23 Ocak 2017 Pazartesi

bojack horseman, raphael bob-waksberg

BoJack Horseman & Mother

Kitabını okudum BoJack.Ancak bir narsist, birilerinin kitabını alacağını düşünür.Anne Frank hakkında ne düşünüyorum biliyorsun.Benimle ilgili bölümü okudum.Sana söylediğim şeyleri.Canavar olduğumu düşünüyor olmalısın.Sadece bildiğimi söylemek istedim.Mutlu olmak istiyorsun ama olamayacaksın ve ...Sorun sende değil.. Baban ve ben...İçindeki çirkinliği kendin buldun.Sen arızalı doğdun, doğuştan böylesin.Artık hayatını projelerle, kitaplarla, filmlerle ve kız arkadaşlarla doldurabilirsin.Ama bunlar seni bir bütün yapmayacak.Sen Bojack Horseman'sin, bunun tedavisi yok.


"Tamam Carolyn, sen bir film yıldızısın.Filmin bu kısmında kalbin kırılıyor."





"Kesinlikle, profesyonel bir yarış atı olabilirim ama boş yere koşmaktan yoruldum."


-Bazen kendi mutluluğunun sorumluluğunu alman gerekir...
Ne kadar sefil olduğumuzu fark etmemiz uzun zaman alıyor.
-Böyle olması gerekmediğini anlamak daha uzun zaman alıyor.



"İnsanların seni sevmesine izin vermek zalimlik.
Tek yaptığın, günün birinde kalplerini kıracağına söz vermek." 




BoJack Horseman-Party

Bazen bir sızıntıyla doğduğumu düşünüyorum.
Başladığım bütün iyi işler, ağır ağır sızdı oradan...ve hepsi akıp gitti.
Asla geri getiremeyeceğim onları.Artık çok geç.
Hayat, bir kapanan kapılar dizisi, değil mi?


"Sen BoJack Horseman'sin, bunun tedavisi yok."


 Salinger & Çavdar Tarlasındaki Çocuklar


 "Beni, daha az parçalanmış hissettirmiyorsun."

 
"Ben ölmemeliyim.Neslim tükeniyor."



"Bazen kendimi tanıdığımı sanıyorum ama bu bir tuzak olabilir."


"Başaracağımız biliyorum, çünkü biz iyi insanlarız."



"Biraz daha sessiz efkarlanabilir misin?"

BoJack Horseman Yetimhanesi

Bu güzel şarkı için teşekkür ederim ama ben iyi biri değilim.Hatta bu yaptığım en iyi şey ve onu da yanlışlıkla yaptım.Ve size hayatın...Ne diyorum ben?Size hayatın ne kadar zor olduğunu anlatamam.Anne babası ölen sizsiniz.
-Annemle babam öldü mü?
-Hayır hayır, pek sayılmaz..Belki de seni istememişlerdir.
Demek istediğim şu: İnsanların nasıl yaşadığını anlamıyorum.
İnsanların her sabah uyanıp "Evet, yeni bir gün, hadi başlayalım." demesi bana çok ilginç gelmiştir.
İnsanlar bunu nasıl yapıyor?Bilmiyorum.



"Hayata ve ondan bıkmaya..."



"Bir işte iyisin diye o işi yapmak zorunda değilsin.Ben de ayık araba kullanmada iyiyim ama pek yapmam."


 "Bir dahakine bana bir iyilik yap, kalbimi yavaş yavaş kırma.
Tek seferde kır.Herkese zaman kazandırır."


"Korkunç bir insan olduğunu anlaman,
 seni daha az korkunç bir insan yapmaz."


"Artık, hayatını projelerle, kitaplarla, filmlerle ve kız arkadaşlarla doldurabilirsin...Ama bunlar seni bir bütün yapmayacak."


"Genel anlamda bakacak olursak, hepimiz bir gün unutulacak küçük zerreleriz."

BoJack Horseman

öbür dava, elias canetti, kafka'nın felice'ye mektupları üzerine


İnsanlardan büyük çoğunluğunun bir şans eseri ancak arada bir bilincine varabildiği, iç güçler tarafından tanıklıkla yükümlü kılınmış az sayıda kişinin ise hiç aklından çıkmayan yaşamın dehşetine karşı insanı avutacak tek şey vardır: Kendinden önceki tanıkların duyduğu dehşetle bütünleşme.Dolayısıyla, satmaya kıyabilmiş olsa bile, kendisine yazılmış mektupları saklayıp yokolmaktan kurtardığı için Felice Bauer'e gerçekten teşekkür etmemiz gerekiyor.
---
...Mektuplar tümüyle yakınıp sızlanmaların hizmetine verilir.Bundan böyle hoşnutsuzluğunu dengeleyecek hiçbir şey kalmaz ortada, kendini toparladığı geceler, kendini bağışlatacak neden, kendi biricik ve gerçek yaşamı şimdilik geçmişte kalmıştır.Artık onu birarada tutacak teş şey yakınıp sızlanmadır; yazmanın işlevini üstlenen bu yakınma Kafka'nın birlik ve bütünlüğünü sağlar; gerçi öncekinden çok daha değersiz bir birlik ve bütünlüktür bu, ama Kafka'nın tümüyle suskunluğa gömülüp acı ve ıstıraplar halinde dağılıp gitmesini önler.Her şeyi dile getirmesine olanak veren mektuplardaki özgürlüğe alışmıştır.
---
...İyi bir anında ise Felice'ye teşekkür ederek şöyle der:
"Ancak yazmakla geçen gecelerde karşısına çıkmayı göze alabildiğim bu tüyler ürpertici dünyadan kaçıp sana sığınmak ne büyük mutluluk Felice!"
---
Felice'deki en küçük bir incinmeyi, kendi varlığında duyumsar kafka.Acımasızlığı savaşmaya yanaşmayan, karşısındakinde yol açacağı incinmeyi önceden sezen birinin acımasızlığıdır.Karşısındakiyle çatışmaktan kaçar, çatışma sırasında olup bitenler bir bıçak gibi saplanır etine, oysa düşmanı yara almadan kurtulur.Bir mektubunda diyelim kendisini kırıp gücendirecek bir şey mi yazdı, bir sonraki mektubunda buna dikkat çeker Felice'nin, bunu onun gözleri önüne serip tekrar tekrar özür diler.Oysa Felice, hiçbir şeyin farkına varmamıştır, neden söz edildiğini bile bilmez.Böylece Kafka, Felice'ye kendine göre bir düşman gibi davranır.
---
Böyle yalnız bir yaşam Kafka için söz konusu olabilecek biricik ve gerçek mutluluktur, varlığındaki her hücre kendisini bu mutluluğa doğru çekip götürür.Kafka'ya doyum sağlayan tamamen değişik türden bir ikinci yanıbaşındalıktır, kendisini aralarına almayan, kendisinden hiçbir şey beklemeyen başkalarının haz se sevinçlerini onların yanı başında dikilip gözlemlemektedir.Örneğin, kendisi için yasakladığı bütün yiyecekleri yiyip içen insanların arasında bulunmaya can atar.
"Diyelim on tanıdık kişiyle bir masada oturmuşum da hepsi sütsüz kahve içiyor, bunu görmek bir çeşit mutluluk duygusuyla doldurur içimi.Çevremde etler buram buram tütebilir, bir iki içişte boşaltılabilir dolu bira bardakları.Yahudilerin o lezzetli sucuklarına... dört bir yanımdaki akrabalar bıçakla girişebilir...bütün bunlar, hatta bunların daha da kötüsü bende en küçük bir tiksinti uyandırmadığı gibi pek hoşuma gider.Oh olsun diyen hınzırca bir duyguyla kesin olarak ilişkisi yokrue böyle bir şeyin...daha çok başkalarının keyfine tanık olmanın huzurudur bu, kıskançlıktan tümüyle uzak huzurudur."
---
Şubat sonuna doğru Felice'den bir mektup alır Kafka ve ürker.Mektupta öyle bir hava esmektedir ki, sanki Kafka daha önce kendi aleyhinde hiçbir şey yazmamıştır Felice'ye; sanki Felice hiçbir şey duymamış, hiçbir şeye inanmamış, hiçbir şeye akıl erdirememiştir.Felice'nin kendisine yönelttiği soruyu hemen yanıtlamaya kalkmaz, ama sonradan verdiği yanıt da alışılmadık ölçüde sert ve kabadır:
"Sen mektubunda bir soru yöneltmiştin bana...tasarılarımı ve ileriye yönelik düşüncelerimi öğrenmek istemiştin.Böyle bir soru beni şaşırttı...Kuşkusuz ne tasarılarım, ne ileriye yönelik düşüncelerim var, yürüyerek gelecekten içeri paldır küldür yuvarlanabilirim, yuvarlana yuvarlana, yalpalaya yalpalaya bu işi başarabilirim ancak.Tasarılarım ve geleceğe yönelik düşüncelerim gerçekten yok; durumum iyiyse, tümüyle hal'in içindeyimdir; durmumdan şikayetçiysem, lanetlerim hal'i, geleceği haydi haydi!"


