yardımcı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yardımcı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Mayıs 2021 Cuma

Robert Walser, İsviçreli Aylak Bir Yazar - Ahmet Uğur Nalcıoğlu


...

Burada adı geçen yazar, Stuttgart'tan Bern'e kadar yürüyen bir yazardır.22 saat hiç durmadan yürüyen bir yazardan söz ediyoruz: 

"Bir keresinde gece saat 2'de Bern'den yola çıktım.Sabah saat 6'da Thun'a vardım.Öğle vakti Niesen'e geldim, akşam üzeri Thun'daydım ve gece yarısı Bern'e geri döndüm."

...

Oğuz Demiralp'in yaptığı yorum, Walser'in durumunu çok net bir şekilde ortaya koymaktadır:

"Bir yazar ne denli kıyıya kenara itilmiş, köşeye atılmış, yaşarken unutulmuş olursa olsun bir gün okunacağı umuduyla ölür.Henüz basılmamış eserlerini de bu umut nedeniyle yok etmez.Elbette bu lafları Robert Walser'i düşünerek ediyorum.Yaşarken gitgide gözden kaybolan, yazısında gizlenip orada başkalarının gözünde bir yeniden doğuşu arayan bir yazar olduğunu düşünüyorum."

...

"Peri masallarının bittiği yerde Robert Walser başlar." Walter Benjamin

...

Onun hakkında yorum yapacak olan herkes şu konuda aynı şeyi söyler; hüzün dolu bir yaşamı olan bu zavallı adamı seviyoruz.Onun biyografisini anlatmak çaresizliktir.Biz onun eserlerini ve biyografisini biliyoruz, neredeyse her şeyi biliyoruz.Aslında pek bir şey bilmiyoruz.İşte onu efsane yapan da budur.

...


Kafka'yı bu denli etkileyen bir yazardan söz ediyorsak bu etkilenmenin nedenlerini ve bu ilişkinin ayrıntılarını ortaya koymakta yarar olduğu kanaatindeyiz.Walser'in Franz Kafka ile ilk bağlantısı geçmişe dayanır.1908 yılında ilk eseri yayınlandığında Franz Blei'nın şu cümlesi aradaki bağı anlatır: "Kafka, Walser değildir, bilakis Prag'da o isimde genç bir adamdır." Sonraları Walser ile Kafka birbirleriyle hiç karıştırılmadılar.Fakat iki yazarı bir arada tutma ve bağlantı kurma geleneği hep devam etti.Edebiyatın 20. yüzyılın tanınmış temsilcileri ile ünlü eleştirmenleri Kurt Tucholsky, Max Brod, Robert Musil, sonraları Walter Benjamin , Hermeann Broch, yakın zamanda ise Martin Walser ile Elias Canetti Kafka'nın Walser'den oldukça etkilendiği fikrine söylemleriyle destek verirler.Canetti olayı daha da ileri bir boyuta taşıyarak Walser'siz Kafka'nın varlığını koruyamayacağını, başarılı olamayacağını iddia eder.

Kafka ile Walser arasındaki akrabalığın var olduğuna inandırmaya çalışmak bir alışkanlık haline gelir.Yazarlar listesi hazırlanırken bile onların isimleri arka arkaya yazılır ve yayınevi kataloglarında resimleri yan yana konulur.Sadece bu gelenek Kafka ile Walser'i mukayese etmek arzusunu haklı çıkarmaz, Kafka'nın onun eserlerine olan ilgisi de buna adeta çanak tutar.Kafka'nın önceki müdürü Ernst Eisner'e gönderdiği uzun mektupta Walser'in genç kahramanlarıyla kendisini özdeşleştirdiği ortaya çıkar.Bunun örneklerini çoğaltmak mümkündür.Kafka'nın Walser'den etkilendiğini dile getirmesi konuyu özetler niteliktedir.

...

"Robert Walser okunmak istiyordu, tanınmak değil." Catherine Sauvat

...

"Robert Walser'i okuyabilirsiniz ama onun hakkında hiçbir şey okuyamazsınız." Walter Benjamin

...

