Bir düş, tek tek öğelerine ayrıldığında gücünü yitirir.
---
Yaşamı boyunca çevresindekilerin acılarına başını döndürüp bakmamıştı, şimdi de başını eğip kendi acıklı durumuna bakmıyordu.
---
Bir güvercin gelip, hasta, zayıf gövdesi ve acıyla buruşmuş yüzüyle bir sütuna yerleştirilmiş olan Hazreti İsa'nın başına kondu.Onun yalnız kalmaktan hoşlanmadığını gören bir başka güvercin de hemen yanına geldi.Halka göre bu Hazreti İsa, çok fazla acı çekmekteydi; görenler onun diş ağrısı çektiğini düşünüyorlardı.Oysa gerçekte durum, farklıydı; İsa büyük bir olasılıkla bütün gün boyunca güvercinlerin tepesinde aynı amaçla tepinip durmalarından bıkmıştı.Onları görünce, kendi yalnızlığını düşünüyor olmalıydı.Oysa bunu düşünmek hiçbir işe yaramaz, onun için düşünmemeli..Çarmıhta yalnızlığını düşünseydi, canını kimler için vermiş olurdu?-Evet, gerçekten de çok yalnızdı Kien...
---
Kimbilir, belki de Amerikalılar gökyüzüne değen rehin sandıkları yaparlar.Yanarak ölme korkusuyla yıllar boyu bekleyen mahpuslar, otuzuncu katta sürünmektedir.Ne acımasız bir oyun, bulutlara değen zindanlar.Yakınacak yerde yardım etmek mi?Gözyaşları yerine eylem mi?Nasıl varılabilir o noktaya?Kimden sorulacak buraları?İnsan kör geçer yaşam yollarından.Çevremizde bulunan korkunç yoksulluğun ne kadar azını görüyoruz aslında!
---
Dırdır etmek yerine acı çekti."Kıyamet Günü gelir elbet" dedi kendi kendine.Bekledi; tanrının her günü pavyonun eşiğine ayak basan yabancıları ölçtü biçti, inceledi; şu kapının eşiğinden tek bir adam, tek bir yürek, görebilen, işitebilen ve duyan bir kulun girmesi için canını vermeye hazırdı.
---
Savunmamı yalnız başıma yapacağım.Kimseye gereksinmem yok.Avukatlar aslında birer canidir, hepsi yalan söyler.Oysa ben hakikat için yaşıyorum.Şu anda karşımda bulunan hakikatin ise bir yalan olduğunu biliyorum; yardım edin bana, bu kadının ortadan kalkması gerektiğini biliyorum.
---
Çin'deki en kötü ruh bile Therese'den daha soylu davranırdı.Yalnızca bir ruh olsaydı keşke Therese!
Körleşme
Elias Canetti
15 Ocak 2013 Salı
9 Ocak 2013 Çarşamba
afiyet olsun kahvesi, nihat genç
...Hangi müşterinin ahududu içtiğini, hangisinin kaçıncı birasını çektiğini, hangisinin yine sigarayı almayı geç saat unutacağını, hangisinin nasıl kahve içtiğini bilmeliydim artık.Bir tokat da, içinde üç aylık sümük saklı buruşuk mendil suratlı Yaşar abinin yakın arkadaşından geldi.Tesbihi koptu, ne kopuş, büyük kopuş! Masa altlarında müşterilerin bacakları arasında gezinerek otuz iki taşı bir ipliğe dizemedim, adam neredeyse beni ufalayıp o ipe otuz üçüncü taş olarak dizecekti.İki tanesi yoktu, iki tokat yedim.Sabaha değin dizlerimin üstünde masa altlarında gezindim durdum.Bir Hititoloğun bilinmeyen bir yazıyı çözmesi gibi ayakkabı boyalarından, pantolon paçalarından, mutsuzları, pezevenkleri çıkartmaya çalıştım, bir kediyi defeder gibi böğrüme masa altlarında tekmeler yedim...
