aşık veysel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
aşık veysel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Mayıs 2020 Çarşamba

Gelmez Yol


...
Ne şehire, ne de köye
Ne yıldıza, ne de aya
Uçsuz bucaksız deryaya
Gelmez yola gidiyorum

Aşık Veysel

4 Temmuz 2019 Perşembe

aşık veysel'de renkler, çiçekler ve tabiat, erdoğan alkan ile trt röportajından (1969)

Aşık Veysel'de Renkler
Trt Arşiv- Erdoğan Alkan Röportajı (1969)

- Şiirlerine baktığımız zaman sadece tasavvufun değil, tabiatın da en güzel, en güçlü bir biçimde bu şiirlerde anlatıldığını görüyoruz.Dağlarıyla, ovalarıyla, sularıyla, rüzgârlarıyla kıpır kıpır, canlı bir doğa var şiirlerinde.Renk dolu bu şiirler…ve kendi kendime hep düşünmüşümdür; Âşık, 7 yaşında gözlerini kaybettiğine göre, renkleri acaba nasıl canlandırır?Mesela sarı deyince, siyah deyince, kırmızı deyince, bizim anladığımız bir sarıyı, kırmızıyı, siyahı mı düşünür, “Yoksa ozanın kendi dünyasında tamamen kendisinin yarattığı renkler mi vardır?” diye hep düşünürüm Âşık.Bu konuda da beni aydınlatırsan, çok memnun olacağım.

- Evet…Tabii, gözlerimin açık olduğu zamanlardı, kömürü görmüştüm.Siyah diye onu tanıyorum.Fakat o gördüğüm gibi değil.Şimdi içerimde canlanan, kafamdaki canlanan, o siyahın insanların terbiyesiyle bir parlaklık meydana getirmiş.Siyah aslında ama onda bir ziya, parlayan bir ışık gibi bir şey var.

Kırmızıya gelince, kırmızıda; babam rahmetli bir kafa kağıdı diye, birisini getirdi okutuyordu.Kırmızıyı o kağıdın üzerinde gördüm.O rengi de yani “kan” rengine benzetiyorum.

- Yani, anladığıma göre renklerde de ışık var.

- Var.

- Bak Âşık, bizim gördüğümüz renklerde ışık eksik.Senin dünyada gerçekten renkler çok daha güzel, çok daha canlı bir biçimde yer almış.Peki eşyalar ve insanların şekilleri hakkında düşüncelerin var mı?Eşyaya ve insana, kendi dünyanda bir şekil veriyor musun?

- Veremiyorum.Sebebi ise, Âşık Hüseyin şöyle demiş: “İnsan kısım kısım/Yer damar damar”
İnsanların hepsi bir renkte, bir ölçüde değil ki ona göre bir karara varayım.Onun için varamıyorum.


Aşık Veysel'de Tabiat
Trt Arşiv - Erdoğan Alkan Röportajı (1969)

- Geçirdiğin bir iki ağır hastalığın etkisiyle olacak, çocuğundan öğrendiğime göre mezarınla ilgili vasiyete başlamışsın Âşık.Mesela demişsin, " Ben ölünce mezarımın üstüne katiyen taş koymasınlar, çimentodan herhangi bir şey yapmasınlar" Bu konuda da biraz açıklamada bulunur musun?Neden istemiyorsun taş konmasını?

- Evet...Eğer gözlerim olsa idi, ben toprağı göremeyecektim.Toprağın özelliklerini bilmeyecektim.Çiğneyip geçecektim toprağı.Şimdi, taş koymayın dediğimin sebebi şu: Ben öldükten sonra üzerimde otlar bitsin, çiçekler açsın.Taş kapatır, çimento kapatır, hiçkimse istifade edemez.Yalnız, benim toprağım da milletime hizmet etsin.Ordaki biten otlardan koyun yesin, et olsun; kuzu yesin, süt olsun; arı yesin, arı götürsün, bal olsun.Ben orda, taşın altında yatmakla bir istifadem yok.Düşüncem bu.Bunun için üstümü kapatmayın diye her an rica ediyorum çocuklarımdan.

aşık zamani'de aşık veysel eleştirisi & "veysel" şiiri

Prof. Dr. Salahaddin Bekki'nin "Âşık Şiirinin Siyasallaşması Üzerine Bir Deneme"sinde (1960–1980), Âşık Zamanî özelinde Âşık Veysel'e yöneltilen eleştiriler ve Zamanî'nin Veysel için yazdığı şiirin geçtiği ilgili bölüm:

Deneme'nin tamamına aşağıdaki adresten ulaşılabilir:


Çok dokundu mızrap ile tellere
Bozuk perdeleri görmedi Veysel
Ağıt yaktı bülbül ile güllere
Dikene elini sürmedi Veysel

Ağlayıp sızladı derdini döktü
Vurdular başına boynunu büktü
Çobandı ağanın koyununu güttü
Ver benim hakkımı demedi Veysel

Balta sapı için çattı hırsıza
Dur demedi sömürücü arsıza
Vatandaş muhtaçken ekmeğe tuza
Bunun nedenini sormadı Veysel

Der Zamanî Veysel büyük ozandı
Halkın değil kendi kendin yazandı
Sözü hançer iken kaçıp saklandı
Zalimin başına vurmadı Veysel 

Âşık Zamanî

Öztelli, Cahit (1974), “Âşık Veysel Gerçeği”, Bütün Yönleriyle Âşık Veysel
Yaşamı Sanatı Şiirleri, (Yay., Hzl., Gülağ Öz), Ayyıldız Yayınları, Ankara, 1994, s. 41-
44.

