5 Temmuz 2013 Cuma

mağdurun dili, nurdan gürbilek

Üslup tek başına dünyayı değiştirmez.Olsa olsa bu dünyada susturulmuş olanın sesinin hepten unutulmasını engeller.O sesin içindeyse muhteşem olan değil, hemen her zaman ancak yasla anılabilecek, çünkü geri getirilemeyecek içerikler vardır.Eğer mazlumu baştan muzaffer gösteriyorsa üslup, yalnızca gerçeği perdelemekle kalmaz, sahibini şimdiden zalime borçlandırmış demektir.Adorno'dan daha iyi anlatmak imkansız: "Şahane mazlumların yüceltilmesi, sonuçta, onları mazlumlaştıran şahane sistemin yüceltilmesinden başka bir şey değildir."

Mağdurun Dili
Nurdan Gürbilek

toplumun mcdonaldlaştırılması, george ritzer

Bazı doktorların muayenehanelerinde hastalar artık kendi kendilerini tartmak ve ateşlerini ölçmek zorunda.Hükümetin nüfus memurunun soru sorması yerine insanlar genellikle postadan bir anket formu alarak kendi başlarına dolduruyorlar.Bugünlerde birçok işyerini ararken karşınıza insan çıkmıyor, istedikleri yere bağlanmadan önce kafa karıştırıcı derecede rakam ve koda basılmasını söyleyen bir bilgisayardan talimatlar alıyorsunuz.Bir mizah yazarı böyle bir konuşmayı ve arayanın yapması gereken işleri şöyle anlatıyor:

Aradığınız kişi -Thomas Watson- şu anda yerinde değil.Mesaj bırakmak için sinyal sesinden sonra lütfen bekleyin.Mesajınızı dinlemek için 7'ye basın.Dinledikten sonra değiştirmek için 4'e basın.Mesajınıza ek yapmak için 5'e basın.Başka birine ulaşmak için yıldız işaretine basıp dört haneli şifreyi tuşlayın.Muzak'ı dinlemek için 23'e basın.Bu sistemden çıkmak istiyorsanız 0'a basın, ama bir insana ulaşma çabanızın beyhudeliğinden kuşkunuz olmasın; size bir insan gibi davranıyoruz ya işte.

Posta hizmetleri giderek uzayan bölge kodlarını kullanmaya zorlayarak kendi işinin bir kısmını insanlara yaptırmaktadır.Mektupları bölgelere ayırmak için kullanılan otomatik teknikler zarfın üzerindeki adres açıkça yazılmadığı zaman sorun çıkardığından, posta servisi artık insanlardan adreslerini daktiloyla yazmalarını istemektedir.

Bu örneklerden çoğu önemsiz gibi görünebilir.Bir zarfın üzerine bölge kodu yazmanın ya da bir telefon numarasına bakmanın güç bir iş olmadığı açıktır.Am böyle çeşitli işlemlerin toplamı yaygın bir gelişmeyi göstermektedir.Modern tüketici birçok farklı kurum için ücretsiz iş yaparken miktarı giderek artan zaman ve enerji harcamaktadır...

Toplumun McDonaldlaştırılması
George Ritzer

toza sor, john fante

Hepimiz kısa bir süre için vardık, sonra başka bir yere gidecektik; hayatta değildik aslında, olmaya yaklaşıyor ama olamıyorduk.
---
Ah, Camilla!Colarado'da küçük bir çocukken onlar beni iğrenç isimlerle çağırıp aşağılamışlardı, beni yağlı İtalyan diye çağırmışlar, bu gece benim seni yaraladığım gibi yaralamışlardı.O denli yaraladılar ki beni, kitaplara sığındım, içime kapandım, kasabamdan kaçtım, ve bazen Camilla, onları gördüğümde aynı acıyı hissediyorum, o eski yara kanıyor ve burda olmalarından mutluluk duyuyorum, köklerinden kopmuş olmalarından, gaddarlıklarının kurbanları olmalarından, güneşin altında ölüyor olmalarından.Aynı yüzler, aynı asık suratlar, kasabamdan insan manzaraları, hayatlarındaki boşluğu güneşle doldurmaya çalışan insanlar...
---
Sinema salonlarından çıkıp gerçeğe alışabilmek için gözlerini kırpıştırdıklarını gördüm, dünyada neler olup bittiğini öğrenmek için sendeleyerek evlerine Times okumaya gidişlerini izledim.Onların gazetelerine kustum ben, edebiyatlarını okudum, örf ve adetlerine uydum, yemeklerini yedim, sanatlarına esnedim...
---
Büyük dalgalar sorun değildi, altlarına dalıyordum fakat küçük dalgalar kafamı karıştırıyor, yüzümü tokatlayıp ağzıma sıçrıyorlardı.

