"insan azar azar kopmuştur"
11 Nisan 2012 Çarşamba
8 Nisan 2012 Pazar
azizler ve alimler, terry eagleton
Bir gün arkadaşı, Senato binasının merdivenlerinde fotoğrafını çekerken, Wittgenstein ona nerede duracağını sordu."Ha orada bir yerde" diye cevaplayan arkadaşı, rastgele bir yeri işaret etmişti.Wittgenstein odasına dönünce yere uzandı, heyecanla kıvranıyordu.Oralarda bir yerde.Bu deyiş, önüne koca bir dünya sermişti.'Şu taşın beş santim solunda' değil, 'Oralarda bir yerde'.İnsan hayatı kesin değil, yaklaşık ölçülerle sürüp gidiyordu...
---
Ne bir insanı boğacak kadar su, ne asacak tek bir ağaç, ne de gömecek kadar toprak bulunan yaban yerler...
---
"İnsanoğlu dünyaya geldiği ilk günden itibaren" dedi Wittgenstein, alçak bir sesle, "doymak bilmez bir iştahla birbirinin derisini yüzmüştür.Birbirlerinin gözlerini oyarak, anüsünden ve vajinasından içeri acı biber dalları sokarak, beşikten mezara kadar birbirlerinin yolllarına kızgın korlar dökmüşler, bok döşemişlerdir.Bu sonu gelmez tekme tokat yağmurunu sona erdirmek için ne kadar erdem gerekeceğini hayal edebiliyor musun?Cengiz Han ölçüsünde bir iyilik herhalde."
---
Connolly, acaba içimde öldürecek başka bir şey kaldı mı, diye düşünüyordu.Kendisini oluşturan parçalar yıllardır pul pul dökülmekteydi zaten...
---
Sorun şuradaydı ki, olaylara daima öbür insanın bakış açısıyla bakıyordu.Başka herkesin görüşleri ona kendisininkilerden daha iyi geliyordu.
---
Bana postanede, İngiliz başbakanının ayaklanmamızın haberini aldığı zaman, "Yaa, bak sen şunlara" deyip yatmaya gittiğini anlattılar.İngilizler, İrlanda'nın gerçek olduğuna inanmıyorlar; burada sadece fantezilerini uyguluyorlar.
---
Dehşeti ne kadar kalın çizgilerle resmedersen, umudu o kadar söndürürsün..
---
Ölüler ayaklanamazlar, çünkü yokturlar.Trajedi egemen sınıfın bir komplosudur.
---
İnsanları isyan ettiren şey, özgürleşecek torunları hakkındaki düşler değil, köleleştirilmiş atalarının anılarıdır.
---
"Siz bacaklarınızı yayıp uzatırken" dedi Molloy, "bizim bacaklarımızı İngiliz ordusu kırıyor.Bunu komik buldunuz mu peki şimdi"
---
Siz geleceği yapan insanlarsınız, bizse onda yaşaamak zorunda olacak insanlar.
---
Ölüleri ayağa kaldırmakla ilgili bir sürü laf ediyorsunuz.Kaşınızı bile kaldıramıyorsunuz halbuki...
Aziler Ve alimler
Terry Eagleton
---
Ne bir insanı boğacak kadar su, ne asacak tek bir ağaç, ne de gömecek kadar toprak bulunan yaban yerler...
---
"İnsanoğlu dünyaya geldiği ilk günden itibaren" dedi Wittgenstein, alçak bir sesle, "doymak bilmez bir iştahla birbirinin derisini yüzmüştür.Birbirlerinin gözlerini oyarak, anüsünden ve vajinasından içeri acı biber dalları sokarak, beşikten mezara kadar birbirlerinin yolllarına kızgın korlar dökmüşler, bok döşemişlerdir.Bu sonu gelmez tekme tokat yağmurunu sona erdirmek için ne kadar erdem gerekeceğini hayal edebiliyor musun?Cengiz Han ölçüsünde bir iyilik herhalde."
---
Connolly, acaba içimde öldürecek başka bir şey kaldı mı, diye düşünüyordu.Kendisini oluşturan parçalar yıllardır pul pul dökülmekteydi zaten...
---
Sorun şuradaydı ki, olaylara daima öbür insanın bakış açısıyla bakıyordu.Başka herkesin görüşleri ona kendisininkilerden daha iyi geliyordu.
---
Bana postanede, İngiliz başbakanının ayaklanmamızın haberini aldığı zaman, "Yaa, bak sen şunlara" deyip yatmaya gittiğini anlattılar.İngilizler, İrlanda'nın gerçek olduğuna inanmıyorlar; burada sadece fantezilerini uyguluyorlar.
---
Dehşeti ne kadar kalın çizgilerle resmedersen, umudu o kadar söndürürsün..
---
Ölüler ayaklanamazlar, çünkü yokturlar.Trajedi egemen sınıfın bir komplosudur.
---
İnsanları isyan ettiren şey, özgürleşecek torunları hakkındaki düşler değil, köleleştirilmiş atalarının anılarıdır.
---
"Siz bacaklarınızı yayıp uzatırken" dedi Molloy, "bizim bacaklarımızı İngiliz ordusu kırıyor.Bunu komik buldunuz mu peki şimdi"
---
Siz geleceği yapan insanlarsınız, bizse onda yaşaamak zorunda olacak insanlar.
---
Ölüleri ayağa kaldırmakla ilgili bir sürü laf ediyorsunuz.Kaşınızı bile kaldıramıyorsunuz halbuki...
Aziler Ve alimler
Terry Eagleton
1 Nisan 2012 Pazar
hiç için metinler, ilk aşk
Boşuna yıkanıyor canlılar, boşuna parfüm sürüyorlar, leş gibi kokuyorlar yine de.Evet, dışarı çıkmam gerektiğinde , mezarlıkları bana bırakın dolaşmak için, parklarınız ve bahçeleriniz sizin olsun..
---
Pırıl pırıl bir havada, bütün yaprakları kımıldayan bu ağaçlar, bir gün, birilerinin kafasında buraya bir bank yerleştirme düşüncesini doğurmuş olmalıydı.
---
Kadınları pek tanımıyordum o günlerde.Hala tanıdığım pek söylenemez ya.Erkekleri de.Hayvanları da.En çok acılarımı tanıdığımı söyleyebilirim derinlemesine olmasa da.Her gün düşünürüm onları, ama kısa sürer bu, düşünceler çok hızlı devinirler, ama yalnız düşüncelerimde kalmaz acılarım.
---
Daha önce aşık olmadığımdan, bu konuda bir bilgim yoktu, ama evde, okulda, kerhanede, kilisede söz edildiğini duymuş, öğrenim im boyunca da, hocalarımın gözetiminde, ölü ve yaşayan dillerde uzun uzadıya aşkı anlatan düzyazı ve manzum romanlar okumuştum.
---
Temiz ve karşılıksız bir aşkla sevsem, adını kurumuş inek kakalarının üzerine çiziktirir miydim onun?
---
Bu ayrıntılar neden ama? Acı sonu geciktirmek için.
...
Hiç İçin Metinler
Samuel Beckett
---
Pırıl pırıl bir havada, bütün yaprakları kımıldayan bu ağaçlar, bir gün, birilerinin kafasında buraya bir bank yerleştirme düşüncesini doğurmuş olmalıydı.
---
Kadınları pek tanımıyordum o günlerde.Hala tanıdığım pek söylenemez ya.Erkekleri de.Hayvanları da.En çok acılarımı tanıdığımı söyleyebilirim derinlemesine olmasa da.Her gün düşünürüm onları, ama kısa sürer bu, düşünceler çok hızlı devinirler, ama yalnız düşüncelerimde kalmaz acılarım.
---
Daha önce aşık olmadığımdan, bu konuda bir bilgim yoktu, ama evde, okulda, kerhanede, kilisede söz edildiğini duymuş, öğrenim im boyunca da, hocalarımın gözetiminde, ölü ve yaşayan dillerde uzun uzadıya aşkı anlatan düzyazı ve manzum romanlar okumuştum.
