jorge luis borges etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
jorge luis borges etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Mayıs 2021 Perşembe

Harita Yön Eylem - Zafer Aracagök - Kavramsız Negativite

Borges kısa öykülerinden birinde (Bilimin Kusursuzluğu Üzerine / Alçaklığın Evrensel Tarihi) yıllar önce Çin'de imparatorluğun tamamını bire bir kapsayan bir harita üretilmiş olduğundan bahseder.Zaman içinde haritacılar ve haritacılık zanaatı önemini yitirmiş ve eskiyen, çürüyen bu devasa haritanın kırıntılarına çöllerde rastlanmaya başlanmıştır.Baudrillard'a göre günümüzde, gerçeklikle onun temsili arasında bire bir ilişki kurulduğu zamanlardan bugüne hiçbir şey, temsil edilen yeryüzü bile kalmamış, simulasyon çağına girilmiştir.Yani, gerçekte karşılığı olmayan imgeler dünyası.Şimdiki durumsa oldukça farklı, uluslararası neandertal kapitalizm ve kolonyalizm imgenin arkasında boşalan gerçekliği  yeniden kurdu ama temsil ettiğini düşündüğü şey, görmesini bilmiyorsa, sömürüye direnmesini bilmiyorsan, koskocaman bir yalandan ibaret.Haritamız var, "gerçeklik" de var ama yön eylem sıfırmış gibi yapılıyorsa da her an tespit edilmeye hazır.

Zafer Aracagök
Kavramsız Negativite: Adorno+Hayat+Deleuze

5 Temmuz 2015 Pazar

simülakrlar ve simülasyon, jean baudrillard

İnsanın aklına gelebilecek en güzel simülasyon alegorisi olduğunu düşündüğümüz bu Borges masalında: İmparatorluğun hizmetindeki haritacıların çizdikleri harita sonunda imparatorluğun topraklarına birebir eşit boyutlara sahip bir belgeye dönüşmektedir.Ancak çökmeye başlayan imparatorlukla birlikte lime lime olmuş bu harita parçalarıyla çölde karşılaşan insanlar vardır.Sonuçta bu harap olmuş soyut metafizik güzelliğin, imparatorluğun şanına yakışan bir görünüme sahip olduğu ve eskidikçe gerçeğiyle birbirine karıştırılan sahtesi gibi İmparatorluğun da bir leş gibi çürüdükçe özüne yani toprağa dönüştüğü görülmektedir.Bu güncelliğini yitirmiş masal ikinci basamak (ordre) simülakrların gizli çekiciliğine sahiptir.
---
Zaten bütün bilimlerin, varlıklarını kavradıklarını sandıkları nesnelerinin zamanla yok olup gitmesi gibi bir paradoks üzerine oturtmaya mahkum edildikleri ve o zaman da ölü nesnenin, bilime hiç acımadan  sahip olduğu anlamı tersine çevirdiği görülmektedir.Tıpkı arkasına bakması yasaklanan Orfeus'un dayanamayarak başını geri döndürmesi sonucunda sevgili karısı Eridikya'nın cehenneme geri gönderilmesi gibi.
---
Artık ölme hakkı da ellerinden alınan şeylerin yaşama hakkı da ellerinden alınmıştır.Tıpkı "funeral homes"un (cenaze işleriyle ilgilenen şirketler) ölüye gömülmeden önce makyajla o insanın yaşarken sahip olduğu görünümünden daha doğal ve mütebessim bir görünüm kazandırmaları gibi.
---
Disneyland çocuksuluğun gerçek anlamda her yere hakim olduğunu gizleyebilmek amacıyla kurulmuş minik bir evren olup, yetişkinlerin de buraya gelerek çocuklaşmalarına olanak tanımakta ve gerçekte çocuk olmadıklarına inandırılmaya çalışılmaktadır.
---
Bourdieu'nün şu saptamasına katılmamak mümkün değil: "Güç ilişkilerinin özünde yatan şey, güç ilişkilerine benzememeye çalışarak gücünün tamamını bu gizlilikten almaktır."
---
Eskiden bir skandal gizlenmeye çalışılırdı; günümüzdeyse tam tersine bunun bir skandal olmadığı gizlenmeye çalışılmaktadır.
---
Faşizm, yitirdiği iktidarın yasını tutan ve bir türlü ondan vazgeçmek istemeyen bir toplumun "anormal boyutlara ulaşan gönderen (referans) sistemidir.
---
Birbirleri ardına sıralanan tüm Firavun hikayelerinde, kahramanların adı istisnasız hep Firavun'dur.
---
Bir katliamın unutulması da katliam türünden bir şeydir.Çünkü bir katliamı unutmak insanın bir belleği olduğunu, bir tarihle bir toplumun varlığını, vb. unutmak demektir.
---
Bizler artık bir senaryoya indirgenmiş toplumsalın hayatı kaymış okuyucularıyız.
---
Engizisyon cellatlarının sorunu, Kötülüğü, Kötülük İlkesini itiraf ettirebilmekti.Suçlulara kazara suç işlemiş olduklarını, ilahi düzenin bir parçası olan Kötülük ilkesine istemeden uyduklarını söyletmek gerekiyordu.
---
Bilimsel deney, bir amacın aracı olmaktan çok güncel bir meydan okuma ve günahtan arındırma işkencesidir.Akla uygun bir ortam oluşturamayan bilimsel deneyler, eskiden insana imanını topluluk  önünde bağırta çağırta itiraf ettirmeye çalışan işkenceciler gibi hayvanlara bilimsel denek olduklarını itiraf ettirmeye çalışmaktadırlar.
---
Yük hayvanı olup , insanlar için çalıştılar.Deney hayvanı olup bilimin sorularını yanıtlamaya zorlandılar.Tüketim hayvanı olup sınai ete dönüştüler.
---
Borrolar hayvan ruhuna sahip "varlıklardır", tıpku Kanaklı yerlilerin ölüleri hakkında hayvan görünümüne bürünerek canlılar arasında dolanıyorlar demeleri gibi.(Acaba Deleuze'ün hayvanlaşmak dediği böyle bir şey midir? Birer "Pembe Panter olun" deemsinin nedeni bu olabilir mi?)
---
Deliler bizi bir bilinçaltı varsayımını kabul etmeye zorladılar, biz de onları bu bilinçaltı adlı tuzağa düşürerek karşılık verdik.Çünkü ilk aşamada bilinçaltı, akla karlı gelerek onu bozguna uğratmaya kalkışmış ve deliliğin akılla olan ilişkisine hala bir son verebilecek güce sahip olsa da sonradan deliliğe karşı çıkmıştır, zira bilinçaltı klasik akla oranla onun daha evrensel bir akılla ilişkilendirilmesini sağlamaktadır.
---
Eskiden sessizliğe mahkum ettiğimiz insanları, bugün konuşmaya mahkum ediyoruz.
---
Masallarda hayvanlar, insanlara özgü ahlaki söylevler çekmişlerdir.Totemizm kuramında yapısalcılık söylevine tahammül etmek zorunda kalmışlardır.Laboratuarlarda her gün bize (anatomik, fizyolojik ve genetik) "nesnel" söylevler çekmektedirler.Erdemlerle günahlar konusunda bir metafor görevi yaptıktan sonra ekolojik ve enerjetik bir model, biyonik alanında mekanik bir model, bilinçaltı içinse hayali bir söylev görevi yapmışlar ve son olarak da Deleuze'ün "hayvanlaşma/başkalaşma" örneğinde yaşamsal bir alandan tamamıyla mahrum bırakılan arzu modeline dönüşmüşlerdir.
---
Hayvanların biliçaltı yoktur çünkü bir yaşama alanları vardır.İnsanlar sahip oldukları yaşama alanlarını yitirdikleri gün ortaya bilinçaltı denilen şey çıkmıştır.Yaşama alnlarıyla birlikte insanlar biçimsel dönüşüme uğrama olanağını da yitirmişlerdir.Bireysel yas tutma aracı olarak bilinçaltı durup dinlenmeksizin umarsızca bu yitirdiklerinin yasını tutma oyunu oynamaktadır.Bu oyunda hayvanlar duyulan özlemi temsil etmektedir.

Simülakrlar ve Simülasyon
Jean Baudrillard

13 Mayıs 2014 Salı

piedras köşesi ve şili, atlas, jorge luis borges


Kimbilir kaç kez geçtim buradan.
Artık anımsamıyorum.
Geçip geldiğim sabahlar ve ikindiler, 
Ganj Irmağı'ndan daha uzak.
Bahtsızlığın hükmü yok artık.
Bahtsızlık, hiçbir bilicinin bildirmediği,
zamanı silip süpüren-ya da sanatın bağrına gömülen
o yoğrulabilir balçığın, 
geçmişimin bir parçası artık.
Belki bir kılıç parıldadı puslar arasında
ya da belki bir güldü.
Sarmaş dolaş gölgeler
şimdi onları kınında gizler.
Yalnız külleri kalır.
Yalnız külleri.
Taktığım tüm maskelerden sıyrılır,
ölümde unutulur giderim.

Piedras Köşesi ve Şili
Atlas
Jorge Luis Borges

4 Mayıs 2013 Cumartesi

alef, jorge luis borges

Etiyopyalıların yaygın bir inancını anımsadım, maymunlar çalışmak zorunda bırakılmamak için konuşmazdan gelirlermiş.
---
İskenderiye'de, günah işleyemeyecek kişilerin, bir kere günah işleyip de tövbe edenler olduğu söylenir; bir yanılgıdan kurtulmak için, diye ekleyebiliriz, önce ona düşmüş olmak gerekir.
---
Kader bilge insanları elimizden almışsa, delileri arayıp bulalım.
---
Öfkeyi yudum yudum içtim, bitirdim sanıyordum ki, son yudumlarda ağzımda beklenmedik bir tatla karşılaştım, mutluluğun esrarlı ve neredeyse dehşetengiz tadıyla.Çeşitli açıklamaları denedim, ama hiçbiri yeterli olmadı.Şöyle düşündüm: yenilgiden hoşnutum, çünkü içten içe suçlu olduğumu biliyorum, beni selamete çıkaracak tek şey var, o da cezalandırılmak.Şöyle düşündüm: yenilgiden hoşnutum, çünkü bu bir sondur ve ben çok yorgunum.Şöyle düşündüm: yenilgiden hoşnutum, çünkü gerçekleşti, o biz olan, biz olmuş olan, biz olacak olan bütün olaylarla kaçınılmaz olarak bağlantılı, çünkü tek bir olguyu dahi yok saymak ya da lanetlemek evrenin adına kara çalmaktır.
---
Bütün dünya bir labirentken, kendine niye bir labirent yaptırsın.
---
Uykusu gelmişti, üşüyordu da biraz.Sarığını çıkardıktan sonra madeni bir aynada kendine baktı.Gözlerinin neler gördüğünü bilmiyorum, hiçbir tarihçi o yüzün özelliklerini anlatmadı ki.Tek bildiğim, birdenbire, görünmez bir ateşle tutuşmuşcasına yokoluşudur, onunla birlikte evin, görünmez fıskiyenin, kitapların ve el yazmasının ve kumruların ve sayısız kara saçlı cariyenin ve korkudan titreyen kızıl saçlı cariyenin ve Farah'ın ve Ebulkasım'ın ve gül fidanlarının belki de Guadalkuivir'in yokoluşudur.
---
Sen uyanıklığa değil, önceki bir düşe uyanmışsın.O düş, bir başka düşle sarmallıdır, o da bir başkasıyla ve bu böyle sonsuza kadar gider, sonsuz da kum tanelerinin sayısıdır.Geriye dönerken izlemen gereken yolun sonu yoktur ve sen bir daha gerçekten uyanmadan öleceksin.
---
O adam bir zamanlar kendisiydi, ama artık umurunda bile değil...

