Göğün düşündüğüne inandırdılar bizi
ateşin iyi bir çocukluk geçirdiği söylenir
külün sevinci bundan bir daha yeşermeye
hızar gibi işliyor sözlerimiz
ben ağzınla konuşuyorum
rüzgâr rüzgârla, su suyla
belki bu yüzden şiir
bize hep küçük sokaklar getirir
bahçemize bir incir, kuşlar için
yaz gölleri gibi aydınlık, tenha
balkonlarımıza reyhanlar, hanımelleri
avlularımıza cümle kapıları, lirik güneşler
öyleydi güzelliğin, gittim geldim gün boyu
bir yağmur bir yağmura açardı ikindilerle
bir yaprak ilk görürdü ağacını
dalgın göç yolları, Piri Reis haritaları
devriamber çiçekleri, İznik evanileri, kök
kilimler
çölü üç adımda geçen yalvaçlar
taş taş üstüne koyan Lidya işçileri
(-ki kralları Krezüs'ün, deve kokusuyla
Pers bozgununa uğrayan uzun yüzlü, uzun
mızraklı süvarilerini adlarıyla çağırdığı
bilinir.)
bir tabletin silinmemiş son yüzü
kar altında dağ köyleri
kıyıda yıkanmış çakıllar
mor şimşekleri ellerinin
öyle çok söyledim ki seni
bir daha bir daha beyazlığın
çınlayıp durdu boşluğumda.
Mustafa Köz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder