24 Ocak 2024 Çarşamba

Heinz Edelmann Cartoon, 1963


 Heinz Edelmann - 1963

Oola Moonk - Ole Munch ve Günah Yiyicilik - Fargo 5. Sezonundan

 Günah Yiyicilik & Oola Moonk - Ole Munch - Fargo 5. Sezonundan
- Moonk ile 500 yıl önce, tarihsel süreçte günah yiyicilik -


 Günah Yiyicilik & Oola Moonk - Ole Munch - Fargo 5. Sezonundan
- Moonk, manifesto -

Munch çocukken, özgürlük bir patatesti.
Bugün öldürülmedin.
Açlığa, paslı bıçağa karşı özgürlük.
Ama kendini kurtarmak için önce kendi yedi,
 diğerleri yiyemesin diye.
Öldürülmeden önce öldürdü.
Daha fazlasını istemiyordu,
çünkü sadece krallar isteme özgürlüğüne sahipti.
Ama şimdi baktığınız her yerde krallar görüyorsunuz.
İstedikleri her şeye kendilerinin diyorlar.
Ve eğer ona sahip olamıyorlarsa, özgür olmadıklarını söylüyorlar.
Hatta özgürlüklerinin bedava olması gerektiğini iddia ediyorlar.
Hiçbir bedeli yokmuş gibi.
Ama bunun bedeli her zaman ölümdür.
Hayata karşılık hayat.
Ben...ya da sen.


Günah Yiyicilik & Oola Moonk - Ole Munch - Fargo 5. Sezonundan
- Oola Moonk , biyografi giriş -

Denizin karşısından geldim.
Ama uzun zamandır buradayım.
Posta güvercinlerinin ve 600 kabilenin çağından beri.
Arapaho, Cree ve Tonkawa.
Hiç dağ görmemiş adam gelir.
Doğduğu yılı hatırlayamıyor.
Asker olsun diye maaş veriliyor.
Ama bir gece, 
nehrin şarkılarından etkilenerek, bulunduğu yeri terk ediyor.


Günah Yiyicilik & Oola Moonk - Ole Munch - Fargo 5. Sezonundan
- Oola Moonk &  günahlar -

Uzun bir tekneyle geldik.
Üç düzine adam kürek çekiyordu.
Yağmur o kadar şiddetliydi ki, bazıları koltuklarında boğuldu.
Önce ormanda...sonra da çayırda.
Adamın saçları uzadı.
Atı eyersiz ve dizginsiz sürdü.
Ve ovaların insanları onun halkıydı.
Ama sonra top ve tüfek geldi ve bir kez daha yalnız kaldı.
Bir asır boyunca kimseyle konuşmadı.
Tekneden önce, adam bozkırda yaşıyordu
ve farelerden gelen pirelerini yiyordu.
Her zaman korkuyordu.
Sonra bir gün,
zengin bir at üzerinde bir adam geldi.
Ona iki sikke ve bir yemek teklif etti.
Ama yemek, yemek değildi.
Günahtı.
Zenginlerin günahları.
Açgözlülük, kıskançlık, tiksinti.
Tatları acıydı günahların.
Ama açlıktan ölmek üzere olduğu için hepsini yedi.
O andan itibaren adam uyuyamıyor...
...ya da yaşlanamıyor.
Ölemiyor.
Hiçbir hayali yok.
Geriye kalan tek şey...
...günah.


Günah Yiyicilik & Oola Moonk - Ole Munch - Fargo 5. Sezonundan
- Oola Moonk &  Holly Bible (kutsal kitap) -
"Senin ruhun için kendi ruhumu ödünç veriyorum -





























Günah Yiyicilik & Oola Moonk - Ole Munch
Fargo 5. Sezonundan

Mehmet Emin Toprak için - Uzak (2002) Filminden / Ezginin Günlüğü - Gemi

Ezginin Günlüğü - Gemi
Mehmet Emin Toprak için - Uzak (2002) Filminden
Yapım: Mehmet İşten


23 Ocak 2024 Salı

Uzak (2002) filminden - Mehmet Emin Toprak


Uzak (2002) - Nuri Bilge Ceylan 

İshmael Olmak: Redburn'den Moby Dick'e - M. Barış Gümüşbağ


ISHMAEL OLMAK: REDBURN'DEN MOBY DICK'E


Redburn üzerine söylenebilecek başka şeyler de olmasına rağmen bu yazının bir tür beyaz balina avına dönmeden sonlanması gerekiyor. Ne var ki, Redburn'ün Moby-Dick ile bağını kurmadan bırakmak da kesinlikle eksik kalacaktır, zira Redburn'ün önemli bir yönünün Moby-Dick'in kahramanı (ya da anti-kahramanı) Ahab ile anlaticisi Ishmael karakterlerinin taslaklarını barındırması olduğu konusunda Melville eleştirmenleri arasında yaygın bir görüş birliği vardır; öyle ki, R. W. B. Lewis çok haklı olarak,“Moby-Dick, Redburn'ün bıraktığı yerden başlar” der.

