theodor adorno etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
theodor adorno etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Mayıs 2021 Perşembe

Metafizik, Zafer Aracagök - Kavramsız Negativite

Eskiden böyle değildi, değil mi?Şimdi kanallara bakıyorsunuz, suratlarından aptallık akan adamlar ekranda geçit halindeler, çuvallatılmış bir modernite tarafından iyice şapşallaştırılmışlar, yüksekte duran bir sese seve seve isteye bağlanmışlar - itaatkâr kullar.Heryerde böyle, eskiden de böyleydi vs diyebilirsiniz ama 70'ler ve 80'lerden sonra metafiziğin bu kadar hınçla geri döneceğini kim tahmin edebilirdi?Nietzsche titizlikle uyarmıştı: Tanrının ölümü insandan bir tanrı yaratmak anlamına gelmemeli derken adeta Führer'in ayak seslerini yıllar öncesinden duyabilmişti.Bugün Modernitenin birçok yerde diktatörlüğe dönüşmesinde, metafiziğin modernizm tarafından doğrudan insana tercüme edilmesi mi yoksa modernizmin seküler bir dünya hayalinin nano-teknolojiler yardımıyla insan-tanrıya manipülasyonu mu söz konusudur?

Zafer Aracagök
Kavramsız Negativite: Adorno+Hayat+Deleuze
Sub Yayınları

Makro / Mikro / Nano-Faşizm, Zafer Aracagök, Kavramsız Negative: Adorno+Hayat+Deleuze

Alman faşiminin basit bir tekrarı gibi görünse de Nano-Faşizm, Doğu ve Batı kapitalinin bir despotun yönetimine verilerek bir islamo-kapitalist-despotik-makinanın oluşturulduğu Türkiye Cumhuriyeti'nde geliştirilmiş bir faşizm biçimidir.Alman Nazizminin yükselişinde Führer'in libidoyu tekelleştirip, ülkedeki her siyasi öznenin arzu-üretim makinasını ele geçirerek hükümranlığını kurduğu aşikârdır.Führer'in bunu becerebilmesinde en büyük pay ifadenin öznesi ve öznenin ifadesi arasındali farkı ne dereceye kadar güdümü altına alabileceğinde yatar.Örneğin , bu aşamada  Führer'in ontolojik düzeni, erkin kurumsallaştırılması bağlamında makro düzeyde aşkınsal bir özne yaratmıştır.Makro-Faşizm'de kişi ifadenin öznesi olarak kalmaya rıza gösterdiği sürece kendisine bu erkten pay alma hakkı tanınmıştır.

Makro-Faşizm'in savaş sonrası döneme aktarıldığı biçimiyle, Mikro-Faşizm, Adorno'nun aynı adı taşıyan araştırmasında açıkladığı gibi "otoriter kişilik" olarak çıkar karşımıza.Mikro-Faşizm'de ifadenin öznesi ve öznenin ifadesi  arasındaki farkı güdümü altına alan bir Führer'e gerek kalmamıştır çünkü bu baskı özne tarafından içselleştirilmiş ve uygulamaya konmuştur.Mikro-Faşizm'in bu içimizde tıkır tıkır çalışan saati Deleuze ve Guattari'de molar ve moleküler ayrımına dönüşür.Bu dönemde faşizmin başarısı kapitali ekonomik olandan bağımsız kılarak sahte arzu-üretim-makinaları yaratmasında yatar.Öznenin ifadesinin molar/moleküler farkını canlı tutarak var ettiği siyasal'ı günlük sıradan siyasete kurban ettiği sürece pay alabileceği reel politikaya bir davettir bu.

Nano-Faşizm ise makro ve mikro aşamalarındaki faşizmin Türkiye gibi Batılı olmayan ülkelerce özümsenmesi sürecinde ortaya çıkar.Toplumsal, ekonomik ve siyasal baskıların olağanüstü derecelere ulaştığı bu tür ülkelerde olan şey ulusal ve uluslararası kapitalin Doğulu anlamda tekelleştirilmesidir: Neandertal Kapitalizm.Bu süreçte, laiklik ilkesi üstüne kurulmuş Batılı anayasaların aksine, aşkınsalın kişiselleştirilmesine asla izin vermeyecek İslam temel aktördür.Sonuç olarak bu aşamada ifadenin öznesi ve öznenin ifadesi arasındaki fark bile ortadan kalkar.Bu demektir ki, Nano-Faşizm'de ne makro düzeyde kurumlar tarafından organize edilen dışsal faşist bir baskı ne de bunun özne tarafından içselleştirilmesi vardır: Kişi artık faşist, bir nano-faşist olarak doğmaktadır.Neandertal Kapitalizm'in ürünü olarak, nano-faşist tüm dünyası itaate çözünmüş, itaatin ne olduğunu bilmeden itaat eden, biçim dışından biçime geçişinin önü sonsuza kadar tıkanmış, Aydınlanma öncesi döneme ait, birey-öncesi tekilsizliktir.

Zafer Aracagök
Makro / Mikro / Nano-Faşizm
Kavramsız Negative: Adorno+Hayat+Deleuze
Sub Yayınları

22 Mayıs 2020 Cuma

Doğa & İnsanın Doğası, Aydınlanmanın Diyalektiği, Adorno & Horkheimer

...

İnsan, kendisinin bizzat doğa olduğuna dair farkındalığını bertaraf eder etmez, uğruna hayatta kaldığı bütün hedefleri -toplumsal ilerleme, maddi ve manevi bütün güçlerinin, hatta zihnin bile güçlendirilmesi- hükmünü kaybeder...İnsanın, kendiliğinin temelimi oluşturan kendisi üzerine kurduğu tahakküm, hemen her zaman, uğruna işe koşulduğu öznenin tahribiyle sonuçlanır.

...

Aydınlanmanın Diyalektiği
Theodor W. Adorno & Max Horkheimer

6 Temmuz 2015 Pazartesi

yanlış hayat & tolstoy'un vicdanı, sessizin payı, nurdan gürbilek

"Elimi kolumu bağlayan bu yalanı neye mal olursa olsun parçalayacağı, her şeyi itiraf edeceğim, herkese gerçeği söyleyeceğim ve doğru olanı yapacağım" dedi.

Tolstoy, Diriliş




"Doğru hayat gerçekten mümkün mü, yoksa 'yanlış hayat, doğru yaşanamaz' iddiasıyla mı yetineceğiz?"

Adorno, Ahlak Felsefesinin Sorunları

 
...Tolstoy, son otuz yılını "yalan üzerine kurulu yaşamı"nı  dönüştürmeye çalışarak geçirdi.Çabanın uzun yıllara yayılmasının nedeni, dönüştüreceği hayatın artık yalnızca kendi hayatı olmamasıydı...

..."Belki de söylenebilecek tek şey" der Adorno son derste, "bugün doğru hayatın, en ileri zihinlerin iç yüzünü görüp eleştirel olarak teşrih ettikleri yanlış hayat biçimlerine direnmekten ibaret olduğudur." Son dersin son cümlesi şudur: "Bugün ahlak dediğimiz her şey dünyanın organizasyonu meselesiyle iç içe geçer.Hatta doğru hayat arayışının doğru siyaset biçimi arayışı olduğunu bile söyleyebiliriz."

Bu derslerden geriye, Adorno'nun elli yıl önce öğrencilerine sorduğu, bugün bizi de uğraştırmaya devam eden sorular kaldı: Bazen adaletsizliğin tam da kendini doğru, başkalarını yanlış gördüğümüz noktada ortaya çıkabileceğini fark etmemiş olabilir miyiz?Kendi sınırlarımız üzerinde düşünerek bizden farklı olanların hakkını vermeyi öğrenebilecek miyiz?Bir de yanlış hayat üzerine ahlak felsefesine yol gösterebilecek bazı saptamalar: Dünyayı değiştirmek için ona bulaşmamız gerekir; ona bulaşmaksa yanlışın bize de bulaşması demektir.Ne kadar radikal olursa olsun ahlaki eylem kendi imkansızlığını gizliyorsa yalan içerir.Bütünün çıkarıyla bireyinki arasındaki uzlaşmazlığı görmezden gelen bir ahlak kaçınılmaz olarak barbarlığa varır.Ahlaki davranış pekala gizlenmiş bir bencillikten, bir cezalandırma arzusundan, hatta düpedüz hınçtan kaynaklanabilir.Vicdan bizi her zaman vicdanlı bir yere götürmez."Bir vicdanımız olmalıdır, ama kendi vicdanımız üzerinde ısrar etmeyebiliriz."

Bugün vicdanı konuşurken keşke karşımızda Tolstoy kadar kuvvetli bir figür, o kadar rahatsız bir vicdan olsaydı.Madem yok, onunla tartışacağız.Yalnızca sadeliği ararken fazla gürültü çıkardığı için değil, yokluğu ulaşılması gereken bir varlıkmış gibi gösterdiği, ahlak probleminin, "dünyanın organizasyonu"yla iç içe geçtiğini görmezden geldiği için de doğruya uzak düşmüştü Tolstoy vicdanı.Keşke gerçeklerle doğrular arasındaki bağı koparıp atmasa, estetikle ahlakı birbirinden bu kadar uzaklaştırmasa, yeni bir dinsel öğreti kurmak yerine kendi doğrusu olmayan yanlışına Anna Karenina'nınkine baktığı gibi dimdik bakabilseydi Tolstoy.

"Evsizlere Sığınak"ta kendi evimizi ev olarak görmemenin ahlakın bir parçası olduğunu söylüyordu Adorno.Tolstoy için eklemek gerekir: Kendi evsizliğimizi ev olarak görmemek ahlakın bir parçasıdır.Bir çözüm değil, problem cümlesiydi Adorno'nunki: Yanlış yaşam, doğru yaşanamaz.

Yanlış Hayat, Tolstoy'un Vicdanı
Sessizin Payı
Nurdan Gürbilek

7 Aralık 2013 Cumartesi

teori ve pratik üzerine bir tartışma, theodor w. adorno, max horkheimer

İnsanlığın neden bu atomist medeniyet evresinden geçmek zorunda olduğunu açıklayacak bir şeyler söylememiz gerekiyor.Günümüzde insanlar "bize iyi muamele ederseniz verimlilik artar." diyor..Bunun açık açık söylenmesi başlı başına önemli bir şey...Horkheimer 
---
Çalışmanın başarısı çabayla sorunlu bir ilişki içindedir.Çalışma kesin, garantili bir biçimde çalışanların hayatını yeniden üretmiyor, onları çalışmaya ikna edenlerin hayatını yeniden üretiyorsadece.İnsanları çalışmaya razı etmek için emeğin kendinde şey olduğu safsatasını yutturmaya çalışıyor...Adorno
 ---
Çalışma kavramı....Bizi uygarlıktan önceki, insanın çalışmaktan çocukluğuna kaçmayı bir ölçüde başardığı evreye dönmemizin mümkün olmadığına ikna etmek için Marksizm de burjuva dünyası da elinden geleni yaptı...Horkheimer
---

Geriye ne iyi kalır ne de kötü, ama kötünün ayakta kalması daha olasıdır...Horkheimer
---
Horkheimer: "Özgürlük birikim yapabilmek değil, bilakis biriktirmeye ihtiyacımın olmamasıdır."
Adorno: Marks da söylemişti bunu.Marks, çalışmaktan kurtulmayı tahayyül ediyordu bir yandan.Diğer yandan, toplumsal emeğin üzerine muazzam bir parıltı kondurdu.Bu iki moment doğru dürüst formülleştirilemiyor Marks'ta.Marks emeğin ideolojisini eleştirmedi, burjuvaziyle hesaplaşabilmekk için emek kavramına ihtiyacı vardı çünkü."
Horkheimer: "Burada bir diyalektiğe ihtiyacımız var.İnsanlar kendilerini işten uzaklaştırabilecek kaotik düşünceleri bastırıyorlar ve böylece çalışma onlar için kutsal bir şey haline geliyor."
---
Adorno: "Karl Kraus insanın tüketici ya da üretici olarak yaratılmadığını, insan olarak yaratıldığını söylüyordu.
Horkheimer: "Bugünlerde daha ziyade işçi-işveren birliklerinden bahsediliyor.
Adorno: "Bütün karşıtlıklar aynıkefeye konuyor.
Horkheimer: "Biz kaotik olanın tarafındayız, henüz dahil edilmemiş olanın."
---
Adorno: "Dünya sadece delirmiş değil, hem deli hem rasyonel."
Horkheimer: "Karamsarlığını yalancı çıkaracak tek şey, bugün hala düşünmeye devam ediyor oluşumuz.Bütün ümit düşüncede.Ama bunun da yok olacağını gayet iyi tahayyül edebiliyorum."
---
Adorno: "İnsanlar her konuda hayvanlardan çok daha dehşet verici; buna raağmen her şeyin başka türlü olabileceğini de sadece insanlar düşünüyor."
Horkheimer: "Tek tek insanlar, insanlık değil."
---
Horkheimer: "Eklenmesi gereken bir ara bölüm: Hapishane: Bir cezalandırma biçimi olarak kullanıldığında, çalışmanın mutluluğa dönüşmesini engellemek çok zordur.Çalışmayı olabildiğince nahoş kılmak gerekir."
Adorno: "Bir iş ne kadar gerksizleşirse, o kadar kötüleşir, o kadar ideolojiye dönüşür."
Horkheimer: "Ve bir o kadar yanlış uygulanır.İnsanlar aç kalmaya devam ettiğine göre, bütün çalışma gereksizdeğil demektir.Çalışma saptırılmıştır.Otomasyon.Başkalarına yardım etmeyi, doğru malları kişilere ulaştırmayı, hastalıklara çare bulmayı daha çok dert edinmemiz gerekiyordu.Bugün çalışma yanlış bir biçimde ortadan kaldırılıyor."
---
Babama kitle kültürünün yalan yanlış olduğunu söyleseydim, "Ama benim hoşuma gidiyor." derdi...Adorno
---
Düşüncenin hakikiliğinin alametifarikası, kendi menfaatinin dolaysızlığını reddetmesidir.Hakiki düşünce haklı kalmak istemeyen düşüncedir...Adorno
---
Bir toplama işlemi yapmanın, bir müzik parçasını dinlemekle aynı anlamda bir faaliyet olduğunu söyleyemezsin.Nasıl ki bir sandalyeyi bir yere itmekle sandalyeye oturmak arasında bir fark varsa, bu ikisi arasında da bir fark vardır.Dinlenme, bakma momenti teori tarafındadır...Horkheimer 
---
Dünya bugün olduğu gibi kaldıkça her şeyin yanlış olacağını biliyorum...Adorno
---
Horkheimer: "Devrimci olmayan bir durumda, devrimci yazılar yazıyor ve kültürün pozitif veçheleriyle ilgilenmiyorsan, yazdığın her şey umutsuz bir görünüm alır."
Adorno: "Ama Marks hiç de umutsuz grünmüyordu."
Horkheimer: "Marks'ın sekter bir tarafı yoktu.Bu toplumda yaşadığımızı ve bu toplumun bir parçası olduğumuzu inkar eden tek bir sözcük bile yazmamalıyız."
---
Biz pratiği değil, buyurmayı reddediyoruz.Hala yaşayabildiğimiz için, bir şeyler yapmakla yükümlüyüz...Horkheimer

