8 Mart 2012 Perşembe

disiplin ve emrin neden olduğu sızı

Askerin bütün kendiliğinden dürtüleri bastırılmıştır.Emirleri üst üste yutar ve emirler hakkında ne hissederse hissetsin, bunları yapmayı sürdürmek zorundadır.Yerine getirdiği her emir -ki bunlar çok sayıdadır- arkasında, onun içinde bir sızı bırakır.
...
Bu sızılar hızla birikir.Söz konusu kişi sıradan askeri hiyerarşinin en alt basamağındaki bir askerse, bu sızılardan kurtulmaya ilişkin bütün fırsatlar ondan sakınılır; çünkü kendisi hiç emir veremez.O ancak kendisine söyleneni yapabilir.Buna boyun eğer ve bunu yapmakla, giderek daha da katılaşır.

Bu zora dayalı koşuldaki bir değişiklik ancak terfi yoluyla ortaya çıkabilir.Asker terfi ettirilir ettirilmez, kendisinin de emir vermesi gerekir ve bunu yaparak, kendi sızılarının bazılarından kurtulmaya başlar.Çok sınırlı bir dereceye kadar da olsa, konumu karşıtına dönmüştür.Daha önce kendisinden talep edilmiş olan diğer şeyleri talep etmek zorundadır.Durum bir bütün olarak tam tamına aynı kalır; değişen tek şey onun bu durumdaki yeridir.Askerin sızıları, emir olup bir boşluğu doldurur.Üstünün bir zamanlar ona verdiği emirleri artık diğerlerine verir.Kendi sızılarından nasıl kurtulacağının seçimi ona bırakılmaz, ama bunun kaçınılmaz olduğu bir duruma konur: emir vermek zorundadır.Astları yüzlerini ona dönmüş, onun eski tavrıyla durmaktadırlar; daha önce onun duyduğu, aynı tonda söylenen ve aynı güçle yüklütam tamına aynı deyişleri duyarlar.Durumların birbirine bu kadar benzemesi neredeyse esrarengizdir; sanki bu durum onun emir sızılarının gereksinimleri için icat edilmiş gibidir.Daha önce onun hissettiği şeyleri diğerlerine hissettirir.
...
Eski emir sızılarından kurtulurken yenilerini biriktirir.Bunlara katlanmak öncekilere göre daha kolaydır, çünkü yeni terfilerin bunlardan kurtulmasını sağlayacağını bilir; bu konuda haklılaştırılmış bir umudu vardır.

Özetleyecek olursak, bir ordunun açık disiplininin kendisini fiili emir vermede dışavurduğunu söyleyebiliriz; gizli disiplin, daha önce verilmiş emir sızılarının birikimiyle işler...

Kitle ve İktidar
Elias Canetti

yanlış mesel, enis batur


Yanlış Mesel
"Mezardan bir seda" *

Bir zaman da böyle geçsin, pusula
durmadan dönüp dursun: Şimdi
neredeyim? Yüksek Düş'ün içinde,
sarsıntı, soğuk ter, gırtlağımda
bir güz mührü, neredeyim ki azalıyorum
gecede, yükseliyor simsiyah kanım.

Bir zaman da böyle geçti, pusula
durmadan döndü ve durmadan durdu:
Şimdi buradayım: Kâğıtla kalem
arasında titrek, kararsız, bir sınır
varsa beni benden ayıracak, tam da
kanın mürekkebe dönüp kuruduğu
yerdeyim.

Beşir Fuad, yanlış kardeşim benim.



Enis Batur

* 5 Şubat 1887: "Ameliyatımı icra ettim, hiçbir ağrı duymadım. Kan aktıkça biraz sızlıyor. Kanım akarken baldızım aşağıya indi. Yazı yazıyorum kapıyı kapadım, diyerek geri savdım. Bereket versin içeri girmedi. Bundan daha tatlı bir ölüm tasavvur edemiyorum. Kan aksın diye hiddetle kolumu kaldırdım. Baygınlık gelmeye başladı".Beşir Fuad

3 Mart 2012 Cumartesi

jules et jim, 1962

-anlıyorum.
-insanların beni anlamasını istemiyorum.


bana "seni seviyorum" dedin.
ben sana "bekle" dedim.
"al beni" diyecektim.
sen bana "git" dedin.


Etrafıma mutluluk saçmaya çalışırken felaket saçtım.