Öncelikle daha belirgin benzerliklerden başlayacak olursak, Ahab'la çeşitli yönlerden ortak noktaları bulunan Jackson'a dönmek gerekir.Geminin kaptanlarından biri olmasa da, denizcilik yeteneklerinin sağladığı itibarın yanı sıra denizciler üzerinde nedeni anlaşılmaz bir psikolojik üstünlük kurmuş ve zorbaca davranışlarıyla diğer denizcileri sindirmiş olan Jackson neredeyse gemideki gerçek otoritedir. Bu açıdan bakıldığında, Ahab Jackson'ın çok daha gelişkin ve kudretli bir hali olacaktır. 22.bölümün sonunda Redburn, Jackson'ı “esrarlı bir lanetle damgalanmış ve yakınında atan her yüreği çürütüp katılaştırmayı iş edinmiş, yüzer bir Kabil” olarak tanımlarken, doğrudan Kabil olarak adlandırılmasa da, Tanrı'nın Kabil'i işaretlediği gibi Ahab'ın yüzü de “ulu bir ağacın dimdik gövdesini yukarıdan aşağı diklemesine yaran bir yıldırım izine” benzer bir izle işaretlenmiştir.Bu izler Jackson'ı ve Ahab'ı diğerlerinden ayıran, farklarını imleyen ve yalıtan nişanelerdir. Jackson ile Ahab'ın herhalde en büyük benzerlikleri, tüm dünyaya karşı duydukları nefret ve bu nefretin kendilerini zehirlemesidir.12. bölümde Redburn Jackson için, “Dünyadaki her şeye ve herkese karşı nefret ve kin dolu gibiydi; sanki tüm dünya tek bir kişiydi ve ona, içini kemiren ve çürüten korkunç bir kötülük yapmıştı” derken, Ahab'ın nefret vekininin nesnesi hakkında Ishmael şunları söyleyecektir: "Ahab için,yeryüzündeki tüm kötü güçler, ete kemiğe bürünmüştü Beyaz Balina'da.Bu kötü güçler sanki Ahab'ı kemirdikçe kemirmiş, yüreğinin ve ciğerinin yarısını yemiş bitirmişti," İki karakterin bir diğer ortak noktası da Redburn'ün Jackson'a, Ishmael'in Ahab'a karşı duyduğu sempatidir.Redburn, “Jackson'dan neredeyse nefret ettiğim anlar olsa da, ona acıdığım kadar kimseye acımıyordum” derken, Ishmael ise “yabanıl ve gizemli bir yakınlık duyuyordum Ahab'a," diyecektir. İki anlatıcının da bu kötücül karakterlere karşı duyduğu tuhaf sempatinin altında ise tüm bu karakterlerin yaratıcısı Melville'in bu karakterler hakkındaki bölünmüş duyguları yatar ki, bu karakterleri Redburn'den Moby Dick'e taşırken bir ölçüde dönüştürerek yeni bir denge kuracaktır. Ancak Redburn'den Moby Dick'e, Jackson'dan Ahab'a nasıl geçildiğini anlamak için Redburn'ün nasıl Ishmael haline geldiğini hatırlamak gerekir.

Jackson'ın kendisine karşı duyduğu düşmanlık sonucu kendisini gemide “tek bir dostu ya da yoldaşı olmayan bir tür Ishmael durumunda” bulduğunu söyleyen Redburn, bunun yarattığı olumsuz duyguların kendisini zehirlemesinden korktuğundan ve “bir iblise, Jackson gibi bir şeye”dönüşmemek için dua ettiğinden söz eder. Redburn'ün korkusunun altında yatan sey, alttan alta hepsinin aynı kabileye mensup olduğunu hissetmesidir: Redburn yola çıktığı gün tünediği yerden düşen ve Redburn'ün bir gün ayağa dikmeye söz verdiği, camdan geminin gemi başıfigürü, bir anlamda ailenin gemi başı figürü olan baba,Kabil, Jackson, Ishmael, Redburn, hepsi de yaralı, düşmüş ve kovulmuş karakterlerdir. Bu açıdan Ahab'in beyaz balinada cisimleştiğine inandığı kötülüğe karşı, tüm bu yaralı karakterler adına da savaşacağını söyleyebiliriz.

