21 Ocak 2017 Cumartesi

varoluşma, haldun çağlayan


Varoluşma- Haldun Çağlayan

Yaşlılığı hep dolapta duracak adama; sevgi ve özlemle...


Cohen söylüyor ince ve çılgın
Sigaram ve soluğum, gece ve koku
Büyü ve gerçek, buğu ve yudum
Düş ve sancı, ses ve kelime 

Yoğalıyor dudağımda zamanın tadı
Olsan öperdi
Yorulurduk seninle..
Upuzun otururduk, iki çocuk iki çocuk
Seven bitmemiş, bitmemiş masalları

Yakın ve yitik aşk ve sonsuzluk
Tende yağmur ve cinnet , derviş ve yorgun
Şarkımın rengi, fildişinin kokusu
Tadı denizin rakının sesi

Bu şehri öyle çok seviyorum ki..
Bırakıp gitmeliyim yağmur altında
Yağan yağmur değil benim aslında
Yağan yağmur değil benim aslında

Yaşlı ve korkak deri ve duyu
Gergin ve kösnül, duyu ve doyum
Şarkımın rengi fildişinin kokusu
Tadı denizin, rakının sesi

Çoğalıyor bir sır gibi karanlıkta varoluşum
Olsan çekip giderdik, kaybolurduk seninle
Bir masalda kaybolurduk iki çocuk iki çocuk
Seven, ölen her şeyi en sonuncu.

Mayıs Müzik Topluluğu


kalbim (2003) , haldun çağlayan


Kalbim
Bunu senden hiç ummazdım
Sen her şeyi çok severdin; beni bile
Sana ne oldu yoruldun mu, sular gibi duruldun mu?
Dört bir yandan sarıldın mı?
Sana ne oldu?

Kalbim
Bir zamanlar küçük bir kuş 
Ve bir çocuk kadar şendin
Telaşlı 
Aşk şarkıları söylerdin,
Rüzgarlarda dans ederdin
Acılara gülümserdin
Sana ne oldu?

Durma çarp çarp çarp !
Aşkla çarp beni
Sevgizlikle böl
Hırslardan çıkar beni
Hüzünlerini kat,
Olmazsa at beni

Durma çarp çarp çarp !
Dostlukla çarp beni
Duyarsızlıkla böl
Korkulardan çıkar beni
Sevinçlerini kat,
Olmazsa beni

Kalbim
Ben seni hep çok sevdim
Küçücük sıkılmış bir yumruktun, 
Yoldaşımdın
Yorulduysan gel dinlen
Dünyaya uzatılmış avuçlarımda ve dur

Haldun Çağlayan
Kalbim (2003)


abdülhak şinasi hisar röportajı (1963)



"İhtiraslarımız ve zaaflarımız kaderimizin yoksullukları ve aksilikleriyle birleşerek talihimiz bir yerde çözülmez bir kördüğüm gibi bağlanınca; belalar bir yerde gökten başımıza ateşler gibi yağmaya başlayınca bu yerimizi değiştirmekten başka çaremiz kalmaz." 
                                                                     Boğaziçi Mehtapları

kış uykusu (2014), haluk bilginer, voltaire

                                           

"Aldanmak yaptığımız her işte
şaşmaz yazgısı hepimizin, 
her sabah parlak işler tasarlar, 
gün boyu budalalık ederim."


Kış Uykusu (2014)-Nuri Bilge Ceylan

kış uykusu (2014), nadir sarıbacak, shakespeare


"Vicdan; güçlüleri korkutmak için düşünülmüş, 
korkakların kullanmış olduğu bir sözcükten 
başka bir şey değildir.
Bizim vicdanımız güçlü kollarımız, 
kılıçlarsa yasalarımızdır…"


Kış Uykusu (2014)-Nuri Bilge Ceylan

yaprak ağacı, ülkü tamer


Al bana yirmi beş kuruşluk bir ip
Hemen köşedeki aktara gidip,
Yetişmezse para, üste eklersin,
Ölecek olan ben, sen de terzisin

Belki sabahleyin kimbilir kaçta
Küçülen gözlerle olur ağaçta
Yirmi beş kuruşluk biraz güvercin,
Böyle işlemeli ölüm dediğin.