---
Temiz ve karşılıksız bir aşkla sevsem, adını kurumuş inek kakalarının üzerine çiziktirir miydim onun?
---
Bu ayrıntılar neden ama? Acı sonu geciktirmek için.
...
Hiç İçin Metinler
Samuel Beckett
zahit bizi tan eyleme
Melami Hamzavi ve Bayramiler
(1611-Muhyi'nin Ölümü)
zahit bizi ta'n eyleme
hak ismin okur dilimiz,
sakın efsane söyleme
hazrete varır yolumuz.
sayılmayız parmak ile,
tükenmeyiz kırmak ile.
taşramızdan sormak ile,
kimse bilmez ahvalimiz.
erenlerin çoktur yolu,
cümlesine dedik beli,
gören bizi sanır deli,
usludan yeğdir delimiz.
muhyi sana ola himmet,
aşık ise cana minnet.
cümle alemlere rahmet,
saçar şu yoksul elimiz.
Şiirin ozanı Muhyi, tekke şeyhi.1611'de İstanbul'da ölüyor.
Melamilik: 800'lü yıllarda İran-Horasan'da ortaya çıkan bir dinsel akım.İlk Melamiler, çoklukta Horasanlı olduklarından, "Horasan Erenleri" adıyla anılırlar.
Melamilik'e 1400'lü yıllardan sonra Bayramilik (Bkz. Hacı Bayram), 1600'lü yıllarda da Hamzavilik karıştı.Hamza Bali, 1601'de öldürülünce taraftarları, Hamzavi adıyla anılmaya başlamıştı.Gerek Bayramiler, gerek Hamzaviler Ehlibeyt sevgisini önde tuttuklarından, rafızilikle suçlanarak toplu kıyıma uğratıldılar.
Geleneğe göre, Hamzaviler zincirlere vurulup Tuzla Deresi'ne atılmaya götürülürken bu ilahiyi söylerlermiş...
http://www.youtube.com/watch?v=IR58VGgITU8
Halk Şiirinde Başkaldırı
Şükrü Günbulut
(1611-Muhyi'nin Ölümü)
zahit bizi ta'n eyleme
hak ismin okur dilimiz,
sakın efsane söyleme
hazrete varır yolumuz.
sayılmayız parmak ile,
tükenmeyiz kırmak ile.
taşramızdan sormak ile,
kimse bilmez ahvalimiz.
erenlerin çoktur yolu,
cümlesine dedik beli,
gören bizi sanır deli,
usludan yeğdir delimiz.
muhyi sana ola himmet,
aşık ise cana minnet.
cümle alemlere rahmet,
saçar şu yoksul elimiz.
Şiirin ozanı Muhyi, tekke şeyhi.1611'de İstanbul'da ölüyor.
Melamilik: 800'lü yıllarda İran-Horasan'da ortaya çıkan bir dinsel akım.İlk Melamiler, çoklukta Horasanlı olduklarından, "Horasan Erenleri" adıyla anılırlar.
Melamilik'e 1400'lü yıllardan sonra Bayramilik (Bkz. Hacı Bayram), 1600'lü yıllarda da Hamzavilik karıştı.Hamza Bali, 1601'de öldürülünce taraftarları, Hamzavi adıyla anılmaya başlamıştı.Gerek Bayramiler, gerek Hamzaviler Ehlibeyt sevgisini önde tuttuklarından, rafızilikle suçlanarak toplu kıyıma uğratıldılar.
Geleneğe göre, Hamzaviler zincirlere vurulup Tuzla Deresi'ne atılmaya götürülürken bu ilahiyi söylerlermiş...
http://www.youtube.com/watch?v=IR58VGgITU8
Halk Şiirinde Başkaldırı
Şükrü Günbulut
senem diyici & toprak dede
"bugün ben bir güzel gördüm
bakar cennet sarayından"
Senem Diyici & Toprak Dede
hürriyet, dr. hikmet kıvılcımlı
İnsanın insanı sömürmesi
(ve sömürebilmek için gizli açık biçimlerde ezmesi) 7 bin yıl "Tabiî" sayılmış.