Toza Sor
John Fante

aşksız ilişkiler, samuel beckett

Kara topraktan daha sakinsin, yeryüzünün bağırsaklarına sükunet üzerine tuhaf bir ders vereceksin.
---
...Bu morg odasında ağlamak yanlış anlamalara yol açabilirdi.Başhemşireden asansörcü çocuğa kadar tüm hastane personeli gözyaşlarını ya da acıklı davranışını kendilerinin de bir parçası olduğu insanlığın budalalığından çok, ensesindeki büyük ura bağlama yanılgısına düşebilirdi.
---
Yaşamında yalnızca güvence satın almış bile olsa, söyleyecek bir iki sözü olan bir adamdı.Çok daha iyi şeyler var, diye düşündü içkisine yönelirken, bu kokuşmuş dünyada Blue Birds şaraplarından çok daha iyi şeyler var.
---
Mezarcı birdenbire orada belirmişti, çökmüş güzel bir adamdı, kendini kaybetmeyecek kadar içmişti, kutsanmış topraklara numara veriyordu

Aşksız İlişkiler
Samuel Beckett

tarih ve tekerrür, kojin karatani

Küresel piyasa ekonomisi, ulus-devletin çerçevesini zayıflatmıştır.Ulus -devlet ise tek bir dünya piyasasına dönüşmemiştir; bilakis çeşitli bölgecikleri biraraya getirerek buna direnmektedir.Bu bağlamda, modern ulus-devletin çerçevesini reddeden bölgecilik, modernlik öncesi medeniyetin komünallığını(dünya imparatorluğu, dünya dini) geri çağırıyorsa, bunun sebebi eski bir sistemin bu tür kalıntılarının hala güçlü bir şekilde var olması değildir.Daha ziyade, küresel kapitalizmin mevcut aşamasının ihtiyaç duyup talep ettiği şey "muhayyel cemaat" biçimidir.

Tarih ve Tekerrür
Kojin Karatani

sahibinin sesi, sevim burak

Yetmiş iki milletin üstünde dostlarınız, akıl hocalarınız, büyücüleriniz, tefecileriniz, ermişleriniz, uzakta yakında akrabalarınız, mahalle amirleriniz, casuslarınız, cadılarınız var...Size söylemediler mi?Söylediler ama işinize gelmiyor...

...Olacak iş değil...Bu çoğu zavallı, fukara halk, bu çalışkan takım, bir gizli cemiyet kurarak , bir avam, amele teşkilatı kurarak milli bünyemize tecavüz planları hazırlıyorlar haaa?

Sahibinin Sesi
Sevim Burak

buzdan kılıçlar, latife tekin

Kendi hayatını benim hayatımın içinde yaşıyor çocuk, ne yapsın, karakteri yalnızlık içinde şekillenmiş.
---
Ömer Hayyam, İmam Gazali, Hasan Sabbah on iki önemli adam aynı mektepte okumuşlar ama biri şarapçı olmuş, öteki şeytani, kendini afyona vurmuş, aynı evde büyüdünüz fakat karakter yapınızda bir benzeşme olacak diye bir şey umman hayatın akışına ters gelen bir durumdur..
---
Bir ikindi vakti, mutsuz kadınların uğrak yeri saydığı yatırların önünde, otomobiliyle pusuya yattığının haberini almışlar, aynı günün gecesinde onu camına vuran garip kuşların dava dosyalarına bakan insan bir avukata benzetip gülüşmeye başlamışlardı.
---
Birine hırslanalım, bize haksızlık yapsın, üstümüze yüz kurşun sıksın ölmeyiz, onu öldürünceye kadar yaşarız biz.
---
Kendilerine kurabilecekleri tek hayat, gerçeğin dışında olduğu için bulutsu bir yere itelendiler ve ömürleri, başkalarına ait olan bu dünyayı tüketemediklerinden, hayali bir yolculuk şeklinde seyretti...Son karanlıkta ilk ışığın buluştuğu ortamlara hasta olduklarından, topluca gard alıp hayatı seher denen gurbette yaşadılar...Yokluğun gözünden görünen dünya, sessizliğin sislerinde yitip gitti.