Boya bitti.Yine, anarşistler imla bilmiyor diyecekler.

İki kişi birden acı çekmemeli, senin acıların bitince ben devralırım.

kendi kalesine gol atan da bizdendir

malmö için teselli 
recep çetin için

takma recep
mevzu değil ant olsun
canın sağ olsun

unut recep
kaleden çıkardığın sayısız
topu unutmayız

boş ver recep
beşiktaşlıyız
halden anlarız

kendi kalesine gol atan da bizdendir 


Vedat Özdemiroğlu

yelkovan, sevan nişanyan



Türkçe yelkemek (yelpirmek, yel yepelek eteklerini uçurarak hızlı gitmek) 18. yüzyıla kadar gayet sık kullanılan popüler bir fiil, sonra nedense tedavülden düşmüş.Yelkeğen "hızla giden, aceleci" demek.Mekanik saatlerde 17. yüzyılda İsviçreli ustalar ikinci göstergeyi eklemişler.Bunun Türkçe popüler adı önceleri yelkeğen, sonra yelkoğan olarak geçiyor...


Kelimebaz-1
Sevan Nişanyan

saatleri ayarlama enstitüsü

-Sizden hastalığınıza uygun rüyalar görmenizi istiyorum.Anladınız mı? dedi.Bütün gayretinizi sarf edip öyle rüyalar görmeye çalışın!Evvela sembollerden kurtulmalısınız.Babanızı rüyanızda kendi çehresiyle gördünüz mü iş değişir, her şey düzelir...


-Ben her zaman babamı kendi çehresiyle görürüm.Zaten öyle görmedim mi babam olmaz, başkası olur.


-O kadar kolay değil.Bu işler siz farkında olmadan olur.Onun için iradenizi yoplayıp,babanızın büründüğü sembollerden kurtulmağa çalışın.Onlar ortadan kalkınca babanızdan kurtulmak kolaylaşır.Yani babanızdan gelme aşağılık duygusundan...Size bu hafta görmeniz lazım gelen duaların listesini veriyorum.


Ve elime bir kağıt parçası uzattı.


-Doktor, isteyerek rüya görülür mü hiç?Reçeteyle rüya...İmkansız.


-Bu müspet bir ilimdir, dostum! Burada itiraz olmaz...


Saatleri Ayarlama Enstitüsü
Ahmet Hamdi Tanpınar

Allah'ın Garibi, Kazancakis



Demek istediğim şu, Leo Kardeş: Üç çeşit dua vardır:
Birincisi: Rabbim, eğ beni, yoksa çürüyeceğim.
İkincisi: Rabbim, fazla eğme beni, yoksa kırılacağım.
Üçüncüsü, Leo Kardeş, bizim duamız: 'Rabbim, eğ beni, eğ kırılıncaya dek!' Üç çeşit dua olduğu gibi, üç çeşit de insan vardır.Kafana iyi sok, titremeyi de bırak...

Allah'ın Garibi
Nikos Kazancakis

16 Şubat 2012 Perşembe

ve ışık karanlıkta parlıyor


Nikolay İvanoviç: ...Evet, bizler, pisliklerimizi kölelerimiz toplasınlar diye yatak odasında bırakmış, iyi yetişmiş ve iyi giyinmiş olarak buradayız.Yiyip içiyoruz ve bizi can sıkıntısından hangi müzisyen kurtaracak diye tartışıyoryuz!Demin sizleri gördüğümde aklıma bu düşünce geldi, bunu size söylemeden edemedim.Kendi kendinize bunun böyle devam edip edemeyeceğini bir sorun!



Lev Nikolayeviç Tolstoy
Ve Işık Karanlıkta Parlıyor

15 Şubat 2012 Çarşamba

gitmelik



"biz şimdi gidiyoruz gibi ya dostlar
birgün döneriz elbet
acısız, adsız" Arkadaş Zekai Özger

neyzen tevfik'ten...


Neyzen'in yolu, tedavi için yine Bakırköy'e düşünce, doktor Mazhar Osman çıkışmış:
"Bak yine hastalandın Tevfik! Geçen sefer geldiğinde bir daha içki içmeyeceğine ant içmiştin!"
Neyzen gülmüş:
"Canım doktor" demiş, "Ben fakir adamım, bugün rakı bulur rakı içerim, yarın ant bulur, ant içerim."



 


Derleyen: Süleyman Bulut