13 Mayıs 2014 Salı

doğa durumu, mehmet işten

"...daha çoğunu yanımızda götüremeyiz
ve daha çok
hep bozulur zaten."
Mehmet İşten

insancıklar, dostoyevski

Kadere küsmenin hiçbir faydası yok.Bunu kendi üzerimde denedim.
---
Şasa, çok haşarı, haşarı olduğu kadar da zeki bir kızdı.Zavallı delikanlıya etmediği muziplikler bırakmazdı.Yürüyüşünü, eğilip selam verişini, konuşmasını taklit eder; beni güldürürdü.İlk zamanlar, bu gencin tuhaf görünüşü karşısında ben de gülmeden edemezdim.Sonraları, onu tanıdıkça fikrim değişti.Zavallı görünüşünün altında, çoka sil bir karakter gizliydi.Yemez içmez, ders vererek kazandığı birkaç kuruşu da kitaba yatırırdı.Giyecek doğru dürüst elbisesi yoktu; ama çok pahalı kitapları vardı.Odasına çekilir, gece yarılarına kadar kitap okurdu.Çok sabırlı ve hoşgörülü bir insandı.Ancak, bir gün Şasa ile birlikte o kadar ileri gitmiştik ki; gururu fena halde incindi ve sadece; "Kalpsiz çocuklar!" demekle yetindi.Bu söz bana çok dokundu.Utancımdan kulaklarıma kadar kızardım; gözlerim yaşardı.Yaptığımız aptalca şakalar için bizi bağışlamasını istedim.Hiç cevap vermedim; dersi yarıda keserek odasına çekildi.
---
Benim  çalıştığım dairede, senin Anna Federovna'yı cebinden çıkaracak şeytan ruhlu insanlar var kuzucuğum.
Ve ben o insanlarla birlikte çalışmak zorunda kalıyorum.Şimdi de diyorlar ki; "Üstün başarı madalyasını Makar Alekseyeviç'in tabutuna asacağız."
---
Çevremize şöyle bir bakalım.Bir tarafta bakanlar, generaller, müdürler, çiftlik sahipleri; diğer tarafta kapıcılar, on ikinci dereceden memurlar, ırgatllar ve bir lokma ekmeği zor bulan sefiller.Hep merak etmişimdir.Bir general, emir verdiği neferden daha mı akıllı ve yeteneklidir?Bir müdür, günde on kere azarladığı kapıcıdan daha mı dürüst ve namusludur?Okuldan hatırlıyorum.Öğretmenlerimiz, "Yurttaşlık" dersinde bunun bir iş bölümü olduğunu söylüyorlardı.

Evine bir kuru ekmek götüremeyen, dört çocuk babası komşumuz Gorşkov'u hatırla.Adamcağız Allah'ın her günü iş bulmak ümidiyle evinden çıkıyor; ama açtığı her kapı yüzüne kapanıyor.Kimse onunla işini bölüşmek istemiyor.Öğretmenlerimizin "iş bölümü" dedikleri başka bir şey olmalı.
---
Ormandaki vahşi hayvanlar bile bunların yaptığını yapmıyor.Karınları tokken, kendilerinden zayıf hayvancıklara dokunmuyorlar.Bu insan kılığıma bürünmüş canavarlar, yedikleri önlerinde, yemedikleri arkalarında olduğu halde; kendilerine zararı dokunmayan bizim gibi insancıklara zulmediyorlar.
---
Zenginler, yoksulların kötü talihlerinden yüksek sesle yakınmalarından hiç hoşlanmazlar.Bu onlara arsızlık, yüzsüzlük gibi rahatsız edici gelir.Yoksulluk elbette rahatsız edicidir.Yoksulların inlemesi, zenginin keyfini kaçırır.Nedendir dersin?Vicdanları rahatsız olduğu için mi keyifleri kaçıyor?
---
Rüyasında ayakkabı görenler sadece ayakkabıcılar mıdır?Eğer öyle olsaydı, zaten bu bilinen bir şey olduğu için yazmaya değmezdi.

İnsancıklar
Dostoyevski

baraka (1992)



"Hakikatler hayaldir hep, hayaller bir hakikattir."
 Asaf Halet Çelebi

masal dünyamız, asaf halet çelebi konferansından

...O hayallerle ben etrafımdaki insanların bünyesini daha iyi anlayabildim.O müşterek hayallerde o müşterek şiirde ben bu memleketin, bu toprakların çocuklarını sevmeyi, bu vatana bağlanmayı öğrendim.Onlar benden bir parça, daha doğrusu ben onlardan bir cüzdüm.Demir asa, demir çarıklı, dertli şehzade bendim.

Kaf dağlarına giden, ejderhalarla döğüşen delikanlı bendim.Huysuz ve hilekar çengi dilaralar, talibsiz, turunç güzelleri, esrarlı benli bahriler, korkunç iğci babalarla akıllı küçük kız, adı Bahtiyar olan bedbaht, dağdan dağa gezip elbiseleri çalılarda yırtılan, kanrevan içinde uzaklaşan sultan hanım, ne bileyim öyle çok nevilere mensup bütün insanlar kafilesi hep benim etrafımda yaşayan mahluklardı.Bahçelerde narlar ağlar, ayvalar güler, tütün çubuklar içenler, lale sümbül biçerek geçenler, ağlayan gözlerden inciler dökülür, gülen yanaklarda güller açardı.Sanki bütün bunlar biraz ben , biraz benim gibi insanlardı.Bunların hepsini aşağı yukarı yanımda buluyordum.Ağaçlı bir yerde bir çeşme görsem bu muhakkak bir masaldan çıkmıştı.Gördüğüm esk ibir konak muhakkak Bahtiyar'ın konağıydı.İçinden sedef kakmalı gümüş nalınları ile salına salına cariyeelr çıkıp çeşmeye su doldurmaya gideceklerdi.Çiçekli bir daldan bir bahçe duvarına konan bir kuş bir anda silkinip bir insan oabilirdi.Memleketimin insanlarında ve manzaralarında muhakkak masallarımdan bir parça, yahut masallarımda memleketimin akseden aynaları vardı.Onlar için sonsuz bir sevgi duyuyordum.

Masal Dünyamız
Asaf Halet Çelebi Konferansından

kano, mehmet işten

Kano*
gövdem, terası beynim olan apartman boşluğu
herkesin cinayet delillerini sakladığı

sürsün orda bu meşûm hikâye
ısrarlar, geçimsiz yurttaşlıklar
işte orda...onüç yaşında çocukların unutuldukları
herkesten bana sarkan acılar
kana kana öldür beni
toplum dediğin dizboyu ricalar
gerekirse geç gel ya da hiç gelme
ama uğrama bana...karanlık bir jilet taşır tüm uğrayışlar

nedir bu sendeki ben hali
sakın kendi karikatürümü yaptığım
sarılıp ağladığım bir tören olmasın gece
öyle taraf gözlerle bakma bana
yanlış öykülerde doğru kahramanlar
çabuk ölürler
kim bu lacivert şempanzeler
durmadan el çırpan
herkes biliyor
dolunay, bir iklimdir
metamorfoz geçirir çiçekler

içimde kol geziyor bölük bölük incinmişlikler
bu bir gala tek başına izlediğim
tek başına iğrendiğim
bir apolet gibi taşıma omzundaki günah kuşlarını
elveda desen dur değil
şimdi bir ayet gibi anımsa seviştiğimizi
yakıyorum işte sana değen yerlerimi
                                                                                         
*ötekisiz dergisinde yayımlanmıştır

Kano
Mehmet İşten

piedras köşesi ve şili, atlas, jorge luis borges


Kimbilir kaç kez geçtim buradan.
Artık anımsamıyorum.
Geçip geldiğim sabahlar ve ikindiler, 
Ganj Irmağı'ndan daha uzak.
Bahtsızlığın hükmü yok artık.
Bahtsızlık, hiçbir bilicinin bildirmediği,
zamanı silip süpüren-ya da sanatın bağrına gömülen
o yoğrulabilir balçığın, 
geçmişimin bir parçası artık.
Belki bir kılıç parıldadı puslar arasında
ya da belki bir güldü.
Sarmaş dolaş gölgeler
şimdi onları kınında gizler.
Yalnız külleri kalır.
Yalnız külleri.
Taktığım tüm maskelerden sıyrılır,
ölümde unutulur giderim.

