4 Ağustos 2014 Pazartesi

cahit yeşilyurt, ilhami çiçek'i anlatıyor, göğekin


Geçmişiyle ilgili yorumlara, özel hayatıyla ilgili anılarına hiç girmezdi.Bir yanını hep sis altında bırakmıştır...
Bir konuya girer, bir yerinde 'neyse, bırakalım' deyip kafamda buz gibi sorular bırakarak bir kaçışın balta girmemiş ormanında yiterdi.Çocukluk döneminden taşıyıp üstünü hüznün toprağıyla örttüğü derin ruh yaraları, iç acıları, belli belirsiz, kapalı kapılar ardında kesilmiş bir hayvanın kanı gibi, suskunların mağrur kapısı altından akıyordu...

Göğekin
Cahit Yeşilyurt

ibrahim, asaf halet çelebi

ibrâhîm
içimdeki putları devir
elindeki baltayla
kırılan putların yerine
yenilerini koyan kim

güneş buzdan evimi yıktı
koca buzlar düştü
putların boyunları kırıldı
ibrâhîm
güneşi evime sokan kim

asma bahçelerinde dolaşan güzelleri
buhtunnasır put yaptı
ben ki zamansız bahçeleri kucakladım
güzeller bende kaldı
ibrâhîm
gönlümü put sanıp da kıran kim
Asaf Halet Çelebi

okunaksız mektup, soren kierkegaard, meseller


Keder veren yalnızlığın acısını ne ile kıyaslayacağız?

Eğer bir adam yaşamının mutluluğu olarak neyi görmesi gerektiği konusunda bilgi verdiğini bildiği ya da buna inandığı bir mektuba sahipse, ama mektuptaki yazı solgun ve silikse, neredeyse okunamıyorsa, o zaman adam mektubu endişe ve büyük bir tutkuyla, bir andan öbür ana başka bir anlam çıkararak, inancına göre, arayıp bulduğu ve kesin olduğunu düşündüğü bir kelimeye dayanarak mektubun geri kalanını yorumlayacaktı; ama mektubu okumaya başladığı andaki aynı belirsizlikten başka hiçbir şeye ulaşamayacaktı.Giderek büyüyen bir endişeyle mektuba bakacak, ama daha fazla baktıkça daha az görecekti.Gözleri ara sıra yaşlarla dolacaktı; ama bu ne kadar sık olursa, o kadar az görecekti.Bu zaman sürecinde, yazı daha da silikleşecek ve daha da okunaksız olacaktı, en sonunda kağıt ufalanıp gidecek, ona geriye gözyaşlarından başka bir şey kalmayacaktı.

Okunaksız Mektup
Meseller
Soren Kierkegaard

tanrı dünyayı yedi günde yarattı, bense benimkini yedi saniyede mahvettim, seven pounds


"Tanrı, dünyayı yedi günde yarattı. 
Bense, benimkini yedi saniyede mahvettim."

Seven Pounds


bir taksicinin los angeles hikayeleri, dan fante


Babam John Fante için
Teşekkürler, seni muhteşem orospu çocuğu!

Debra ile ilişkimiz; o, votkayı bırakıp İsa'yı bulana dek oldukça yolunda gidiyordu.
---
Tuhaf günlerdi.Sanki dokunduğum her şey acıya dönüşüyordu.
---
Buraya gelen insanların hikayelerinin mutlu sonla noktalandığı pek görülmez.
---
Bazen yaşamınızdaki her şey boka sarar.Tüm hayatınız bok çukuruna doğru sürüklenir ve farkına vardığınızda her şey için çok geçtir.
---
Bitecek bitecek, emin ol bitecek.Bu hikayenin kahrolası bir sonu olduğuna inansan iyi edersin.

Bir Taksicinin Los Angeles Hikayeleri
Dan Fante

ötme bülbül ötme, pir sultan abdal, ozan müzik evi


Ötme Bülbül Ötme
Pir Sultan Abdal
Ozan Müzik Evi


onlar, ırmak tv





Irmak Tv

3 Ağustos 2014 Pazar

"1965 savaşı" skecinden, boris vian

Çinli general örgü örmektedir.
İngiliz general bir müzik sehpasının önünde, üçgen çalgısıyla müzikal denemeler yapmaktadır.
Alman general, Çinli generalin ne yaptığını seyreden WAC'a bir iplik çıkrığı verir.

-Çok güzel bir şey yapıyorsunuz general Pang!
-Savaşta dul kadınlar için şal örüyorum.
...
-Haydi beyler, savaştayız ama!

1965 Savaşı
Boris Vian

mantıku't tayr, kuş dili, feridüddin attar

Bırakın da kendi kuyumun içinde kendi Yusuf'umu arayayım.Belki kaybettiğimi bulur, ben de onunla sevinçle uçarım.
---
Kalbi bozulmuşların içinde aşk barınmaz.
---
Çuldan yatak dahi, yol kesenin olur.Onu da atmak, ya da doğru yolda yakmak gerek.
---
Nasip, insanın hayali kadardır ve bir hayaldir.Hiç kimse halin ve hayalin ne kadar olduğunu bilmez.
---
Madem ki bir hakikat güneşi vardır, her zaman var olacaktır, öyleyse ne zerre kalsın ne gölge.
---
Ne birisinin gönlüne girebildim, ne de kendi gönlüme sığabildim.
---
Kırk seneye yakın bir zaman oldu; kendimden habersiz bir ömür sürüyorum.

Mantıku't Tayr
Feridüddin Attar

zeytin ağaçları altında, abbas kiarostami


“Aslında meseleler basitti.Onları karıştıran, insan ihtirasıydı.”

Oğuz Atay


kusma kulübü, mehmet eroğlu

Hayat mutlu olmak içinmiş! Benimki mutsuzluğuma alışmaktan ibaret.Eğer hayat ölümümüze doğru akan, uzunluğu belirsiz bir ırmaksa, bana ait olana hiçbir kolun bağlanmadığını da söylemeliyim: Dar kanyonların arasına sıkışmış, coşkusuz ve yatağını derinleştiremeyen cılız bir akıntı benimki...
---
Bu anlamsız ve zamansız bulantının nedeni, kendimi denize fırlatılmış, yazgısı belirsiz bir şişe gibi hissediyor olmam belki de.
---
Kısacası kendimi yamayamadım; hala delikdeşiğim, bu yüzden hayatımı biriktiremedim.
---
Çabucak tiryakisi olduğumuz Sisyphos gibi ite kaka bir tepeye çıkarmaya çalıştığımız 'hayat', benim için sıralanan reddedişlerden ibaret oysa.
---

Sisyphos ve ben!İtiraf etmeliyim: Ortak paydamız yazgımız değil, budalalığımız.
---
Dünyayı reddederek yaşamak, öfkenin ve felsefenin donmuş hali gibi.
---
Ayaktayken olduğundan büyük görünmesinin nedeni iri laflar etmesindendi.
---
İyi insanların başı her zaman derttedir.
---
Bir seçkinin sahip olması gereken en önemli özellik vardı onda: Horgörü.Bir hafta boyunca yattığı odada başucunda bekleyen Azrail'in orağı bile kibrini budayamamıştı.
---
Gülmek sana hiç yakışmıyor; çünkü o yakışıklı çehrene bir şey katamıyor; gülme, bizim gibi çirkinlere bağışlanmış bir armağan.
---
"Bir fotoğraf görmüştüm.Peru'da, And Dağları'nda çekilmiş" diye devam etti: "Şafakta, aşağıdaki vadilerden yükselen güneşi yakalamak için iki yüksek tepenin arasına geniş bir ağ gerek köylüleri gösteren...İşte o köylülerden biri olmak için çok şeyler verirdim..."Ardından gerçek bir pişmanlıkla sözlerini noktaladı."Keşke onlarınki gibi bir düş gücüm olsaydı..."
---
Yuh! İyi diye anılmayı, iyilikten yüksek tutana yuh!
---
İşte ekonomik krizin pençesinde kıvranan ülkemizden küçük ve sigara dumanlarıyla kaplı bir manzara.
---
Bir kadınla olmak, trajedi mi, komedi mi, asla belli değildir.
---
Bunlar kendilerini kusa kusa, içlerini boşaltmışlar.
---
Hüznüyle baş edemedi, acımanın içinde boğuldu.
---
İnsanlığı sevmekten, insanları sevmeye vakit bulamamış gibiydi.
---
Ketumluk zenginliktir, içinden bir şey eksilmez.
---
Birimiz ağlıyorduk, ama kim olduğunu çıkaramadım.
---
Son yok, sonsuz acı var...İnsanlar anıt mezarlarda ölmüyor, anıt mezarlara gömülüyorlar.
---
Eğer zenginlik silahla korunuyorsa, zenginliği silahla ele geçirmenin nesi yanlış?
---
Tıpkı okun ete saplanması gibi önce hızla ilerlemiş, yumuşak dokunun ardından kasların direnişiyle yavaşlayarak durdurulmuştuk...Çok zayıf, kara kuru bir adam bana bakıyordu.Onu görünce kası da geçip kemiğe dayandığımızı anladım.
---
Köylüydü; aşkı tanımıyordu.Bu yüzden ona sıkıntı çektiren ilk kadınla evlendi.
---
Rembrandt'ın resimleri, Tolstoy'un romanları olağanüstüdür.Çünkü ikisi de yalan söylemeyi bilmiyordu.
---
Oscar Wilde, herkes çamurun içindedir, ama ben yıldızlara bakıyorum, demiş.Ben Selami Balat, ayaklarıma bakıyor ve bununla da iftihar ediyorum.
---
Ne yapıyorsun?
Akadlılar'dayım, birazdan Babilliler'e geçeceğim.
---
Nefret ettiğimiz birisinin ölümüne katlanabiliriz.
---
Hayatla ölüm arasında çarmıha gerilmiş bir zavallı.
---
Ölmek bir zamanlama meselesi.
---
İnsan her şeye alışıyordu; kendi ölümüne bile.
---
Denize atladığımda karanlığın içinde Şeyda'yı bulamayacağımı anlayıp suyun üstüne dönmeye karar verdiğimde, bir an için yönümü şaşırdım.Çabalıyor, ama bir türlü yukarısını bulamıyordum.'İşin bitti' dedim, kendi kendime.'Sıra hayatının gözlerinin önünden geçmesine  geldi...' Boğulmanın eşiğinde beklemye başladım.Ne gördüm dersin?Nihan bilmiyorum demeden kahveyi uzattı."Hiçbir şey!"Çünkü hayatım diyebileceğim bir şey yoktu; bomboştum.Sanırım bu yüzden tekrar yüzeye çıktım; içi boş şeyler asla batmaz değil mi?
---
Kimseye farkettirmeden, çoğu yoksul gibi içine doğru yaslanmıştı.
---
Yanılmıştık, kendi cennetini arayanların sığınağı değil, cehenneme göçmeden önce mola verdikleri son duraktı burası.
---
Hayat dediğimiz aslında bir bekleyiş.Benimki umduğum kadar uzun sürmedi, hepsi bu.
---
Günlerdir sırtımda taşıdığım yorgunluk ağrıya dönüşmüş, göğsüme tırmanıyordu.

