15 Temmuz 2021 Perşembe

Soyutlama İhtimalleri - Julio Cortazar & Melville


...eğer bir heriften hoşlanmazsam onu haritadan silmek için sadece buna karar vermem yetiyor ve o konuş babam konuşurken, ben Melville'e geçiyorum ve zavallıcık hâlâ onu dinlediğimi zannediyor

...

Julio Cortazar
Soyutlama İhtimalleri
Ayak İzlerinde Adımlar / Bütün Öyküleri 2
Can Yayınları
Çeviri: Süleyman Doğru

Gerçek Hikâye - Julio Cortazar Öykülerinden


Bir beyefendinin gözlüğü yere düşüyor ve yer karolarına çarpınca korkunç bir gürültü çıkarıyor.Camları çok pahalı olan gözlüğünü almak için büyük bir üzüntüyle yere eğilen beyefendi camların kırılmadığını görünce büyülenmekten ziyade hayrete kapılıyor.

Büyük bir şükran duygusu hisseden beyefendi başına gelenin dostane bir uyarı olduğunu anlıyor ve kafasının rahat etmesi için hemen bir gözlükçüye gidip çift taraflı keçe koruması olan bir deri kılıf satın alıyor.Bir saat sonra kılıf yere düşünce fazla bir endişeye kapılmadan almak için eğiliyor ve gözlüğün tuz buz olduğunu görüyor.Takdiriilahinin kararlarına akıl sır etmediğini ve aslında mucizenin şimdi yaşandığını bu beyefendinin anlaması belli bir süre alıyor.

Julio Cortazar
Gerçek Hikâye
Ayak İzlerinde Adımlar / Bütün Öyküleri 2
Can Yayınları
Çeviri: Süleyman Doğru

Bir Duvar Halısı İçin Tema - Julio Cortazar Öykülerinden

Generalin sadece seksen adamı var, düşmanınsa beş bin.General çadırında küfürler yağdırıyor ve ağlıyor.Sonra içinden bir bildiri yazmak geliyor ve haberci güvercinler bunu düşman birliklerinin üzerine saçıyor.İki yüz piyade generalin tarafına geçiyor.Bunun ardından generalin kolayca kazandığı küçük bir çarpışma yaşanıyor ve iki alay daha generalin safına geçiyor.Üç gün sonra düşmanın sadece seksen adamı var, generalinse beş bin.Sonra general bir bildiri daha yazıyor ve yetmiş dokuz adam onun safına geçiyor.Geriye sadece bir tek düşman kalıyor, o da etrafı generalin ordusu tarafından çevrili bir halde sessizce bekliyor.Gece ilerliyor ve düşman onun safına geçmiyor.General çadırında küfürler yağdırıyor ve ağlıyor.Şafakta düşman kılıcını yavaşça kınından çıkarıyor ve generalin çadırına doğru ilerliyor.İçeri süzülüp ona bakıyor.Generalin ordusu dağılıyor.Güneş doğuyor.

Julio Cortazar
Bir Duvar Halısı İçin Tema
Ayak İzlerinde Adımlar / Bütün Öyküleri 2
Can Yayınları
Çeviri: Süleyman Doğru

Tilda Swinton & Timothee Chalamet - Cannes 2021

 

Tilda Swinton & Timothee Chalamet
Cannes - 2021

Sakıncalı İlan Edilen Deve - Julio Cortazar Öykülerinden

Tüm sınır geçme taleplerini kabul ediyorlar, ama Guk adlı deve beklenmedik bir şekilde sakıncalı ilan ediliyor.Guk polis merkezine başvuruyor ama ona yapılacak bir şey olmadığını, vahasına dönmesini, sakıncalı ilan edildikten sonra tekrar talepte bulunmanın faydasız olduğunu söylüyorlar.Guk üzüntü içinde, çocukluk topraklarına geri dönüyor.Ve ailenin develeri, dostları etrafını sarıyorlar, senin de başına neler geliyor, bu mümkün olamaz, neden özellikle sen.Bunun üzerine bir heyet Karayolları Bakanlığı'na şikayette bulunuyor: Böyle bir şey daha önce hiç görülmesi, siz hemen vahanıza geri dönün, konu araştırılacak.

Guk vahada bir gün ot yiyor, öbür gün ot yiyor.Bütün develer sınırdan geçtiler, Guk beklemeye devam ediyor.Bu şekilde yaz geçiyor, sonbahar geçiyor.Sonra Guk şehre geri dönüyor, boş meydanda dikiliyor.Turistler bol bol fotoğrafını çekiyor, röportajlarda soruları yanıtlıyor.Meydanda Guk'un belli belirsiz itibarı.Çıkış yapmak için bundan istifade etmeye kalkınca, kapıda her şey değişiyor: Sakıncalı ilan edildi.Guk başını önüne eğiyor ve meydandaki seyrek otları arıyor.Bir gün ismi hoparlörden anons edilince mutlu bir şekilde merkeze giriyor.Orada sakıncalı ilan ediliyor.Guk vahaya dönüyor ve yatıyor.Biraz çimen yedikten sonra burnunu kuma dayıyor.Güneş batarken gözleri yavaş yavaş kapanıyor.

Burnundan çıkan kabarcık ondan bir saniye daha fazla uzun yaşıyor.

Julio Cortazar
Sakıncalı İlan Edilen Deve
Ayak İzlerinde Adımlar / Bütün Öyküleri 2
Can Yayınları
Çeviri: Süleyman Doğru

Öjenik - Julio Cortazar Öykülerinden

Durum şu ki kronoplar çocuk sahibi olmak istemiyorlar, çünkü yeni doğmuş bir kronobun ilk yaptığı, suratında bir gün kendisinin olacak mutsuzlukların birikimini karanlık biçimde gördüğü babasına çok ağır küfürler yağdırmak oluyor.

İşte bundan ötürü kronoplar kadınlarını dölletmek için meşhurlara başvuruyorlar, zira meşhurlar, şehvet düşkünü varlıklar olarak bunu yapmaya her zaman hazırlar.Ayrıca bu şekilde kronopların ahlaki üstünlüklerini giderek zayıflatacaklarını düşünüyor, ama acemice yanılıyorlar, çünkü kronoplar çocuklarını kendi yöntemleriyle yetiştiriyor ve birkaç hafta içinde meşhurlarla olan tüm benzerliklerini yok ediyorlar.

Julio Cortazar
Öjenik - Kronopların ve Meşhurların Hikâyeleri
Ayak İzlerinde Adımlar / Bütün Öyküleri 2
Can Yayınları
Çeviri: Süleyman Doğru

Kıssadan Hissesi Olmayan Öykü - Julio Cortazar


Bağırış ve sözcük satan bir adam vardı.Müşterilerinin çoğu fiyatları çok bulup indirim talebinde bulunsa da işleri fena gitmiyordu.Pazarlıklar neredeyse her seferinde uzlaşıyla sonuçlandığı için, adam bir sürü sokak satıcısı bağırışının yanı sıra rantiye hanımefendilerin satın aldığı birkaç derin iç çekiş ve talimatlarda, sloganlarda, antetlerde ve sahte fikirlerde kullanılan sözcükleri satmayı başarıyordu.

Adam en sonunda zamanının geldiğini anladı ve ülkenin, başka yerlerdeki meslektaşlarına çok benzeyen tiranından görüşme talebinde bulundu ve onun tarafından, etrafı generaller, sekreterler ve kahve fincanlarıyla çevrili bir ortamda kabul edildi.

"Size son sözlerinizi satmaya geldim," dedi adam, "Onlar çok büyük önem taşıyorlar çünkü zamanı geldiğinde ağzınızdan asla istediğiniz gibi çıkmayacaklardır, oysaki o zorlu can çekişme anında söyleyecekleriniz retrospektif bir tarihsel istikameti kolayca şekillendirmek açısından belirleyici olacaktır.1

"Ne dediğini tercüme et," diye tiran tercümanına emretti.

"Arjantince konuşuyor ekselansları."

"Ne dediğimi çok iyi anladınız," dedi adam."Tekrar söylüyorum, size son sözlerinizi satmaya gelim."

"Bu gibi durumlarda alışıldığı üzere tiran ayağa kalktı ve sinirden titreyişini frenleyerek adamın tutuklanmasını ve o tür yönetimsel ortamlara özgü özel zindanlardan birine kapatılmasını buyurdu.

"Çok yazık," dedi adam götürülürken."Gerçekten vakti zamanı gelince son sözlerinizi söylemek isteyeceksiniz ve retrospektif bir tarihsel istikameti kolayca şekillendirmek için onları söyleme ihtiyacı duyacaksınız.Benim size satacağım şey sizin söylemek istediğiniz şey olacaktı, bu yüzden ortada kandırmaca falan yok.Ama anlaşmayı kabul etmediğiniz için, bu sözleri önceden öğrenmeyeceğiniz için, bu sözlerin ilk kez ağızdan dökülmek isteyecekleri an geldiğinde, doğal olarak onları söyleyemeyeceksiniz."

"Eğer onlar söylemeyi istemek zorunda olduğum sözlerse, neden söyleyemeyecekmişim?" diye sordu tiran, şimdi yeni bir kahve fincanının önünde.

"Çünkü korku bunu yapmanıza izin vermeyecek," dedi hüzünlü bir şekilde adam."Boynunuza geçirilmiş ip, üzerinizde infaz gömleği, korku ve soğuktan titrerken dişleriniz takırdayacak ve sözcükleri dile getiremeyeceksiniz.Cellat ve refakatçileri ki onların arasında bu beylerden bazıları da bulunacak, adet yerini bulsun diye iki dakika bekleyecekler, ama ağzınızdan sadece hıçkırık ve bağışlanma yakarışlarıyla (evet, onları hiç zorlanmadan çıkaracaksınız) kesilen bir inilti çıkınca sabırsızlığa kapılıp sizi asacaklar."

Çok öfkelenen yardımcılar, özellikle de generaller hemen tiranın etrafını sarıp adamı derhal kurşuna dizdirmesini istediler.Ama ölü gibi beti benzi atık tiran onları ite kaka dışarı gönderdi ve son sözlerini satın almak için adamla baş başa kaldı.

Bu arada, maruz kaldıkları muameleden ötürü kendilerini son derece aşağılanmış hisseden generaller ve sekreterler bir ayaklanma hazırladılar ve ertesi sabah en sevdiği kameriyesinde üzüm yerken tiranı kıskıvrak yakaladılar.Son sözlerini söyleyemesin diye hemen oracıkta kafasına bir kurşun sıkarak öldürdüler.Bunun ardından, hükümet sarayından kaybolmuş olan adamı aramaya başladılar ve bulmakta gecikmediler, zira pazaryerinde dolaşarak akrobatlara seyirci çekme sözleri satmakla meşguldü.Onu bir hapishane arabasına koyarak kaleye götürdüler ve tiranın son sözlerinin hangileri olabileceğini ortaya çıkarmak için ona işkence yaptılar.Ağzından bir itiraf alamayınca tekmeleyerek öldürdüler.

Ondan bağırış satın almış sokak satıcıları köşe başlarında onları haykırmayı sürdürdüler ve o bağırışlardan biri daha sonra generallerin ve sekreterlerin ipini çeken karşıdevrimin parolası oldu.İçlerinden bazıları, ölmeden önce belli belirsiz bir biçimde, yaşananların hepsinin gerçekte saçma sapan bir karmaşalar silsilesi olduğunu ve bu ne kadar saçma gözükse de, sözlerle bağırışların icabında satılabilecek, ama asla satın alınamayacak şeyler olduklarını düşündüler.

Ve hepsi, tiran, adam, generaller ve sekreterler çürüyüp giderken, bağırışlar arada bir köşede yankılanmayı sürdürüyordu.

Julio Cortazar
Kıssadan Hissesi Olmayan Öykü
Ayak İzlerinde Adımlar / Bütün Öyküleri 2
Can Yayınları
Çeviri: Süleyman Doğru

O Que Arde (2019) - Oliver Laxe

O Que Arde (2019) - Oliver Laxe
- "Nisi Dominus - Cum Dederit" de Antonio Vivaldi - Andreas Scholl -
Klasik Müzik



O Que Arde (2019) - Oliver Laxe
- Ağaç ve Kovuk -







O Que Arde (2019) - Oliver Laxe
- Anne, sessizlik & sis -




O Que Arde (2019) - Oliver Laxe
Suzanne - Leonard Cohen




O Que Arde (2019) - Oliver Laxe

"Toprağı eşelesen, köklerini birbirine dolanmış vaziyette bulursun.
Sırf büyümek için öteki ağaç ya da bitkilere dolanıp onları boğarlar."





O Que Arde (2019) - Oliver Laxe
- Vivaldi -







O Que Arde (2019)
 Oliver Laxe

Beş Gün Beş Gece, Manuel Tiago

...

Lambaçka biraz düşünüp, sakin ve umursamaz bir ses tonuyla üç gün sonrasına sabahın erken bir saatine randevu verdi.

"Bana yarın gideceğimiz söylenmişti" dedi Andre.

"Bana da pek çok şey söylüyorlar" diye yanıtladı Lambaçka, omuzlarını silkerek.

...