Walser'in yazmasını engelleyen tek şeyin onun ruhsal sıkıntılarının var olması değildir.Klinikteki kuralların katı olması kendisini baskı altında hissetmesi, yazamamasının nedeni olarak görülebilir.Walser de Carl Seelig'e bu yönde açıklamalarda bulunur:

"Bir yazarın üretebileceği tek zemin özgürlüktür.Şartlar yerine getirilmediği sürece yazmayı kesinlikle reddederim."

...

Kliniğe yatmak üzere, herhangi bir sert tepki ya da büyük bir mukavemet göstermeden oraya giden birinin klinik girişinde kız kardeşiyle böylesi bir diyaloğu gerçekleştirmesi onun hastalığının o andaki boyutları ve bilincinin derecesi hakkında bize açık bilgiler vermektedir.Bu konuşma, daha önce tartışmaya açtığımız "doktorlar mı haklı yoksa edebiyat eleştirmenleri mi" konusunda edebiyat eleştirmenlerini haklı çıkarır niteliktedir.Walser'in biilincinin, olayları yorumlayacak derecede yerinde olduğu şüphe götürmez bir durumdur.Fakat önceden  de bahsettiğimiz "Robert'in Lisa'ya kayıtsız şartsız güvenmesi" şeklindeki görüşümüzün doğruluğu bu diyalog ile bir kez daha ortaya çıkmış oluyor.Kız kardeşine yönelttiği "Doğru mu yapıyoruz?" sorusuna cevap alamamasını 'evet' diye yorumlaması sonucunda tam itaat göstererek içeri girer.Buradaki 'itaat' aslında 'güven'in uzantısıdır.

...

Çok sevdiği annesini 22 Ekim 1984'te kaybeder.Kız kardeşine yazdığı mektuplarında hep annesinden ve ona olan sevgisinden bahseder.Bu sevgisini romanlarında kahramanları aracılığıyla dile getirir.."Die Knaben" (Erkek Çocuklar) adlı eserinden annesini kaybeden ve bu yüzden intihar eden genç bir adamı ana figür olarak karşımıza çıkarır.Eserde bu sevgi, "yaşama olan sevgim, anneme olan sevgimden daha fazla değildir ve o ölmüştür." sözleriyle dile getirir.Der Gehülfe (Yardımcı) adlı romanda ise ana figür Joseph annesini küçük yaşta kaybetmiştir ve onunla ilişkisi hatırladığı kadarıyla aktarılır.Bu aktarımlarda anne güler yüzlüdür ve dostça bakar.Geschwister Tanner (Tanner Kardeşler) adlı romanda da genç kahraman Simon; "anne her şey için bir çıkış noktasıdır." cümlesiyle anneye verdiği değeri ve ona olan sevgisini ortaya koyar.

...

Yayıncı Samuel Fischler, ona Polonya'ya veya Türkiye'ye seyahat yapmasını teklif eder.Walser, önce Polonya sonra Türkiye, ardından da Hindistan olmak üzere üç ülkeyi hedefleyen bir seyahat planı hazırlar.Fischler'in tüm masrafları üstlendiği bu seyahattan vazgeçerek tren ve gemi biletleri ile tüm çekleri geri verir.Bavullar açılır ve Walser ıhlamur ağaçları altındaki gezilerine kaldığı yerden devam eder.Walser bu durumu mizahi bir şekilde açıklar: "Odamdan ayrılamıyorum ve bavulum çok eskidi, onu uzak seyahatlere göndermek bana acı veriyor."

...

Yaşamının bir bölümünde hastalığı nedeniyle kendisini hapsettiği otel odasında kurşun kalemle ve olabildiğince küçük harflerle takvim yapraklarından tutun da vergi ödeme kağıtlarından, kartpostalların boşluklarından, mektupların boş kalan kısımlarına kadar yazdığı "mikrogram" olarak adlandırılan yazılar, Walser'in farklı yazar grubuna dahil edilmesindeki en önemli unsurların başında gelir.

...

Bu 526 mikrogramın çözülmesi yıllar almış ve ancak 1972 yılında yayımlanabilir hale getirilmiştir.O ana kadar varlığından hiç kimsenin haberdar olmadığı Robert Walser'in de hiç sözünü etmediği ünlü "Der Rauber" (Haydut) adlı romanı da bu mikrogramların arasından çıkmıştır.