Kusma Kulübü
Mehmet Eroğlu

bir incelik gösterin incinmesin yüreğim, zarifoğlu


"Bir incelik gösterin, incinmesin yüreğim"
Cahit Zarifoğlu

hüzünler perisi, hüsrev hatemi, mürsel ışık


"Sana bir "İnşirah Sûresi" neşesi
Bana bir "Yâsin" sessizliği"

Hüsrev Hatemi



vakti gelsin bıçağını çal bana, seyrani


"Mesnedim yok azlim kaygı çekeyim
Ustabaşı gibi ölçüp biçeyim
Evvel-âhir bir kurbanlık tekeyim
Vakti gelsin bıçağını çal bana"

Aşık Seyrani

düğüne, john berger

Körlük de sinema gibidir, çünkü gözler burnun iki yanında değil, hikaye nereye çekiyorsa ordadır.
---
Bir adamı karanlıkta, denize bırakıp gitmeyi hiç denediniz mi?O kadar basit bir iş değildir bu.
---
Bir zamanlar neyin nasıl olduğunu her şeyden çok kuş sesleri hatırlatır bana.
---
Herifçioğlu güneş gözlüklü, omuzuna bir de fotoğraf makinesi asmış.Güneş gözlüğü yüzünden gözlerini göremiyorum.Hem insan eski Mısır'da hiç güneş gözlüğü takar mı?
---
Babam şu bilimsel ilkeyi açıklamıştı bana.her şey nasıl yaslandığına bakar.Tekerlekli bir araç viraj almak ya da yön değiştirmek isterse, işin içine bir merkezkaç gücü girer, diyor babam.Bu güç bizi enerjiyi korumaya çalışan süredurum yasasına göre dönemeçten düz çizgiye çekmeye çalışır.Bir köşeyi dönerken en az enerji gerektiren durum düz gitmektir, işte o anda bir zorlanmayla karşılaşırız.Ağırlığımızı dönemece doğru veririz, böylece motosikletin ağırlık merkezini kaydırırız.Bu da merkezkaç gücü ve süredurum yasasını dengelemiş olur!Kuşlar da havada aynı şeyi yaparlar.Yalnız diyor babam, hava kuşların yolculuklara çıktıkları değil, yaşadıkları yerdir!
---
Tekerlekleri her yöne dönen bir sedyede dışarı çıkaracaklardır beni.
---
Hiçbir şey düzlük kadar gizleyici değildir.Demiryolcu ovayı boydan boya geçiyor.İnsan ayağı bir cesede takılıncaya kadar bir gece önce orada nasıl bir şiddetin yaşandığını bilemiyor.
---
Kendimi verme hünerim alındı elimden.Kendimi birine sunacak olsam, ölüm sunarım ona.Sokakta yürürken delikanlıların bana baktıklarını görünce, hep ölüm olduğumu hatırlıyorum.Bana bir kere, iki kere ya da yüz kere yaklaşacak olsan, ben de seni seversem, ölürsün.Ama kaput kullanınca bir şey olmaz, diyorlar.Kaput olunca kauçuktan bir zar giriyor seninle ölümün arasına, seninle benim arama da kauçuktan bir zar.Kauçuk yalnızlık..Sonsuza kadar kauçuk yalnızlık.Hiçbir şey birbirine değmiyor artık.
---
Afedersin, diye mırıldanıyor.
Aynı boktan kelime, diyorum kendi kendime, geğirdiklerinde, ayağınıza bastıklarında kullanılan aynı kelime.bu yüzden avazım çıktığı kadar bağırıyorum.
---
Onu hasta eden, ama ölümünü bir süre geciktiren ilaçlar veriyorlar ona.Bu süre içinde acı var, bekleyiş var ama umut yok...Hiçbir şey her şeye nasıl dönüştürülür?
---
Şurdaki buji yığınını görüyor musun?Bir tren vagonunu dolduracak kadar çok.Aslında, Gino, bunların porselen kısımları yeniden kullanılabilir.Birbirinin benzeri olan şeyleri bir araya koyarsan, aynı olanlarla olmayanları ayırırsın.Ömrüm boyunca bunu yaptım.Herkes her şeyi birbirine karıştırıyor.Her şeyi aynı yere atıyorlar.Çöplükler böyle oluşuyor.Çöp diye bir şey yok oysa.Kaldırıp attığımız şeylerin karışıklığıdır çöplük.
---
Geleceğiniz yok sizin.Şurdaki radyatörlerin bile daha çok geleceği var sizden.
---
Bak, şunu iyi anla, çektirdiğin bir şeydir acı, çektiğin değil.Çöptür acı çekenler.Kendilerini savunamazlar, bu da onların çöp olduğunu gösterir.Nasıl konuştuklarına bak, çektirmen gerektiği için çektirdiğin şeydir acı.Bu da senin efendi olduğunu gösterir.
---
Düşünün bir kere, insan çevresinde kendisinin deli olduğuna inanan bir sürü başka insanla altı ay boyunca nasıl bir arada yaşayabilir?
---
Alışkanlığımızı kaybetmişiz.
Uçma alışkanlığımızı mı?
Hayır, uçurumda yaşama alışkanlığımızı.
---
Sonsuzluktan önce ne yapacağız?
Acele etmeyeceğiz.

