3 Ağustos 2014 Pazar

zeytin ağaçları altında, abbas kiarostami


“Aslında meseleler basitti.Onları karıştıran, insan ihtirasıydı.”

Oğuz Atay


kusma kulübü, mehmet eroğlu

Hayat mutlu olmak içinmiş! Benimki mutsuzluğuma alışmaktan ibaret.Eğer hayat ölümümüze doğru akan, uzunluğu belirsiz bir ırmaksa, bana ait olana hiçbir kolun bağlanmadığını da söylemeliyim: Dar kanyonların arasına sıkışmış, coşkusuz ve yatağını derinleştiremeyen cılız bir akıntı benimki...
---
Bu anlamsız ve zamansız bulantının nedeni, kendimi denize fırlatılmış, yazgısı belirsiz bir şişe gibi hissediyor olmam belki de.
---
Kısacası kendimi yamayamadım; hala delikdeşiğim, bu yüzden hayatımı biriktiremedim.
---
Çabucak tiryakisi olduğumuz Sisyphos gibi ite kaka bir tepeye çıkarmaya çalıştığımız 'hayat', benim için sıralanan reddedişlerden ibaret oysa.
---

Sisyphos ve ben!İtiraf etmeliyim: Ortak paydamız yazgımız değil, budalalığımız.
---
Dünyayı reddederek yaşamak, öfkenin ve felsefenin donmuş hali gibi.
---
Ayaktayken olduğundan büyük görünmesinin nedeni iri laflar etmesindendi.
---
İyi insanların başı her zaman derttedir.
---
Bir seçkinin sahip olması gereken en önemli özellik vardı onda: Horgörü.Bir hafta boyunca yattığı odada başucunda bekleyen Azrail'in orağı bile kibrini budayamamıştı.
---
Gülmek sana hiç yakışmıyor; çünkü o yakışıklı çehrene bir şey katamıyor; gülme, bizim gibi çirkinlere bağışlanmış bir armağan.
---
"Bir fotoğraf görmüştüm.Peru'da, And Dağları'nda çekilmiş" diye devam etti: "Şafakta, aşağıdaki vadilerden yükselen güneşi yakalamak için iki yüksek tepenin arasına geniş bir ağ gerek köylüleri gösteren...İşte o köylülerden biri olmak için çok şeyler verirdim..."Ardından gerçek bir pişmanlıkla sözlerini noktaladı."Keşke onlarınki gibi bir düş gücüm olsaydı..."
---
Yuh! İyi diye anılmayı, iyilikten yüksek tutana yuh!
---
İşte ekonomik krizin pençesinde kıvranan ülkemizden küçük ve sigara dumanlarıyla kaplı bir manzara.
---
Bir kadınla olmak, trajedi mi, komedi mi, asla belli değildir.
---
Bunlar kendilerini kusa kusa, içlerini boşaltmışlar.
---
Hüznüyle baş edemedi, acımanın içinde boğuldu.
---
İnsanlığı sevmekten, insanları sevmeye vakit bulamamış gibiydi.
---
Ketumluk zenginliktir, içinden bir şey eksilmez.
---
Birimiz ağlıyorduk, ama kim olduğunu çıkaramadım.
---
Son yok, sonsuz acı var...İnsanlar anıt mezarlarda ölmüyor, anıt mezarlara gömülüyorlar.
---
Eğer zenginlik silahla korunuyorsa, zenginliği silahla ele geçirmenin nesi yanlış?
---
Tıpkı okun ete saplanması gibi önce hızla ilerlemiş, yumuşak dokunun ardından kasların direnişiyle yavaşlayarak durdurulmuştuk...Çok zayıf, kara kuru bir adam bana bakıyordu.Onu görünce kası da geçip kemiğe dayandığımızı anladım.
---
Köylüydü; aşkı tanımıyordu.Bu yüzden ona sıkıntı çektiren ilk kadınla evlendi.
---
Rembrandt'ın resimleri, Tolstoy'un romanları olağanüstüdür.Çünkü ikisi de yalan söylemeyi bilmiyordu.
---
Oscar Wilde, herkes çamurun içindedir, ama ben yıldızlara bakıyorum, demiş.Ben Selami Balat, ayaklarıma bakıyor ve bununla da iftihar ediyorum.
---
Ne yapıyorsun?
Akadlılar'dayım, birazdan Babilliler'e geçeceğim.
---
Nefret ettiğimiz birisinin ölümüne katlanabiliriz.
---
Hayatla ölüm arasında çarmıha gerilmiş bir zavallı.
---
Ölmek bir zamanlama meselesi.
---
İnsan her şeye alışıyordu; kendi ölümüne bile.
---
Denize atladığımda karanlığın içinde Şeyda'yı bulamayacağımı anlayıp suyun üstüne dönmeye karar verdiğimde, bir an için yönümü şaşırdım.Çabalıyor, ama bir türlü yukarısını bulamıyordum.'İşin bitti' dedim, kendi kendime.'Sıra hayatının gözlerinin önünden geçmesine  geldi...' Boğulmanın eşiğinde beklemye başladım.Ne gördüm dersin?Nihan bilmiyorum demeden kahveyi uzattı."Hiçbir şey!"Çünkü hayatım diyebileceğim bir şey yoktu; bomboştum.Sanırım bu yüzden tekrar yüzeye çıktım; içi boş şeyler asla batmaz değil mi?
---
Kimseye farkettirmeden, çoğu yoksul gibi içine doğru yaslanmıştı.
---
Yanılmıştık, kendi cennetini arayanların sığınağı değil, cehenneme göçmeden önce mola verdikleri son duraktı burası.
---
Hayat dediğimiz aslında bir bekleyiş.Benimki umduğum kadar uzun sürmedi, hepsi bu.
---
Günlerdir sırtımda taşıdığım yorgunluk ağrıya dönüşmüş, göğsüme tırmanıyordu.