---
Güçsüzlüğün küçüklükle dile getirilmesi, Kafka'nın yapıtlarından pek aşina olduğumuz bir yöntemdir.Bunun karşıtının ise, Bauer ailesine nemsup bireylerin devcileyin büyüklük ve aşırı güçlükleriyle anlatıldığı görülür.
---
Grete Bloch'a yazdığı mektuplarda kendinden daha min davranır Kafka; söz konusu kişi Kafka olmasaydı, daha buyurgan diyebilirdik hani.
...
Ama iki şey vardır ki, Felice'dekinden önemli ölçüde değişiktir.Bir kez eskisinden daha az yakınıp sızlanan biri olmuştur Kafka, yakınıp sızlanmalar konusunda adeta tutumlu davranmaya başlamıştır.Çok geçmeden de kendisine açılan ve sorunlarından anlatan Grete Bloch'un hüznüyle duygulanarak onun moralini güçlendirmeye çalışır.Grete Bloch'a biraz dert ortağı gözyüle bakar, hatta sonunda düpedüz kendisi yapar Bloch'u, kendi nefret ve antipatilerini ona aşılamaya çalışır, Viyana'ya karşı duyduğu nefret bunların arasındadır örneğin.Geçen yaz bu kentte geçirdiği o mutsuz haftadan sonra nefret eder Viyana'dan, Grete Bloch'a yolladığı mektuplarda onu bu kentten koparıp almak için elinden geleni yapar, sonunda da başarır.Ama becerikli biridir Grete Bloch, böyle bir mutlu özellikle donatılmıştır, en azından onu böyle görür Kafka.Felice'yle Bloch arasında tek ortak  nokta varsa o da budur ve Kafka Felice'deki gibi Bloch'taki bu özellikten de yine kendisi için bir güç kaynağı olarak yararlanabilir.
---
Felice'yi, Grete Bloch'u ve Milena'yı Kafka'nın yaşamındaki üç önemli kadın olarak gösterebiliriz.Bu üç kadından her birine karşı yüreğinde uyanan sevgiyi mektuplarına borçludur Kafka.
---
Bauer ailesinin 1 Haziran 1914 günü verdiği kabulde, nişanda hazır bulunmasını candan arzuladığı Grete Bloch'un varlığına karşın, Kafka kendini "Bir katil gibi zincire vurulmuş" hisseder."Beni gerçekten zincirlere vurarak bir köşeye oturtsalar, başıma da jandarmalar dikerek çevremde olup bitenleri ancak böyle bir durumda izlememe izin verseler, yine bu kadar kötü olamazdı.Bu da işte nişanlanmamdı benim.Ve oradakilerin hepsi beni hayata döndürmeye çalışıyordu, nasılsam beni öyle kabullenmek ellerinden gelmiyordu çünkü."Kafka'nın iki gün sonra günlüğüne düştüğü nottur bu. 
---
Kafka'nın güce karşı başvurduğu bir başka önlem ise hepsinden şaşırtıcıdır ve Kafka, kendisi dışında yalnızca Çinlilerin üstesinden geldiği bir ustalıkla uygular bu yöntemi.Güç'ten nefret ettiği, ama kendini onu alt edecek durumda da görmediği için giderek küçülerek güçlüyle arasındaki uzaklığı büyütme yoluna gider.Bu büzülüp küçülme de iki şeyi ele geçirmesini sağlar.Birincisi, küçülerek kendini tehdit eden tehlikenin görüş alanı dışına çıkar; ikincisi de, güce başvurmada akla gelebilecek tüm aşağılık çarelerden özgür kılar onu; kendilerine dönüşmeyi daha çok yeğlediği küçük hayvanlar zararsızdır.
---
Felice, pek dokunaklı bir ithaf yazısıyla kendisine Salambo'yu yollar, ithaf yazısını okumak hayli üzer Kafka'yı ve ansızın Felice'ye bir mektup yazıp onu teselliye çalışır:
"Hiçbir şey sona ermiş değil, ne karanlık, ne soğuk, hiçbir şey, Felice; değişen tek şey, sana yazdığım mektupların seyrekleşmesi ve başka bir kılığa bürünmesi.Daha sık yazıp yolladığım öbür mektuplardan ne geçti ele, biliyorsun.Yeniden başlamamız gerekiyor."
---
Yeterince iyi bilinen her yaşam gülünçtür.Yeterinden fazla bilindi mi ciddi ve korkunç bir niteliğe bürünür.
---
...Daha sonraları Kafka tek başına sürdürür gezintileri."Bir başına olmanın, bir başına yürüyüşlere çıkmanın, bir başına güneşte uzanıp yatmaların ne keyif verici bir şey olduğunu biliyor musun peki?...Tek başına hiç uzun bir yürüyüş yaptın mı?Bunu yapabilmek geçmişte pek çok acı çekmiş olmayı, beri yandan pek çok mutluluğu gerektirir.Bildiğim kadarıyla çocukken hayli yalnız kaldım, ama daha çok dıştan bir zorlamanın sonucuydu bu yalnızlık,seyrek durumlarda özgürce bir mutluluktan kaynaklanmaktaydı.Oysa şimdi denize doğru seğirten bir su gibi yalnızlıktan içeri akıyorum."Bir başka mektupta ise şöyle yazar: "Çok uzaklara kadar yürüdüm, yaklaşık beş saat, yalnızlık içinde, ama yeterli sayılmayan bir yalnızlık, bomboş ovalarda, ama yeterince boş sayılmayan ovalar."
---
Yanılgılardan hiç ders almaması Kafka'nın mizacının vazgeçilmez bir özelliğidir.Başarısızlık başarısızlıkla çarpılıp başarıya dönüşür Kafka'da.Güçlükler değişmeden hep aynı kalır, sanki aşılmaz nitelik taşıdıklarını segilemek gibi bir yükümlülük söz konusudur.Ardı arkası kesilmeyen düşünüp durmalar, hesaba kitaba vurmalar sırasında söz konusu güçlükleri olumlu sonuca ulaştıracak davranışlar üzerinde durulmaz özellikle.Başarısızlık özgürlüğü, bir tür yüce yasa olarak dışarda tutulur, işe karıştırılmaz: Böylece her yeni kavşak noktasında bir kaçış olanağı garantiye alınmak istenir; hani kurtuluşu başarısızlıkta arayan güçlerin özgürlüğü diye niteleyebiliriz bunu.Zaferlerin dışlanmasında Kafka'nın gerçek doğası, onun güç'le olan özel ilişkisi kendini açığa vurur.Tüm hesap kitaplar çaresizlikten kaynaklanıp yine çaresizlikte alır soluğu...Eski deneyimlerden ders almanın, Kafka'nın doğasına aykırılığını daha önce belirtmiştik.
---
"...bir kez tüberküloz karşısında tavrım öyle ki, adeta bir çocuğum da annemin giysisinin eteklerine tutunuyorum...Bazen bana öyle geliyor ki, beynim ve akciğerim benden habersiz aralarında anlaşmışlar."Bu böyle gitmez" demiş beynim ve aradan beş yıl geçtikten sonra da akciğerim kendisine yardıma hazır olduğunu açıklamış."
---
"21 Eylül.Felice buradaydı, otuz saatlik bir yolculuk yaparak beni görmeye geldi, bunu önlemeliydim.Öyle anlıyorum ki, başlıca benim yüümden katlandığı mutsuzluğun eşi yok.Bir türlü kendimi toparlayamıyorum, tam bir duygusuzluk ve çaresizlik içindeyim, rahatlıklarımdan kimini yitirebileceğimden korkuyor, tek ödün olarak biraz komedi oynuyorum."
---
"Neden bir sınır çektiğimi sorma.Beni alçaltma bu kadar."
---
İlkin bir araç sayılan hastalık sonunda gerçekten yüz gösterdiğinde, Kafka tarafından kendini bağışlatacak bir neden olarak benimsenmez artık.Söz konusu bağışlatıcılığı, Felice'ye yazılan son mektuptan iki gün sonra "Üçüncü Oktav Defteri"ne düşülen bir dizi not üstlenir.Daha önce tutulan Günlük'e yıllar boyu hiçbir şey kaydedilmemiştir.Sondan önceki, adeta gecikmiş not olarak şu cümleler Günlük'te yer alır:
"Asıl önemli olan şeyi şimdiye kadar kaydetmedim Günlük'e.Hala iki kol halinde akıp gidiyorum.Bekleyen iş o kadar büyük ki!"