Buzdan Kılıçlar
Latife Tekin

göçebelik ve yabancılaşma, türk'ün göçebe ruhu, erol göka

...Sluzki'nin "bir sonraki kuşağı da içeren normal uyum evresi" adını verdiği göç sonrası uzun dönemin özellikleri, hem göç edenlerin hem de yerleşiklerin tutumları tarafından belirlenir.Göç travmasıyla baş etmede hiç şüphesiz karşılaşılan yeni topluluğun niteliği de çok büyük önem taşır.Yeni topluluk yani yeni nesne ne kadar eskilerine benziyorsa göç travmasının etkisi de o kadar kolay bertaraf edilir.Yeni nesnenin tamamen farklı olması durumunda ise göç eden kişilerdeki yabancılık ve iğretilik duyguları hedefini somuttan soyuta kaydırarak kuşaktan kuşağa aktarılacak kadar güçlü olabilir.Özellikle göç edenlerin birbirine sıkıca tutunduğu, yerleşiklerin de onlara karşı birleştiği durumlarda bazı şiddet olayları dahi yaşanabilir.Göç edilen yerdeki devleti temsil eden her türlü kurumun göç edenlere yaklaşımı da göç sonrası uzun dönemde önemlidir.Yeni mekanlardaki toplulukla, köken, kültür ve lisan bağı kurulabilmesi durumunda göç sonrası erken dönemin ardından tam bir adaptasyon sağlanarak göç travması yıllar içinde zihinlerden silinebilir, fakat yeni topluluğun yabancı, düşman ve dışlayıcı olması durumunda göç travması ve göç eden kişilerdeki yabancılık ve iğretilik duyguları hedefini somuttan soyuta kaydırarak kuşaktan kuşağa aktarılacak kadar güçlü etkilere yol açabilir.Böyle bir durumda göç sonrası uzun dönem yalnızca göç eden kuşakla sınırlı kalmayıp göç edenlerin çocuklarında ve hatta daha sonraki kuşaklarda bile süren bir zihinsel arka fon halini alabilir.Çünkü onun varlığı, yerleşiklerin dünyasını da alt üst eder.Göçerle, sürgünle, yabancıyla karşılaşmış yerleşiğin dünyasında da birçok değişiklik olur.

"Geleneğin anavatanından kopmuş, sürekli meydan okunan bir kimliği yaşayan yabancıdan, dört bir yana saçılmış tarihsel miras ile heterojen bir şimdiki zaman arasındaki sonu gelmeyen bir tartışmada kendisini hep evinde hissetmesi beklenir.Böyle bir yabancı, bir amblemdir; dikkatimizi zamanın ivediliklerine çeken bir figürdür: İçinde yaşadığımız zamanı sorgulayan bir mevcudiyettir.Çünkü yabancı 'düzenin inşa edilirken içine yerleştirilen ikili sınıflandırmaları' tehdit eder ve bizi müphemliğin tekin olmayan yer değiştirmesiyle tanıştırır.Bütün söylemlere gölge eden bir hayalet olarak bu yabancı, hepimizin içinde potansiyel olarak var olan tedirgin edici sorgulama ve yabancılaşmadır.Var olmakta inat eden, silinemeyen ve beni kendimden çıkarıp ötekine yaklaştıran bir mevcudiyettir.'Kendimi kurtaramayacağım bir yükümlülük anlamına gelen ve örtbas edilemeyen yabancılık' karşısında beni yükümlü kılan öteki yüzün ısrarıdır.Kendiliklerimizi sorunsallaştıran, belki de imkansızlaştıran bir semptom olarak yabancı, farklılığını fark etmekle doğar ve hepimizin kendi yabancılığımızı tanımasıyla son bulur." (Chambers,2005:ss.16-17)

Türk'ün Göçebe Ruhu
Erol Göka