Alef
Jorge Luis Borges

19 Ekim 2012 Cuma

alçaklığın evrensel tarihi, borges


1517 yılında, Yerliler'in Antiller'deki altın madenlerinin cehennem çukurlarında çürüyüp gitmelerine yüreği parçalanan İspanyol misyoner Bartolome de las Casas, İspanya kralı V. Carlos'a, oraya zencilerin getirtilmesi için bir tasarı sunmuştu; Antiller'deki altın madenlerinin cehennem çukurlarında zenciler çürüyüp gitsin diye.Biz Amerika'nın kuzeyinde ve güneyinde yaşayanlar, bu acayip insancıl dönüşüme neler borçluyuz neler: W. C. Handy'nin blues parçalarını; Uruguaylı avukat ve Siyah akımının ressamı Don Pedro Figari'nin Paris'teki büyük başarısını; tangonun kökenini zencilere kadar dayandıran bir başka Uruguaylının, Don Vicente Rossi'nin halis yerli düzyazılarını; Abraham Lincoln'ün destansı boyutlarını; iç savaş yüzünden beş yüz bin kişinin ölmesini ve asker emeklilerine üç milyon üç yüz bin dolar aylık bağlanmasını...
...
O yıllarda, köleciliğe karşı çıkan birtakım kışkırtıcılar, Kuzey'i bir uçtan öbür uca dolaşıyorlardı; özel mülkiyete karşı çıkan bu tehlikeli kudurganlar çetesi kölelerin özgür kılınmasını savunuyor, onları kaçmaya kışkırtıyordu.Morell bu anarşistlere pabuç bırakacak adam değildi.Yankee değildi o, sapına kadar Güneyli bir Beyazdı; Beyazların soyundan geliyordu.Bir gün bu işleri bırakıp beyefendiden sayılmayı, kilometrelerce uzayıp giden kendi pamuk tarlalarının, sıra sıra dizilip iki büklüm çalışan kendi kölelerinin sahibi olmayı düşlüyordu...Onca deneyimden sonra, gereksiz tehlikeleri göze almaya hiç niyeti yoktu.

Kaçak köle özgürlüğüne kavuşmayı bekleyedursun, Lazarus Morell'in kancık melezleri kendi aralarında bazen belli belirsiz bir baş işaretiyle karar verirler ve köleyi gözden, kulaktan, elden, günden, rezillikten, zamandan, koruyucularından, umarsızlıktan, havadan, köpek sürülerinden, dünyadan, umuttan, terden ve kendinden kurtarıverirlerdi.Bir kurşun, bir bıçak ya da kafaya inen bir sopa...Son kanıtı yok etmek Missisipi'nin kaplumbağalarıyla yayınbalıklarına kalırdı...
...
Morell'in, kendisini linç etmeyi düşleyen zencilerin ayaklanmalarına önderlik ettiğini ya da önderlik etmeyi düşlediği zenci orduları tarafından linç edildiğini düşünebiliyor musunuz? Üzülerek itiraf etmeliyim ki, Missisipi tarihi, bu iki harikulade fırsatın ikisinden de yararlanamadı.Üstelik, ilahi adalet (ya da ilahi ahenk) de yerini bulmadı: Suçlarına yataklık eden ırmak Morell'in mezarı olmadı.Lazarus Morell, 1835 ocağının ikinci günü, Silas Buckley adıyla yattığı Natchez hastanesinde bir akciğer hastalığından öldü.Onu, koğuştaki hastalardan biri tanıdı.Ayın ikisi ver dördünde, bazı büyük çiftliklerdeki köleler ayaklanmaya kalktılar, ama pek fazla kan dökülmeden bastırıldı ayaklanma.

Zalim Kurtarıcı Lazarus Morell

Alçaklığın Evrensel Tarihi
Jorge Luis Borges