5 Temmuz 2018 Perşembe

old joy (2006), kelly reichardt






- Gece kursu almaya başladım.
- Güzel dersler var mı?

-Var. Birkaç fizik dersi var mesela.Ama asıl nokta, benim ordakilerden daha çok şey bildiğim.Tüm o kuvark ve süper cisim zırvaları.Ben hepsini biliyorum zaten.Temel olarak olay şu: Bazı şeyler düzensizmiş gibi görünür ama farklı bir seviyeden baktığında, aslında düzenli olduğunu anlarsın.Dağ aşmak gibi bir şey bu.Etrafına bak, seni çevreleyen ağaçlar, kayalar ve çalılıklar görüyorsun.Ağaç olmayan yerlere ulaştığında ise her şeyi ayrıntısıyla görüyorsun...ve hepsinin bir biçimi olduğunu anlıyorsun.Bazen o kadar yükseğe çıkmak zaman alıyor ama o her zaman orada.Hepsi uzay ve zamanla, kuralları nasıl değiştirdikleriyle alakalı.Uzayda ilerleyen iki ayna gibi.Onlarla beraber bir atom parçacığı ilerliyor.Siktir.Unuttum...Her neyse...Ama asıl olan anlamam.Ana seviyede anladım.


Asıl olan, kendi teorimin olması.Evren düşüyor adamım.Bu da her şeyi açıklıyor.Tüm evren gözyaşı biçimini almış, uzay boyunca düşüyor.Nasıl olduğunu bilmiyorum ama her şey bu sebepten oluyor.Bu gözyaşı, sonsuza dek düşüyor, hiç durmuyor.Onlar benim teorimi sallamaz, hiçbir bok ifade etmez onlara.Kaç tane teorim olduğunu bilmiyorum bile.Tanrım...Özlüyorum seni Mark.Seni çok fena özlüyorum.






- Adamım, dün günlüğüm için dizüstü bilgisayar almak istedim.Pete'in bisikletini ödünç aldım ve yola çıktığımda kaldırımdayken, yaşlı bir adam da kaldırımdaydı.Ve adam dümdüz yürüdü de yürüdü, ben de onu geçebileceğimi düşündüm.Sola doğru döndüm ve adam da sola doğru adımını attı.Zile falan basıp uyaramadım da.Adamı geçtiğimde, "Hey, uyardığın için teşekkürler!" diye bağırmaya başladı.Bense çok kötü hissettim.Aniden kendimi suçlu hissettim.Ama önemi yok, bilirsin.Adamı bir daha hiç görmeyeceğim.Ama evde bir şey unuttuğumu farkettim.Geri döndüm ve onunla karşılaşmak zorunda kaldım.Suratına baktığımda, "Bana çok kızdı, kesinlikle nefret ediyor" diye düşündüm.Her neyse. O adamı hiç unutamayacağım...Ardından, gidip bir içki içmek istedim.Bisikletten inip küçük bir markete girdim.Marketten çıkıp bisiklete bindim.Aynı sokakta gidiyorum.Ve yine aynı adama rastladım.Ve tekrar, kendimi çok fazla gergin hissettim.Ardından mağazaya girerken biraz rahatladım.
"Tamam, sonunda hayatıma devam edebileceğim, o adam artık yok" dedim.Mağazaya girdim, bilgisayarlara bakmaya başladım. Arada 20 blok var.Bilgisayarı aldım, kasaya gittim.Ardından otomatik kapı açıldı.Kapıya baktım ve sanki o adam mağazaya girip bana doğru yürüyordu.Şaştım kaldım ve kasiyer kadının bana bir şey söylediğini duydum."Süperstar" deyiverdi.Ne?Kadına baktım; 50'li yaşlarda, gözlüklü, alnında nokta olan Hindu bir kadın.Ben "Ne?" dermiş gibi bakarken, kadın "Süperstar Hazreti İsa" dedi."Süperstar Hazreti İsa dedin" dedi.Bense "Hayır, Süperstar Hazreti İsa falan demedim" dedim.Yanımdaki adama bakıp sordum: "Hazreti İsa mı dedim ben?" diye.Adam sadece omuzlarını silkti.Kadın da "Önemi yok, önemi yok" dedi.Ama "Hazreti İsa" desem haberim olurdu diye düşündüm.Sesim beynime iletilirdi "Hazreti İsa dedin" diye."Hazreti İsa", Kurt "Hazreti İsa" dedi.Kafamı sallayıp duruyordum.Birden deliriyorum sandım.Ve hala o gerginlik üzerimdeydi."Deliriyorum galiba" dedim.Kadın da "Bir şey yok, delirmiyorsun, bir şey yok." dedi.Kadın çok iyiydi.Ve kadın böyle söylerken olaydan önceki gün gördüğüm rüya aklıma geldi.Çünkü aynı kadın, kasiyer kadın rüyamdaydı ve aynı şeyi yapıyordu.Ama mağazada değildik.Bir şey yüzünden çok üzgündüm.Bir şey yüzünden çok mutsuzdum.Ardından kolunu omzuma koyup 
"Bir şey yok, iyisin... 
Hüzün, yıpranmış neşeden başka bir şey değildir." dedi.







Old Joy (2006)
Kelly Reichardt

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder