georg büchner etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
georg büchner etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Mayıs 2021 Cuma

Georg Büchner - Lenz & Romantisizm - Zafer Aracagök

...Georg Büchner'in Lenz adlı novellası bu bağlamda - "romantik" bir anlatı olmanın çok ötesinde -yurttaşlık kavramı ve yurttaşlık sayesinde siyasi olarak sabitlenişin sorgulandığı bir yapıttır.İnsan otorite tarafından kendisine biçilmiş siyasi sabitlenmeyi geride bırakıp kendini yollara vurarak şizofreninin yollarını açarsa ne olur?SİYASAL.

Zafer Aracagök
Romantisizm
Kavramsız Negativite: Adorno+Hayat+Deleuze
Sub Yayınları

13 Mart 2019 Çarşamba

danton (1983), andrzej wajda, şanlı mahkeme


"...Şanlı mahkeme !
Hırsızların yuvası, şantajcıların ve pezevenklerin ocağı..."

Danton (1983)
Andrzej Wajda

28 Ocak 2018 Pazar

woyzeck (1979), werner herzog, georg büchner




"Yeryüzü cehennem kadar sıcak, bense buz kadar soğuğum.
Cehennem soğuk..."
...
"Hava da pek güzel, yüzbaşım.
Kaskatı kesilmiş bu kurşuni havada, 
insanın ağaca ipi atıp kendini asası geliyor.
Sırf şu basit "evet" meselesi yüzünden...
Evet mi yoksa hayır mı? Ne?
Yüzbaşım, evet hayırdan mı oldu, yoksa evet hayır mıdır?
Bunu düşünmek istiyorum."



"Her insan bir cehennem çukuru.
Başın döner içine bakınca."




"Şunu al, Andres...Bu gömlek askeriyeden değil.Onu kullanabilirsin.Bu yüzük ve haç kız kardeşime aitti.Küçük bir aziz resmi bile var.Bunlar da iki altın kalp.Annem İncil'in içine koyardı.

Er Friedrich Johann Franz Woyzeck...
2'nci Piyade Alayı, 4'üncü Tabur, 4'üncü Bölük.
Doğumu, 20 Temmuz, 
Meryem Yortusu Günü.
Ben doğalı 40 yıl, 7 ay, 12 gün olmuş.
Marangoz talaşlarını toplarken, 
ne bilsin hangi başlar uzanacak o tabutun içinde?"



Bizim yolcu, bırakmış kendini zamanın akışına.
Girmiş en derinden ilahi mevzulara.
Kendine şöyle soruyor:
"Ne için var insan?"
Ne için var insan?




Gelin size bir hikâye anlatayım.
Evvel zaman içinde, anası babası olmayan bir çocuk yaşarmış.
Her bir şey ölmüş ve dünyada hiç canlı kalmamış.
Dışarı çıkıp, gece gündüz birilerini aramış.
Bakmış yeryüzünde kimsecikler yok, 
göğe doğru yola çıkmış.
Önce ay kucak açmış ona.
Oraya vardığında ayın çürük bir tahta olduğunu görmüş.
Sonra güneşin yolunu tutmuş...
Ama onun da kurumuş bir ayçiçeği olduğunu görmüş.
Ve sonra yıldızlara gitmiş,
onlar da küçük birer altın böcekmiş.
Yeniden dünyaya dönmek isteyince,
onun ters dönmüş bir kazan olduğunu görmüş.
Yapayalnızmış.
Oturmuş ve ağlamış da ağlamış.
Şu an bile orada oturmuş, 
yapayalnız ağlamakta.





Music: Alessandro Marcello - Oboe Concerto in D Minor




Woyzeck (1979) - Werner Herzog
Friedrich Johann Franz Woyzeck: Klaus Kinski

Eser: Georg Büchner

26 Ocak 2018 Cuma

georg büchner üzerine, elias canetti, sözcüklerin bilinci

Yaşamının son günlerinde Büchner, peşpeşe ateş nöbetlerine yakalanır; bu nöbetlerin türüne ve içeriğine ilişkin olarak elimizde bulunan bilgiler azdır ve kesin olmaktan da uzaktır.Bu sınırlı bilgilerin kaynağı, Caroline Schulz'un tutmuş olduğu notlardır.Şunlar yazılıdır bu notlarda:

"14 Şubat...Saat 8'e doğru nöbet ve sayıklamalar yeniden başladı, işin tuhaf yanı, düşlemlerinin doğru olmadığı anlatıldığında, Büchner'in bunlardan sık sık söz etmesi ve düşlemlerini değerlendirmesiydi.Sık yinelenen düşlemlerden biri de teslim edileceği sanısıydı."

