21 Aralık 2019 Cumartesi

oblomov, ivan gonçarov

Her endişesi bir iç çekmeyle çözüme ulaşır, yerini duyarsızlığa ya da uyuklamaya bırakırdı.

...

"O kitapta bilmediğim ne var sanki?Bu kitapları niçin yazarlar ki?Yalnızca kendilerini eğlendirmek için herhalde."

"Gerçekliğe büyük bir sadakatle yazıyorlar." dedi Penkin."Eğlendirici derecede aslının aynısı."

...

Bu dünyaya gelişini annesi dışında bir kimsenin fark etmiş olması şüpheliydi, yaşarken de onu fark eden çok az kişi vardı ve dünyadan giderken de herhalde kimse fark etmeyecekti.Kimse onu sormayacak, ona acımayacak ve kimse ölümüne sevinmeyecekti.Ne dostu, ne de düşmanı vardı, fakat tanıdığı yığınlaydı.Belki cenaze alayı oradan geçen birinin dikkatini çekecek, bu silik kişilik hayatında ilk kez bu yolcu tarafından yere kadar eğilerek saygıyla selamlanacaktı.Hatta belki de başka meraklı biri cenaze alayının önüne koşarak ölenin kim olduğunu soracak ve adını hemen oracıkta unutacaktı.

...

Muhtemelen, günümüzde bile ülkemizin ücra köşelerindeki çeşitli Oblomovka'larda her varlıklı evde mesleksiz, üretken olmayan, yiyecek ekmek bulamayan, sadece tüketmeye hazır sağlam mideleri olan, fakat kuyruğu dik tutan, hiç de düşkün görünmeyen bir sürü kadın ve erkek niçin varsa, işte Oblomov'un evindeki iki misafir de aynı nedenle vardı.

...

Bütün memurlar, müdürün Oblomov'u odasına nasıl çağıracağını, ona soğuk ve sakin bir üslupla, 'Evrkı Arhangelsk'e siz mi gönderdiniz?' diye nasıl soracağını, Oblomov'un müdüre hangi sesle yanıt vereceğini merak içinde bekliyorlardı.Bazıları hiçbir yanıt vermeyeceğini, bunu yapamayacağını ileri sürüyordu.Hem Oblomov, hem diğer memurlar müdürün yalnızca bir uyarı ile yetineceğini biliyorlardı, buna rağmen arkadaşlarının telaşlı halini gören Oblomov korktu; duyduğı vicdan azabı verilecek cezadan çok daha ağırdı.Oblomov hak ettiği cezanın belli olmasını beklemeden daireden ayrılarak eve gitti, doktor raporu gönderdi.

Rapor, sorunu ancak geçici olarak çözmüştü, ne de olsa er ya da geç iyileşmesi ve sonra da eskisi gibi yine her gün işe gitmesi gerekecekti.Oblomov daha fazla dayanamadı ve istifa etti; böylece devlet hizmeti kariyeri sonlanmış oldu ve bir daha da memuriyete geri dönmedi.

...

Oblomov'un öğretim hayatı da böylece sona ermişti.Son dersini dinlediği gün bilimsel kariyerinin Herkül sütunlarına ulaşmış oldu.Daha önce ilkokulda öğretmenin ödev verirken tırnağını koyarak belirlediği son satır gibi, tasdiknamesine müdürün attığı imza da, kahramanımızın bilgisini ondan öteye götürmeyi gerekli görmediği son çizgiyi belirlemişti.Kafası, eski dava dosyalarının, kişilerin, dönemlerin, rakamların, dinlerin, siyasal iktisat, matematik ve benzeri alanlarda birbiriyle ilişkisi olmayan olgu ve bilgilerin karmaşık, tozlu bir arşivi haline gelmişti.Başka bir deyişle, farklı bilgi alanlarından derlenmiş farklı ciltlerin oluşturduğu bir kütüphaneye dönüşmüştü.Tahsil İlya İlyiç'in üzerinde tuhaf bir etki bırakmıştı; öğrendikleriyle hayatı arasında atlayıp geçmeyi denemediği koca bir boşluk, bir uçurum vardı.Onun için, hayat kendi başına ayrı bir şey, bilim bütünüyle ayrı bir şeydi.

...