Neyse ki Lambaçka kısa sürede uykuya dalmış evin üzerine sessizlik çökmüştü.İşte o zaman genç adam sakinleşti, hayatını ve dağların arasında bulunma sebebini hatırlattı kendine.Bu düşüncelerle daha iyi hissetmeye başladı.Sonuçta Andre kendi zaaflarına milyonlarca insanın zaafını da ekleyerek vatanındaki kızların böyle talihsiz olmalarını engellemek için yaşıyordu.

...

Manuel Tiago
Beş Gün Beş Gece
Türkçesi: Canberk Koçak
Tekin Yayınevi

Cadı Kazanı, Arthur Miller

...

Salem'de olduğu gibi, toplumun alt tabakalarından mucizeler yükselmeye başladı mı, halkın güçsüzlüğünden gelen bütün hıncını kurbanlarından almakta uzun zaman gecikmesi beklenmez.

...

PROCTOR: Hangi iş? Yaşlı bir kadını asmak mı, iş dediğin? Hıristiyanlığa yakışır mı bu?

MARY WAREN: Bay Proctor, itiraf edeni asmıyorlar! Sarah Good biraz hapiste yatıp çıkacak.

...

HALE: (Elizabeth'e bir göz atar, sonra John'a)

Tekrarlar mısınız lütfen?

PROCTOR: Buyrukları mı?

HALE: Evet.

PROCTOR: (Yüzünü başka yana çevirip terlemeye başlar)

Öldürmeyeceksin!

HALE: Evet?

PROCTOR: Hırsızlık etmeyeceksin.Komşularının malına göz dikmeyeceksin.Üstüne resim çizdirmeyeceksin.Allahın adını boşuna ağzına almayacaksın.Benden başka Tanrı tanımayacaksın.(Biraz duraklayarak) Pazar ibadetini unutmayacaksın.(Yine durur)Ananı babanı sayacaksın.Yalancı tanıklık etmeyeceksin.(Dayanır.Parmaklarını tekrar sayar, bir tane eksik olduğunu fark eder) Üstüne resim çizdirmeyeceksin.

HALE: Bunu saymıştınız.

PROCTOR: (Şaşkın) Evet.

(Düşünür, bulamaz)

ELİZABETH: (Yavaşça) Haram kadın, John.

PROCTOR: (Ciğerine gizli bir ok saplanmış gibi) Evet, o işte.(Gülümsemeye çalışır.Hale'e) On buyruğu da biliyoruz ikimiz bir araya gelince.(Hale, Proctor'a dikkatle bakar, onu iyice anlamaya çalışır gibidir.Proctor sıkılır) Bir eksik büyük bir kusur sayılmaz herhalde.

HALE: Din bilgisi kale gibidir, bayım; kalede bir tek gedik oldu mu, bütün kale gider.

...

HALE: Mahkemede öyle türler ürpertici gerçeklerin ortaya çıktığını gördüm ki...Şeytan, Salem'de fink atıyor, her parmağın gösterdiği ipucunun ardından gitmek zorundayız.Gitmemek ne haddimize!

PROCTOR: (Öfkeyle) Böyle bir kadın nasıl çocuk öldürebilir?

HALE: (Büyük bir azap içinde) Behey insanoğlu, unutuyor musunuz?Şeytan cehenneme düşmezden bir saat önce, Allah onu güzel güzel oturuyor sanıyordu.

...

DANFORTH: Bay Proctor, Şeytan seni görmeye geldiği zaman Rebecca Nurse de yanında mıydı? (Proctor susar) Haydi be adam, cesaret biraz.Bu kadını hiç Şeytan'la gördün mü?

PROCTOR: (Neredeyse duyulmaz bir sesle) Görmedim.

DANFORTH: (Gocunarak John'a bakar, sıraya gider, asılacakların listesini alır) Bunun kız kardeşi Mary Easty'yi Şeytan'la gördün mü?

PROCTOR: Hayır, görmedim.

DANFORTH: (Gözlerini Proctor'a doğru kısarak) Martha Corey'yi de Şeytan'la görmedin mi?

PROCTOR: Görmedim.

DANFORTH: (İşin ne olduğunu anlayarak; listeyi yavaşça sıraya bırakır) Hiç kimseyi görmedin mi Şeytan'la?

PROCTOR: Görmedim.

DANFORTH: Proctor, sen beni yanlış anlamışsın.Benim bir yalan karşılığı size can bağışlamaya niyetim yok.Şeytan'la birilerini görmemiş olamazsın.(Proctor susar) Bay Proctor, bir sürü insan bu kadını Şeytan'la gördüklerini itiraf etti.

...

Arthur Miller
Cadı Kazanı (The Crucible)
Türkçesi: Sabahattin Eyuboğlu - Vedat Günyol
Mitos Boyut Yayınları