...

Alkole olan düşkünlüğü artar, bunun yanı sıra kabuslar görür ve sinir krizleri geçirir.İntihara teşebbüs eden Walser'in tek başına yaşayamayacağı artık çok açıktır.Tüm bunlara bir de, deyim yerindeyse ailesinin de psikolojik hastalıklar konusunda adının çıkmış olması eklenince hasta olduğuna kanaat getirilmesi ve bunun sonucu olarak kliniğe yatırılması kaçınılmaz olur.Robert'in annesi kronik depresiftir, ağabeyi intihar etmiştir.Tüm bunlar onun Waldau'daki senatoryuma yatırılması için geçerli nedenlerdir.

...

Robert Walser karlı bir tepenin üzerinde soğuk bir Aralık günü ölü olarak bulunur.Ayak izlerinin bittiği yerde kalp krizi geçirerek hayata veda eder.


...

Esra Yalazan karda yatan Walser'i resmederken onun hem kişisel özelliklerini hem de edebi yönünü harmanlayarak gazetesinde yaptığı yorumda şu cümleleri yazar:

"Yalnızlığına eşlik eden fötr şapkası cesedinin birkaç adım ötesinde duruyordu.Sağ kolu bir ağacı işaret eder gibi yana doğru açılmış, karların üzerine kopuk bir dal gibi devrilmişti.O gün her zamanki gibi isyankâr, soylu, karmaşık düşünceleriyle mi yürüyüşe çıkmıştı?Zihninden, kalbinden akıp geçen son duygu kırıntısı neye benziyordu?

Bu soruların arasında hâlâ ağabeylerinin sesini duyuyordum: "Çok yabani bir tarafın var...Seni kırması gereken şeylerden hiçbir biçimde incinmiyorsun, dünyanın ve hayatın ahvalinden doğan, çok sıradan şeylere kırılıyorsun.Tüm insanlar gibi bir insan olmayı denemelisin, o zaman kendini kesinlikle daha iyi hissedersin."

Walser'e dönüp "Sen tüm insanlar gibi olmadığın için yazabildin ve tam da bu yüzden milimetrik harflerinle, reddettiğin toplum kurallarıyla, isyanın şiiriyle edebiyat tarihinde iz bıraktın" dedim."Biliyorum" dedi Simon'un sesiyle; "uzaklara bakmak insanı mutluluktan uçururken, böyle güzel bir günde kaygılanmak niye?"

...

Eğer Walser "Ben körüm ve her şeyi görüyorum, dilsizim ve konuşuyorum, hiçbir şeye kulak vermem ve oldukça yetenekli bir dinleyiciyimdir." şeklinde bir şey söylüyorsa paradoksta bir hassasiyeti resmediyordur.

...



ESERLERİ

Tanner Kardeşler

...

"Karşısında böyle tatlı tatlı konuşan kişinin kendisinde nasıl bir intiba bıraktığı konusunda tereddütleri varmış gibi görünüyordu.Bu konuda kesin bir hüküm veremiyordu, aklı karışıktı ve bunun verdiği bir çekingenlikle yumuşak bir ses tonuyla sordu: "Genç adam, hakkınızda münasip bir yerden malumat alabilir miyim?" "Münasip bir yer mi? Ne kastettiğinizi bilmiyorum.Hiçbir şekilde alamasanız daha münasip olurdu.Kimden bilgi alacaksınız?Hangi amaçla bunu yapacaksınız?Diyelim ki size çok iyi bir aileden geldiğimi, babamın saygıdeğer biri olduğunu, erkek kardeşlerimin becerikli olduklarını fakat istikrarlı olamadıklarını , bana umut bağlanabileceğini, bana az da olsa güven duyulabileceğini ve benzeri şeyler söylense hakkımda ne öğrenmiş olurdunuz?Hiçbir şey öğrenmiş olmazdınız ve beni dükkanınıza gönül rahatlığıyla tezgahtar olarak almak için en ufak gerekçeniz kesinlikle olmazdı.Hayır, Beyefendi, bu tip sorgulamanın genel olarak beş paralık kıymeti yoktur.Eğer size bir şeyler tavsiye etmeme izin verirseniz bunlardan uzak durmanızı tavsiye ederim.Hayır, efendim, beni kullanmayı düşünüyorsanız geçmişte çalıştığım yerdeki patronlarımdan daha cesaretli olmanızı ve benim sizde bıraktığım intibaa göre işe almanızı rica ediyorum.Ayrıca gerçeği ifade etmek gerekirse elde edeceğiniz bilgiler hakkımdaki tüm gerçekleri değil de sadece kötü olanları seslendirecektir."