İlya İlyiç'in bu iç dünyasını ne bir gören ne de bir bilen vardı.Herkes onun durumunda özel bir şeyin olmadığını, yalnızca günlerini yatarak geçirdiğini, afiyetle yemeğini yediğini düşünüyor, ondan başka bir şeyin beklenemeyeceğini söylüyordu.

...

Calep, efendisi biraz daha çok yesin diye özen gösterir, az yediğinde üzülürdü, bu ise efendisi tabaktaki yemeğin tümünü yiyip bitirdiğinde kahrolurdu.

...

Zahar çok dağınık ve pisti.Pek seyrek tıraş olurdu; gerçi elini yüzünü yıkıyordu, ama sanki sırf yıkanıyor gözükmek için yapıyordu bunu.

...

Zahar'ın bütün gece gözünü kırpmadan Oblomov'un başucunda oturması gerekseydi ve efendisinin sağlığı ve hatta hayatı bakımından bu nöbet yaşamsal bir önem arz etseydi, Zahar mutlaka nöbet sırasında uyurdu.

...

Bu arada Oblomov bir ay önce yarıda bıraktığı kitabın açık kalmaktan sararmış sayfasını okumayı başarmıştı.Kitabı tekrar yerine koydu, esnedi ve yine o gına getirici 'çifte felaket' üzerine derin düşüncelere daldı.

...

"Size engel olan ne?"
"Ne yok ki? Her şey."

...
Bu son 'acıklı' laflar Zahar'ın yüreğine iyice dokundu, hafiften hıçkırmaya başladı.Hırıltılı, çatallı seslerin karışımı bu kez hiçbir müzik aletinin çıkaramayacağı, belki Çin gongu ya da Hint tamtamı türünde bir çalgının çıkarabileceği bir noktaya ulaştı.

...

Birbirlerini anlamayı zaten bırakmışlardı, sonunda kendilerini de anlayamaz hale geldiler.

...

Çekingen ruhunun derinliklerinde, Tanrı vergisi tabiatının pek çok yönünün hiç uyandırılmadan öylece bırakıldığını, bir kısmına sadece şöyle bir dokunulduğunu, fakat hiçbirinin sonuna kadar gelişini tamamlayamadığını büyük bir elemle hissediyor, bu acı gerçeğin bilincine varıyordu.

...

Herkes birbirini her gün görürdü; her birinin düşünsel hazinesi çoktan keşfedilmiş ve tükenmişti, dış dünyadan gelen haberlerse çok azdı.

...

Oblomov, rüyasında, sadece bu türde bir ya da iki akşamı değil, gündüzü ve gecesi aynı bu şekilde yaşanmış haftaları, ayları, yılları görürdü.Bu hayatın tekdüzeliğini hiçbir şey bozamazdı ve Oblomovkalılar bundan şikayetçi değildi; çünkü başka türlü bir yaşayış tarzını kafalarında canlandıramazlardı.Canlandırabilseler bile ürpererek ona sırtlarını dönerlerdi.Başka türlü bir hayatı ne isterler ne de sevebilirlerdi.Koşullar yaşayış tarzlarında bazı değişiklikleri, bu değişiklikler ne türden olursa olsun zorunlu kıldığında buna üzülürlerdi.Eğer yarınları bugünlerine, öbür günleri ise yarınlarına benzemezse üzüntüden perişan olurlardı.Başkalarının peşinden koştukları çeşitlilik, renklilik, yenilik ve değişiklikler, rastlantılar, risk onların nesine gerekti?Bırak bu kaseyi başkaları yudumlasın, o Oblomovkalılara göre değildi!Bırak başkaları canları nasıl istiyorsa öyle yaşasın!

Rastlantısal olaylar, yararlı tarafları olanlar bile huzur bozucudur.Bunlar, uğraşmayı, özen göstermeyi, durmadan koşuşturmayı, alıp satmayı, yazıp çizmeyi gerektirir.Kısaca aceleyle, telaş içinde hareket edeceksin, bu da ciddi bir iştir, şaka değil!

...

Ve İlyuşa, limonlukta özenle yetiştirilen egzotik bir çiçek gibi evde üzgün üzgün oturur, tıpkı camın altındaki bu çiçek gibi yavaş yavaş büyür, cansız görünürdü.Akacak mecra bulamayan enerjisi, gücü içine doğru çevrilir, diriliğini kaybeder ve solardı.

...

Öyle görünüyor ki, sen yaşamaya üşeniyorsun!

...