Kusma Kulübü
Mehmet Eroğlu

bir incelik gösterin incinmesin yüreğim, zarifoğlu


"Bir incelik gösterin, incinmesin yüreğim"
Cahit Zarifoğlu

hüzünler perisi, hüsrev hatemi, mürsel ışık


"Sana bir "İnşirah Sûresi" neşesi
Bana bir "Yâsin" sessizliği"

Hüsrev Hatemi



vakti gelsin bıçağını çal bana, seyrani


"Mesnedim yok azlim kaygı çekeyim
Ustabaşı gibi ölçüp biçeyim
Evvel-âhir bir kurbanlık tekeyim
Vakti gelsin bıçağını çal bana"

Aşık Seyrani

düğüne, john berger

Körlük de sinema gibidir, çünkü gözler burnun iki yanında değil, hikaye nereye çekiyorsa ordadır.
---
Bir adamı karanlıkta, denize bırakıp gitmeyi hiç denediniz mi?O kadar basit bir iş değildir bu.
---
Bir zamanlar neyin nasıl olduğunu her şeyden çok kuş sesleri hatırlatır bana.
---
Herifçioğlu güneş gözlüklü, omuzuna bir de fotoğraf makinesi asmış.Güneş gözlüğü yüzünden gözlerini göremiyorum.Hem insan eski Mısır'da hiç güneş gözlüğü takar mı?
---
Babam şu bilimsel ilkeyi açıklamıştı bana.her şey nasıl yaslandığına bakar.Tekerlekli bir araç viraj almak ya da yön değiştirmek isterse, işin içine bir merkezkaç gücü girer, diyor babam.Bu güç bizi enerjiyi korumaya çalışan süredurum yasasına göre dönemeçten düz çizgiye çekmeye çalışır.Bir köşeyi dönerken en az enerji gerektiren durum düz gitmektir, işte o anda bir zorlanmayla karşılaşırız.Ağırlığımızı dönemece doğru veririz, böylece motosikletin ağırlık merkezini kaydırırız.Bu da merkezkaç gücü ve süredurum yasasını dengelemiş olur!Kuşlar da havada aynı şeyi yaparlar.Yalnız diyor babam, hava kuşların yolculuklara çıktıkları değil, yaşadıkları yerdir!
---
Tekerlekleri her yöne dönen bir sedyede dışarı çıkaracaklardır beni.
---
Hiçbir şey düzlük kadar gizleyici değildir.Demiryolcu ovayı boydan boya geçiyor.İnsan ayağı bir cesede takılıncaya kadar bir gece önce orada nasıl bir şiddetin yaşandığını bilemiyor.
---
Kendimi verme hünerim alındı elimden.Kendimi birine sunacak olsam, ölüm sunarım ona.Sokakta yürürken delikanlıların bana baktıklarını görünce, hep ölüm olduğumu hatırlıyorum.Bana bir kere, iki kere ya da yüz kere yaklaşacak olsan, ben de seni seversem, ölürsün.Ama kaput kullanınca bir şey olmaz, diyorlar.Kaput olunca kauçuktan bir zar giriyor seninle ölümün arasına, seninle benim arama da kauçuktan bir zar.Kauçuk yalnızlık..Sonsuza kadar kauçuk yalnızlık.Hiçbir şey birbirine değmiyor artık.
---
Afedersin, diye mırıldanıyor.
Aynı boktan kelime, diyorum kendi kendime, geğirdiklerinde, ayağınıza bastıklarında kullanılan aynı kelime.bu yüzden avazım çıktığı kadar bağırıyorum.
---
Onu hasta eden, ama ölümünü bir süre geciktiren ilaçlar veriyorlar ona.Bu süre içinde acı var, bekleyiş var ama umut yok...Hiçbir şey her şeye nasıl dönüştürülür?
---
Şurdaki buji yığınını görüyor musun?Bir tren vagonunu dolduracak kadar çok.Aslında, Gino, bunların porselen kısımları yeniden kullanılabilir.Birbirinin benzeri olan şeyleri bir araya koyarsan, aynı olanlarla olmayanları ayırırsın.Ömrüm boyunca bunu yaptım.Herkes her şeyi birbirine karıştırıyor.Her şeyi aynı yere atıyorlar.Çöplükler böyle oluşuyor.Çöp diye bir şey yok oysa.Kaldırıp attığımız şeylerin karışıklığıdır çöplük.
---
Geleceğiniz yok sizin.Şurdaki radyatörlerin bile daha çok geleceği var sizden.
---
Bak, şunu iyi anla, çektirdiğin bir şeydir acı, çektiğin değil.Çöptür acı çekenler.Kendilerini savunamazlar, bu da onların çöp olduğunu gösterir.Nasıl konuştuklarına bak, çektirmen gerektiği için çektirdiğin şeydir acı.Bu da senin efendi olduğunu gösterir.
---
Düşünün bir kere, insan çevresinde kendisinin deli olduğuna inanan bir sürü başka insanla altı ay boyunca nasıl bir arada yaşayabilir?
---
Alışkanlığımızı kaybetmişiz.
Uçma alışkanlığımızı mı?
Hayır, uçurumda yaşama alışkanlığımızı.
---
Sonsuzluktan önce ne yapacağız?
Acele etmeyeceğiz.

Düğüne
John Berger

dünya bir pencere; sen baktın geçtin, ben de bakmadan geçtim, ömür dediğin


"Dünya bir pencere; sen baktın geçtin, ben de bakmadan geçtim."
Ömür Dediğin-TRT



az bana gönder, banu kırbağ


hazana ermeden baharı ömrüm
bir muhabbetnâme yaz bana gönder
hicrinle yanmıştır dayanmaz gönlüm
sitemli sözleri az bana gönder

ben sana aşığım ey peri ruhsar
muhabbet sırrına ermesin yâdlar
sakla mektubunla yaz bana gönder
sitemli sözleri az bana gönder

az bana az bana az bana gönder
sitemli sözleri yaz bana gönder
hicrinle yanmıştır dayanmaz gönlüm
hasreti, ateşi az bana gönder


şu bana ettiğin cevr ile nazı
hep sana yaptığım arz-ı niyazı
hatrına gelince yaz bazı bazı
ağla gözyaşını yaz bana gönder

ben sana aşığım ey peri ruhsar
muhabbet sırrına ermesin yadlar
sakla mektubunla yaz bana gönder
sitemli sözleri az bana gönder

az bana az bana az bana gönder
sitemli sözleri yaz bana gönder
hicrinle yanmıştır dayanmaz gönlüm
hasreti, ateşi az bana gönder

ehl-i derd olana çok selam eyle, aşık sümmani


Ehl-i derd olana çok selâm eyle
Muhabbet deminde dârelenmişiz
Kilitli diyarsa muhibbi yâren
Açılmış bahtımız çârelenmişiz

Hangisidir gavvâs ilmin bahrine
Biri de el atıp alsın dehrine
Nefs-i temren dikmiş sinem şehrine
Sebep ne yüzden kârelenmişiz

Va'dimde durmadım bend oldu râhım
Tütünü feleğe dayandı âhım
Artık baş gösterdi baht-ı siyâhım
Görsen ne sebepten yârelenmişiz

Gönül ihrâc olmaz gül-i rânada
Vücûdun münkiri fi'l-i fenâda
Bir kimse misafir fakirhanede
İbad Hoca ile nârelenmişiz

Sümmâni bî-haber aşinâsından
Yok bir sermayesi kimîyâsından
Muhabbet bağının kinâyesinden
İhâfe eyleriz körelenmişiz.

Aşık Sümmâni

spring summer fall winter... and spring, kim ki-duk




''İnsanın ruhunu yücelten acı, 
ucuz bir mutluluktan daha değerlidir..''

Dostoyevski







Spring Summer Fall Winter... And Spring, Kim Ki-Duk