Jackson'a dönüşmekten kurtulan Redburn Ahab'ın gemisine onun hikâyesini anlatacak Ishmael olarak binse de, Redburn'ün bir yönünün Ahab'da yaşamaya devam ettiğini unutmamamız gerekir. Peki Redburn'ün Ishmael'e dönüşmeden önceki hali ile Ahab arasındaki ortaklık nedir? Ahab'ın beyaz balinaya karşı öç alma arzusunu bileyen asıl neden, Ahab'ın beyaz balinanin anlamını çözme saplantısıdır. Beyaz balinayı parçalanıp arkasındaki akla ulaşılması gereken, “mukavvadan bir maske” gibi gören Ahab, “anlaşılmaz bir kötülük görüyorum onda.İşte bu anlaşılmaz şeyden nefret ediyorum asıl,” derken gösterenin ardında yatan gösterilene bir kez ve nihai olarak ulaşmayı, ikisinin arasındaki açıklığı sonsuza kadar kapatarak, mutlak ve değişmez bir anlama ulaşmayı arzular. İşte bu nedenle Ahab, Jackson'ın olduğu kadar, romanın hemen başında, benzer biçimde görünenin ardında yatan altınlara, yani mutlak değer ve anlamın ışıltılı simgesine ulaşmak için “sık sık çılgınca bir arzu" duyan Redburn'ün de bir türevidir. Redburn gerek Jackson ile karşılaşması gerekse özellikle seyahat rehberiyle yaşadığı deneyim sonucunda kendisini Ahab'a dönüşmeden Ishmael konumunda bulur.

Melville'in Ahab ve Ishmael'e karşı duyguları hakkında söylenebilecek şey ise, Melville'in sınıfsal ve kültürel konumu itibarıyla ne tek başına Ahab ne de yalnızca Ishmael olduğu, ama aynı anda her ikisinden de bir şeyler barındırdığıdır.' Ahab Melville'in bir yandan olmak için özlem duyduğu (örneğin edebiyat piyasası karşısında) ama bir yandan da iki arada bir derede sınıfsal konumu nedeniyle hiçbir zaman olamayacağı kişidir.Hayatının en azından bir bölümünde toplumun en dibinde yer alanlarla yolu kesişmiş olmasına ve aynen Redburn'de olduğu gibi kalemini kimi zaman bu toplumsal sınıfların uğradığı haksızlıklara, maruz kaldıkları sömürüye, hayat mücadelesine tanık olmak üzere kullanmış olsa da, Melville en azından kültürel anlamda bir seçkindir.Melville'in neredeyse tüm eserlerinde ele aldığı dünya hali ve sorunlarına daha çok felsefi bir perspektiften bakmasının altında da sanırım bu yatar. Bir sanatçı olması, Melvile'e Ahab ve benzerlerine tanınmamış bir ayrıcalığı, öfke duyulan dünyayı hayal gücü yoluyla yeniden kurma firsatını tanır. Bu açıdan belki de Melville'i kendisinin çağdaşı olan bir başka büyük romancıya, Gustave Flaubert'e benzetebiliriz: bir yandan burjuva dünyasının aptallaştırıcı ve köleleştirici sıradanlığına başkaldırıp “Madam Bovary benim” derken, diğer yandan da eleştiri oklarını Emma'yı yıkıma götüren piyasa işi, popüler bir romantizme yönelten; böylece, gerçek hayatta çözülememiş bir çelişki ve çatışmayı bir temsile dönüştürerek aşmaya çalışan sanatçının çıkmazını Melville de benzer biçimlerde yaşamiştir.Flaubert gibi açıkça söylememiş olsa da, aslında Melville'in de rahatlıkla “Kaptan Ahab benim” demiş olabileceğini hayal edebiliriz.Redburn de oraya doğru yolculukta önemli bir kilometre taşıdır.