Düğüne
John Berger

dünya bir pencere; sen baktın geçtin, ben de bakmadan geçtim, ömür dediğin


"Dünya bir pencere; sen baktın geçtin, ben de bakmadan geçtim."
Ömür Dediğin-TRT



az bana gönder, banu kırbağ


hazana ermeden baharı ömrüm
bir muhabbetnâme yaz bana gönder
hicrinle yanmıştır dayanmaz gönlüm
sitemli sözleri az bana gönder

ben sana aşığım ey peri ruhsar
muhabbet sırrına ermesin yâdlar
sakla mektubunla yaz bana gönder
sitemli sözleri az bana gönder

az bana az bana az bana gönder
sitemli sözleri yaz bana gönder
hicrinle yanmıştır dayanmaz gönlüm
hasreti, ateşi az bana gönder


şu bana ettiğin cevr ile nazı
hep sana yaptığım arz-ı niyazı
hatrına gelince yaz bazı bazı
ağla gözyaşını yaz bana gönder

ben sana aşığım ey peri ruhsar
muhabbet sırrına ermesin yadlar
sakla mektubunla yaz bana gönder
sitemli sözleri az bana gönder

az bana az bana az bana gönder
sitemli sözleri yaz bana gönder
hicrinle yanmıştır dayanmaz gönlüm
hasreti, ateşi az bana gönder

ehl-i derd olana çok selam eyle, aşık sümmani


Ehl-i derd olana çok selâm eyle
Muhabbet deminde dârelenmişiz
Kilitli diyarsa muhibbi yâren
Açılmış bahtımız çârelenmişiz

Hangisidir gavvâs ilmin bahrine
Biri de el atıp alsın dehrine
Nefs-i temren dikmiş sinem şehrine
Sebep ne yüzden kârelenmişiz

Va'dimde durmadım bend oldu râhım
Tütünü feleğe dayandı âhım
Artık baş gösterdi baht-ı siyâhım
Görsen ne sebepten yârelenmişiz

Gönül ihrâc olmaz gül-i rânada
Vücûdun münkiri fi'l-i fenâda
Bir kimse misafir fakirhanede
İbad Hoca ile nârelenmişiz

Sümmâni bî-haber aşinâsından
Yok bir sermayesi kimîyâsından
Muhabbet bağının kinâyesinden
İhâfe eyleriz körelenmişiz.

Aşık Sümmâni

spring summer fall winter... and spring, kim ki-duk




''İnsanın ruhunu yücelten acı, 
ucuz bir mutluluktan daha değerlidir..''

