13 Mart 2019 Çarşamba
çocuk oyuncağı, raymond carver
![]() |
Çizim: Josh Robbins |
Elyazısı hala bir soru işareti.Bu çok şaşırtıcı.Ama elyazısı meselesi önemli değil tabii.Mektubun kendisinin değil, mektubun içinde olduğunu unutamadığım şeylerin.Hayır, mektup hiç de en önemlisi değil -birinin elyazısından çok daha fazlası var bunda."Çok daha fazlası" incelikli şeylerle ilgili.Örneğin, bir kadını eş olarak almak bir tarihi almaktır, denebilir.Eğer böyleyse, o zaman artık tarihin dışında olduğumu anlıyorum- atlar ve sis gibi.Ya da tarihimin beni terk ettiğini söyleyebilirsiniz.Ya da tarih olmadan devam etmem gerektiğini.Ya da tarihin artık bensiz olması gerekeceğini -sözgelimi karım başka mektuplar yazmadıkça ya da günlük tutan bir arkadaşına anlatmadıkça.Derken, yıllar sonra, birisi geri dönüp bu zamana bakabilir, onu kayıtlara göre yorumlayabilir, dalaşlarına ve tiratlarına, suskunluklarına ve imalarına göre.İşte o anda, otobiyografinin yoksul insanın tarihi olduğu kafama dank ediyor.Ve tarihe güle güle dediğim.Güle güle, sevgilim.
Raymond Carver
Çocuk Oyuncağı
Fil, Can Yayınları
dönmeyecek olana şarkı, ege eksen, behçet aysan
Sivas Anısına
Ege Eksen - Dönmeyecek Olana Şarkı
Behçet Aysan
DÖNMEYECEK OLANA ŞARKI
bir gün çekip gideceğim ben bu şehirden
geride hiçbir anı bile bırakmadan
bindiğim trenler belki hiç bilmeyecek
bir küçük istasyonda nasıl indiğimi
yağmurlu bir gece hangi istasyonda
yitik yıldızlara bakacaksın ardımdan.
ne kadar acı varsa bırakacağım
söylenmemiş sözlerle yalan aşkları
paslı zincirleri, mahpus türkülerini
kara bir sis gibi çöken umutsuzluğa
bir gün çekip gideceğim ben bu şehirden.
kitaplarım, şiirlerim bekleyecekler
yürüdüğüm sokaklar bekleyecekler
her sabah selam verdiğim akasya
her sabah selam verdiğim taş duvar
ve uçsuz bucaksız bu keder denizi
bir gün elbet dönüşümü bekleyecekler.
Behçet Aysan
nasreddin hoca fıkralarından & saklambaç, pertev naili boratav
Bir gün Hoca ile yârânları saklanbac oynarlar.Ammâ her birisi bir yere gizlenür.Ammâ Hoca Ak-Şehir'den bir baş Konya/ya/ varur.Bir minâreye saklanur.Yârânları birkaç gün Hoca'yı görmezler.Hoca'nın ehli, 'ayâli feryâd edüp: "Hoca'yı n'eylediniz?" dediler.Birkaç gün etrafı aradılar, hiç bulamadılar.Ammâ ittifâk bir gün Konya'dan bir kârbân gelüp Hoca'yı su'âl eyledikde kârbân haber verdi kim: "Biz Hoca'yı Konya şehrinde gördük." dediler.Çünkim Hoca'dan haber aldılar, Konya'ya mahsûs âdemler gönderüp varup Hoca'yı Konya'da buldılar.Ammâ bir minârenin tâ yukarusına çıkup: "Azacık sıçan yolı verin!" / deyü / feryâd edüp çağırur.Ve güncile inanup aşağa inmiş.
Pertev Naili Boratav
Nasreddin Hoca
Pertev Naili Boratav
Nasreddin Hoca
ayaksız kuş hikayesi, days of being wild (1990), wong kar-wai
Filmin silinen sahnelerinden...
Days of Being Wild (1990) - Wong Kar-Wai
Bir tür ayaksız kuş olduğunu duymuştum.
Uçabilir, sadece uçabilirmiş...
Yorulduğu zamansa rüzgârda uyurmuş.
Bu kuş sadece bir kez yere inebilirmiş.
O da öldüğü zaman...
-Hiç şunu duydun mu? Bir kuş..
-Evet! Bacakları olmayan kuş!
Sen sadece o masum kızları aldatabilirsin.
Sen bir kuş gibi misin?
Sen Çin Mahallesi'nin çöplüğünden toplanıp getirilmiş bir ayyaş gibisin!
Kuş gibi mi olduğunu düşünüyorsun?
Uçabilseydin, burada olmak zorunda olmazdın.
Bir kuş varmış.
Ölene kadar aldatmış ve uçmuş.
Aslında hiç bir yere gitmemiş.
Çünkü en başta ölmüş.
12 Mart 2019 Salı
kutular, raymond carver

...Hatırlıyorum da -nasıl unutabilirim?- biz evlenmeden önce karıma orospu derdi; on beş yıl sonra karım başka biri için beni terk ettiğinde, yine orospu dedi.
---
...
Başka insanlar yazın tatile çıkarlar, benim annemse taşınır.Yıllar önce taşınmaya başladı, babam işini kaybettikten sonra.Bu olduğunda, babam işten çıkarıldığında, sanki yapmaları gereken buymuş gibi evlerini sattılar ve işlerin düzeleceğini sandıkları yere gittiler.Ama işler orada da düzelmedi.Yeniden taşındılar.Taşınmaya devam ettiler.Kiralık evlerde, dairelerde, karavanlarda, hatta motel odalarında yaşadılar.Taşınıp durdular, her taşınmayla yüklerini hafiflettiler.Birkaç kez benim yaşadığım kasabaya geldiler.Bir süre karım ile benim yanımıza yerleşiyor, sonra da yeniden taşınıyorlardı.Bu bakımdan göçmen hayvanlar gibiydiler, sadece hareketleri belli bir düzeni izlemiyordu.Yıllarca sağa sola taşındılar, hatta bazen daha yeşil olduğunu düşündükleri bir yer için eyaleti terk ettiler.Ama çoğunlukla California'nın kuzeyinde kaldılar ve orada taşındılar.Derken babam öldü, ben de annemin taşınmayı bırakacağını ve bir süreliğine bir yere yerleşeceğini sandım.Ama yerleşmedi.Taşınıp durdu.Bir keresinde psikiyatriste gitmesini önerdim.Parasını ödeyeceğimi bile söyledim.Ama kulak asmadı.Onun yerine eşyalarını toplayıp kasabadan taşındı.Çaresiz kalmıştım, yoksa psikiyatristin lafını etmezdim.
Her zaman eşyalarını toplama ya da boşaltma sürecindeydi.Bazen aynı yıl içinde iki-üç kez taşınırdı.Ayrıldığı yer hakkında ağır laflar eder, gideceği yer hakkında iyimser konuşurdu.Postası karışır, yardım çekleri başka yerlere giderdi; mektuplar yazıp her şeyi yoluna koymaya çalışarak saatler harcardı.Bazen bir apartmandan taşınır, birkaç sokak ötedeki başka birine geçer, sonra da, bir ayın ardından, ayrıldığı yere tekrar taşınırdı; ancak binanın farklı bir katına ya da tarafına.İşte bu yüzden, buraya taşındığında ona bir ev kiraladım ve zevkine göre döşenmiş olmasına dikkat ettim."Sağa sola taşınmak onu diri tutuyor" dedi Jill."Yapacak bir işi oluyor.Bundan tuhaf bir keyif alıyor sanırım.."Keyif olsun ya da olmasın, Jill annemin aklını kaçırmakta olduğunu düşünüyor.Bence de öyle.Ama annene bunu nasıl söylersin?Eğer durum buysa ona nasıl davranırsın?Deli demek, bir sonraki taşınmasını planlayıp uygulamaktan alıkoymuyor onu."
...
Raymond Carver
Kutular
Fil, Can Yayınları
Etiketler:
can yayınları,
fil,
kutular,
raymond carver
ölünce sevemezsem seni (1985), cemil özeren
Cemil Özeren - Ölünce Sevemezsem Seni (1985)
Toprağından dönsün yüzüm
Ölünce sevemezsem seni
Kan ağlasın iki gözüm
Ölünce sevemezsem seni
Ölünce sevemezsem seni
Yılların mevsimlerin
En kötüsüydü günlerin
Bulutları gözlerimden
Boşalttılar o gece
Gözlerimden o gece
Yaşamak hüner değil seninle ölmek istiyorum
Yaşamak hüner değil seninle ölmek istiyorum
Yaşamak hüner değil seninle ölmek istiyorum
Arzusuyla gitmedi
Tanrı çağırdı onu
Ay vurdu odasına
Bir daha görünmedi
immanuel kant, thomas bernhard
Kant:
Sende dünya
vicdanı ölü
tamamen ölü
Bayan Kant:
Ernst Ludwig'in kız kardeşinin
öldüğünü yazmış
Kant:
Ernst Ludwig'e
Mutlu ol
açık denizde
bir mezar ziyareti
için imkan yok
kız kardeşin kaç yaşındaydı
Ernst Ludwig:
Otuz yedi
Kant:
Otuz yedi
Bir kedi dili uzunluğunda
bir kedi dili uzunluğunda
---
Kant:
Temelde en az dört
haftalık gazeteler okurum
altı haftalık daha iyi
Bu eski gazetelerin
faydalı bir etkileri var
Hiçbir şekilde heyecana sebep olmuyorlar
Tabii ki bu durumda
ben dış dünyadan
her bir gazetenin
günü kadar gerideyim
dört ya da beş ya da altı hafta geri
En yeni olan
çoktan unutulur
---
Kant:
Psittacus erithacus
İnsanlık zaten tek
heceliliktir
Bir şeyin tersi olumlu ise
kendisi olumsuzdur
Bir şeyin tersi gerçekse
kendisi yalandır
Leibniz dedi
Profesör Leibniz
---
Bayan Kant:
Bu senin için
şans demektir
Immanuel
senin için şans
Başkaları için uğursuz olan
senin için sadece şanstır
---
Kant:
Bütün o insanlar
lüksleriyle
battılar
Her şey batarken orkestra
konser veriyordu
---
Kant:
Yakında Atlantik balıklarının
keyfini çıkaramayacağız
Ne kadar çok avlanılırlarsa
o kadar çok zehirli olduklarını
biliyor muydunuz
Immanuel Kant
Thomas Bernhard
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)