8 Kasım 2014 Cumartesi

ağlatan kafe, bir profilin ağıdı

Ağlatan Kafe


"Bana kendi talihimden bu siyah sitare düştü"                                   Şeyh Galip


amras, thomas bernhard

Sonuçsuz kalan her şeyi gözlemlemede daima ve ezelden beri eğitimliydik, ama kuledeyken, rahatsız, bütün tabiatın sırdaşı olmuş, birden çürümenin bilgeliğini hissediyorduk...Dikkatimizi sadece kendi kendimiz dağıtarak, birbirimizi Amras'ta kaynayan, sonra yine donan kardeş bağımızda görüp fark ediyorduk...durmaksızın şu soruyu soruyorduk: neden hala yaşamamız lazımdı...ve boyuna cevapsız kalıyorduk.
---
Aşırı berrak bir bilinçle, biraz biraz da konuşarak , sıradışı bir hızda, uykuya dalmamız için dua ediyorduk...bardaklarımızdaki haplardan umuyorduk bu hızı...artık sadece bardaklara, bulanık, beyaz içeriğe bakıyorduk...artık olmamak, olmamak, hiçbir şey olmak istiyorduk.
---
Her açtığım kitapla bir tabut açıyordum.
---
...sürekli bir karmaşadan ötekine...hep Tirol'ün ölümcül hastalıklarıyla, ailemizin ölümcül hastalıklarıyla yavaş yavaş ölmek zorunda kaldım...Walter de böyle Tirol'ün çok sayıda ölümcül hastalıklarından, ailemizin ölümcül hastalıklarından yavaş yavaş öldü.Walter için her şey hep çifte eziyet, çifte enerji, çifte gelenek, sefahat, ölüm sebebi oldu...ikimiz de ömrümüz boyunca alabildiğine ziyan içinde kaldık...içimizdeki mizaca hep itaat etmek zorunda kaldık.
---
Daha küçücük çocukken dünyadan gizlice göçmeyi düşünürdüm...onların hepsinden geriye bir ben kaldım.
Walter olmasa gelişimim bambaşka bir yön alabilirdi...Orada olduğum doğru değil, var olduğum da doğru değil...(Görünmez) sınırın aşılmasıyla her zaman her şey kaybolmuştur...Çünkü o zaman taraf tutmuş olurum.
---
Çocukken bir günde üç düzine donarak ölmüş karıncayı bir çukurluğa sürükledim, üstlerini çalı çırpıyla örttüm...ağlayıp üşüyerek ölü hayvan bedenlerinin yanına yattım, donmadım...
---
Düşüncelerim aciz, düşünce bile değiller artık, keza hislerim de...Talimata boyun eğerek aylarca amfilerimizde geçirmek zorunda kaldığım zamanın peşinden aniden çok bozulan dengemle boğuk tecrübelerin, ruhun ölümcül ipuçlarının olduğu bir ormandan geçiyorum, her şey ölü, tüm kitaplar ölü, soluduğum artık ölü bir hava...Kendimi elimden gelen en büyük insani hakimiyetle birden kendi içimde gözetlediğim için diyorum, kaç defa, sayısız kereler öldüm ben...Düşünmemi çokluk kabaca hafiflettiğiniz için size teşekkür ederim...sıklıkla gece geç vakitler evinizde, korkunç, karanlık şehrin çok yukarılarındaki, her zaman dediğiniz gibi 'metafizik' evinizde bana verdiğiniz dersler için.
---
Seni kart oyunlarından dışlayacaklar diye hep endişelenirdin...dün seni dışladılar.

Amras
Thomas Bernhard

hasta çocukların duası, ahmet uluçay



benim gökyüzümde kuşlar
kanat çırpmıyor artık
lacivert gecelerim
suya düşen kıvılcımlar gibi
söndü yıldızlarımız
siz, ulaşılmayan gene de benim olan
uzak dağ başları
pencerem sislere açılıyor hep
nerede kaldınız

aydınlık sabahları muştulayan ak horozlar
dönün rüyalarıma
geniş avlular, kuyuların çıkrık sesleri
dağ yolları, şen çıngıraklar
dönün rüyalarıma

yaz geceleri
ak çarşaflar, sabun kokulu, serin uykular
özledi sizi yorgun bedenim
komşumun küçük kızı
nerde o yaz geceleri, kiraz bahçelerinden
odama dolan türkülerin

dağlar ardında, uzak bir köyde
küçük bir çocuktum, kışlar uzundu
ambarlarımız dolu, ocak başlarımız sıcak büyülü
gece yarıları başlardı hayatı
masalların, efsanelerin
şeytan bilinmez, hangi kötülüğe koşardı dışarıda
sabahları yaralı kanatlarını sarardım
düşmüş meleklerin

kırlangıç sesleriyle uyandığım sabahlar
dönün rüyalarıma
tozlu yollar, kağnı sesleri, kaval sesleri
kırbaç şaklaması ve nal sesleri
dönün rüyalarıma

ben hasta bir çocuğum
sancım büyüktür değmeyin
yitirdiğim bir düştür, bin bir gece uykulara sığmayan
dokunsan uyanır
tutmak istersen, kül olur kanatları
avuçlarında bir kelebeğin

sancılar hep geceleri başlar
hasta çocuklar uyumaz hiç
yanar sabaha kadar pencereleri
ey dünyanın her dilden ninni söyleyen anneleri
dönün rüyalarıma



