Antoni'nin hayatına dair anlatıların taşıdığı olağanüstülükler, tarihsel şahsiyetinin tartışılmasındaki önemli etkenlerden birisidir.Antoni'nin asketik yaşantısından etkilendiği önemli bir kişi olarak görülen ama hayatı hakkında çok fazla bir şey bilinmeyen Antoni'nin bir süre yanında bulunup ondan birtakım bilgiler öğrendiği Paul of Thebes'in ölümüyle ilgili olarak anlatılanlar iyi bir örnek teşkil eder.Yirmi üç yaşından öldüğü yüz on üç yaşına kadar bir mağarada yaşamakta olan Paul of Thebes'in zaman zaman yanında bulunan Antoni, o öldüğünde ona karşı sorumluluğunu yerine getirerek onu defnetmek ister.Fakat mağaradan içeri girdiğinde Paul of Thebes'in yanında iki aslanın çömelmiş vaziyette uysal bir kedi gibi oturduklarını görür.Önce dehşete düşen Antoni, sonra gördükleri karşısında şaşırır.Aslanlar, mırıldanır gibi dişlerini gıcırdatmakta ve kuyruklarını sallamaktadırlar.Bu bir kutsama eylemi ve cenaze merasimidir.Zira aslanlar mırıldanmalarını bitirdikten sonra pençeleriyle mezar kazmaya başlarlar.
...
Yaklaşık olarak üçüncü yüzyıldan beri pek çok mistik Hıristiyanın, özellikle Mısır, Suriye ve Filistin yöresindeki pek çok asketiğin benzer çağrılar yaparak fakir olmaya davet ettikleri bilinmektedir.Nitekim önceden açıklandığı gibi Mısırlı St. Antoni'nin yaşam öyküsüyle Francis'inki arasında benzerlikler bulunmaktadır.O da malını, mülkünü satıp, kız kardeşini bir manastıra yerleştirdikten sonra çöle inzivaya çekilmiş ve maddiyattan uzak bir yaşamı tercih etmişti.Benzer davranışları Francis'in öncüleri olan Pachomius, St. Gregory, St. Benedict vb. isimlerde görmek mümkün.Ancak en güçlü vurgu ya da Dante'nin de dediği gibi sahip çıkma Francis'den gelir.
Bu nedenle de Francis ve arkadaşları "Kutsal Fakirliğin takipçileri" olarak adlandırılırlar.Celano'ya göre onlar hiçbir şeye sahip değillerdi, hiçbir şeyi sevmiyorlardı ve bu yüzden de hiçbir şeyi kaybetmekten korkmuyorlardı.Çünkü kaybedecek hiçbir şeyleri yoktu.Sadece yamalı ya da yamasız bir tane tunikleri vardı.Onda da herhangi bir şıklık, zarafet söz konusu değildi.Fakat son derece mütevazı ve pespaye idiler.Celano daha çarpıcı bir ifadeyle, "Sanki onlarda dünya çarmıha gerilmiş olarak görülmektedirler." der.Onların kalın urgandan bir kuşakları vardır ve dokuma yününden çamaşırlar giymektedirler.Tanrıya saygılarını göstermek için böyle kalmayı yeğliyorlardı ve daha fazla bir şey istemiyorlardı.Bu yüzden her yerde güvenlikte oldular ve korkuyu hissetmediler.Hiçbir şeye sahip olmamak onları bir anlamda her şeyin üstüne çıkarıyor ve güçlü kılıyordu.
...
*** "Kuş Kardeşlerim, sizin Yaratıcınıza hamdınızı sunmanız, övgülerinizi takdim etmeniz lazımdır.Ve giymeniz için tüyler veren, uçmanız için kanatlar veren ve ihtiyaç duyduğunuz her şeyi vereni daima sevmelisiniz.Tanrı bütün yaratıkları arasında sizi soylu yarattı.Çünkü O, size havada saf, temiz bir yaşam alanı verdi ve ayrıca da ekip biçmeyle uğraşmıyorsunuz.O kendisi, hala kendinizden endişe etmenize fırsat vermeden sizi koruyor ve gözetliyor."
...
Francis, Alviano olarak adlandırılan kaleye geldiğinde burada da benzer bir hadise cereyan eder.Kuşlar kendi aralarında konuşuyorlarmış gibi ses çıkarmaktadırlar ve seremoninin ahengini bozmaktadırlar.Bunun üzerine Francis'in onlara şöyle söylediği ifade edilmektedir: "Kız kardeşlerim, kırlangıçlar, şimdi benim konuşma zamanım, çok konuşmam gerekiyor.Ancak, şimdi siz fazlasıyla konuşuyor, gürültü yapıyorsunuz.Tanrı'nın sözünü dinleyin seremoni bitene kadar sessiz olun!" Kuşların bundan sonra sessiz oldukları ve vaaz bitene kadar da bir yere ayrılmadıkları, olaya şahitlik edenlerin ise "Bu adam gerçekten bir Aziz ve En Yücenin dostudur." dedikleri rivayet edilir.
...
Öykü, Francisîn Gubbio kentinde ikamet ettiği bir dönemde geçer.Kentin yakınındaki bir kurt nedeniyle insanlar sıkıntılı günler geçirirler.Kurt ne gündüz ne de gece onlara huzur vermemektedir.Anneler çocukları için endişe ederken şehrin erkekleri onunla mücadele etmek isterler.Lakin silahları ona karşı kullanamazlar.Erkeklerin korkusundan etkilenmeyen Francis, anne ve çocukların korkusu karşısında harekete geçmek durumunda kalır.Francis'e göre hem insanlar hem de kurt suçludur.Kurt mesih'le konuşmamış ve kendi doğasına uygun davranmamıştır çünkü kurtların insanları yememesi gerekir.Vatandaşlar ise onu da Tanrı yarattığını ve onun dostu olmaları gerektiğini unuttular.Francis, insanların uyarılarına rağmen haç işareti yaparak kurdun yanına doğru gider.Yol boyunca arkadaşları da ona katılırlar fakat Francis dışındakiler kurdun yanına kadar gitmeyip güvende oldukları bir noktada beklerler.
Kurt bir daha insanları yemez ve Francis'in söylediklerini kabul eder.Francis, şahitlerin huzurunda kurttan sağ pençesini, sağ eline koymasını ister.Bunu anlaşmanın bir işareti olarak yapar.Anlaşmanın bir gereği olarak halkın kurdu her gün doyurmasını ister.Sonrasında ise kurt insanları kendisine hayran bırakır ve Francis'in vaazlarını dinlemek için onun peşinden gider.Francis, günahın kötülükler sebebiyle yaşamaya devam ettiğini anlatır.Ona göre Tanrı'nın cezasının yakıcılığı ve alevi, vahşi hayvanın dişlerinden daha korkunçtur."Sevgili kardeşim, Tanrı'ya git ve ona pişmanlığını ifade et ve O'nun seni cehennemin ateşinden kurtarmasını iste." Bundan sonra ise kurt Gubbio'daki herkesin sevgilisi olur.Evden eve gider ve çocukların arkadaşı olur, büyük bir köpek gibi onlarla oynar.Francis'e saygı gösterir ve onun yanında havlamaz.İki yıl sonra da "kurt kardeş" ölür.Gubbio ise yasa boğulur.
...
"Benim sırrım banadır." Yine onun sık sık "Davud peygamberin -Sözlerini kalbimde saklayacağım, sana karşı günah işlememek için-" sözlerini tekrar ettiği iddia edilmektedir.
...
Cengiz Batuk
İz Yayıncılık
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder