınızı yazması için Olga Semyonovya'ya rica ediyorum.Elveda.Tanrı sizi korusun.

Dostunuz Gogol
Frankfurt, 2 Mayıs 1845

....

Aksakov şu mektupla cevap verdi ama yazısı artık eskisi kadar belirgin değildi:

"Sevgili Nikolay Vasilyeviç, son mektubunuzu Yazıkov vasıtasıyla aldım! Sözlerinizin hepsi doğru, ancak...Gönül gözü açılmış bir insan için vücut gözünün kaybı ne demektir! Bundan haz duymanın mümkün olduğu gerçeğini tartışmıyorum; ama ne zaman olacak bu?Öyle bir zaman gelirse, kuşkusuz insanın dış dünyayı algılayan yapısı içsel, manevi bir yaşamla taçlnacaktır.Ben henüz bu dönüşüme uzağım, bir zaman gelip buna layık olacak mıyım bilmiyorum, bu yüzden mektubunuzu okurken üzüntü duyduğumu açıkça size söyleyeyim...Sizden dünyevi bir paylaşım bekliyordum, hatta sizi çok üzeceğimden korkmuştum.Ben bir insanım ve bu yüzden üzülmek, şikayet etmek, homurdanmak isterim...Kör oluyorum; tasadan, öfkeden kendimi yiyip bitiriyorum, bazen ümitsizlik içinde kıvranıyorum ve siz beni körlüğün hiç önemi olmadığını söyleyerek teselli edeceğinizi mi düşünüyorsunuz?

..."

...

"Geleceğimiz karanlık ve korkunç! Tek kendin değilsin çünkü, korkman gereken çok kişi var." Aksakov

...

"Dostum, siz olguları doğru tartmadan görüşlerinizi İsa'nın sözleriyle pekiştirmeyi düşündünüz.Ancak bunu sadece, bütün yaşamını İsa'ya adamış, bütün işlerinde, düşünceleri ve girişimlerinde onu örnek alan, yaşamın anlamını onun sayesinde kavrayan ve baştan sona Mesih ruhuyla dolu olan kişiler hiç yanlışsız yapabilirler.Ama siz aksine, İsa'nın bütün sözlerinde onun kendi söylediklerini değil kendi düşüncelerinizi görmek istiyorsunuz." Gogol

...

"Kışı nerede geçireceğime gelince, kışın Rusya'da kalacağımdan pek emin değilim.Hastalığımdan geriye öyle bir üşüme kaldı ki, Roma bile bana soğuk gelmişti ve Napoli'ye taşınmak zorunda kalmıştım.Moskova'da geçirdiğim son kış mevsimi ise çok zorlu geçmiş ve bende acı anılar bırkmıştı.Vücut yapım biraz sayıf, güneyi isteyen bir yaşlınınkini andırıyor: Kanım kurudu, hareketlerim yavaşladı; sinirlerim de öyle incelip hassaslaşmış ki, kuzeyin hafif bir sisi soluğumu kesecek kadar etkiliyor beni.Vatan havasının bana şifa getireceğini, güçlerimizi yeniden toplayacağımızı söylüyorsunuz.Dostum, eski sağlığımıza tamamen kavuşamayacağımızı unutmayalım; doğduğum günden beri zayıf ve hastalıklı biri olarak hayatımın en güzel yarısı geçmişte kaldı ve ben eskisi gibi olamam.Tanrı'dan geriye kalan günlerimizi bir gönül huzuruyla geçirmemizi nasip etmesini dileyelim." Gogol

...

"Tamamen dürüst olmak gerekir...Kalbimden geçen her şeyi size anlatmalıyım.Gerek yazdığınız mektuplarda gerekse kitabınızda her şeyden evvel öne çıkan bir eksiklik görmekteyim: Bu da yalan söyleme hastalığıdır.Aldatma ve yanlış yapma anlamında.Kişinin kendi içinde oluşan bir yalan bu.Böyle bir yalan, derinlerdeki yalan, her şeyden daha ok hakikat ve samimiyet kılığına bürünür.Kitabınız da böyle." Aksakov

...

Mektubunuzda "Kitabınızın en önemli eksiği, özünün yalan olmasıdır," mealindeki görüşlerinizi okuduğumda, aklıma bir düşünce daha geldi.Hakikatin kendisinde olduğundan emin bir kişiden başka kim bu kadar kesin sözler sarf edebilir? Bir insan yalanı ve doğruyu birbirinden nasıl ayırt edebilir?Her attığı adımda yanlışlıklar olan birisi başka birisini adil biçimde yargılayabilir mi?Deneyimsiz ve kalp kırıcı birisi, sözleri ne kadar samimi olursa olsun, ciddiye alınabilir mi?Acaba kitabımla ilgili söylediklerinizin de yalan olabileceğini düşünüyor musunuz?Yoksa siz bir insan değil misiniz?Konstantin Sergeyeviç, nefsinize dikkat edin; nefis, aldatıcıdır ve heyhat, tam bizden uzak olduğunu, ondan, yalanlarından kurtulduğumuzu ve ağzımızdan çıkan sözlerin hakikatler olduğunu düşündüğümüz zaman, bize en yakın olduğu zamandır.Bir kitapla ilgili yargısını masum bir hakikat gibi tamamen kendinden emin şekilde beyan eden birisiyle karşılaştığım zaman, bunun her seferinde bana korkunç bir rahatsızlık verdiğini söylemek isterim size.Bana göre yapılacak en doğru şey, kendinden daha az emin olmak ve daha fazla kanıtlar sunarak hüküm vermektir." Gogol

...

Sergey Aksakov
Gogol'le Dostluğumuz ve Mektuplaşmalarımız
İletişim Yayınları
Çeviren: Varol Tümer



17 Aralık 2019 Salı

gogol üzerine, vladimir nabokov, rus edebiyatı dersleri



Gogol Şeytan'ın varlığına, Tanrı'nın varlığına nazaran çok daha ciddi şekilde inanıyordu.

...

İnsan görüşüyle bir böceğin çok yüzlü gözünün algıladığı resim arasındaki fark, en iyi filtreyle yapılmış bir yarımton resimle, sıradan gazete baskılarında gördüğümüz, iri taneli filtrelemeyle elde edilmiş resimler arasındaki farka benzer.Gogol'ün eşyayı görme biçimiyle, ortalama okur ve yazarların eşyayı görme biçimini de aynı kıyaslamaya tabi tutabiliriz.Onun ve Puşkin'in ortaya çıkmasından önce, Rus edebiyatı yarı kör haldeydi.Sadece aklın yönlendirdiği anahatları algılayabiliyordu.Renklerin kendisini göremiyor, bir köpek misali, Avrupa'nın antik dönemden kalma basmakalıp isim-sıfat bileşimlerini kullanmakla yetiniyordu.Gökyüzü maviydi, şafak kırmızı, yapraklar yeşil, güzelin gözleri kara, bulutlar griydi, vs. Sarıyı ve menekşe rengini ilk gören Gogol (ondan sonra da Lermontov ve Tolstoy) olmuştu.Gökyüzünün gün doğumunda soluk yeşil, bulutsuz bir günde koyu mavi olması, 18. yüzyıl Fransız edebiyat ekolünün katı, basmakalıp renk şemalarına alışmış "klasik" tabir edilen yazarlara, sapkın bir saçmalık gibi gelirdi.Demek betimleme sanatının asırlar içindeki gelişimi, görüntü açısından, çok yüzlü gözün tek parça ve muazzam derecede karmaşık bir organ haline gelmesi, ölü ve donuk "kabul görmüş" renklerin yavaş yavaş gölgelenmeye başlayarak, şaşırtıcı hayranlık verici yeni uygulamalara imkan tanınması sürecinde izlenebilir.Rusya'dakiler bir kenara, herhangi bir yazar daha önce o çarpıcı anı, ağaçların altındaki toprakta güneşle gölgenin yarattığı hareketli şekilleri ya da gün ışığı yapraklar üzerine düştüğünde meydana gelen renk oyunlarını fark etmiş miydi, bilmem.Manet'in tabloları o günlerin uzun favorili cahillerini nasıl şaşırttıysa, Ölü Canlar'da Plüşkin'in bahçesinin betimlenişi de Rus okurunu öyle şaşırtmıştı:



...