Dostoyevski







Spring Summer Fall Winter... And Spring, Kim Ki-Duk

görünmez komite, yaklaşan isyan

Herkes, işlerin daha kötüye gidebileceği noktasında birleşiyor.
---
Hiçbir şey, asgari ücret karşılığında emekçilerin götünü temizlemeyi çekici hale getiremez.
---
Kendi peşimden koştukça daha da yorguhn düşüyorum.Kendimize sıkıcı bir gişe filmi muamelesi yapıyoruz.
---
Çocukluğumuzdan beri bize söylenegelen şeyin aksine, zeka uyum sağlamayı bilmek anlamına gelmiyor-ama böyle bir zeka türü varsa bile bu köleliğin zekasıdır.Bizi köleleştirmeyi hedefleyenlerin bakış açısına göre, tek uyum sağlayamayışımız, bitkinliğimiz sadece sorun.Uyum sağlayamayışımız ve bitkinliğimiz aslında bize yeni suç ortaklıkları için bir başlangıç, bir buluşma noktası işaret ediyor.Tüm tahrip edilmişliklerine rağmen bu toplumun kendi amaçları doğrultusunda oluşturduğu bütün hayal ürünü şeylerden çok daha paylaşıma açık bir manzara ortaya koyarlar.
---
Depresyonda falan değiliz; grevdeyiz.
---
Durum şu: Bu dünyayı mahvetme işini ailelerimize yaptırdılar ve sanki b uhakaret yetmezmiş gibi, onu yeniden inşa etmek için bizleri çalıştırmak istiyor hem de -yararlanmaya bir de hakaret ekleyerek- bundan kar etme hesabı yapıyorlar.
---
Her yeni felaket olasılığı, yeni bir "endüstriyel çözümler" salvosuyla karşılanıyor.
---
Ulus-devlet ve onun matemini tutmak meselesi, son yarım asırdır ancak Fransız keyifsizliği olarak adlandırılabilecek şeyin temelini oluşturur.
---
Bugün batı, M1 Abrams tanklarının üstünde son ses heavy metal dinleyerek Felluce'yi vuran Amerikan askeridir.O, Moğol ovalarında kaybolmuş, herkesin kafa bulduğu, kredi kartına cankurtaran halatıymışçasına sarılan bir turisttir.O, Go oyununa iman etmiş bir CEO'dur.Mutluluğu giysilerde, erkeklerde ve nemlendirici kremlerde arayan genç kızdır.Dünyadaki bütün asilerle dayanışma göstermek için -ama yenilmiş olmaları kaydıyla- yeryüzünün dört bir yanına seyahat eden İsveçli insan hakları aktivistidir.Cinsel özgürlüğü olduğu sürece politik özgürlüğe değer vermeyen bir İspanyol'dur.Gerçeküstücülükten Viennese Actionism'e kadar medeniyetin yüzüne en iyi kimin tükürebileceğini görmek için yarışan sanatçılar yüzyılının "modern dahisi" önünde huşu duymamızı isteyen bir sanat aşığıdır.Budizm'e gerçekçi bir bilinç teorisi bulmuş bir sibernetikçi ve Hindu metafiziğiyle amatör düzeyde uğraşmamızın yeni bilimsel keşiflere ilham vereceğine inanan bir kuantum fizikçisidir.
---
Kapıldıkları dehşet nedeniyle liderlerimizin seslerinin titrediğini bir kez daha duymanın zamanı geldi.Çünkü yönetmek, kalabalığın seni ipe çekeceği anı bin bir hokkabazlıkla geçiştirme çabasıdır; devletin bütün yapıp ettikleri, halkın üzerindeki kontrolü elden bırakmamaktan öte bir anlam taşımaz.
---
Büyük bir yalanın içinde yaşıyor olmak hissi de hakikattir.
---
Aslında her isyan süreci vazgeçmeyi reddettiğimiz bir hakikatle başlar.
---
Mahallenin biri günlerce süren sokak savaşları ve büyük gösteriler sırasında tanklar ve helikopterlerle kuşatılmıştı.Sonunda belediye başkanı şartları kabul etmek zorunda kaldı.1940'ta, "Fransa'nın ilk direnişçisi" Georges Guingouin, direnişe başladığında, emin olduğu tek şey Nazi işgalini kesinkes reddettiğiydi.Komünist Parti için o, "ormanda yaşayan çılgın bir adamdan öte bir şey değildi.Sonra ormanda yaşayanların sayısı 20.000'i bulup Limoges kentini kurtardılar, Komünist Parti'nin o zaman fikri değişti.
---
Edebi çevreler yazının berraklığını bulandırmak için vardır.Anarşist ortamlar doğrudan eylemin keskinliğini köreltmek için.Bilimsel ortamlar araştırmalarının içeriğini toplumunun çoğunluğundan saklamak için.Spor ortamları, değişik hayat biçimleri yaratma olasılığı olanları salonlara kapatmak için.
---
Biz toprağı işgal etmek değil, onun kendisi olmak istiyoruz.
---
Paranın saltanatı, her zaman kontrolün saltanatı olmuştur.
---
İç savaşın askerileşmesi, isyanın yenilmesi demektir.Kızıllar 1921'de savaşı kazandılar ama Rus Devrimi çoktan yitirilmişti.
---
Kışlık saraylar hala var ama devrimci kalabalıklardan çok turistler tarafından saldırıya uğrayınca değerlerini yitirdiler.