Ahmet Uluçay


filmin apaçıklığı, abbas kiyarüstemi, jean-luc nancy


Kiyarüstemi'de kandırmaca bahsi yalnızca hakikate götürür ve görünüşler ise yalnızca bakış ve gerçekliğin bir arada harekete geçirildiği bir tarzın altını çizmek için devreye girer.Tüm 'Yakın Plan' hikayesi ve hatta 'Zeytin Ağaçları Altında' filmi de işte böyle ilerler, orada 'Hayat Devam Ediyor'un gerçekleştirilmesi bakımından gerekli olan belli sayıdaki hile ve kandırmacanın örtüsü kaldırılır, fakat örtünün kaldırılması da yeni bir hikayeye dahil olur.Bu hikaye ise gerçeğin diğer yüzüdür; ilk yüzünden ne daha az, ne de daha fazla gerçektir ve ilkini daima hesaba katmaktadır.
---
Üzerinde bakışın açıldığı şey bir alıp götürmedir -bir sürükleme, bir kaldırıp götürmedir: dünyanın seferber edilmesidir.Her şey yerleştirilmiştir, fakat hiçbir şey yerinde kalmaz.Köyler, yerler, adresler vardır (Yakın Plan'da), fakat onları bulamayız ya da güçlükle bulabiliriz, birbirine karıştırırız.Birisiyle karşılaştığımızda, o bir yerden gelmekte ve bir yere gitmektedir.Fakat bu yerler, b u"oralar", hep erimin dışında, daima yeni bir tepenin diğer tarafında, yeni bir yol dönemecinde kalmaktadır.
...
Bu uzak yerler oldukça uzaktır ve onları görmezden gelmeyelim diye uzaklıkları içinde sert bir biçimde karşımızdadırlar.


Hayat Devam Ediyor varlığın varlık içindeki sebatını ifade eder.Ve bu kaçınılmaz olarak bize Spinoza'yı düşündürür.Fakat Spinoza'da duraklamaya gerek yok.Daha ziyade şunu eklemek gerekir: basitçe bir devamlılık olmayan bu sebat, bu devam etme varlığın kendisinden başka bir şey değildir.Varlık bir şey değildir, varlık şudur: devam ediyor.Varlık devamsız olan anların, olayların, tekilliklerin ve bireylerin ötesinde ya da berisinde değil, fakat çok tuhaf bir biçimde bizzat devamsızlığın içindedir ve devamsızlığı bir süreklilik halinde eritmeksizin şudur: devam ediyor.Ara vermeye devam eder, devamlı olarak devamsızlaşır.Tıpkı filmdeki imgeler gibi.
---
1990'daki yer sarsıntısından birkaç gün sonra, bir adam göç eden bir grubun çadırların altında televizyonda Dünya Kupasını izleyebilmesi için bir anten kurmaktadır.Yönetmen (karakter) ona şöyle sorar: "Böyle günlerde televizyon izlemenin uygun olduğunu düşünüyor musunuz?" Adam şöyle cevap vermektedir: "Aslında ben de yastayım.kız kardeşimi ve üç yeğenimi yitirdim.Ama ne yapabiliriz ki?Kupa dört yılda bir.Kaçırmamak lazım.Hayat devam ediyor."

Filmin Apaçıklığı
Abbas Kiyarüstemi
Jean-Luc Nancy

7 Kasım 2014 Cuma

top toplayıcı çocuk güzelliği


mossafer & nema-ye nazdik, abbas kiarostami


"Bay Kiyarüstemi'nin "Yolcu"da yaptığı gibi...Tahran'daki futbol maçına gidebilmek için, içinde film olmayan kamerasıyla para karşılığı insanların fotoğraflarını çeken çocuğa benziyorum.Ama uyuyakalıp maçı kaçırmıştı.Ben de maçı kaçırdığımı düşünüyorum."
Nema-ye Nazdik (1990)

departures, okuribito, son veda (2008)


Departures - Okuribito - Son Veda 
-2008-


küresel vergi, aynalar,eduardo galeano


Biten aşk, sıkan hayat, ezip geçen bir ölüm.
Kaçınılmaz acılar vardır, bu böyledir, elden bir şey gelmez.
Ancak gezegendeki otoriteler acıya acı eklerler ve bize yaptıkları bu iyiliğin parasına alırlar.
Katma değer vergisini her gün, nakit parayla tıkır tıkır öderiz.
Katma acı vergisini her gün, mutsuzlukla tıkır tıkır öderiz.
Katma acı, hayatın geçiciliğinden doğan kederle işin geçiciliğinden doğan keder sanki aynı şeymiş gibi, kaderin kaçınılmazlığının kılığına giriyor.

Küresel Vergi
Aynalar
Eduardo Galeano

seher vakti, arasında, ne olursan ol, hannah berger


Seher Vakti
Arasında
Ne Olursan Ol (Whoever You Are)
Hannah Berger



adımız miskindir bizim, çerağ, yunus emre



Biz kimseye kin tutmayız,
Ağyar dahi dosttur bize.
Kanda ıssızlık var ise
Mahalle vü şardır bize

Adımız miskindir bizim,
Düşmanımız kindir bizim.
Biz kimseye kin tutmayız,
Kamu âlem birdir bize.

Pişrev bize Kur'an'durur,
Vatan bize cennetdürür.
Cehennemi Hak yandırır,
O gül-i gülzardır bize.

Vatan bize cennetdürür,
Yoldaşımız ol Hak'durur.
Hak'tan yana yönelicek,
Başka yollar dardır bize.

Dünya bir avrattır karı,
Yoldan iltir niceleri.
Sürün gitsin o ağyarı,
Onu sevmek ardır bize.

Dünya haramdır haslara,
Lâkin helâldir hamlara.
Biz dünyayı dost tutmayız
O dünya murdardır bize.

Yunus eydür: Allah deriz,
Allah ile kapılmışız.
Dergâhına yüz tutuban,
Hemen bir ikrardır bize.

Yunus Emre