Absürd, Gogol'ün gözde perisidir; fakat "absürd" derken, yabansı veya gülünç olanı kastetmiyorum.Absürd olanın tonları ve seviyeleri, trajik olanınki kadar çoktur ve üstelik, Gogol söz konusuyken absürd,  trajiğin sınırlarında dolaşır.Gogol'ün karakterlerini absürd konumlara yerleştirdiğini öne sürmek yanlış olur.Bir insanın yaşadığı dünyanın tümü absürd ise, onu absürd bir konuma yerleştiremezsiniz; yani "absürd"ten anladığınız, bir kıkırdama ya da omuz silkme ise.Ama kastınız acınası bir durum, insanlığın hali ise; bu kadar acayip olmayan dünyalarda yer alan ulvi emellerle bağlantılı şeyler, en derin acılar, en güçlü tutkularsa kastınız, o zaman elbette ihtiyacınız olan yarık oradadır ve Gogol'ün karabasanımsı, sorumsuz dünyasının orta yerinde kaybolmuş acınası bir ademoğlu, bir tür ikincil karşıtlıkla "absürd" olacaktır.

...

Gogol'ün tarzının dokusundaki boşluklar ve delikler, alsında yaşamın kendi dokusundaki kusurları ima eder.Çok yanlış olan bir şeyler vardır ve herkes, onlara çok mühim görüne meşguliyetlere sahip yumuşak huylu deliler iken, absürdce mantıklı bir kuvvet, onların beyhude işlerine devam etmelerini sağlamaktadır; hikayenin gerçek mesajı budur.Bu apaçık beyhudelik, beyhude alçakgönüllülük ve beyhude tahakküm dünyasında, tutkuyla, arzuyla ve yaratıcı çabayla erişilebilecek en yüksek paye, terzileri de müşterileri de kendine hayran bırakacak yeni bir paltodur.
...
Çok sayıda ülkeye gittim; tesadüf ettiğim, Gogol'ü hiç duymamış bazı kişilerin tutkulu düşlerini, Akaki Akakiyeviç'in paltosuna benzer şeyler süslüyordu.

...

Toparlarsak hikaye şöyle ilerler: Lakırdılar, lakırdılar, lirik bir dalga, lakırdılar, lirik bir dalga, lakırdılar, lirik bir dalga, lakırdılar, fantastik bir zirve, lakırdılar, lakırdılar ve tekrar hepsinin çıktığı karmaşaya dönüş.Elbette sanatın bu en üst noktasında, edebiyatın derdi, mazlumlara acımak yahut zalimleri lanetlemek değildir.Edebiyat şimdi insan ruhunun gizli derinliklerine hitap etmelidir ki, buralarda diğer dünyaların gölgeleri, isimsiz ve sessiz gemilerin gölgeleri misali geçip gider.

Vladimir Nabokov
Çeviren: Yiğit Yavuz
Nikolay Gogol
Rus Edebiyatı Dersleri
İletişim Yayınları

8 Temmuz 2018 Pazar

gogol'ün paltosu, vladimir nabokov, rus edebiyatı dersleri

...
Absürd, Gogol'ün gözde perisidir; fakat "absürd" derken, yabansı veya gülünç olanı kastetmiyorum.Absürd olanın tonları ve seviyeleri, trajik olanınki kadar çoktur ve üstelik, Gogol söz konusuyken absürd, trajiğin sınırlarında dolaşır.Gogol'ün karakterlerini absürd konumlara yerleştirdiğini öne sürmek yanlış olur.Bir insanın yaşadığı dünyanın tümü absürd ise, onu absürd bir konuma yerleştiremezsiniz; yani "absürd"ten anladığınız, bir kıkırdama ya da omuz silkme ise.Ama kastınız acınası bir durum, insanlığın hali ise; bu kadar acayip olmayan dünyalarda yer alan ulvi emellerle bağlantılı şeyler, en derin acılar, en güçlü tutkularsa kastınız, o zaman elbette ihtiyacınız olan yarık oradadır ve Gogol'ün karabasanımsı, sorumsuz dünyasının orta yerinde kaybolmuş acınası bir ademoğlu, bir tür ikincil karşıtlıkla, "absürd" olacaktır.
...
Çok yanlış olan bir şeyler vardır ve herkes, onlara çok mühim görünen meşguliyetlere sahip yumuşak huylu deliler iken, absürdce mantıklı bir kuvvet, onların beyhude işlerine devam etmelerini sağlamaktadır; hikayenin gerçek mesajı budur.
...
Çok sayıda ülkeye gittim; tesadüf ettiğim, Gogol'ü hiç duymamış bazı kişilerin tutkulu düşlerini, Akaki Akakiyeviç'in paltosuna benzer şeyler süslüyordu.
...
Akaki Akakiyeviç'in boyun eğdiği süre., yani paltonun yapılması ve giyilmesi, aslında onun soyunması ve adım adım, çırılçıplak bir hayalete dönüşmesi sürecidir.Hikayenin en başından itibaren, Akakiyeviç gerçekleştireceği doğaüstü yüksek atlayışa hazırlanır; onun ayakkabıları eskimesin diye sokakta parmak uçlarına basarak yürümesi veya sokağın ortasında mı kaldığının ayırdına varamaması gibi görünüşte zararsız ayrıntılar, kâtip Akaki Akakiyeviç'in yavaş yavaş erimesine sebep olur; öyle ki hikayenin sonuna doğru, kâtibin hayaleti, onun varlığının en elle tutulur, en hakiki paröçası haline gelir.
...
Son derece önemli bir bilgi, hikayenin temel yapısal fikri, burada Gogol tarafından maskelenmektedir (çünkü aslında hakikatin kendisi bir maskedir).Akaki Akakiyeviç'in paltosuz hayaleti sanılan adam, aslında onun paltosunu çalan kişidir.Ama Akaki Akakiyeviç'in hayaleti sadece paltosuzluğuyla göze çarpmış olduğu için, şimdi hikayenin en tuhaf paradoksuna düşen bir polis memuru, hayaleti tam da antitezi olan kişiyle, yani paltoyu çalan şahısla karıştırmaktadır.Demek hikaye tam bir fasit daireyi tasvir ediyor: Fasit bir dairedir bu; zaten tüm daireler fasittir; elmalar, gezegenler, yahut insan çehreleri kisvesine bürünmüş olsalar da.

Toparlarsak hikaye şöyle ilerler: Lakırdılar, lakırdılar, lirik bir dalga, lakırdılar, lirik bir dalga, lakırdılar, lirik bir dalga, lakırdılar, fantastik bir zirve, lakırdılar, lakırdılar ve tekrar hepsinin çıktığı karmaşaya dönüş.Elbette sanatın bu en üst noktasında, edebiyatın derdi, mazlumlara acımak yahut zalimleri lanetlemek değildir.Edebiyat şimdi insan ruhunun gizli derinliklerine hitap etmektedir ki, buralarda diğer dünyaların gölgeleri, isimsiz ve sessiz gemilerin gölgeleri misali geçip gider.
...

Vladimir Nabokov
Rus Edebiyatı Dersleri  / Nikolay Gogol - Palto (1842)
İletişim Yayınları
Çeviri: Yiğit Yavuz

betimleme ve görme biçimleri, vladimir nabokov, rus edebiyatı dersleri


...
İnsan görüşüyle bir böceğin çok yüzlü gözünün algıladığı resim arasındaki fark, en iyi filtreyle yapılmış bir yarımton resimle, sıradan gazete başlıklarında gördüğümüz, iri taneli filtrelemeyle elde edilmiş resimler arasındaki farka benzer.Gogol'ün eşyayı görme biçimiyle, ortalama okur ve yazarların eşyayı görme biçimini de aynı kıyaslamaya tabi tutabiliriz.Onun ve Puşkin'in ortaya çıkmasından önce, Rus edebiyatı yarı kör haldeydi.Sadece aklın yönlendirdiği anahatları algılayabiliyordu: Renklerin kendisini göremiyor, bir köpek misali, Avrupa'nın antik dönemden kalma basmakalıp isim-sıfat bileşimlerini kullanmakla yetiniyordu.Gökyüzü maviydi, şafak kırmızı, yapraklar yeşil, güzelin gözleri kara, bulutlar griydi, vs.Sarıyı ve menekşe rengini ilk gören Gogol (ondan sonra da Lermontov ve Tolstoy) olmuştu.Gökyüzünün gün doğumunda soluk yeşil, bulutsuz bir günde koyu mavi olması, 18. yüzyıl Fransız edebiyat ekolünün katı, basmakalıp renk şemalarına alışmış "klasik" tabir edilen ayzarlara, sapkın bir saçmalık gibi gelirdi.Demek betimleme sanatının asırlar içindeki gelişimi, görüntü açısından, çok yüzlü gözün tek parça ve muazzam derecede karmaşık bir organ haline gelmesi, ölü ve donuk "kabul görmüş" renklerin yavaş yavaş gölgelenmeye başlayarak, şaşırtıcı hayranlık verici yeni uygulamalara imkan tanınması sürecinde izlenebilir.Rusya'dakiler bir kenara, herhangi bir yazar daha önce o çarpıcı anı, ağaçların altındaki toprakta güneşle gölgenin yarattığı hareketli şekilleri ya da gün ışığı yapraklar üzerine düştüğünde meydana gelen renk oyunlarını fark etmiş miydi, bilmem.Manet'in tabloları o günlerin uzun favorili cahillerini nasıl şaşırttıysa, Ölü Canlar'da Plüşkin'in bahçesinin betimlenişi de Rus okurunu öyle şaşırtmıştı:



Vladimir Nabokov- Rus Edebiyatı Dersleri
Ölü Canlar - Gogol

8 Mayıs 2018 Salı

ölü canlar, gogol


...
İşte ben de kahraman olarak erdemli bir adam seçmek istemedim.Bunun da nedenini açıklayabilirim: İnsanlığı koruyanların artık dinlenmelerinin zamanı gelmiştir.Niçin mi diyeceksiniz?Şunun için ki ; "Erdemli insan" ifadesi, bugün onları kullananlar tarafından değersizleştirilmiştir.Hemen her yazar "erdemli insan"ı kalemiyle betimlerken hırpalamıştır.O derece ki erdem boğulmuş, öldürülmüş, gölgesi bile kaybolmuş, bir deri bir kemik kalmıştır.Erdemli adamdan ikiyüzlülükle söz edilir, ona hiç saygı gösterilmez.Bu nedenle, alçak adamları ele almanın zamanı gelmiştir.Biz de onları kahraman olarak seçiyoruz...

Gogol
Ölü Canlar

4 Haziran 2012 Pazartesi

palto, gogol


Akakiy Akakiyeviç, düşündü, şuna karar verdi.Gündelik masraflarını bir yıl boyunca kısmalıydı; akşamları çay içmeyecekti, geceleri mum yakmayacaktı, bir işi olursa ev sahibinin odasının ışığında çalışacaktı; sokakta kaldırımlar üzerinde, dikkatlice yürüyecek, pençelerini eskitmeyecekti; çamaşırcı kadına elden geldiğince seyrek çamaşır yıkatacak, çamaşırlarının çok kirlenmemesi için de eve gelir gelmez soyunacak, yalnızca eski ama zamanın bile esirgediği pamuk hırkasını giyecekti...

Nikolay Vasilyeviç Gogol

Foto: Ali Aköz