Görünmez Komite
Yaklaşan isyan 
Sel Yayıncılık
Türkçesi: R. Işık Güngör

yar, the belowed, kısa film, mert kızılay


"Bir şeyin yokluğu size acı veriyorsa, 
varlığı sizi öldürebilir."
 Chuck Palahniuk



Yar/The Beloved
Mert Kızılay 


Design, Direction, Animation, Composing: Mert Kizilay

Additional Soundtrack: Celal Ince


Yar / The Beloved is a short film about a corrupted and isolated engineers process of creation attempt. ...This movie is one of the possible results of lack of satisfaction through time, and result of it, paradox. Endless confliction of artificial and flesh.



Tabor Film Festival Official Screening
Golden Cocoon Film Festifal Jury Prize
Yıldız Short Film Festival Best Animation

geçen zaman, geçmiş zaman, cadıların günü mü geldi, reha çamuroğlu


Bilindiği gibi, 1826'da Sultan ll. Mahmut yeniçerileri ve teşkilatını kanlı bir saldırıyla yok eder.Ama toplumda, bir gün dönebileceklerine ilişkin bir düşünce sürüp gitmektedir.Öyle ki, bir gün Bahçekapı'da başlarına yeniçerilerin külahına benzeyen börk giymiş iki Türkmen mallarını satmaya çalışırken, uzaktan görenler tarafından yeniçeri sanılırlar ve pazar yerinde bir "yeniçeriler geliyor!" çığlığı duyulur.Bu çığlığı korkunç bir izdiham izler, kaçışırken ölen ve yaralananlar olur...Böyle bir ruh halinin topluma hakim olduğu günlerde, Tırnova'da bir cadı söylentisi ortaya atılır.Müslümanların cadı uzmanı olmadığı için, Bulgar rahip ve cadı avcılarına başvurulur.Bu uzmanlar, uzun araştırmalar sonucu, korkunç olayların merkezinde iki mezarın ve bu mezara gömülü cesetlerin bulunduğunu keşfederler.Tesadüfe bakın ki, her iki mezar da yeniçeri subaylarına aittir.Uzmanların tavsiyesi ile mezarlar açılır, cesetlerin kalplerine birer kazık çakılır ve üzerlerine kireç dökülür.Cadı tehlikesi artık bertaraf edilmiştir.Osmanlı resmi gazetesi Takvim-i Vekayi, bunu ahaliye duyurarak rahat uyumalarını temin eder.

Cadıların Günü mü Geldi?
Geçen Zaman, Geçmiş Zaman
Reha Çamuroğlu