Piedras Köşesi ve Şili
Atlas
Jorge Luis Borges

1 mayıs 2014


1 Mayıs 2014/Beşiktaş

14 Nisan 2014 Pazartesi

yakın plan haneke, thomas assheuer

Çizim: Eduardo Barcia
Tarkovski oyuncularına senaryoyu vermez; sadece o gün çekilecek sahnenin diyaloglarını bir kağıt parçasına yazıp verirmiş.Ve bunu büyük Rus oyuncularla da yapmış.Sahneler böyle doğallık kazanıyor.
...
Hedeflere inanmıyorum, doğruluğa inanıyorum.
...
Bir bardak suyu resmedip mükemmel ve sarsıcı bir sanat eseri meydana getirebilirsin.Ama dünyanın bütün acılarını topladığın çok büyük bir destan yazıp korkunç bir saçmalık da meydana getirebilirsin.
...
Savaş her yerde ama karakterler kendi hayatlarıyla çok meşgul oldukları için bu savaşı algılamıyorlar.
...
Kendimizi huzursuz hissetmemiz için her türlü sebebimiz var...Rahat uyuyabilmek için kendimize yalan da söylüyoruz.
---
Akşamları rahatlamak için Bach dinleyen toplama kampı komutanı figürü.Tabii ki dünyadan uzaklaşma hakkı var...
...
Yabancılaştırılan dünyada da mutluluğun olduğunu gösterdiğimde izleyici bundan medet umacaktır.Ben onu, kendisine hoş gelmeyen gerçeklerle yüzleşmekten kurtarıyorum.Bundan dolayı, mutluluk anlarına bir eczacı gibi yaklaşılmalıi.Sadece belirli bir doza müsaade var.
...
Herkes, iyi ile kötü arasında artık belirgin farklar bulunmadığından şikayetçi.
...
Esirler serbest bırakıldığında çoğu eski efendisini özlüyor."Hiç olmazsa o zaman ne yapmam gerektiğini biliyordum."Özgür bırakıldığında bizim izleyicimiz de öyle.
...
Bütün kitaplar ve filmler insanlığı daha iyi bir noktaya mı getirdi?Bilmiyorum.Ama bu eserler verilmeseydi, dünya çok daha can sıkıcı bir yer olurdu.
...
Ben yanlış kişiyim.Virgilius da Dante'yi ele alıp cehenneme götürdü.Ve bilindiği üzere, herkes ilk önce bütün ümitlerini cehennemin kapısında bırakır.
...
Yetişkin bir oyuncu bir aslanı oynadığında o aslanı oynar.Ama bir çocuk aslanı oynadığında çocuğun kendisi aslan olur.Fark bu.
...
Önceki yüzyıllarla ilgili bir film yapmak isterseniz bu çok daha zor olacaktır, çünkü o dönemlerle bildiğimiz şeyleri tablolardan biliyoruz.Orada, bugün aynısını elde edemediğimiz renkleri görüyoruz.Onlar doğal renkler.Bugünkü renklerse kimyasal.Bu bambaşka bir atmosfer yaratıyor.

Yakın Plan Haneke
Thomas Assheuer

13 Nisan 2014 Pazar

cüz gülü, mustafa kutlu, sır


Nâgehan ol şâra vardım, 
Ol şârı yapılır gördüm, 
Ben dahi bile yapıldım, 
Taş u toprak arasında”
                                                                 Hacı Bayram-ı Veli


Gecenin bir vaktinde şehre girdim.
Sokaklarda ne bekçi vardı, ne asker. Hiçbir evin kapısı kilitlenmemişti. Gece gündüz ahalinin üzerine rahmet yağıyordu. Her mahalle bir mektep, her fert talebe idi. Bilenler bilmeyenlerden mesul, güçlüler zayıflardan sorumlu idi. Hastalar hastalıkları için üzülmüyor, sağlar sağlık sebebi ile kasıla kasıla gezinmiyordu. İnsanların elinde para, mektupların üzerinde pul yoktu.
Kimse amir değildi ve memur da yoktu.
Bu şehrin bir kapısından girip, diğer kapısından çıkıncaya kadar bildiklerimi unuttum, unuttuklarımı hatırladım. Var olan varlığım yok olmuş, yoktan varedilmiş idim.
Oradan bize tayy-ı mekân nasip oldu.
Sarığımın arasına bir katmerli gül sıkışmış onu, yani ondan yayılıp duran rayihayı, o küçümen balçığa katıp, parmak kadar saman çöpü ile karıştırdım. Bu ıssız dağ başına bu tekkeyi kurup çattım. O çocukların bakışlarından, gülüşlerinden, yüzlerinden, sözlerinden toplanıp gelen ne varsa, hayatımın bu son cüzüne, o ak sayfanın kenarına nakışlandı.
Esrarımın aslı budur.

Cüz Gülü
Sır
Mustafa Kutlu

cenaze için birkaç kilo hurma, 2006


"kim olsa serpilen coşturuyor bizi,
imreniyoruz başkalarının mahvına"
İsmet Özel