akif kurtuluş etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
akif kurtuluş etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Mayıs 2021 Çarşamba

Kalbi kanamalı tek ben miyim - Akif Kurtuluş

rahatta dinleyin arkadaşlar

şart mıdır bir çocuğu sevmek için yetim bırakmak

insan ilk kez kendi kanıyla nerde karşılaşırsa orda sordum bunu
orda aşkta susup yataklarda dillenen bir şehir vardı çok uzakta
kış boyu kendi kan izlerinden yürüyerek dünyadan çıkan adamlar

dünyaya biraz daha sokulmak için sahile indim
beşerli üç poşet sudakaydırmataşı aldım bir çingeneden
narindim fırlatırken, yas tuttum suya gömülen her taşa
kiralık bir sesle ağladım, bir balıkçı susuyorum sandı
zariftim mektubunu koyduğu zarfa her pulu beğenmeyen ahali kadar
birçoğuyla şemsiyelerinin altında tanıştım, yağmur sokağı parçalayarak yağar
ben 'aşk kararı sayılacak!' ritmiyle yürürdüm sokaklarda
birkaçını da yatak odalarında tanıdım
çirkin miydi iki gövdenin arasından görünmesi bir denizin
sevmedim onları, seviştim fakat aldatmadım

pas koynumda hazır bekleyen hançerin suskunluğunu fırsat bilince
gök, bende bir martının kırık kanatlarından ibaret olmaya başlayınca
aldatmamak da azaltmaz oldu göğüs kafesimdeki sızıyı

intiharı düşünüyorlardı: boş bir tabancada tetik düşürme cesareti
ormana dalıyorlardı: eski ayrılıkları hatırlama hüznü
âşık olmaya çalışıyorlardı: kalbi kanamalı tek ben miyim rahatlığı
bense yüzüm gülsün istiyordum, ama önce yüzüm tutmalıydı güllere

şart mıdır komşularıma sevgimi göstermek için bir yetime el vermek
ilk düellomda silahımı seçerken yanıtlıyorum bunu da

arabayı hazırla oğlum, forsu açma, bu kez nizamiyeden çıkacağız
bu kez metresini kuaföre gönderiyor süsü vermeden

Akif Kurtuluş
Tören Provası
Herkes Gitmiş / Toplu Şiirler

15 Ekim 2019 Salı

akik, akif kurtuluş


akik

baldırların izin verse, yavru bir köpek gibi koyardım patilerimi
göz koyan incidir ama, gözümü alan sedef kadardır sadakatim

acıydı vefanın peşinatı, taksidi kırgınlık, ödedim bitti
bakiyesi nezaket, hoyrat bir ihanetin bedeli inciyse def olurum

inciden kovulmuş bir aşk bu, boynu yadırgar sedefi
bu kolyenin tam ortasında kan içinde kalmış kalbim

bir sedefkarın elleri gibi dingin, inci avcısı gibi sinsi
artık ben batık bir geminin bordasında istiridyeyim

kabuğumdan biri sedef döker, kakmakta öbürü inciyi
kopkoyuldum, musahhihin gözünden kaçarsa akikim

kıradım kendimden menkul, zaten kendikuyum'cuyum
defse bu, hala aklımda kuyuya atılan incinin sesi

izledim nefret beslediniz, oynadım şirret buldum
bendeki maharet hepinizin nazarına değdi
şu ayaklarımdaki zincir, birinci sedef, birse definci
n'olur birisi gömsün bu cesedi
başımda rakı içelim, şımaralım, ağlayalım

Akif Kurtuluş
Haziran 1998, Ankara

'romantik korno'dan, tozar elif elif diye - akif kurtuluş

...

Türküler söylüyoruz.Elif türkü söylerken, Adana'ya bu geceden sonra ilk kez, Elif'in bedenini uğurlamak için geleceğimizi hiçbirimiz bilmiyoruz.

avluya açılan pencere!
hepsi havalanırken
fesleğenlerin önünde kalan
bir muzır güvercin:
cesaretinden değil
dostluğundan orda

Sanki Elif bizi panele değil de söz kesmeye çağırmış.Bu bizim "son yemeğimiz" olacak.Adına ölüm dene şeyin "on üçüncü havari" olduğunu da bilmiyoruz.Bizi garaja kadar uğurluyorlar.Elif iri gözleriyle beni, Şenal'ı, Akın Birdal'ı öperken, "yine bekliyorum" diyor.
Biz sözümüzde durduk.

dolunayın ırmak boyunda çıkardığı hışırtı
insan bazen şaşırıyor
sen şimdi güldün mü
can erik mi dişledin

Sen de sözünde durdun.

...

Hangi söz, senin artık soğumaya başlamış bedeninin kanıtı olabilirdi?

iri bir yağmur damlasının dünyaya dokunuken verdiği ses!
toprak suyu emerken duyduğumuz o gümbürtü:
çünkü toz denen şeyin de bir anlamı vardır bu hayatta

Sen de sözünde durdun.Her gün içine cübbe ve dosyalar, işkence raporları, iddianameler tıkıştırılmış çantanla kan ter içinde girdiğin aynı sokağa bu kez bir siren çığlığıyla girdin.

...

Sonrası?Sonrası ne kadar birbirimize benziyor..Edip Cansever'i bilirsin Elif.Turgut Uyar'ın cenazesinde, "kendi cenazemi gördüm" diyordu.Seni toprağa karıştırıp Ankara'ya dönerken, otobüste Şenal'a, "hayatımız birbirine ne kadar benziyor" dedim.İnsan ölümünü değil de, hayatını birbirine benzetmeyi daha çok istiyor.

...

Sen kendini bazı akşamüstleri balkona atardın.Mutfaktan çay alıp bir iskemleye oturur, dünyaya dair hülyalar içine dalardın.

seyhan'da boğulan çocuğun gövdesi suyun üstüne
yarım kalmış rüyası dibe vururmuş
ablası, bu göl ondan böyle suskundur



Sen balkondan salona geçtin, merdivenleri indin, sokağa çıktın.Sonra seni o balkonun altına getirdiler.Sızısına tülbent olduğun analardan biri, sana şiir okudu.Sen duydun onu Elif.Duymamış olamazsın.

devrimcilerin küçük halası
anneler mektuplarını sana yazdırırmış
-bu kızın elyazısı bir testiden sızan su gibi
onlar içerken, biz bakarken ferahlarız

Her şey için ne kadar da acele etmek gerekiyordu.Bir çerçevenin içinden bize bakan cübbeli suretin, yarın sabah yine uzak bir ilin cezaevinde olmalıydı.Balkondaki çay belki birkaç yudumda kalır, sigara, bardağın altındaki tabakta söndürülür, hülyalar şehirlerarası bir otobüsün koltuklarındaki geceye saklanırdı.

kuşatılmış bir savaşçının dinginliği
özenle saklanmış son sigara
tutuştururken geceyi
ateşböceklerini sayarsın bir kayaya yaslanarak
insan zaten bir dağa, bir de denize dönmez sırtını

şimdi ayağının altından kayan taş parçası
belki hâlâ yuvarlanmakta aşağılara

....

"Elif ne zaman döner"? Elif dönmez.Elif yok artık.Elif öldü.

...incecikten bir kar yağar...

Haziran 1992

Akif Kurtuluş
Romantik Korno



18 Kasım 2018 Pazar

ukde, akif kurtuluş


Şu evin tenhası da bana yetmiyor.İnziva istiyorum.

...Okudukça anladım ki Nuri Londra'dan döndükten sonra hiç bitmeyen bir seyahate çıkmış.Bir yalnızlıktan başka yalnızlıklara uzun bir seyahat olmuş hayatı.Bazen başladığı yere dönmüş, döndüğünü kendine itiraf edip edememek arasında sıkışıp kalmış; kimi zaman burnunun dibine sokulmuş ama yarattığı kuytusunda ne sesini duyabilmişim ne nefesini hissedebilmişim.
---
Allah bizi hatalarımızdan değil, zaaflarımızdan korusun.
---
Yağmur dinmiş.Sulak yerde kendisini emniyette hisseden bir kurbağa gibi olduğum yerde kalmak, şaşkın bakışlarımla kendimi sabitlemek ve bir sokak kedisinin oyuncağı olmak istiyorum.Bir kedinin iki patisine yarasın artık hayatım, bari ona yarasın...
---
Herkesin yetim olduğu yerde yetimliği bilmezsin.
---
Hakikatin er ya da geç ortaya çıkacağı, cilalı bir cümledir.
Hakikat gelip bulmuyor bizi.Bazen belki yanımızdan geçip gidiyor ve biz dönüp bakmıyoruz bile.Fark etmiyoruz.Hakikat, kaçar bizden, bunu neden anlayamıyoruz.
---
Cezalandırabilecek olan affeder ancak.
---
İnsanın kaderi kafesi olurmuş.
---
Doğru ya da yanlış, benim yaramı sarmaya geldiği yerde bana yarasını gösteriyordu aslında.
---
İçimdeki o hınç beni ayakta tuttu.Kendi uçurumumda ilk anda yakaladığım bir daldı öfkem.Ona yapışarak kendimi yukarı çektim.
---
Gerçekler, tarihe ya geçmiyor ya da başka kılıklarda geçiyor.
---
"Şişman Soprano ve Opera" öyküsündeki gibi babam, "Sen yine bildiğini yapacaksın kızım ama ben de fikrimi söyledim işte," demeden bu oyun bitmezdi.
---
Gözlerime bakmadı.Bilmem; bakamadı belki de.Giden, geldiğinde; bıraktığının gözlerinin içine bakamayacaksa gelmemelidir.
---
Yoruldum bu oyunu oynamaktan.Seni yazgına terk edememekten yoruldum.
---
Ermeniler sürülürken kızlarını alıkoyup sonra da kurtardım diye anlatanlar var.Bunlar, ne kadar iyi insanlar olduklarını kabul etmemizi...
---
Defterin son sayfasını açtım.Nuri'nin bir kağıt parçasına yazdığı notu bir kez daha okudum."Benjamin Bey, 'Gardaşım, geçtiğimiz yollarda Allah yoktu," diyordu.
---
Tamamlanmamış cümleler kurarız bazen.Öznesi bellidir, yüklemi yerindedir, hatta yazım kurallarına  göre çok kusursuz cümlelerdir bunlar.Gerçektirler gerçek olmasına.Yine de bir büyük yalanın üstünü örterler.Bu kusursuzluk içinde, açığa vurulmamış, dilden kaçırılmış duyguların o sözcükler arasında yarattığı boşluğun adıdır yalan.

Ukde
Akif Kurtuluş

19 Ekim 2018 Cuma

avara, akif kurtuluş


avara

ikiye bölünmüş direk, bir ceset gibi
sallanıyor boşlukta ana yelken

biri kırıldığını bilmiyor
diğeri yırtıldığını

hava sönmüş, küpeştenin gıcırtısı
enkazın uğultusunda kaybolmuş

"ikinize de iyi gelmedi bu rüzgâr"
diyor kazadan kurtulan

"avara etmeden önce sen bilir miydin
bu suların teknesi olmadığını"


Akif Kurtuluş
Hayat Saat Farkıyla

17 Ekim 2018 Çarşamba

kirpiler, akif kurtuluş, daktilo yazıları


...

Yalnızlığı aşmaya çalışmanın bir başka adı da sanırım sevgidir.Bir çokluk azlık sorunu değil, tersine, nitelik sorunudur.Rilke'nin, "İnsan yalnızlığını verip ne denli yavan ve ucuz olursa olsun, bir beraberliği almak ister karşısında" diye ifade ettiğini Engin Geçtan da anlatıyor.Engin Geçtan, bize kirpilerin öyküsünü anlatıyor.

        "İnsan eskisinden çok daha fazla sayıda insanla çok daha kısa süreli ilişkiler kurma eğilimindedir.Bu, soğuk bir günde karşılaşan bir grup kirpinin öyküsüne benzer.Kirpiler ısınabilmek için birbirlerine sokulurlar ama dikenleri birbirine batar.Birbirinden ayrıldıklarındaysa soğuktan rahatsız olurlar.İleri geri hareket ederek sonunda dikenlerini batırmadan birbirlerini ısıtabilecekleri en uygun uzaklığı bulurlar."

Üşürler, ama eskisi gibi değil.Dikenleri birbirine yine batar ama eskisi gibi değil.Aradıkları böyle ortalamadır.Değişmek istemiyorlar.Doğa, değiştirir nasılsa.Biraz öyle, biraz böyle; sonunda Darülaceze'de aşka evet demek anlamına gelir.Ortalamaya evet.

...

Engin Geçtan'ın kirpilerine dönerek, yazının sonuna geliyorum.Kirpilere sevgisizliğim, yazı ilerledikçe arttı.Biraz az üşüyorlar, biraz daha az acıtıyorlar birbirlerini.Oysa birbirimizi hiç kanatmamak, belki de soğuktan donmayı göze almak gerektiriyor.

Hayatı seçmek, en yoğun biçimiyle, birbirimizi hiç kanatmayacağımız bir toplumu istemektir.Ölüm, hayatı seçenler için her zaman "küçük bir aksilik"tir.

...

Akif Kurtuluş
Daktilo Yazıları

Kirpiler, Horozlar ve Kartallar
Cinsiyetçi İdeoloji ve Şiir

4 Mart 2018 Pazar

otobüste uyuyan serçe, akif kurtuluş


uyku bir kusur gibi duruyor kirpiklerinde

ve rüya şimdi sende, bir aldanıştır hayata

keşke bu rüyanın hırsızı olsaydı çocuk
kaçsaydı ya da gömseydi başını göğsüne
onu uykuna al çocuk, çalma!
kalbinden başka mülkü olmayanların
yoktur rüyadan başka paylaşacağı
-cikcikciğiim cikciğim

Akif Kurtuluş
Otobüste Uyuyan Serçe
Herkes Gitmiş

kaçardık göçerdik, akif kurtuluş

ne zamandı, bir suyun önüne birlikte durmuştuk
bir adım atsak kaşımızdan kirpiğimizden tutuşacaktık

ben miydim, rüzgârdan alındı sanmıştım uyur görünce
kurtulanlar anlattılar bir bardak suyla oturup yanıma
bulutlardan fırlayan göçmen kuşlara söylemiş son sözünü
"yıllardır bizdik bıçağın üzerinde yürüyen, bugün kesildik"
boynundan parmaklarına alarak bir karıncayı, "bugün yenildik"

ne zamandı, yapışıp küreklere birlikte çıkmıştık kıyılara
kaçardık göçerdik, burunda yanar sönerdi fener, duyardık

Akif Kurtuluş
Herkes Gtimiş
Toplu Şiirler

5 Mart 2013 Salı

mihman, akif kurtuluş

"Bir kaplumbağa gibi yerleşebileceğimiz kendimiz var mı?"
---
Hiç bilmediğim, adını koyamadığım, koymak da istemediğim bir yarayla karşısına oturmuştum.
---
Zerrece suçum olmadığı halde, birtakım düşler kurarak kendimi suçlu bulduğum olmuştur çoğu kez.
---
Bu artık, sezon finali  falan değildi.Bu dizinin devamı çekilmeyecekti.Kanal, dizimizi yayından kaldırıyordu.
---
Acısını, o zaman boynundaki ipe bağlı büyük bir kaya parçası gibi, gittiği yere götürebilirsin.Beceremezsen, o büyük kaya parçası gittiği yere seni sürüklüyor.Büyük surların içine, bir kuyunun ağzına, bir ırmağın taşkın sularına, Karadeniz'in içine aldığını yutan dalgalarına, fındık kabuğuna, taze bir cevizin kıvrımlarına, kılcal damarlarına, bir uçurumun ağzına...Nereye götürürse, nereye atarsa artık!
---
Çocukken, köyde bahçede erkek çocuklar öten kuşları susturmak için ceviz dallarına sapanla taş atarken, ağacın dibinde dururdum.Kuş düşer de onu yakalar, alıp koynuma atıp kaçarım.Kanadını sarar iyileştiririm diye orada bekler, bir yandan da dua ederdim, "Allsh'ım onları düşürme" Rabbim dualarımı hep kabul etti de o kuşlar hiç susmadı.
---
Şimdi geri dönüp bakıyorum da, bir elimde yorgunluğum var.
---
Çok gençken içime kapandığımda, dikenlerim sadece kendime batardı.O dikenlerle baş etmesini bir şekilde becerirdim.Acıklı sesler çıkarmadan, sevgi beklemeden, kendimden başka kimsenin nöbetçi eczane olmadığı kuytumda bör köpek gibi yalardım yaralarımı.Şimdi bunları sana yazarken, utanmıyor değilim.Şu an bile, bütün bunları abarttığıma ilişkin, yenemediğim bir şüphe yakıyor içimi...

Sonra ne mi oldu?Kötü şeyler olmaya başladı.O dikenlerle yaşamaya alıştım.Onlar benim hayatımın bir parçasıydı, ama bana sokulanı acıtıyordu..
---
Nereye gitsem geri döneceğimi bilmem, beni sandığımdan daha korkak yaptı.
---
Geçen yıl birbirimizden ayrı kaldığımız bir dönemde, "Shape of my Heart"ı meşrebimce yeniden yazmıştım...
"Dünyadan haberi olmayan
Zararını çıkarmak hırsıyla oynayan
Şanslarına küfreden kumarbazlar gibi
Kaybetmekten korkanlardan değilim
Elindeki kupa değil benim kalbim"
---
Hangimiz öbürüne gönül koyacak? Kim kimin yarasını sağacak?