...

"Annem ölünce beni bir bankaya çırak olarak verdiler.İlk sene oldukça iyi idare ettim.İkinci sene kendimi örnek-çırak gibi görüyordum ama çıraklığımın üçüncü senesinde müdür zaten kafasında beni kovmuştu çoktan.Bana emir vermeye yetkili olmayan amirlerime karşı küstahtım.Her şeyin, her mobilyanın, her nesnenin, her sözün bana acı verdiğini hatırlıyorum.Bana uzak bir şehirde iş aradılar.Oradan ayrıldım böylece.(...)Ben hala tüm insanların en işe yaramazıyım.Hayatımı bir ölçüde bile olsa düzene soktuğumu gösterecek bir takım elbisem bile yok üzerimde.Hayatta belirli bir seçim yaptığıma işaret eden hiçbir şey görmüyorsunuz bende.Hala hayatın kapısı önünde dikiliyorum, kapıyı çalıp duruyorum, pek ürkekçe tabii ve kapının sürgüsünü açmaya gelen biri var mı diye heyecan içinde kulak kabartıp dinliyorum.Bu biraz sıkı bir sürgü ve insan dışarıda durup kapıyı çalanın bir dilenci olduğunu hissederse, o kapıya bakmak istemez.Ben sadece kulak kabartan ve bekleyen biriyim, bu konuda olgunlaştım tabii, çünkü beklerken hayal kurmayı öğrendim.Kendi mesleğimi bulma fırsatını kaçırdım mı acaba?Hangi meslek olsa ancak bu kadar ilerleyebilirdim.Ben, kullanmasını bilen herkese kendi bilgimi, gücümü, fikirlerimi ve sevgimi sunuyorum.Eğer biri parmağını kaldırıp beni çağırırsa şu uluyan rüzgar gibi fırlarım, gözümü kırpmadan tüm hatıralarımı çiğneyip aşarım."

...

Yardımcı

"Uşak Joseph Marti, şüphesiz ki 24 yalındaki Robert Walser ile aynıdır."
                                                                                                        Karl Wagner

...

"Şu Allah'ın dünyasında saf bir sevinç yaşayıp zevk almam için ille de aşağılanarak kırbaç yemem mi gerekiyor?"

...

Jakob von Gunten

...

"Arkadaşımın en güzel romanı." 
                                           Franz Kafka

Jakob, birilerine düzgün ve dürüstçe hizmet etmenin tek yolunun kendi menfaatini düşünmemek olduğu fikrindedir.

"Tüm öğrenciler, Klaus, Sclacht, Schlinski, Fuchs, uzun Peter, ben ve diğer tüm öğrenciler bir konuda eşit durumdayız; tam bir yoksulluk ve bir başkasına bağımlılık ve muhtaçlık.Küçüğüz biz, onursuz olacak kadar küçüğüz.Cebinde bir Mark harçlığı olan yüce bir prense addedilir."

...

"Benjamenta enstitüsüne geldiğimden beri kendi kendime bile sır olmayı başardım.Artık kalemi bırakıyorum elimden, düşüncelerle yaşamayı da...artık hiçbir şey düşünmek istemiyorum.Tanrı düşüncesiz insanlarla gider.O halde hoşça kal Benjamenta enstitüsü."

...


Robert Walser, İsviçreli Aylak Bir Yazar
Ahmet Uğur Nalcıoğlu
Çizgi Kitabevi

29 Mart 2019 Cuma

yardımcı, robert walser


...Kadın eskiden bir süre garson olarak çalışmıştı ama birkaç haftanın ardından, o geçici eklenti sökülüp atıldığına göre, tüm bunların ne anlamı vardı ki?Patronu, İngiliz parasıyla ilgili o hadiseye rağmen, Joseph'e fazladan bir veda primi ödemiş ve kışlada şans dilemişti.Şimdi ilkbaharın tılsımıyla büyülenmiş kırlardan geçen bir tren yolculuğu var sırada ve ardından bilmeye değer hiçbir şey kalmaz, çünkü o andan itibaren sadece bir rakama dönüşür insan; bir üniforma, bir fişeklik, bir kasatura, düzgün bir tüfek, bir kasket ve ağır yürüyüş postalları tutuştururlar eline.Kendine ait değilsindir artık; bir parça itaat ve bir parça talim olursun.Uyur, yemek yer, talim yapar, ateş eder, yürüyüş yapar ve dinlenme molaları verirsin; ama kurallarda yazıldığı biçimde.Duygularını bile büyük bir dikkatle gözetim altında tutarsın.Kemiklerin kırılacak gibi olur başlarda; ama beden gitgide çelik gibi sertleşir, esnek dizkapakları demirden birer menteşeye dönüşür, kafan düşüncelerden arınır, ellerin ve kolların, askerlere ve acemi erlere her yerde eşlik eden tüfeğe alışır.Joseph rüyasında komutlar ve patlayan silahların takırtısını işitir.Sekiz hafta boyunca sürer bu, bir sonsuzluk değildir, ama Joseph'e zaman zaman öyle görünür.
---
...Joseph bir parça kenarda duruyor ve düşünüyordu: "İşte orada yürüyorlar, adam ve yaşlı kadın.Bu tepeden görünmüyorlar artık ve şimdiden yarı yarıya unutuldular.İnsanların davranışları, tavırları ve eylemleri ne kadar çabuk unutuluyor.Şimdi tren istasyonuna ya da vapur iskelesine vaktinde yetişebilmek için ellerinden geldiğince hızlı yürüyorlar.Bu uzun yolda -ki on dakikalık yürüyüş, bozguna uğramış ve kaygılarla dolu iki insan için uzun bir yoldur- ikisi de tek kelime etmeyecek, ancak buna rağmen konuşacaklar, çok anlaşılır bir dil, sessiz ama fazlasıyla anlaşılır bir dil konuşacaklar.Acının çok kendine has bir konuşma tarzı vardır.Ve şimdi biletlerini alıyorlar, veya biletleri vardı belki de, çift yönlü biletlerin olduğu malum ve tren gürleyerek geliyor ve Yoksulluk ile Belirsizlik birlikte biniyor vagona.Yoksulluk kemikli, tamahkar elleriyle yaşlı bir kadın.
---
Bu sabah Joseph'in saçları taranmaya ve fırçalanmaya karşı olağanüstü bir direnç geliştirmiş gibi görünüyordu.Diş fırçası geçmiş zamanları hatırlatıyordu.Elini yıkamak için aldığı sabun kaydı ve yatağın altına uçtu ve en uzak köşeden çekilip çıkarılması gerekti.Gömleğinin üzerine mükemmelen oturmuştu.Ne hayret verici şeyler.Ve tüm bunlar ne kadar usandırıcıydı.
---
...Kaygılar ve hayal kırıklıkları, tıpkı yorgun düşmüş ama disipline alışkın askerler gibi uygun adım ilerliyor, yoldan ayrılmaya yeltenmiyordu.Başarısızlıkları ve umutsuzlukları da aralarına katarak, yaklaşan noktaya dikilmiş gözlerle, ağır ama düzenli bir biçimde ilerleyen çok düzenli bir yürüyüş alayı oluşturmuşlardı.
---
...Bulanık bir rüyada yürür gibi geçiliyordu her şeyin içinden.Ve bu hava ve böyle bir dünya bile, her şeye rağmen gizli bir neşeyi dile getirir gibiydi.Gürültüler uyuyordu sanki ya da ses çıkarmaya ürküyordu.Sabahın erken saatlerinde ve akşamın ilerleyen vakitlerinde, gölün üzerinden uzun bir soluk gibi gelen sis düdüklerinin, açıktan geçen gemileri haber vererek birbirlerini uyardıkları duyuluyordu.Bu sesler, çaresiz hayvanların acılı feryatlarını hatırlatıyordu.Evet, yeterince sis vardı.Arada sırada yine güzel bir gün yaşandığı da oluyordu.Ve birde gerçekten sonbahara özgü günler vardı, ne güzel, ne de viran, ne özellikle latif ne de özellikle kasvetli, ne güneşli ne de kapalı olan, tersine sabahtan akşama kadar hiç değişmeden aynı ölçüde aydınlık ve karanlık günler; öyle günlerde dünya akşam üzeri dörtte nasıl görünüyorsa öğleyin on birde de aynı manzarayı sergiliyor, her şey dingin , donuk sarı ve biraz kederli bir ışık içinde dinleniyor, renkler adeta sıkıntılı bir rüya görür gibi kendi içine çekiliyordu.Joseph öyle günlere meftundu.
---
Siz korkaklıkla cüretkârlığın acayip bir karışımısınız, Joseph.
---
Sevgili Baba,

Sana küçük bir yeni yıl hediyesi gönderiyorum.Bu purolar bana şimdiki işverenim tarafından Noel hediyesi olarak verildi.Bunları zevkle içeceğinden eminim, kaliteli purolar, içlerinden iki tanesini ben denedim; gördüğün gibi, kutuda iki puro eksik.Bugün daldan dala atlayan düşüncelerimle, bu iki eksik puroyu karakterime yapışıp kalan iki kusurla karşılaştırınca birincisi sana hiç mektup yazmadığımı, ikincisi de çok yoksul olduğumu hemen fark ediyorum; o kadar yoksulum ki, sana hiç para gönderemiyorum; eğer kendimi bıraksam, bu iki eksiklik beni hüngür hüngür ağlatabilir.Sen nasılsın?Kötü bir oğul olduğumdan eminim; ama sana sevindirici bir içeriği olmayan mektuplar yazıp durmamın bir faydası olsaydı, oğulların en iyilerinden biri sayılabileceğimi de aynı kesinlikle biliyorum.Dürüstçe mücadele verdiğime inandığım bu hayat, bugüne dek seni sevindirme fırsatı tanımadı bana.Hoşça kal, sevgili baba.Sağlığına dikkat et ve daima yemeklerin tadını çıkar ve yeni yıla iyi başla.Ben de aynısını yapmaya çalışacağım.

Oğlun Joseph
---
Felaketin bilinci, aradığı kelimeleri bulamaz genellikle.
---
Aşağıdaki ana caddeye vardıklarında, Joseph durdu, Tobler'in purolarından birini çıkardı cebinden, yaktı ve son bir kez eve bakmak için döndü.Orada tepede duruyordu işte, sanki bir parça üşüyormuş gibi sessiz ve kışa has bir yalnızlık içinde.Komşu evleri bacalarından gri havaya dağılan narin, mav,mtrak duman sütunları yükseliyordu.Sanki manzaranın düşüncelere dalmak üzere usulca kapadığı gözleri vardı.Evet, her şey bir parça düşünceli görünüyordu.Çevreyi sarmış renkler rüya görür gibi yumuşak ve uysaldı.Uyuyan çocuklara benziyordu evler, ve gökyüzü her şeyin üzerine dostça ve yorgun uzanmıştı.Joseph yolun kenarındaki bir taşın üzerine oturdu ve geride bıraktıklarına uzun uzun baktı.Bir kez daha o kadını, çocukları, bahçeyi ve tüm o sabahları, öğlenleri, akşamları ve geceleri; kulağına onca zaman tanıdık gelmiş tüm o sesleri, Tobler'in sesini; büyük bir tat aldığı şu tepedeki mutfağın kokularını hızla geçirdi aklından.İçinden bir selam gönderdi oraya, sonra birlikte yürüyerek uzaklaştılar. (İtalik kısımlar, 1909 baskısında yer almayan satırlardır.)

Robert Walser
Yardımcı
Can Yayınları
Çeviri: Cemal Ener