M.Barış Gümüşbaş
Orhaniye-Marmaris, 2019

Ben sadece iyi bir insan olmak istedim - Takva (2006)

Takva (2006) - Özer Kızıltan
- Ben sadece iyi bir insan olmak istedim -


Radikal ft. Şüphe - Nefs-i Emmare
&
Takva (2006)


Ayşad - Bitiş
Takva (2006) Filminden Esinle
- Ben sadece iyi bir insan olmak istedim -


Engin Günaydın - Erkan Can
Takva (2006)


Ben sadece iyi bir insan olmak istedim - Takva (2006)



"Sadece güle ve dikenine şükretmek yeterli değil.
Kul, gül olmadan da şükredendir. 
Günahın çirkin olmayan tek yanı, ona edilen tövbedir. 
Tövbe et e mi tövbe et.
Beni de yabana atma.
Cevapsız soruları kendine sormaktan vazgeç. 
Bırak, koyver gitsin.
Başta sonu bilmek yeter sandım.
Sonda ne var? 
Ölüm.
Ölümden sonra?
İşte bunu bilince tamam sandım.
Yaradanın korkusu, onun korkusu beni düzene sokar sandım.
Ben sadece iyi bir insan olmak istedim Muhittin, sadece iyi bir insan.
O her zaman ve her yerde var.
Yaradan, her zaman, her yerde var.
O'nun dediklerini yaparsan, onun istemediklerini yapmazsan,
hem bu dünyada iyi bir insan olursun, 
hem de öbür dünyada rahat edersin.
Ama olmadı, olmuyor. 
Şeytan her zaman var. 
Belki de şeytan dediğimiz, bizzat kendimiziz."

Pat Jennings & Bir Kaleci Yazgısı

Pat Jennings - 1979 - Kartopu hücumu karşısında
Shafffield Wednesday - Arsenal (1-1)

Shafffield Wednesday - Arsenal (1-1)
1979



“Ne kadar iyi, ne kadar büyük kaleci olursan ol ‘yalnızlık’ bizim yazgımız.
Çizgide beklemek, tek başınalıktır.
Ben bu yalnızlığı bazen içimdeki Çaykovski ile giderirdim.”

Rinat Dassaev - Sovyetler Birliği

Minka Abla - Panait İstrati

...

Su basmış ya da kavrulmuş tarlalardan dönerken, kazanı patlatma raddelerine gelmiş bir lokomotif gibi, ev halkı arasında durup haykırır:

-Çocuklara artık bir damla süt verilmeyecek.Sütün hepsi pazara götürülecek.

Bu "hepsi", ancak üç litre kadar bir şeydir.Bundan böyle küçük boğazları yoksun bırakmak istediği "damla"ya gelince, adamcağız sayıklamaktadır, çünkü uzun zamandan beri, ancak en küçükleridir ki, akşamları, hayvanların sağılmasından sonra birkaç yudum tadıyordu; hem beslensin diye değil de gözyaşları dinsin ve anasının eteklerinden "pençe"lerini çeksin diye.

...

Küçüklerin iç çekişlerini anlıyorlar, ama onlara diyemiyorlar ki: "Gidip bir koçan mısır çalın da açlığınızı aldatın." Hem kuru mısırı öğütmek için epey güçlü dişler, ancak boş karınla geçirilecek uzun aylardan sonra edinilirdi.

...

Bilirsin ki ölümlük seninim ama kaderimiz başkalarının elinde.

...

Birkaç günden beri bütün Dere-Ağzı'nda yağmur yağıyordu.Ta iliklerinize kadar işleyen o kötü "çoban yağmuru" ince ince yağıyordu.Akşam sabah saatlerce, teneffüs edilmez bir sis onu daha içe işletiyordu.Bütün köy, insanlarıyla, hayvanlarıyla öksürüyordu.Bazı sis o kadar kalınlaşıyordu ki köyü ancak bir mezardan gelir gibi bin göğüsten birden yükselen öksürüklerin sağır edici gürültüsünden tanımak mümkün oluyordu.Bu öksürük sesleri Dere-Ağzı'na, rayların yanından yürüyerek demiryolunun yüksek bendinden girildiği zaman daha çok işitilirdi.

...

Köyü yavaş yavaş ölümün ve çürüyüşün kapladığını görüyorlardı.Çevrelerinde her şey ölüyor ve her şey çürüyordu.Evlerde çürüme ölümden önce başlıyor ve cenazenin gömülmesinden sonra devam ediyordu, canlılar bile o kadar yarı çürümüş bir haldeydiler.

...

Panait İstrati
Minka Abla
Çeviri: Yaşar Nabi Nayır