Mihman
Akif Kurtuluş

5 Ekim 2012 Cuma

yalnızlığımı unutturmayacak kadar, akif kurtuluş

son kez tebaamı seyrettim bir kuyunun ağzında
görüntüsünü bozmamak için suya taş atmaktan korkan tebaamı

her mahalleden bir komşu edinmiştim, mihrapsız kalmamak için

kırk gün kırk gece süren yağmurdan kaçarken saçak altına tutulmuştum

yalnız sigaramı kurutmak için çıkardım güneşe, o da bir kaç dakika

cenaze törenlerinde ağlayarak acı paylaşmasını bu zamanlar öğrendim

bir süre de yüreğinden infilak etmiş süsüyle gezindim çarşı içinde

şehrin yarısını kaybettiği aşk mektuplarımı yayımlayarak

sabahları yepyeni bir hicret duygusuyla çıkmalıyım kapıdan
tarihin benimle başladığına ancak böyle inanabilirim
ancak böyle bağışlarım yazıyı ve pusulayı benden önce bulanları

bu yaz kalenin dibinde ney üfleyerek kazandığım parayla
kuşların göç yolunu gösteren bir atlas satın aldım
istersem her haramiyi mahcup kılarım, hiçbiri ses edemez
suları geçerken gövdemize vuran ve düşen martılara
uyruğumu bırak, sözümü bil, ülkemi bul
şu meydanda bin yıl önceki savaş benim yüzümden patladı
o nedenle üzülmüyorum nal seslerinden yazılması gecikmiş hayatıma

mezuniyet müsameresinde aldığım alkışları başım sıkıştıkça kullanırdım
savurdum onları bir minareden, benle birlik büyüsün diye yüreğim
o nedenle acıtmıyor konukların önünde şarkı söyletilen bir çocukluk da

bak, şu bedevinin yanındaki benim, duruşumdan bir suikast hazırlığı
çadırların ardındaki gölgelerden baskın havası seziliyor
birazdan bir hançer kana bulayacak okul defterlerini

yaş günleri ezberlenerek, tren biletleri saklanarak tarih hatırlanmaz
takvim yaprakları arasında çiçek kurutularak da
anla! bir çiçek bile anlar koparıldığını
anlayabilirsin, gördün güllerin elimde nasıl renk değiştirdiğini
ilk kez burnunu sağ yanağıma dayadığında söylemiştim, bir de şimdi:

-bana yalnzılığımı unutturmayacak kadar yaklaş
nerde miyim: birkaç gün daha bir kuyunun ağzında

yosunları yolduğu için yönünü yitiren
yüzünü yitirmemek için cebinde şehir planını taşıyan
ve her kavşakta dizine yayıp saçını tarayan Ahali!

gördüğü her rüyayı bir kuyuya yoran saçı bitmemiş
niçin benim yetimim olsun, niçin, niçin

Akif Kurtuluş

Tören Provası

15 Aralık 2011 Perşembe

...



Her şey için ne kadar da acele etmek gerekiyordu..Balkondaki çay belki birkaç yudumda kalır, sigara, bardağın altındaki tabakta söndürülür, hülyalar şehirlerarası bir otobüsün koltuklarındaki geceye saklanırdı.
                                                                                                                                                                                      Akif Kurtuluş

17 Ekim 2011 Pazartesi

romantik korno, akif kurtuluş

Erkek, kadına “çaresizler bir şehre ağır gelir” diyordu.”Ne yapıp ne edip sana çare bulacaktır.Hiç olmazsa çarem var numarası yap.Şehir belki o zaman yakandan düşer."

Neden hiç kimse bir insanı, bir şehirde kalacak ya da bir şehri terk edecek kadar sevmiyor?

Ne yapsak boşunaydı.Bir şehri ve gövdesini terk edecek kadar ülkesini sevenler bile, bir şehri terk edecek kadar bir insanı sevmemize yetmiyordu.Aslında hiçbir şey böyle bir sevgisizliği hak etmiyordu.

Ah ayrılık! Bitkin beden! Dökülmüş kan!

Akif Kurtuluş