arzu demir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
arzu demir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Mayıs 2020 Çarşamba

Yararsız Kazanç, Hebel


Genç bir adam bir Yahudi'ye, bir atışta, bir iğneyi uzunlamasına ortadan ikiye ayırabilecek kadar iyi bıçak kullandığını anlatıyor ve ona hava atıyordu."Kardeşim yarım altınına iddiaya girerim ki tırnağının beyaz ucunu yarım metre öteden bir saç teli inceliğinde kesebilir, üstelik bunu da bir damla kan akıtmadan yapabilirim!" Yahudi bunun olabileceğine ihtimal bile vermediğinden iddiayı kabul etmişti ve paralar çoktan masanın üstüne konmuştu.Genç adam bıçağını çıkarmış ve aşağı sallamıştı.Fakat bıçak zavallı Yahudi'nin sadece tırnak ucunu değil, parmağının ön kısmını da kestiğinden iddiayı kaybetmişti.Yahudi çığlık atmış ve parayı alınca da şöyle demiş:

"Eyvah kazandım!"

Kazanmak için daha ciddi risklere girenler bizim Yahudi'yi akıllarına getirsinler.


Johann Peter Hebel
Yararsız Kazanç
Kopenhag'da Trajik Bir Olay & Türkiye'den Haber Var
Dedalus Kitap
Çeviren: Arzu Demir

Kıta Komutanı Mareşal Suvorov, Hebel


Kıta Komutanı Mareşal Suvorov'un kendi verdiği emirlere uymasından daha önce söz etmiştik sevgili okuyucular.Onunla ilgili daha birçok güzel şey söylenebilir.

Eğer önemli bir insan kendisiyle böbürlenmiyorsa ve sıradan insanlarla kurduğu ilişkilerde kendini onlardan biri olarak görüyorsa bu tür insanlara halk adamı denir.Suvorov göğsünde bir sürü parıltılı madalya taşımayı hak eden bir insandı.Elmas yüzüklerinden istediğini parmağına takabilir ve birkaç altın enfiye kutusundan da istediği kadar enfiye alabilirdi.Ne de olsa Türkiye ve Polonya'da başarılar elde etmiş, 300.000 askere komuta eden bir Rus prensi ve mareşaliydi, öyle değil mi?Onunla baş edebilecek çok az kişi vardı.Fakat tüm bunların yanında o bir halk adamıydı.

Zorunda olmadıkça general üniformasını giyinmezdi, canı istediği kılıkta gezerdi.Emir verdiği anda, botunu giymediği zamanlar olmuştu.Öteki ayağında çorabı aşağı kıvrılmış ve pantolon askıları da aşağı sarkmıştı.Dizi sakattı.

Çoğu zaman bundan daha kötü bir kılıkta olurdu.Sabahları, soğuk havaya aldırış etmeden, yatağından üzerinde yattığı samanlardan kalkarak çadırından dışarı çıkar ve ayılmak için kova kova su getirtirdi.

Uşağı filan da yoktu, yanında yalnızca bir yardımcısı vardı.Araba ya da özel bir binek hayvanı da kullanmazdı.Savaşa giderken önüne çıkan atı yaşlı da olsa alırdı.

Sıradan askerler ne yerse, o da aynından yerdi.Ona akşam yemeğine davet edilmek fazla eğlenceli gelmezdi.Çoğu zaman sıradan askerleri çadırında ziyaret eder ve onlardan biriymiş gibi davranırdı.

Bir saldırı, kamp ya da herhangi bir olay sırasında, ötekilerin yapmamak için kaçacak delik aradığı bir işi yapmak zorunda kalırsa buna hiçbir şekilde sinirlenmezdi.Yapacağı işi daha önce görmedilerse bunu rahatça izleyebilirlerdi.

Madalyalarla ve nişanlarla kaplı mareşal üniformasını giydiği önemli günlerde neresine bakarsanız bakın, her tarafını altın ve gümüşle parıldayıp ışıldasa da,o tıpkı temiz bir çiftçi gibi davranır ve kibar bir beyefendinin cebine atacağını elinin tersiyle fırlatırdı.Burnunu parmaklarıyla temizler, sonra da elini koluna sürerdi.Sonra da hemen enfiye kutusundan bir tutam enfiye alırdı.

İşte Komutan, Prens Italsky Suvorov böyle bir adamdı.

Johann Peter Hebel
Kıta Komutanı Mareşal Suvorov
Kopenhag'da Trajik Bir Olay & Türkiye'den Haber Var
Dedalus Kitap
Çeviren: Arzu Demir


19 Mayıs 2020 Salı

Laf Lafı Açar, Hebel


Swabia'da zengin bir adam oğlunu, Fransızca öğrenmesi ve birkaç görgü kuralı edinmesi için Paris'e gönderir.