"Gözlerinize bakarken insan size her konuda hak verebilir!" dedi Oblomov.

...

Oblomov'un kendi yorgunluğunun Olga'yı da yorduğunu, onu daha kayıtsız ve soğuk birisi yaptığını fark etmesi kendisi üzerinde güçlü bir uyandırıcı, canlandırıcı etki, hatta Olga'nın kınamalarından bile daha güçlü bir etki yarattı.

...

...Sürüklendiğim uçuruma dikkatlice bakmayı ancak dün gece başarabildim ve ne kadar derin olduğunu görerek daha fazla sürüklenmemeye, durmaya karar verdim.
...
Elveda güzel melek, yanlış bir dala konan kuş nasıl ürkerek, çabucak o daldan uçup giderse, siz de bir tesadüf sonucu istemeyerek konduğunuz daldan tıpkı onun gibi umarsızca, süratle, neşe içinde uçup gidiniz!

...

Soniçka, Oblomov hakkında konuşmak için de hiç tereddüt etmez, onunla gönül eğlendirdiğini, alay ettiğini, onun gülünç biri olduğunu, böyle 'çuval' gibi bir adamın sevilemeyeceğini, buna kimsenin inanmayacağını söylerdi.

...

İlya İlyiç'in kendisi şişmanlamış, pörsümüştü; göz çukurlarını yiyip bitiren can sıkıntısı orada bir illet gibi öylece duruyordu.

...

Görünüşe bakılırsa, İlya İlyiç ağrısız, acı çekmeden ölmüştü, adeta kurmayı unuttuğumuz bir saatin durması gibi durmuştu kalbi!

İvan Gonçarov
Çeviri: Nuri Yıldırım
Yordam Kitap

equilibrium (2002), william butler yeats şiirinden, cloths of heaven (1899)

Equilibrium (2002) - Kurt Wimmer
Cloths of Heaven - William Butler Yeats







çehov üzerine, vladimir nabokov, rus edebiyatı dersleri


...



Yeni tanıştığı radikal gazeteci ve hikaye yazarı Korolenko'ya "Hikayelerimi nasıl yazarım biliyor musunuz?" demişti."İşte şöyle!"

"Masasına baktı" diyor Korolenko, gözüne çarpan ilk nesneyi alıp -kül tablasıydı bu- önüme koydu ve şöyle dedi: "İstiyorsan, yarın bir hikayen olacak.Kül tablası isminde."

O anda kül tablası büyülü bir dönüşüm geçiriyormuş gibi geldi Korolenko'ya: "Bazı belirsiz durumlar, henüz somut biçim kazanmamış serüvenler, kül tablasının etrafında billurlaşmaya başlamıştı bile."

...

Hiçbir yazar böylesine hazin karakterleri, Çehov kadar az vurguyla yaratmamıştır."Arabada" adlı öyküden yaptığımız şu alıntı özetliyor bu karakterleri: "Ne tuhaf, diye düşündü; Tanrı niçin zayıf, mutsuz, işe yaramaz insanlara bu kadar hoş bir tabiat, mahzun, hoş, nazik gözler bahşediyor -niçin bu kadar çekiciler?"


...

Aynı muhteşem hikayede (Çukurda), kıza Rusya'da nerelere gittiğini anlatan bir berduş köylü vardır.Köylünün dediğine göre bir gün, muhtemelen siyasi görüşleri nedeniyle Moskova'dan sürgün edilmiş bir beyefendi onunla Volga Nehri üzerinde bir yerde karşılaşınca, üzerindeki paçavralara ve yüzüne bakıp gözyaşlarına boğularak "Vah," demiştir, "ekmeğin kara, günlerin kara."

...
Nükteci insanlar için, Çehov'un kitapları hüzünlü kitaplardır; şöyle ki, ancak mizah anlayışı olan okurlar onlardaki hüznü takdir edebilir.Sesi kıs kıs gülmeyle esneme arası çıkan yazarlar vardır -bunların çoğu profesyonel mizahçılardır mesela.Bir de kıkırdamayla hıçkırarak ağlama arası bir şey olanlar vardır -Dickens bunlardan biridir.Ayrıca yazarın, güzel bir trajik sahnenin ardından tamamen teknik bir rahatlama sağlamak amacıyla bilinçli olarak başvurduğu o berbat türde mizah vardır -ama gerçek edebiyata yabancı bir numaradır bu.Çehov'un mizahı yukarıdakilerden hiçbirine dahil değildi; tamamen çehov tarzıydı.Ona göre hadiseler aynı anda hem komik hem de kederliydi, ama kederli tarafı görmeden eğlenceli tarafı da göremezdiniz; çünkü ikisi birbiriyle bağlantılıydı.