Afiyet Olsun Kahvesi/Ruhuna Fatiha Yazılır Amcalar
Dün Korkusu
Nihat Genç
delilik ve toplum, michel foucault
"Deli, sorumsuz hakikattir"
...Ortaçağ Avrupa'sında deliyi karakterize eden şey neydi?Deli esas olarak hareketli kişiydi; yani bir yere ya da bir senyöre bağlı olmayan , bir şehre yurttaşı olarak bağlı olmayan, şehirden şehre, şatodan satoya, evden eve dolaşan kişiydi, özellikle başıboş bir serseriydi, coğrafi açıdan olduğu kadar hukuki açıdan da marjinaldi, ona ne bir meslek, ne bir mülk, ne de aidiyet atfedilebilirdi.Çok daha kesin bir biçimde, on yedinci yüzyıldan itibaren deli esas olarak çalışamaz durumda olmasıyla tanımlandı.Gerçekten de, on yedinci yüzyılda deliye esas olarak çalışamaz durumda olduğu için bir tedavi, daha doğrusu sistematik ve genel önlemler uygulanmaya başlandı.Deli, on yedinci yüzyılda özündeki aylaklıktan ya da çalışma kurallarına boyun eğmeyi becerememesinden yola çıkarak tanındı.Biraz önce sözünü ettiğim ve on sekizinci yüzyıl sonunda Fransa ve İngiltere'de açılmış olan ve bazı insanların serbest bırakıldığı büyük hastaneler on yedinci yüzyılda, esas olarak, büyük kapitalist ticaret toplumlarının oluşturduğu dönemde çalışacak durumda olamayan insanları tıkmak içindi.Bir anlamda aylakların, çalışmaya koşulamaz olanların alanında, bulunduğu yerde, deliler fark edilmeye, tecrit edilmeye ve kapatılmaya başlandı...
İktidarın Gözü
Michel Foucault
hakkari'de bir mevsim
...
-Yok muydu gerçekte delil ?
-Dağ başında delil ne arar hocam ?
-Doğrusun Halit.Delil yok dağ başında..Olsa olsa tanık olur.
-Ne tanığı hocam ?
-Ne bileyim Halit, kayalar, otlar, köpekler, gökyüzü, güneş..Ya da insan.
-Bizimkinde o da yoktu...
-Dağ başında delil ne arar hocam ?
-Doğrusun Halit.Delil yok dağ başında..Olsa olsa tanık olur.
-Ne tanığı hocam ?
-Ne bileyim Halit, kayalar, otlar, köpekler, gökyüzü, güneş..Ya da insan.
-Bizimkinde o da yoktu...
Hakkari'de Bir Mevsim
Ferit Edgü
13 Aralık 2012 Perşembe
trenler de ahşaptır, haydar ergülen
"Ya bu kez ölenleri görmeliysek
Ya sen kuş olup gitmeliysen bir trenl"C. Zarifoğlu
---
Diğer vasıtalar fazlalığı taşıyadursunlar, tren içimizdeki çokluğu, çocukluğu taşımıştır, taşıyıp durur.O yüzden artık "yolculuk nereye?" diye sormanın da anlamı yoktur.Yolculuk buraya kadardır..Çocukluğu da, buharlı yolculukları da emanete brakma zamanıdır.
---
Saatin yarım olma hali, şairin dediği gibi insan olma halidir, vaktidir.Saat yarımsa zaman bizdendir; saat onikiotuzsa zaman bize küsülüdür.
---
Galiba istasyonlara hiç bebek bırakmıyorlar, daha çok camilere bırakıyorlar, üzerine de "adını garip koyun, büyüyünce bulurum" diye yazıyorlar.İstasyonun küçük bahçesine, istasyon şefinin kapısına bırakılırsa, hani karakollarda polisler, "kader" koyuyorlar ya terkedilmiş çocukların adını, onun gibi, "kader"i değişecek belki de...
---
Çünkü biz artık ayrı zamanların acılarıyız, ayrı acıların insanlarıyız.
---
Hem aslında tren ne doğuya, ne batıya gider,tren içimizdeki yolculuktur.
---
Hiçbir şeyi hiçbir şeyle dolduramamanın sıkıntısıdır.Hiçbir şeyin hiçbir şeyin yerine geçmediğini anlarsınız bazen yolculuğun sonunda.