Elias Canetti
Öbür Dava-
Kafka'nın Felice'ye Mektupları Üzerine
Çeviri: Kamuran Şipal

a young doctor's notebook (2012-2013), mikhail bulgakov


A Young Doctor's Notebook
Mikhail Bulgakov
















A Young Doctor's Notebook (2012-2013)
Mikhail Bulgakov

englar aiheimseins (2000)

"Annem bana hamileyken, rüyasında dört at görmüş."




-Ben insan değilim.Bir peri masalında yaşıyorum.
-Bu dünyaya ait değilsin.
-Dünya mı? Nerede?
-Gerçekliğe aykırısın.
-Ünlü filozof Hegel teorilerinin gerçeklerle çeliştiğini söyleyen birisine şöyle cevap vermiş:
"Zavallı gerçeklik, kendini kötü hissediyordur."
  


"Bir kirpi buldum bayırda.Ölüydü,
bir ömür kendini korumaktan.Öfkesi rüzgarın alay konusu
olmuş gibiydi.Güzeld, kalbim gibi, dikenli bozkır çiçeği."
                                             Akif Kurtuluş


Englar Alheimseins (2000)

fleabag, phoebe waller-bridge


Fleabag 
Phoebe Waller-Bridge


-Mezarlıkta koşu yapmak, gerçekten çok uygunsuz.
-Neden?
-Yaşamanın cakasını satıyorsun.

fusi (2015), dagur kari, gunnar jonsson

Fusi (2015)
Dagur Kari

-Ne yapıyorsunuz?
-Savaş ve barış hakkında konuşuyoruz, öyle işte.
-Savaş bittiğinde neredeydin, hatırlıyor musun?
-Tabii ki hayır.Şu adamın ölüm haberini aldığımda nerede olduğumu hatırlıyorum ama...Neydi adı?
-Kennedy?
-Ne?
-Kennedy?
-Hayır, o değil.
-John Lennon?
-Hayır, şey ya...Kurt.
-Kurt mu?
-Evet, Kurt Cobain...Svanas'ın saçını yapıyordum...
Fusi telaşlı ve bembeyaz içeri koşup şöyle demişti: 
"Kurt Cobain öldü.Kendisini başından vurmuş."
O kadar şaşırmıştım ki...Onu asla unutmayacağım.

"Yıllar geçti üzerinden
azaldım gücüme gitti herşey
ne garip önlemler bunlar !" 
                          Sami Baydar










Fusi (2015)
Dagur Kari
Gunnar Jonsson