...



Gogol gibi bir söz mucidi değildir Çehov; günlük giysileri içinde gider partilere.Böylece Çehov, bir yazarın söz tekniğinde fevkalade bir canlılık bulunmadan veya cümlelerini eğip bükmeye fevkalade önem vermeden de mükemmel bir sanatçı olabileceğinin iyi bir örneğini teşkil eder.Turgenyev oturup bir manzarayı tartışmaya koyulduğunda, ifadelerinin pantolon ütüsü gibi düzgün olmasına dikkat eder; bacak bacak üstüne atarken gözü çoraplarının rengindedir.Çehov bunlara aldırmaz; bu hususlar önemsiz olduğundan değil -çünkü bazı yazarlar için, doğru terkip mevcut olduğunda bunlar doğal ve çok güzel bir biçimde önemlidir -ama Çehov'un terkibi sözel inceliklere hayli yabancı olduğundan.Bir parça kötü grameri yahut gazeteden alınmış gibi duran gevşek bir cümleyi önemsemezdi hatta.İşin büyülü kısmı Çehov'un, akıllı bir aceminin kaçınacağı kusurlara müsamaha göstermesine, kelimeler içinde sokaktaki adamı, tabiri caizse sokaktaki kelimeyi görmekten hayli memnun olmasına rağmen, sanatsal güzellik aktarımı hususunda zengin nesrin ne olduğunu bildiklerini sanan birçok yazara baskın çıkmayı başarmasıdır.

...

Çehov'un ince mizahı, yarattığı hayatların griliğine sinmiştir.



...

Çehov'un hikayelerinde sürekli tökezlemeler görürüz ama bu tökezlemeler, yıldızlara bakan birinin tökezlemeleridir.Mutsuzdur bu adam ve başkalarını da mutsuz eder; kardeşlerini, en yakınındakileri değil, en ırağındakileri sever.Uzak bir ülkedeki zencinin  hali, bir Çinli hamal, Urallar'daki bir işçi ona, komşusunun kara bahtından ya da karısının sorunlarından daha keskin bir manevi acı verir.

...

Daha da ileri gidip Dostoyevski'yi ya da Gorki'yi Çehov'a tercih edenlerin asla Rus edebiyatının ve Rus hayatının temellerini, daha önemlisi evrensel edebiyat sanatının temellerini kavrayamayacağını söyleyeceğim.Ruslar tanıdıklarını Çehov'u sevenler ve sevmeyenler olarak ikiye ayırmayı oyun edinmişlerdi.Sevmeyenler makbul insanlar değildi.


...

Öykü gerçekten sona eriyor sayılmaz.Çünkü insanlar yaşadıkça dertleri, düşleri ve umutları da olası ve kesin bir sonuca bağlanamaz.

...


Avrupalı yazarlar arasında iyiyle kötüyü, kötünün geleneksel şiirde olduğu gibi tek bir bülbül, iyinin ise doğada olduğu gibi birkaç taneyi birden öttürmesiyle ayırt edebilirsiniz.

...

Çehov'un kitaplarının (sıkıntılı çevirilerinin bile) mümkün olduğunca çok okunmasını ve okurken tıpkı yazarın arzuladığı şekilde hayaller kurulmasını içtenlikle tavsiye ederim.Yanağından kam damlayan Golyat'lar çağında, narin Davut'lara dair bir şeyler okumakta fayda vardır.Tüm o kasvetli manzaralar, iç karartan çamurlu yolların kıyısındaki kurumuş söğütler, gri göklerde kanat çırpan gri kargalar, sıradan bir köşe başında akla geliveren olağanüstü hatıra -totaliter devletlere tapanların bize vaat ettiği o güçlü, mağrur dünyaların parıltısı içinde, bu hazin donukluğun, bu tatlı güçsüzlüğün, Çehov'un yarattığı bu güvercin grisi dünyanın kıymetini bilmek gerekir.