"15 Şubat...Konuşması, kendinde olduğu zaman biraz ağırdı, ama sabuklamaya başladığında çok akıcı konuşuyordu.Bana uzun ve tutarlı bir öykü anlattı: Dün kente getirildiği, daha önce pazar yerinde bir konuşma yaptığı vb."

"19 Şubat...Hasta, tutuklanacağını ya da tutuklanmış olduğunu sanarak, kurtulmak amacıyla birkaç kez kaçmak istedi."

Öyle sanıyorum ki, bu düşlemleri oluşturan sözler elimizde bulunsaydı, Woyzeck'e çok yaklaşabilecektik: içinde kovalanma korkusunun bulunmadığı, acının ve sevginin yumuşak atmosferine bürünmüş bu dar kapsamlı notlarda bile Woyzeck'ten bir şeyler vardır.Büchner 19 Şubatta öldüğünde, iç dünyasında hala Woyzeck'i taşımaktaydı.

Büchner yaşasaydı, diye düşünmek, insanı onun ölümünde bir anlam aramaktan alıkoyacağından, boşuna bir çaba değildir.Her ölüm gibi, Büchner'inki de saçmaydı; ama onunki, ölümün saçmalığını daha da belirgin kılmaktadır.Büchner, geride bıraktığı yazın ürünlerinin olgunluğuna ve taşıdığı ağırlığa karşın, kendi sınırlarına henüz varabilmiş değildi.Kişiliğinin yapısı gereği, daha uzun yaşasaydı bile bu sınırlara hiçbir zaman varamayacaktı.Büchner, sınırlarına hiçbir zaman varamayan insana en yetkin örnek olarak karşımızdadır.Onun zaman zaman birbirinin yerini tutan yeteneklerinin çok yönlülüğü, tükenmezliği içerisinde sonsuz bir yaşamı gereksinen bir kişinin varlığını kanıtlar.

