3 Mayıs 2021 Pazartesi

Gabbeh (1996), Mohsen Makhmalbaf - Ulumalar

 Gabbeh (1996) - Mohsen Makhmalbaf
- Öğretmensiz Sınıf ve Renkler - 







Gabbeh (1996) - Mohsen Makhmalbaf
- Ulumalar - 








Gabbeh (1996)
Mohsen Makhmalbaf

23 Mart 2021 Salı

Şiir Nerede Başlar (14), Smith Adlı Bir Papaz

Smith adlı bir papaz vardı.Bizim papaz ziyarete çağrıldığında, yağmur yağıyorsa, geç kalırdı hep -bir İngiliz için ne bağışlanmaz bir günah- çünkü salyangozlar yağmur nedeniyle ortaya çıkar, o da her birini tek tek alıp incelerdi.Başka türlüsü gelmezdi elinden.Salyangoz uzmanı ve koleksiyoncuydu.Yolunun üzerindeyseler gecikerek gelirdi hep.Yüzü, yumuşak, bölümlere ayrılmamış bir bütün gibi görünürdü; salyangozlardan aldığını düşündüm neden sonra onu gördüğümde.Yüzü bir salyangozun bedeni gibi çıplaktı.

Soylu Sınıfın Sonbaharı-İngiltere Yılları
Elias Canetti

Şiir Nerede Başlar ? (14)

22 Mart 2021 Pazartesi

Şiir Nerede Başlar ? (13), Tevfik Fikret

Çeşit çeşit, boy boy şamdanları vardı.Sonra şu gördüğünüz üstüne siyah mürekkeple dört dize yazılmış (insan) kafatası!..Bir gün kendisine bir merak geldi: -Bana bir kafatası bulun, dedi.Hiç mezara gömülmemiş bir insana ait kafatası!..Yakın akrabamızdan doktorlar vardı.Tıbbiye Mektebi'nden rica ettik.Sonunda bu kafatasını buldular.Çok fakir, taşralı bir talebenin gömülmemiş başına ait imiş.Fikret onu çok severdi.Araştırıp bu ölü talebenin adını da öğrenmişti.Bazen kafatasına ismi ile hitap eder ve ona bakıp uzun uzun dalardı...

Nâzıma Hanım

Şiir Nerede Başlar ? (12), Nasreddin Hoca

Bir gün Hoca sarık sarup ucı gelmedi. Bir dahı bozup sardı, yine gelmedi. Canı sıkılup sarığı dellala verdi. Dellal dahı mezad ederken bir adem müşteri olup almak ister. Hoca bunı görüp heman dellaldan gizlüce müşteriye aydur: "Adam! Sen bu sarığı alma, ucı gelmez." dedi.


Pertev Naili Boratav
Nasreddin Hoca

Şiir Nerede Başlar ? (12)

Şiir Nerede Başlar ? (11), Feridun Bey

Tanıdığımız bir Feridun Bey vardı.Mısırlı bir prensesle evlendi.Mısır paşası oldu.Biz paşalığı ilga edince telefon defterinde isminin yanına general olduğu yazıldı.

Abdülhak Şinasi Hisar
Yahya Kemal'e Veda

Şiir Nerede Başlar (11)

Şiir Nerede Başlar ? (10), Ahmet Haşim

Ahmet Haşim senelerden beri Kadıköyü'nde oturuyordu.Günün en çok güzelleştiği akşam ve gurup saatlerinde, bir dostunun evinde yahut bir gazinoda bulunduğu, dolaştığı ve görüştüğü sırada birden sözünü keserek ve boynunu bükerek:


-Vapur vakti geldi!

Derdi.Onu böyle vapuru kaçırmak kaygusiyle dakikalarını hesaplarken kaç yüz kere gördüm.

Oyunundan ayrılmayı istemiyen bir çocuk gibi son saniyeye kadar durur, sonra koşarak vapura yorgun argın yetişir, yahut yetişemez ve öfkesinden kızarmış bir yüzle Galata'da köprü başındaki Genio kahvesinde sonraki vapuru beklerdi.Sanırım ki her vapur kaçırışında beceriksizliğine hükmedişi artık hayatta muvaffak olamıyacağına kanaat getirmesinin sebeplerinden biri olmuştur.


Abdülhak Şinasi Hisar
Geçmiş Zaman Edipleri

Goçcuvazlı Abdi


İncir ağacınıy altında oturyon
Yalavuz
Sen yoksuy
Sen de yoksuy
Büyüdüyüz gittiyiz
Bi ben kaldım uşak
Hangi birine yetişey
Ballı incirle dalında acıya

Goçcuvazlı Abdi

(Remzi Gürkan'dan aktarımla...)