Vladimir Nabokov
Anton Çehov Üzerine
Rus Edebiyatı Dersleri
İletişim Yayınları


güz koruma kılavuzu, haydar ergülen

Güz Koruma Kılavuzu

"Güz, gölün kıyısında durdu
sessizlik iki kere kuğu
şimdi fazladan bir yaprak
belki anılardan doğru..."

diye bir şiire başladım
"Kim geride kalsa
dostlukta, aşkta, ayrılıkta
onun adı güze çıkar"

-'onun adı güze yazılır' da olabilir-
diye sürebilirdi belki
ve bitebilirdi eski bir güz
tekrarı olarak bu şiir
bir yaprak hırsızı olmakla övündüğüm
eylülde şu güzkurusu dizelerle:
"İnsan bir yaprak gibi
düşer kendinden
güz'ey
kim kurtulur kimden?"


Güzün yaprağa, yaprağın şiire söylediği:
İnsan da kendinden düşmeyi bilmeli...

Haydar Ergülen


nabokov ve yalınlık, rus edebiyatı dersleri

...
Eğitimcilerin değil de, eğiticilerin -kitapların içinden seslenmeyip de kitaplardan söz eden kişilerin- yazdığı o berbat ders kitaplarını görmüşsünüzdür belki; kuşkusuz görmüş olacaksınız.Size büyük bir yazarın asıl amacının, gerçekten de büyüklüğünün başlıca ipucunun 'yalınlık' olduğunu söylerler.Bunlar öğretmen değil, bozguncu.Böyle yoldan çıakrılmış kız ya da erkek öğrencilerin, şu ya da bu yazara dair yazdıkları sınav kağıtlarını okurken -belki de okuldaki ilk yıllardan anımsanan- 'biçemi yalın' ya da 'biçemi açık ve yalın' ya da 'biçemi güzel ve yalın' ya da 'biçemi oldukça güzel ve yalın' gibisinden deyimlerle sık sık karşılaşırdım.Ama 'yalınlığın' boş laf olduğunu unutmamalı.Hiçbir büyük yazar yalın değildir.Saturday Evening Post yalın olabilir.Gazete dili yalın olabilir.Upton Sinclair yalın olabilir.Annemiz yalın olabilir.Dergiler yalın olabilir.Lanet okuma yalın olabilir.Ama Tolstoy'lar, Melville'ler yalın değildir.

Vladimir Nabokov
Rus Edebiyatı Dersleri
İletişim Yayınları

20 Aralık 2019 Cuma

turna semahı

Turna Semahı

dostoyevski üzerine, vladimir nabokov, rus edebiyatı dersleri


1848'de birkaç Avrupa ülkesinde gerçekleşe ayaklanmalardan sonra, Rusya'da bir gericilik dalgası ortaya çıkmıştı; telaşa kapılan hükümet, muhaliflerin hiçbirine aman vermiyordu.Petraşevskiciler tutuklandı; tutuklananlar arasında Dostoyevski de vardı."Suç planlarına dahil olmaktan, Belinski'nin (Gogol'e yazdığı) yazdığı, Ortodoks Kilisesi'ne ve Yüce İktidar'a yönelik saygısızca ifadelerle dolu mektubu çoğaltmaktan ve özel matbaaları kullanarak diğerleriyle birlikte, hükümet karşıtı yazıları dağıtmaya teşebbüsten" suçlu bulundu.Petro ve Pavel Kalesi'nde yargılanmayı bekledi; kalenin komutanı, atalarımdan General Nabokov'du.

...

Dostoyevski Sibirya'daki dört esaret yılını, katiller ve hırsızlarla birlikte geçirdi; sıradan mahkumlarla politik mahkumlar arasında hiçbir fark gözetilmiyordu.Bu yılları "Ölüler Evinden Anılar" (1862) kitabında betimledi.Anlattıkları hoş şeyler değildir.Yaşadığı tüm aşağılamaları, zorlukları ve aralarında yaşadığı suçluları ayrıntılı olarak betimlemiştir.Dostoyevski bu ortamda aklını tamamen yitirmemek için, bir tür kaçış yolu bulmak zorundaydı.Kaçış yolunu işte o yıllarda geliştirdiği nevrotik Hristiyanlıkta buldu.Aralarında yaşadığı mahkumlardan baılarının, canavarlıklarının yanında zaman zaman insani özellikler göstermesi tabiidir.Dostoyevski bu belirtileri toplayıp, üzerlerine basit Rus insanının çok yapay ve patolojik bir idealizasyonunu inşa etti.Sonraları sapacağı manevi yolun ilk adımıydı bu.