---
Âşık Zamanî'nin, kendisiyle yapılan bir röportajda konuya dair söyledikleri: 

- Sizin Âşık Veysel’e yönelik eleştirilerinizin kaynağı nedir?

- Beni entelektüel çevre ile Âşık Veysel’i eleştirmemden dolayı, gençler de Yılmaz Yılmaz’dan dolayı tanıdı. Henüz Yılmaz Yılmaz plağım çıkmadan Âşık Veysel öldü. Bütün sağcı ozanlar Gülhane Parkı’nda Âşık Veysel’in dikileceği heykeli için davet edilmişti. Solcu ozanlardan kimseyi çağırmadılar. O zamanlar Yeni Ortam gazetesi çıkıyordu. Öğrenci iken birlikte kaldığım Süleyman Yağız bu gazetede muhabirlik yapıyordu. Süleyman sonradan “neden törene gelmedin?” diye sorduğunda “Kimse davet etmedi ki geleyim. Hem gelseydim orada dayak yiyecektim” dedim. “Neden’ dediğinde, Âşık Veysel’i eleştirdiğimi söylemiş ve şu şiirimi okumuştum.

Çok dokundu mızrap ile tellere
Bozuk perdeleri görmedi Veysel
Ağıt yaktı bülbül ile güllere
Dikene elini sürmedi Veysel

Ağlayıp sızladı derdini döktü
Vurdular başına boynunu büktü
Çobandı ağanın koyununu güttü
Ver benim hakkımı demedi Veysel

Balta sapı için çattı hırsıza
Dur demedi sömürücü arsıza
Vatandaş muhtaçken ekmeğe tuza
Bunun nedenini sormadı Veysel

Der Zamanî Veysel büyük ozandı
Halkın değil kendi kendin yazandı
Sözü hançer iken kaçıp saklandı
Zalimin başına vurmadı Veysel 

Bu şiirim Yeni Ortam gazetesinde yayınlanınca ortalık bir birine girdi. En son Halk Bilimi dergisini çıkaran Cahit Öztelli bu şiiri dergisine kapak yaparak “Benim Zamanî’den hariç söyleyecek bir sözüm yoktur Veysel hakkında” dedi. Yine Asım Bezirci kendi kitabının kapağına koymuştu. Mehmet Bayrak bu şiiri kitaplarında yazdı. Dediğim gibi entelektüel çevre Âşık Veysel’i eleştirmemle, gençler de Yılmaz Yılmaz ile tanıdı beni.

10 Nisan 2016 Pazar

aşık veysel & köy enstitüleri, ben gidersem sazım sen kal dünyada, abdullah özkucur


Meşk-Aşık Veysel'in Anısına

"O ortaya çıkar, saz meraklıları da onun karşısına yarım ay şeklinde otururlar.Aşık Veysel'in çaldığı türküye göre sazına bakarak seslerini de ayarlayarak ona göre tele vurmaya, çaldığı gibi çalmaya temrin ederlerdi.Böyle kısa bir zamanda da ona uyarlar, onu öğrenirlerdi."

Aşık Veysel, Köy Enstitüleri'ni gezer, saz hevesi vermek için enstitülerde belli bir süre dururdu.Bir gün başka bir yere gitmeden önce 'Çevreyi gezelim' dediler.Mualla Eyüboğlu var, Ferit Oğuzbayır  var, epeyce kalabalığız.Bir gün önceden erzak hazırlandı, söğüşler yapıldı, kumanyalar alındı, arabaya dolduruldu.Ertesi sabah Aşık Veysel'le Küçük Veysel, erzak arabasına bindiler, dağın eteğinden gidecekler, biz İdris Dağı'nın yamaçlarından gideceğiz.Böyle yola çıktık.Çok kalabalıktık.Mualla Hanım'ın yanından hiç ayrılmadığım için bilmiyorum, karlara basarak gidiyoruz.Dağı aştık, Dereşik Köyü'ne vardık, Dereşik Köyü'nde hafif bir yamaç var, ondan sonra köy görünüyor.Oraya vardık.Tonguç da var başımızda.Yaya yürüyor.İşte köyü gezdi arkadaşlarımız, öğlen oldu, yemek zamanı geldi, fakat erzak arabası gelmedi.Bekliyoruz, gelmez.Bir de haber geldi ki arabanın dingili kırılmış, araba devrilmiş, erzaklar etrafa saçılmış, Aşık Veysel yaralanmış, sazı kırılmış.Hemen bir ekip çıktı, Aşık'ı aldılar, getirdiler.Ama Aşık Veysel'in suratı asık, sanki yağmur yağacak gibi, bulutlar aşağı inmiş hava kararmış gibi, canı sıkılıyor.Epeyce dinlendikten sonra Aşık, yanındaki Hidayet Gülen'e, "Eline kağıdı kalemi al" dedi, kalemi kağıdı aldı, "Yaz bakayım" dedi."Ben gidersem sazım sen kal dünyada/Gizli sırlarımı aşikar etme" diyerek "Sazım" türküsünü yazdırdı.

Aşık Veysel'in Kazası
Abdullah Özkucur (Çifteler Köy Enstitüsü)

Köy Enstitüleri
Can Dündar

5 Temmuz 2015 Pazar

derdimi dökersem derin dereye, stuttgart halk müziği topluluğu, aşık veysel


Derdimi Dökersem Derin Dereye / Stuttgart Halk Müziği Topluluğu

"Pervane ateşten sakınmaz canı
Uğruna koymuşum başı bedeni
Doldur tüfengini hedef al beni
Yaram doksan dokuz yüz olur gider."
                                                                      Aşık Veysel