15 Ağustos 2022 Pazartesi
Fikir İhtilafı - Asaf Halet Çelebi / Bütün Yazıları
Bir su birikintisinden geçerken ona: "Dikkat et cop diye düşersin!" dedim.O: "hayır, cup diye düşerim" dedi.
Bununla inadına benim gibi düşünmediğini anlatmak istiyordu.
Çocukken oynadığım bebeklerin saçı ekseriya tutkalla yapışmış olduğu için merak edip açıp bakardım.Ayni merakla acaba ne ile yapışmış diye elimi uzattığım zaman nedense saçlarımın bir kısmı elimde kalmış ve üstüme başıma dökülmüştü.Bu saçlara yün katılmak şartile iyi bir kumaş yapılabilir mi diye düşündüm.Halbuki o, benim ayı sırtına benzettiği kaburga kemiklerimin üstündeki deriden iyi işlenmek suretiyle birkaç çift sağlam iskarpin çıkarabileceğini söylüyordu.
Beni, şımartıldığı babası tarafından alınan otomobille bir ormana götürmüş ve "İstersem seni şimdi burada bırakır ve kurtlara yem ederim." demişti.Halbuki o, bu sözleri söylemeden ben onu buradaki ağaçlardan birine asılmış, kuşlar tarafından didiklenmekte olan yanaksız ve gözsüz bir maslûp halinde tahayyül ediyordum.
Beni öperken, yamyamlık damarı kabarmış, "Harrt!" diye dudağımın bir parçasını koparmıştı.Artık nasıl olsa bir kere kopmuş olan bu parçayı, bari o yutmadan ben yutayım dediğim zaman o benden daha açık göz davrandı ve yuttu.İkimiz de insan eti yiyorduk.Fakat ben kendi etitmi, o başkasının etini tercih etmişti.
Bütün bir gece onun başını kucağımda yatırarak ikide bir kusmasına yardım ediyordum.Fakat artık çıkaracak bir şey kalmadığı için boyuna safra geliyordu: "Bu safralar acı bir şeydir, bari şeker ye de ağzın tatlansın!" diye zorluyordum.Halbuki o, üzerine şeker ekilecek olursa acılığın gideceğini ve sonra yenilebileceğini iddia ediyor ve benim böyle yapmaklığımı istiyordu.
Fikir İhtilafı
Yeni Ses, S. 3(7), İkincikanın 1940, s. 7.
At Hakkında - Asaf Halet Çelebi / Bütün Yazıları
Eskiden at diye sırıklara biner ve "sakın ha atım teper" diye sağa sola savururduk.Bununla beraber fasulya sırığı hiçbir zaman ata benzemezdi.
Hiç benzemeyen şeyleri nelere benzetmemişizdir.Eski şairler de, gözleri ve ağzı olduğu için ata benzemesi ihtimali daha çok kuvvetli olan sevgililerini hiç benzemedikleri güle ve aya benzetirlerdi.Güvercine ve geyiğe benzetenler şüphesiz daha yaklaşmışlardı.Ata benzetilmesinde ben hiçbir beis görmüyorum.
Allah vermesin Guliver'in anlattığı, insanların hayvan akıllı ve atların insan akıllı olduğu o Hyummhmmm memleketinde olsaydık ne yapardık?Atlar bizim üzerimize binemese de bir arabaya koşturup kendileri içine oturamazlar mıydı?
Equus atın dedesiydi; ve şimdiki attan farklı idi, bununla beraber onun zamanında Neandertal adamı şöyle dursun Pithecanthropus bile yoktu.Equus'lar kendilerinden sonra gelen dedelerimizi görünce acaba hayret etmişler midir?Bununla beraber daha sonraları, ilk defa sırtlarına atlamak küstahlığında bulunan insanlara fevkalade hiddet ettikleri bence muhakkak gibidir.Fakat onların mı insanları, insanların mı onları harbe alıştırdığına şüphe ediyorum.
Eski zamanda konuşan, insan darda kalırsa yaksın da yetişeyim diye üç kılını veren atlar varmış.Fakat ben bunun ne dereceye kadar doğru olduğunu bilemiyorum.Yalnız o atlar şimdi hiç bulunamıyor.
At Hakkında
Ses, S. 3 Ağustos 1939, s. 7.
14 Ağustos 2022 Pazar
Kasap - Asaf Halet Çelebi / Bütün Yazıları
Öküzler sahneye gidiyor, başları birer birer kesilecek.Kesilirken böğürecekler.Gözleri açılıp, sonra buğulu bir cam gibi sönecekler.Kan içinde başları, kopup yere düşecek.
Tekerleme - Asaf Halet Çelebi
Asaf Halet Çelebi
Bir Asaf Halet Çelebi Tasviri - Resai Eriş, Yeni Adam Dergisi
"Sabahları Beylerbeyi'nden Köprü'ye gelen vapurda, öğleyin Kapalıçarşı içindeki Çukur muhallebicide, akşamları da Küllük kahvesinde görebilirsiniz.Orta boylu, şişmanca, çay kutuları üzerindeki Çinli resimlerini andıran düşük pos bıyıklı 35 yaşlarında bir adam.O bu haliyle Hindistanlı baharat tüccarlarına benzetilebilir.Sivri topuklarını tahtalarda tıkırdatarak gelir tesadüfen karşınıza oturur.Dar, beyaz pantolonu etli kalçalarına yapışır, ekseriya yeşil renkteki ceketi eski haydariyeleri andırır.Halis şaldan gravatları için "Ben yaptım beyefendi, tam 15 asırlık Acem el dokumasıdır." diyor.Alnında ter damlaları gözleri dalgın...Bir sene önce monoklusu kırılmasaydı şimdi, onu göz çukuruna yerleşmiş görürdünüz.Ağzında daima baharlı bir tatlı...Cebinden çıkardığı antika, kıymetli kutular içinde kakule, Nemse kimyonu, kaya tuzu, zafran veya franbuaz şekerlerini yanındakilere de ikram eder: "İkbal buyurulmaz mı? hanımefendi; zihne küsayiş veriyor."
Yeni Adam, S.373,19 Şubat 1942, s.3
Böyle Bir Kara Sevda (Ne Çıkar Bahtımızda) - M. Emel Aksoy
Erdal Güney - Kanatlarında Kaldı Bahar
Ateşten bir damla gibi