Teori ve Pratik Üzerine 
Bir Tartışma (1956)
Theodor W. Adorno & Max Horkheimer

3 Eylül 2012 Pazartesi

minima moralia, adorno

Dağcıların tırmanma rekorları, kaçağın korkusunu yatıştırır.
---
Burjuvazi hoşgörülüdür;  insanları oldukları gibi sever, çünkü onların olabileceklerinden nefret etmektedir.
---
Yanlış yaşam, doğru yaşanamaz.
---
Burjuva çağını başlatan, matbaanın icadıysa eğer, şimdi ona mimeografla, yayının bu tek kibirsiz biçimiyle son vermenin zamanıdır.
---
Egemenlik mekanizması, yol açtığı acıların görülmesini de önler.Mutluluk vaazlarıyla başlayıp sırf yuttaşlarımız acı çığlıklarını işitmediklerine kendilerini inandırabilsin diye Polonya'nın en uzak köşelerinde kurulan insan mezbahalarına varan gelişim çizgisi hiç de dolambaçlı değildir.Budur kenetlenmiş bir mutluluk yeteneğinin modeli..
---
Açlık belirlemiştir proleter dilini.Yosullar karınlarını doyurmak için sözcükleri çiğnerler.
---
Kurbanlar normal okurlara ne kadar benzerse, ne kadar esmer, "kirli" ve göçmen tipliyse, uygulanan zulme duyulan öfke de o kadar azalır.
---
Her sanat yapıtı işlenmemiş bir suçtur.
---
En eskiyi şimdide bulma umudu, hayvan doğasının, -insana rağmen değilse bile- insandan gördüğü kötülüğe rağmen var kalabileceği ve daha iyi bir türün doğumuna yol açabileceği umudunun da ifadesidir.Hayvanat bahçeleri de aynı umuttan kaynaklanır.Nuh'un Gemisi düzenine göre kurulmuşlardır, çünkü ortaya çıkışlarından beri burjuva sınıfı tufan beklemektedir.
---
Anılar, kimsenin bizden alamayacağı tek mülkümüzdür.
---
Burjuva, kendi mıntıkasının sınırına ne kadar yaklaşır ve haysiyetini ne kadar unutursa, iktidar törenleri de o kadar kabalaşır,.Gecenin hazları vardır, ama fahişe yine de yakılır.
---
Çok kötü insanların ölebileceğini düşünmek zordur.

Minima Moralia
Theodor W. Adorno