Fief, Feodal Toplum - Marc Bloch


Frank döneminin "kendini teslim edenlerin"in çoğu, yeni efendilerinden sadece koruma beklemiyorlardı.Aynı zamanda bir zengin olan bu güçlü efendiden, kendilerine yaşamaları için de yardım etmelerini bekliyorlardı.Roma İmparatorluğu'nun son dönemlerinde , kendilerine "yiyecek bir şeyler" sağlayacak bir patron peşindeki fakirleri anlatan Saint Augustin'den, birçok kereler zikrettiğimiz, çökük karınlılar tarzındaki, Mavorenj formülüne kadar, aynı ısrarlı talepler hep duyulmaktaydılar.Senyör de kendi cephesinden, sadece insanlara egemen olma ihtirasının peşinde değildi.Bu insanlar aracılığıyla, aslında çoğunlukla ulaşmak istediği; mallardı.Başlangıçtan itibaren, bağımlılık ilişkileri, tek kelimeyle ekonomik bir görüntüye sahip oldular.Vassaliteyi de diğerleri gibi, bu bağlamda düşünmek gerekir.Şeflerin savaş arkadaşlarına gösterdikleri cömertlikler, Karolenj döneminde kişisel bağımlılıklarını sunan bu kimselerin, bu hareketleri karşısında, çok gerekli bir karşılık olarak ortaya çıkmaktaydı -örneğin, at, silah, mücevher gibi bazı armağanların sunulması gerekmekteydi-. Kral fermanları, vassallerle bağları kopartmayı yasaklıyordu.Ama, bağların kopmasını asıl engelleyen, adamın senyöründen para almış olmasıydı.Gerçek efendi, vermesini bilendi.

Oysa, bir vassaller grubunun şefi olan kimsenin önünde, tüm işverenlerde olduğu gibi, ekonominin genel koşulları, ancak iki ödeme yöntemi arasında tercih olanağı bırakmaktaydı.Adamı evinde barındırıp, masrafları kendine ait olmak üzere, besleyip, giydirip, silahlandırabilirdi.Veyahut da, ona bir toprak vererek veya en azından, bir toprağın belirlenmiş gelirlerini ona bırakarak, geçim olanaklarını adamın kendinin elde etmesini sağlayabilirdi.-Buna Fransızca konuşulan ülkelerde chaser, tam kelime anlamı olarak, kendi özel eviyle donatmak (casa) denirdi- Şimdi, sonuncu şıkta, yani toprak verilmesi durumunda, temlik işleminin hangi tarzlarda gerçekleştiğini görmek gerekmektedir.

Veraseti sınırlayan veya kaldıran, kayıtsız, bsit bağış, eski dönemlerde oldukça geniş bir kullanım alanı bulmuşa benzemektedir.7. yüzyılda bir şefin "arkadaşı"na küçük bir toprağı bu formülle verdiği görülmektedir.Daha sonraları, Sofu Louis'nin üç oğlu, vassallerine onları görevlerinde tutabilmek amacıyla, birçok kereler cömertliklerde bulunmuşlar, ama umutları belki de gerçekleşmez diye, bu bağışları geri alabilme koşuluyla yapmışlardır.Ancak, senyörler tarafından maiyetlerindeki adamlara düzenli bir şekilde dağıtılan mallar, bir ödül olmaktan çok bir maaş niteliğindedir.Bu nedenle de senyörler, hizmet sona erdiğinde, malın kendilerine dönmesine önem veriyorlardı.Bunun sonucu olarak da, en uç durum olarak taraflardan birinin ölümü bağı koparınca, mal asıl sahibine dönüyordu.Diğer bir anlatımla, vassalite kan bağıyla intikal etmediğinden, vassalin maaşı da ırsi bir nitelik kazanamamıştı.

...

Marc Bloch
Feodal Toplum
Çeviri: Mehmet Ali Kılıçbay

Bizimkiler Dizisi'nden, Yaman Okay & Yavuzer Çetinkaya Anısına


"Bir yudum da, şu güzel insanların anısına içelim."


Day for Night (1973), François Truffaut

 
Day for Night (1973), François Truffaut
-Düşler, Çocukluk & Citizen Kane-











Day for Night (1973), François Truffaut
-Aktörlere dair-

- Biliyor musunuz? Julie'ye güvenebilirsiniz.

- Bu film için çok mutlu.Sonunu getirir.

- Aktörler ne kadarda alıngan, şaşırtıcı.

- Bu normal tabii.
Herkes yargılanmaktan korkar ama 
sizin meslekte yargılanmak yaşamın bir parçası.
İster işte olsun, ister iş dışında.

- Biriyle karşılaştığında "benim için ne düsünüyor?" der.
Sanıyorum ki bütün sanatçılar öyle.
Mozart küçükken ona çal denildiğinde, şöyle cevap veriyordu:

"İstediğini çalarım ama önce beni sevdiğini söyle."

Üstelik en çok öpüşülen meslek, fark ettiniz mi?
Evet zamanımız öpüşmekle geçiyor.
Diyorlar ki, el sıkma işi, tabanca var mı yok mu diye çıkmış.
Ama bize bu yetmiyor.
Sevdiğimizi göstermemiz lazım.
Sevgili sevgilim, aşkım, şahanesin...
Bizim bunlara ihtiyacımız var.







Film yapmak, gece giden trene benzer.Senin ve benim gibi insanlar
ancak film yaparak mutlu olurlar.


"Geciktiği için öldü, cömertlikten öldü diyebiliriz."

Day for Night (1973), François Truffaut
Ustalar & Kitaplar













Day for Night (1973)
François Truffaut