Elias Canetti
Georg Büchner - Sözcüklerin Bilinci

7 Mayıs 2017 Pazar

danton'un ölümü, georg büchner



Birbirimiz hakkında o kadar az şey biliyoruz ki.Birtakım kalın derili yaratıklarız, elimizi uzatıyoruz birbirimize, ama boşuna, derilerimiz sürtünüyor, hepsi o kadar. (Danton)
---
Bir aşk serüveniydi, bütün öyküler gibi pahalıya patladı. (Herault)
---
Sokrates gibi konuşuyorsun.Yüce filozof bir gün Alkibiades'i üzgün ve kederli görünce, ne demiş biliyor musun?"Savaş alanında zırhını mı yitirdin?Koşuda ya da kılıç yarıştırmada yenik mi düştün?Biri çıktı da senden daha güzel şarkı mı söyledi ya da daha iyi gitar mı çaldı?" Tam klasik cumhuriyetçi adamlarmış! (Camille)
---
-Bütün bu güzelim şeyleri kim yoluna koyacak
-Bizler ve namuslu insanlar.
-Şu aradaki "ve" sözcüğü çok uzun bir sözcük işte, arayı açıyor biraz; ara uzun, sonra yeniden birleşene kadar namus sihri tüketiyor.Hatta birleşik hallerde bile!Namuslu insanlara borç para verilir, kız verilir, sağdıçlık edilir, ama hepsi bu kadar! (Danton)
---
Böyle bastığın yeri sarsmak, insafsızlık olmuyor mu doğru adam? (Danton)
---
-Collot da, "Maskeler yırtılmalı" diye sanki büyülenmiş gibi bağırdı.
-O zaman maskelerle birlikte yüzler de gider. (Danton)
---
Uyanıklığımız, daha aydınlık bir düşten başka bir şey değil sanki.Uyurgezerleriz.Gördüğümüz işler de bir düşteki gibi değil mi zaten?Sadece daha belirli, daha göz önünde, daha kesin.Bundan dolayı kim ayıplayabilir bizi?Tembel gövdemizin arzulayıp da bir yılda yapamadığını, ruh bir saatte yapıp düşüncelere hayat veriyor.Günah düşüncede başlar; eylem durumuna gelmesi, vücudun ona öykünmesi bir rastlantıdır ancak. (Robespierre)
---
Evet, kendini kurban edeceği yerde, öteki insanları kurban eden Kanlı Mesih.Mesih kendi kanıyla onları kurtuluşa götürdü, bense onları kendi kanlarıyla kurtuluşa götürüyorum, bunun günahını da kendi üzerime alıyorum.O acının hazzını duyuyordu, bense celladın azabını duyuyorum.Kim kendini yadsımış oldu, o mu, ben mi?Kaçıkça düşünceler bunlar.Niye o hep bir kişiyi kendi önümüzde görüyoruz?Aslında insanoğlu hepimizle birlikte çarmıha geriliyor; hepimiz Golgotha Tepesi'nde kan ter içinde boğuşuyoruz, ama kimse kendi yarasıyla başkalarını kurtuluşa götüremiyor.Camille'im benim!Hepsi uzaklaşıyor benden, her yer çorak, her şey boş, yapayalnızım. (Robespierre)
---
-Çabuk Danton, yitirecek hiç vaktimiz yok!
-Ama zaman bizi yitiriyor.
---
Yaradılışımızda bir hata olmalı, adını bilmediğimiz bir şeyler eksik bizde.Bunu da birbirimizin bağırsaklarından bulup çıkaramayacağımıza göre, ne diye vücutlarımızı deşmek zorunda kalalım?Geç canım, zavallı simyacılardan başka bir şey değiliz! (Danton)
---
İnsanlık sonu gelmeyen açlık karşısında kendini yemeyi daha ne kadar sürdürecek?Ya da, gemisi batmış da, bir tahtaya sarılmış olan biler, giderilmez susuzluğumuz karşısında birbirimizin damarlarından kan emmeyi daha ne kadar sürdüreceğiz? (Camille)
---
Bizim ressamlar da, Eylül'de Force Kalesi'nden sokağa ölü olarak atılanların resimlerini büyük bir soğukkanlılıkla yaparken, "Bu aşağılık adamlarda son hayat çırpınışlarını yakalıyorum" diyen Davit gibi seyrediyor doğayı. (Danton)
---
Ruhların dövüştüğü kılıçlar, tıpkı masallardaki gibi; eller görülmüyor. (Danton)
---
-Yurttaşlar ileri, bu vatana layık olduğumuzu gösterelim!
-Bu vatan bize layık olsaydı daha iyi olurdu.Hep başkalarının vücudunda delikler açıyoruz, ama bizim kıçımızdakiler kapanmıyor hiç.


Devrim Pelias'ın kızları gibidir.İnsanlığı gençleştirmek için onu parçalar.Dünya Tufan'dan sonra nasıl ortaya çıktıysa, insanlık da kan kazanından öyle, sanki ilk defa yaratılıyormuş gibi çıkacak. (St. Just)
---
Acının en ince bir titreşimi, isterse bir atomun içinde ortaya çıksın, evrenin bir ucundan öbür ucuna bir yarık açabilir. (Payne)
---
Toprağın üzerinde nasırlaşıncaya kadar koşmaktansa, altında yatmak çok daha iyidir; toprağı kendime minder yapmaktansa, yastık yapmayı yeğ tutarım. (Danton)
---
Boşuna yorulma hiç, dilini boğazından ne kadar dışarıya çıkarmaya çalışırsan çalış, alnındaki ölüm terlerini yalayarak silemezsin. (Camille)
---
Biz ölenlerle birlikte dua eden rahipleriz; ölenlerden bize de bulaştı, aynı salgından ölüyoruz. (Philippeau)
---
Sizi delen ok, hepimizi öldürüyor.
---
Size çoktan söyledim: Hiçlik yakında barınağım olacak; hayat bir yük benim için, isterlerse bu yükü üzerimden alsınlar, zaten onu silkip atmanın özlemi içindeyim. (Danton)
---
-Çıngırağı duyuyor musun?
-Kendi onurunu ve hayatını savunan bir insanın sesi, senin o çıngırağının sesini tabii ki batstıracaktır. (Danton)
---
Evet Camille, yarın papucumuz dama atılıyor, ölüme sadaka vereceğiz. (Danton)
---
Bizim fosilleşmiş kemiklerimizle çok kral kafası kırılır daha. (Danton)
---
Tarih mezarları açmayagörsün, cesetlerimizin kokusu bile despotizmi boğmaya yetecektir. (Danton)

Danton'un Ölümü
Georg Büchner