...

"Duygusal" ile "duyarlı"yı ayırt etmemiz lazım.Duygusal biri boş zamanlarında gayet gaddar olabilir.Oysa duyarlı biri asla zalim değildir.
...
Duygusal etki, onun hoşlandığı türden bir çelişkiye yol açıyordu: erdemli insanları acınası vaziyete düşürmek ve bu vaziyetin içinden merhametin son bir nebzesini bulup çıkarmak.

...

Bütün karakterlerin "günahın içinden gelerek İsa'yı bulma"larından, yahut Rus yazarı İvan Bunin'in dobra dobra söylediği gibi, "İsa'nın her tarafa dökülüp saçılma"sından pek hoşlanmıyorum.

...

Edebiyatla uğraşmanın bir yönteminden daha bahsedeceğim; bu en basit ve belki en önemli yöntemdir.Bir kitaptan nefret etseniz bile, nefret ettiğiniz yazardan farklı ve daha iyi bir bakış açısı yahut daha iyi ifade biçimleri tahayyül ederek, yine sanatsal bir haz alabilirsiniz.

...

Dostoyevski'nin fiziksel çile ve aşağılanmanın namuslu kişiyi geliştireceğine tutkuyla inanmasının kökeninde, kişisel bir trajedi yatıyor olabilir.Sibirya'da mahpusken, içindeki özgürlük aşığından, isyankardan, bireyciden bir şeyler kaybettiğini, en azından hevesinin törpülendiğini hissetmiş olmalıdır; fakat oradan "daha iyi bir adam" olarak döndüğünü inatla savunmuştur.

...


Fare Deliğinden Notlar (1864) Üzerine
(Yeraltından Notlar)

Alçalmışlıktan keyif almak, Dostoyevski'nin gözde temaları arasındadır.

...

Fare-adamın isyanı yaratıcı bir dürtüye değil, kendisinin bozuk ahlaklı, ahlaki açıdan güdük biri olmasına dayanmaktadır; tabiat yasaları, yıkamayacağı taştan bir duvardır onun gözünde.Fakat burada yine bir genellemeye, bir alegoriye saplanırız; çünkü belirgin bir amaç, belirgin bir taş duvar çağrışımı yoktur ortada.Bazarov (Babalar ve Oğullar) bir nihilistin yıkmak istediği şeyin, köleliğe de cevaz veren eski düzen olduğunu biliyordu.Buradaki fare ise, kendisinin icat ettiği, taştan değil kartondan yapılma dünyaya garezini dile getirmektedir sadece.

...

Yedinci bölümün başında Dostoyevski'nin tarzının iyi bir örneğini buluruz; Garnett'in çevirisini gözden geçiren Guerney bu kısmı çok güzel aktarmıştır.

"Fakat bunların hepsi tatlı hayallerden ibaret.Söylesenize, insanların kötülük yapmasının gerçek çıkarlarını bilmemelerinden ileri geldiğini ilk ortaya atan kimdir, aydınlanan insanın gerçek çıkarını görünce, kötülük yapmayı hemen bırakıp iyi ve onurlu biri olacağını, çıkarının sadece iyilik yapmakta olduğunu anladığı ve hiç kimse de kendi çıkarlarına aykırı davranmayacağı için hep iyilik yapmak zorunda kalacağını ilk kim uydurdu?Hey gidi saf çocuk!Temiz yürekli bebek!Dünya kurulalı beri insanların yalnız kişisel çıkarlarını düşünerek hareket ettikleri görülmüş müdür?Peki göz göre göre, yani gerçek çıkarının nerede olduğunu bildiği halde bunu umursamadan, hiç kimsenin ve hiçbir şeyin onları zorlamadığı başka, tehlikeli bir yolu tutan ve kaderin kendilerine çizdiği yoldan yürümek varken, kasten yapar gibi yeni, çetin, saçma, karmakarışık bir yol keşfetmekte inat eden milyonlarca örneğe ne demeli?İnatçılık ve dik kafalılık onlara çıkarlarından daha tatlı geliyor anlaşılan."

Vladimir Nabokov
Çeviren: Yiğit Yavuz
Rus Edebiyatı Dersleri
İletişim Yayınları

sword of the stranger (2007), masahiro ando & so far away, staind

Staind - So Far Away
Sword of the Stranger (2007) - Masahiro Ando