Ülkü Tamer

yazma zevki, michel foucault, güzel tehlike

...
Yazma zevkinden söz ettiniz ve örnek olrak Roussel'i verdiniz.Roussel'in durumu bana çok özel bir durum gibi geliyor doğrusu.Roussel yazının mikro tekniklerini adeta çok güçlü bir mikroskopla büyütmüş, bu arada tematik düzeyinde de dünyanın büyüklüğünü tam anlamıyla Lilliputvari mekanizmalara indirgemiştir.Roussel'in durumu yazının aşırı büyümesi, yazıdan yazıya doğru bir sorundur.

Ama biz yazma zevkinden söz ediyoruz.Peki yazmak bu kadar eğlenceli midir?Roussel "Bazı Kitaplarımı Nasıl Yazdım" başlıklı metninde, yazması gerekeni ne sıkıntılarla, ne esrimelerle, ne zorluklarla, ne bunaltılarla yazdığını hatırlamajtan bir an olsun geri durmaz; söz açtığı tek mutluluk anı ilk kitabını bitirdiği zaman yaşadığı coşku ve aydınlanmadır.Bu neredeyse biricik deneyimin dışında, bana öyle geliyor ki, yaşamöyküsünün kalanı son derece karanlık, tünelde geçmişe benzeyen uzun bir yolculuktur.Seyahat ederken kimseyi, hatta manzarayı görmemek için arabasının perdelerini çekiyor olması, Roussel'in bir tür büyülenme, mutluluk, şeylerin ve varlığın genel hüsnükabulü içinde yazmadığının kanıtıdır.

Bunlara rağmen yazma zevki diye bir şey var mıdır?Bilmiyorum.Kesin olan bir şey varsa o da, yazma zorunluluğudur.

Güzel Tehlike
Michel Foucault

zen kaçkınları, jack kerouac


"Bakma sen benim tek başıma dağlara tırmandığıma, keçiyim ben keçi..."


Japhy uzun uzun bakıyor aşağılara."Ufak bir toz bulutu var galiba; dönüyor seninki." Ama aklım başka yerde benim; sanki çok eskilerde bir öğleden sonraydı o dağ yolunda, taşlı çayırlardan, mavi acıbakla çiçeklerinden geçip buluveriyorum coşkulu akarsuyumu, kütükten köprüme binip su altı yeşillğine dalıyorum, yüreğimde tarifsiz bir kırıklık, sanki geçmişim bu geçitten önceleri bir başka yoldaş Bodhisattva'yla ama önemli bir yolculuğumuz olmuştu o zaman içinde; yolun kıyısına çekilmek, oturup bunları bir anımsamak istiyordum.Böyle olur insan, ormandayken, hep.Bakarsın, her şey bildik tanıdık çıkar, kavuşmuş gibi eski dostlara, çoktan ölmüş bir akrabana; bir çocukluk rüyası gibidir bu, akıp giden suların sürüklediği unutulmuş bir şarkı gibi; en çok da unutulmuş çocukluğumun, geçmişlerdeki insanlığın, tüm yaşayan ve ölmüş varlıkların milyonlarca yıldır birikip artık taşan gönül kırıklıkları gibi; şahit bu duygulara üstümüzden geçip giden şu bulutlar (onlar da yalnız ver garip zaten); yüreğim kabarmakta, gözümün önüne geliyor hep anılar, ateş basmış gibiyim, halsizliğim var, yatıp uyuversem şu çimenlikte, düş görsem.Tırmandıkça artıyor yorgunluğumuz; artık hakiki dağcılar gibi, konuştuğumuz yok.Konuşmamız gerekmiyor, böyle de mutluyuz.