Trenler de Ahşaptır
Haydar Ergülen
sıkıgözetim, jean genet
-İşte budur yıkımı yıkım yapan.Ben artık uçurumun kenarında da değilim.Düşüyorum.Yitirecek şeyim kalmadı.Size söyledim.Yeşil göz güldürecek bizi; öyle yumuşak düşüyorum ki; öyle güzel ki beni düşüren şey, onu incitmemek için isyan edemiyorum.Suç işlediğim gün...dinliyor musun? Suç işlediğim gün aynen böyleydi.Dinliyor musunuz?Bu sizi ilgilendirir beyler"Suç işlediğim gün" diyorum ve utanmıyorum!Kim var bu zindanda, bu zindanın herhangi bir katında kim benimle boy ölçüşebilir? Kim benim kadar genç, benim kadar güzelken böyle korkunç bir yıkıma uğramış?"Suç işlediğim gün" diyorum, o gün büyüyor, büyüyor...
---
Kalp akçesin sen.İliklerine kadar kalp.Kürek hikayesi, bileklerindeki izler kalp.Zenci üstüne karıştırdıkların kalp, dövmelerin kalp, öfken kalp, kalp...İçtenliğin kalp, lafların kalp...
Sıkıgözetim
Jean Genet
tragedyalar v, edip cansever
Kalender, Çeşm-i Sansar ve Curtains için
"Stepan, bir yağmurluğun yerini bulamamış hışırtısı"
2 Aralık 2012 Pazar
amedee ya da ondan nasıl kurtulmalı, absürd tiyatro
Ölüler korkunç kindar olurlar.Hayattakiler çok daha çabuk unuturlar
---
Yarın, yarın...Senin verdiğin sözleri, senin 'yarınlarını' bilirim ben...Bütün bir ömür senin yarınlarınla geçti gitti...Karar vermen gereken gün yarın değil artık, bugün.Anlaşıldı mı?
---
-Uygunsuz bir insanım ben, yirminci yüzyılda yaşamak için yaratılmamışım.
-Çok önceleri doğmuş olman gerekirdi...ya da çok çok sonra.
---
Bütün sesler bizim yankımız.Her şey bizi yanıtlıyor.
---
Hiç sporla uğraşmadım.Ağır işlerde de çalışmadım hiç.Ufak tefek işleri bile beceremem.Benimkisi masa başı işi, ben bir entellektüelim.
---
Körsün sen, gerçeği allayıp pulluyorsun !
Amedee ya da Ondan Nasıl Kurtulmalı
Eugene İonesco
Absürd Tiyatro, Hamit Çalışkan
el haimoune, çöl gezginleri, 1986
'Çöl Üçlemesi'nin ilk filmi.Gölgesinde kalmasına rağmen Bab'aziz'den daha sağlam bir yerde durur.Nacer Khemir, kader tarafından incitilen insanların çöldeki arayışlarına hallaci bir şahitlik getirmiştir...
Bir süredir ölümün elini tutmaktayım.
Fakat hâlâ yapmam gereken bir şey var,
Fakat hâlâ yapmam gereken bir şey var,
Seni bekliyordum.
---
"Beni kınama, kınanmak benden uzaktır.
Allah'ım beni koru, ben yalnızım.
Bu hitabımın hükmünü isteyenler
Okuyun ve bilin ki ben şehidim!"
Allah'ım beni koru, ben yalnızım.
Bu hitabımın hükmünü isteyenler
Okuyun ve bilin ki ben şehidim!"
----
Geçip gidiyorlar!
Gezginlerin hayatı sonsuz bir dolaşmadır.
Kumdan başka bir şey görmezler.
Tozdan başka bir şeye neden olmazlar.
Gezginlerin hayatı sonsuz bir dolaşmadır.
Kumdan başka bir şey görmezler.
Tozdan başka bir şeye neden olmazlar.
---
- Bize neler öğreteceksin?
- Dilbilgisi, tarih...
- Bahçenin tarihi mi?
- Hayır, ülkelerin.
- Köyümüzün tarihi mi?
- Dilbilgisi, tarih...
- Bahçenin tarihi mi?
- Hayır, ülkelerin.
- Köyümüzün tarihi mi?
---
Belki de mutluluk onlarla yurtları arasında bir engeldir.
---
Lanetle ilgili bir kitabım var.Hayatımı şifresini çözmek için harcadım...Kimse kaderin tecellisini göremeden o kitaba dokunamaz.
---
- Gezginler kim?
- Çocuklarımız.
- Ne yapıyorlar?
- Yalnızca Allah bilir.
- Çocuklarımız.
- Ne yapıyorlar?
- Yalnızca Allah bilir.
---
Yeteri kadar hikayemiz olduğunu bilmiyor musun,
yoksa daha fazlasını mı eklemek istiyorsun?
yoksa daha fazlasını mı eklemek istiyorsun?
---
Benim yaşımdaki biri hiçbir yere gidemez.Buralar ölmek için güzel bir yer.
---
Kaderin incittiği bu kimselere karşı anlayışlı ol.
Onları, sonsuzca dolaşan çocuklarının acısıyla başbaşa bırak.
El Haimoune (1986)
Nacer Khemir
hikmet kıvılcımlı sempozyumu, 17-18 ocak 2013
KONUŞMACILAR
Alişan Özdemir: Kıvılcımlı ve Diyalektik
Ayhan Bilgen: Siyasetin Toplumsallaşmasında Dine Yaklaşım ve Kıvılcımlı Dersleri
Birol Dinçel: Çağdaş Sosyoloji Kuramlarına Katkıları Ekseninde Kıvılcımlı ve Sosyolojisi
Demir Küçükaydın: Kıvılcımlı’nın Marksizm'in Gelişimine ve Derinleşmesine Yaptığı Katkılar ve Bu Katkıların Eleştirel Değerlendirmesi
Alişan Özdemir: Kıvılcımlı ve Diyalektik
Ayhan Bilgen: Siyasetin Toplumsallaşmasında Dine Yaklaşım ve Kıvılcımlı Dersleri
Birol Dinçel: Çağdaş Sosyoloji Kuramlarına Katkıları Ekseninde Kıvılcımlı ve Sosyolojisi
Demir Küçükaydın: Kıvılcımlı’nın Marksizm'in Gelişimine ve Derinleşmesine Yaptığı Katkılar ve Bu Katkıların Eleştirel Değerlendirmesi
Eser Sandıkçı: Kıvılcımlı’nın “Kadın Sosyal Sınıfımız” Adlı Çalışmasının Feminist Okuması
H.Neşe Özgen: Kıvılcımlı'nın Kürt Analizlerinde Kürtler ve Türkiye Solunun Rolü
İhsan Eliaçık: Kuran'ın Tefsirinde Kıvılcımlı'nın Katkıları
İsmail Beşikçi: Hikmet Kıvılcımlı, Kürtler ve Kürdistan
Kurtuluş Kayalı: Karşılıklı İlişkileri Bağlamında Hikmet Kıvılcımlı ve Memleket Sosyal Bilimcileri Üzerine Bazı Düşünceler
Latife Fegan: Kıvılcımlı Yurtdışı Arşivinin Hikayesi
Mehmet Akyol: Kıvılcımlı’nın Düşünceleri Doğrultusunda Sendikal Hareketin Yeniden Yapılandırılması
Metin Kayaoğlu: Kıvılcımlı’ya Karşı Kıvılcımlı
Mustafa Şener: Kıvılcımlı, Kemalizm ve MDD
H.Neşe Özgen: Kıvılcımlı'nın Kürt Analizlerinde Kürtler ve Türkiye Solunun Rolü
İhsan Eliaçık: Kuran'ın Tefsirinde Kıvılcımlı'nın Katkıları
İsmail Beşikçi: Hikmet Kıvılcımlı, Kürtler ve Kürdistan
Kurtuluş Kayalı: Karşılıklı İlişkileri Bağlamında Hikmet Kıvılcımlı ve Memleket Sosyal Bilimcileri Üzerine Bazı Düşünceler
Latife Fegan: Kıvılcımlı Yurtdışı Arşivinin Hikayesi
Mehmet Akyol: Kıvılcımlı’nın Düşünceleri Doğrultusunda Sendikal Hareketin Yeniden Yapılandırılması
Metin Kayaoğlu: Kıvılcımlı’ya Karşı Kıvılcımlı
Mustafa Şener: Kıvılcımlı, Kemalizm ve MDD
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)