Bu araçların başında geleni Hürriyet - Özgürlük adını almış kapitalizmde.
Herkes eşittir - özgürdür, denmiş. Hürriyet nedir? diyenlere, yeryüzünün
en utanmazca yalanını kıvırmışlar: "Bir kişinin hürriyeti, başka bir kişinin
hürriyetinin başladığı yerde biter" denmiş. Alın size bir tanımlama ki,
özgürlük yalanından bin kat demagojik bir sahtekârlık. Kişi kendi hürriyetine
sınır tanımazsa, başkasının hürriyetine de sınır tanımıyor demektir. Türkiye'nin
elle tutulur bir sınırı olmasa, Suriye'nin sınırını kim belirlendirir?
Gene Suriye. Öyleyse Türkiye'nin de, Suriye'nin de "sınır"ları: Güçlerinin
yettiği yerlerdir. Hürriyetlerin sınırları da kişilerin güçlerinin yetebildiği
yerlerdir. Ben güçlü isem: Özgürlüğümün sınırlarını başka özgürlük sınırlarının
ötelerine aşırtabilirim. Gücümün yettiği kadar "hür" olurum. Başkası gücünün
yetmediği yerlerde hür olamamaya mahkûmdur. Öyleyse "Hürriyet" açıkça "Güçlerin
dengesi"dir. Gücüm kadar hür olurum. Hürriyet: "gücü gücüne yetene" düzenidir.
Sınıflı Toplum tarihinin 7 bin yıldır süımüş en aşağılı zorbalık kuralı,
burjuva düzenince: "Hürriyet" adlı bir sahtekârhk maskesiyle örtülmüş
...
"Kanun gözünde eşitlik" masalı da böylece, "Hürriyet" yalanı üzerine oturtulmuş en kahpece dolandırıcılık durumundan kurtulamamıştır. Ve Sınıflı Toplum Düzeni sürüp gittikçe, kurtulamazdı da...
14.06.1971
Dr. Hikmet Kıvılcımlı
...
"Kanun gözünde eşitlik" masalı da böylece, "Hürriyet" yalanı üzerine oturtulmuş en kahpece dolandırıcılık durumundan kurtulamamıştır. Ve Sınıflı Toplum Düzeni sürüp gittikçe, kurtulamazdı da...
14.06.1971
Dr. Hikmet Kıvılcımlı
yabana doğru, into the wild
Artık yabana doğru yürüyorum...
---
Saatin kaç olduğunu bilmek istemiyorum.Günlerden ne olduğunu ya da nerede bulunduğumu...Hiç umurumda değil.
---
Chris, hayatı namına koşması gerekirse diye, asla sırtında taşyabileceğinden daha fazlasına sahip olmamaktan yanaydı.
---
Yerleşik durumda kalmamalı, hep aynı yerde durmamalısın..Kımıldan, göçebe bir hayata geç, her gün yepyeni bir ufka çevir bakışlarını.
---
Chris, kariyer denilen şeyin rezil bir "yirminci yüzyıl icadı", bir gerçeklikten ziyade bir yükümlülük olduğunu ve kariyer edinmeden de yaşayabileceğini söyledi, sağ olsunlardı.
---
Ne bir insan, ne bir uçak ne de medeniyete dair herhangi bir işaret görmek istiyordu.Kimsenin yardımı olmadan, tek başına bunu yapabileceğini kendine kanıtlayacaktı.
Yabana Doğru
Jon Krakauker
"ne yürekleri yumuşar dağların, ne canları sıkılır,
ve birkaç ölü adamın düşünceleri dağlarla aynı mizacı taşır"
nâkıs, mehmet işten
"meselen var mesud ol, aklın tazelensin
en çok
ihtimaller kadar kaybedersin"
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)