Zen Kaçkınları
Jack Kerouac

burukluk, cioran

Aşka, hırsa, topluma sırt çevirenlerden kendinizi sakınınız.Vazgeçmiş olmanın intikamını alacaklardır.
---
Katedrallerle başlayan bir uygarlığın sonu şizofreninin kapalılığıyla gelecekmiş meğer.
---
Bir Raskolnikov olmak; cinayet mazereti olmadan.
---
Istırap çeken her Batılı, bankada hesabı olan bir Dostoyevski kahramanını düşünür.
---
Romantikler son intihar uzmanlarıdır.Onlardan beri baştan savma intihar edilir olmuştur.Kalitesini iyileştirmek için yeni bir çağ bunalımına büyük ihtiyacımız var.
---
Kötümser, kendine her gün başka varolma nedenleri icat etmek zorundadır: Bir hayatın "anlamı" kurbanıdır.
---
İleride biyografisini yazacak birinin çıkması ihtimalinin, kimseyi bir hayatı olmaktan vazgeçirmemiş olması inanılmazdır.
---
Fizik ile psikolojinin doğmalarından epey evvel, acı maddeyi parçalıyordu, keder de ruhu...
---
İçimizde doğan her fikirle içimizdeki bir şeyler çürür.
---
Gerçek bende nefes darlığı yapıyor.
---
Bitkisel bir bilgeliğe doğru: Bir ağacın gülümsemesine karşılık, bütün korkularımdan yüz çevirirdim.
---
Sıkıntı, nüve halinde bunaltıdır; kasvet ise hülyalı bir nefret.
---
"Gözleri içine düşmüş kırık bir kukla gibiyim."
Bir akıl hastasının bu lafı, içebakış üzerine olan eserlerin tamamından eğır basar.
---
Melankolisiz bir dünyada bülbüller geğirmeye başlardı.
---
Melankoli-o tembel usulü dağcılık- sayesinde, yatağımızdan bütün zirvelere tırmanırız ve bütün uçurumların üzerinde rüya görürüz.
---
Ayakta bir karar alırım; uzanırım ve iptal ederim.
---
 Bütün sular garkolma rengidir.
---
Oluş: Hallolmayan bir can çekişme.
---
Yaşlandıkça, kendi küçük Hamlet'imi oynamaktan daha az zevk alıyorum.Ölüm karşısında hangi ıstırabı duyacağımı unuttum bile.
---
Don Kişot, bir uygarlığın gençliğini temsil eder: Kendine olaylar icat ediyordu.Bizse üzerimize gelen olayların elinden nasıl kurtulacağımızı bilemiyoruz.
---
Ümit etmek, geleceği yalanlamaktır.
---
Ezelden beri, Tanrı bizim yerimize her şeyi seçmiştir, kravatlarımıza kadar.
---
İntiharın çürütülmesi: Hüznümüzün hizmetine onca gönülden girmiş bir dünyayı bırakmak kabalık olmaz mı?
---
Kendinin sınırlarında: "Çekmiş ve çekmekte olduğum ıstırabı kimse bilmeyecek, ben bile"
---
Bach olmasa, ilahiyat, konusundan yoksun kalırdı; Yaradılış kurgusundan, bütün tartşmaları kesen yokluktan.
Eğer her şeyini Bach'a borçlu olan biri varsa, o da Tanrı'dır.


Burukluk
Emil Michel Cioran

bir sen yakınsın uzakta kalınca, selçuk altun

Oğlum Sina,
     Bu hastaneden sağ çıkamayacağımı biliyorum.Mektubun başıyla sonu arasındaki süreçte bile giderek kötüleştiğimi duyumsuyorum.61 yaşındayım.Dünyanın en iyi yazarı Thomas Bernhard'dan üç yıl fazla yaşadığım için artık vicdan azabı çekmeyeceğim.Üstelik, okumadığım başyapıt kitap, iki kez görmediğim niyelikli müze ve mastürbasyon yapmadığım erotik kadın heykeli de kalmamıştı diyebilirim.
     Tek üzüntüm; pavyondan kurtarıp yeğenleriyle birlikte yaşamlarını güvence altına aldığım dansöz emeklisi tarafından gammazlanmaktır.(Yoksa bir kadına aşık olmadan ve dokunmadan yaşam boyu direndiğim için cezalandırılıyor muyum?)
     Vasiyetnamemi merak etmesen bile, "Dünyanın yaşayan en iyi ressamını" keşfetmek adına San Fransisco'daki Altounian, Maksimiadis and Yehuda avukatlık bürosuna gideceğini biliyorum.(Elvira Altounian seni bekliyor.)
     Kendimle yaptığım bir ankette duyduğum en şiirsel sözcük için "Bismillahirrahmanirrahim" yazdığım aklıma geliverdi.
     Gogol'ün ölüm döşeğindeyken son sözleri, "Bir merdiven, çabuk bir merdiven" olmuş.Ben derinlikleri de merak etmez değilim.
     Allahaısmarladık, güzel Oğlum

     O.Y.


Bir Sen Yakınsın Uzakta Kalınca
Selçuk Altun