Birkaç yıl sonra hizmetçilerden bir tanesi onu görmeye gelir.

Genç adam hizmetçiyi gördüğünde şaşkınlık ve neşe içerisinde seslenir:

"Hans, burada ne arıyorsun?Ev ne durumda, yeni bir şey var mı?"

"Pek fazla yenilik yok Bay Wilhelm, yalnız, avlak bekçisinin size hediyesi olan o güzel kuzgun öldü."

"Ah zavallı hayvancık," dedi Bay Wilhelm.Bu nasıl oldu?"

"Güzel atlarımız peş peşe ölürken çok fazla leş yedi.Böyle olacağını söylemiştim."

"Ne!Babamın güzel dört atı öldü mü?" diye sordu Bay Wilhelm."Bu nasıl oldu?"

"Şey, evle çiftlik ambarı yanarken su taşımak onları çok yormuştu ve zaten taşıdıkları su da onları çok yormuştu ve zaten taşıdıkları su da bir işe yaramamıştı."

"Aman tanrım!" diye bağırdı Bay Wilhelm dehşetle."Güzelim evimiz yandı mı?Bu ne zaman oldu?"

"Şey, babanız tabutunda yatarken kimse yangın beklemiyordu.Gece fenerlerin ışığı altında gömüldü.Küçük bir kıvılcım ve sonrasında her şey ateş altında.."

"Bu korkunç bir haber!" diye haykırdı Bay Wilhelm, acı içinde."Babam öldü mü?Peki kız kardeşim nasıl?"

"Şey, babanız kız kardeşinizin, babası bilinmeyen bir çocuğu dünyaya getirdiğini gördüğünde üzüntüsünden öldü.Bir erkek çocuğu..."

"Bunlar dışında yeni pek bir şey yok," diye ekler.

Johann Peter Hebel
Laf Lafı Açar
Kopenhag'da Trajik Bir Olay & Türkiye'den Haber Var
Dedalus Kitap
Çeviren: Arzu Demir

Tuhaf Bir Reçete, Hebel

Eczaneye reçete götürmenin gülünç bir yanı yoktur.Fakat bundan uzun yıllar önce bir keresinde bu durum gülünç olmuştu.

Bir gün uzak çiftliklerin birinden bir adam iki öküzün çektiği arabasıyla kapının önünde durur.Ardından arabasından dikkatlice çam ağacından yapılmış büyük bir kapıyı çıkarıp eczanenin içine taşır.

Eczacının şaşkınlıktan gözleri fal taşı gibi açılır ve şunu söyler: "Sevgili arkadaşım, burada oturma odası kapınızla ne arıyorsunuz?Marangoz soldan ikinci kapıda..."

Adam, "Doktor, hasta eşime bakmaya geldiğinde ona reçete yamak istedi fakat evin hiçbir yerinde ne kalem ne mürekkep ne de kağıt yoktu, sadece bir adet tebeşir.Doktorda reçeteyi oturma odanızın kapısına yazdı" der ve ardından kibarca eczacıdan reçete yazılı olan ilacı hazırlamasını ister.

Gördüğünüz gibi acil durumlarda paniğe kapılmak yerine maharetli olmak işe yarayabilir.

Olay bu şekilde gerçekleşir.Dileriz adamın eşi iyileşmiştir.

Johann Peter Hebel
Tuhaf Bir Reçete
Kopenhag'da Trajik Bir Olay & Türkiye'den Haber Var
Dedalus Kitap
Çeviren: Arzu Demir


Hayırseverlik Uğruna Yapılan Sakal Tıraşı, Hebel


Siyah ve gür sakalları olan yoksul bir adam bir gün bir berber dükkanına girer ve tanrı adına bir ekmek parası değil de, berberden onu tıraş etmesini ister.Acaba berber incelik gösterip de sakalını keser miymiş?Böylece yine temiz bir Hıristiyan olurmuş.Berber, "neden en iyisinin karşılığında para almayacağım bir tıraş için zamanımı harcayayım ki?" diye düşünerek en kötü usturasını eline alır.Keserek ve yararak zavallı adamın sakalını kazıya kazıya tıraş eder, fakat bedava yapılan bir işten kim yakınabilir ki?Tam o sırada bahçedeki bir köpek inlemeye başlar."Rover'in nesi var?" diye sorar berber."Niye böyle ağlayıp inliyor bu şimdi?" Bilmiyorum" der Mike."Bana sorma" der Johnny de.Fakat usturanın altındaki zavallı adam şöyle der, "belki o da hayırseverlik uğruna benim gibi böyle tıraş ediliyordur."

Johann Peter Hebel
Hayırseverlik Uğruna Yapılan Sakal Tıraşı
Kopenhag'da Trajik Bir Olay & Türkiye'den Haber Var
Dedalus Kitap
Çeviren: Arzu Demir